Amerikalıların spora olan bakışı sayesinde; günümüzde estetiğin, eğlencenin ve gösterinin en yüksek seviyede olduğu liglerden birisinin NBA olduğu aşikâr. All-Star haftasından devre arası gösterilerine, klasikleşmiş formalardan harika smaçlara kadar en ufak detayın gözden kaçmadığı sosyal medya döneminde; oyuncuların ayakkabıları da bu sporu icra etmek için kullandıkları bir araçtan çok daha fazlası haline gelmiş durumda. Görsel şölenin yanında oyunculara milyon dolarlık anlaşmalar getiren spor ayakkabı ve giyim endüstrisi için NBA de önemli bir rekabet alanı. Şirketler, oyuncularla ömür boyu sponsorluklar imzalamaya çalışırken kazanan yine bizim göz zevkimiz (ve tabii ki oyuncular) oluyor. Benim gibi NBA ve spor ayakkabı tutkunu birinin en büyük zevklerinden birisi Instagram’dan oyuncuların o akşam maçlarda giydiği ayakkabılara bakıp iç geçirmek. Durum bu iken gelin her yıl milyonlarca çift satan, günlük hayatımızda giydiğimiz spor ayakkabı modellerinin çıkış noktası olan NBA’de, marka rekabeti spor ayakkabı özelinde nasıl bir yol izledi ve günümüzde durum nasıl, birlikte bir gezintiye çıkalım.
Hikayenin Başlangıcı
1891 yılında Kanadalı öğretmen James Naismith tarafından icat edilen basketbol oyunu için özel olarak üretilen ilk basketbol ayakkabısının piyasaya sürülmesi de oldukça eskiye dayanır. 1917’de All-Star modelini çıkaran Converse, dönemin basketbol oyuncusu Chuck Taylor ile anlaşır ve model Chuck Taylor All-Star adını alır. Taylor bir yandan yarı-profesyonel basketbol kariyerini sürdürüp liselerde öğrencilere basketbolun temellerini öğretirken bir yandan da kendi adını taşıyan Converse ayakkabıları satmaktadır. Basketbol ayakkabılarının hikayesi böyle başlar.
NBA 1946’da kurulur fakat Converse 1960’lara kadar tek büyük üretici olmaya devam eder. Rakipsiz olmanın rahatlığıyla olsa gerek 1960’ların NBA’sında Wilt Chamberlain gibi efsanelerin ayağında hala Chuck Taylor All-Star modelini görürüz. Gerçi değil 1960’lar, 2020’lere geldiğimizde bile hala dönem dönem moda olmaktadır. Özellikle 2000’lerde kimsenin ayağından esirgemediği, deyim yerindeyse statü göstergesi olan All-Star’ların, geçen 105 yılda renkleri dışında çoğunlukla aynı kaldığını söylemek yanlış olmaz. Ben de ortaokuldayken Metallica’nın Ride the Lightning albümü işlemeli All-Star modelinden bir adet edinmiş ve havalı olma seviyesine bir adım daha yaklaşmıştım…
Kızışan Rekabet ve Adidas’ın Devrimi
60’ların ortasında lige giren Adidas markasının, 1969 yılının sonlarında çıkardığı Superstar modeli ise basketbolda devrim yaratan ilk ayakkabı diyebiliriz. Bir basketbol ayakkabısı ilk kez oyuncu sağlığı gözetilerek üretilirken, sakatlıkları azaltmak adına bez yerine deri kullanılması ve topuğunun kalın olmasının oyuncuların ayağını rahatlatması oyuncular için büyük rahatlık sağlamıştır. Adidas, getirdiği yeniliklerle birlikte Kareem Abdul-Jabbar, George Gervin, George Irvine gibi dönemin gözde oyuncularının tercihi olur. 1973 yılına geldiğimizde ligdeki oyuncuların %75’i Adidas giymektedir. Adidas’ın belki de en ikonik ayakkabısı haline gelen Superstar’ların meşhur olmasına ise 1980’lerin ortasında Run-DMC adlı hip-hop grubunun baştan aşağı Adidas eşofman takımı ve altına beyaz Superstar giymesi sebep olur.
Nike Lige Giriyor
1972’de Nike markası Bruin modeliyle lige girer fakat o zamanlar şu anki görüntüsünden uzak kalburüstü bir marka denebilir. Basketbol sahalarına giriş yapan marka 1978’de görünüş olarak Converse’in All-Star modeline benzeyen Blazer modelini tanıtır. O zamanlar henüz ligde zirvede değildi belki ama bu ileriki zamanlarda gelecek modellerin habercisidir. 1970’lerde Puma ve Converse de boş durmaz. İlk önce NBA tarihinin ilk ‘imza ayakkabı’sı diyebileceğimiz New York Knicks oyuncusu Walt “Clyde” Frazier için yapılan Puma Clyde tanıtılır. Ardından da Converse, başka bir efsane olan Julius Erving için yapılan Dr. J’s Pro Leather modelini çıkarır. 1970’lerde basketbol ayakkabıları üreten markaların sayısı gittikçe çoğalmış ve herkes yıldızlarla anlaşarak adını duyurmaya çalışmaktadır.
NBA’nın Kitleselleşmesi ve Michael Jordan Etkisi
Bilindiği üzere NBA, 1980’lere kadar hem sporcuların hem de seyircilerin fazla dikkate almadığı, ilgiden biraz uzak bir ligdir. 1970’lerin sonunda Magic Johnson ve Larry Bird’ün lige girmesi ve kolejdeki rekabetlerini 1980’lerdeki efsanevi Los Angeles Lakers – Boston Celtics rekabetine dönüştürmeleriyle birlikte NBA çok daha popüler ve takip edilen bir hale gelir. 1984 yılında Michael Jordan’ın lige girmesi ise seviyeyi bambaşka bir yere çeker. Jordan’ın lige girmesi yalnızca lig için değil aynı zamanda hem Nike hem de spor ayakkabı pazarı için de büyük bir dönüm noktası olur. 1972’de ayakkabılarıyla lige adım atan Nike pek bir varlık gösteremezken, Jordan ile yapacağı anlaşma yeni bir imparatorluğun ilk adımlarıdır.
1984 yılında lige hakim olan marka, reklamlarında Magic Johnson, Larry Bird, Bernard King gibi efsane oyuncuları oynatan Converse’dir. Michael Jordan ise Adidas ile anlaşmak istemektedir ve Adidas ile görüşür. Fakat Adidas kısa oyuncular yerine o zamanlar oyunun ve taraftarların gözdesi olan pivot biriyle anlaşmak istemektedir. Bir nevi Kareem ile anlaşmalarından sonra gelen bir gelenek denebilir. Hem bu sebepten hem de Michael Jordan’a kısa vadede bir ayakkabı hazır edecek süreleri ve bütçeleri olmadığı için Adidas anlaşması zora girer. Nike ise pazarını büyütmek istemektedir ve Michael Jordan’da çok ısrarcı olurlar. Jordan ise Nike ile görüşmeye dahi şüpheyle yaklaşmaktadır. En sonunda ebeveynleri Michael’ı ikna eder ve Michael Jordan Nike ile görüşür. Lige yeni girecek olan bir çaylağa, ligdeki en yüksek sponsorluk teklifini yaparlar ve anlaşma sağlanır. Gerisi de zaten bildiğiniz gibi… Öbür taraftan Adidas ise “bizim şutör gardımız var” diyerek ikinci sıradan Michael Jordan yerine Sam Bowie’yi seçen Portland’la aynı kaderi paylaşır. Bugünü göz önünde bulundurduğumda hala tartışılan “MJ acaba Portland’a gitseydi ne olurdu?” soruları gibi “acaba Adidas’la anlaşsaydı ne olurdu?” diye kendime sormadan edemiyorum.
Jordan’ın çaylak sezonuna başlarken imza ayakkabısı henüz tam olarak hazır değildir ve ilk ayakkabısının prototipi olan Nike Air Ship modeliyle sezona başlar. Takvimler 18 Ekim 1984’ü gösterdiğinde ise sezon öncesi maçında Madison Square Garden’a çıkacak olan Michael Jordan, ayakkabı tasarımı konusunda farklı olmak ister ve formasıyla harika bir uyum içinde olan kırmızı-siyah ayakkabılarını giyer. Fakat o zamanlar David Stern’ün sıkı yönetiminde olan NBA’de, forma ve takım arkadaşlarının ayakkabılarıyla uyumlu olması için ayakkabıların en az %51’i beyaz olmak zorundadır (Bu kural 2000’lerde kalktı).Jordan sonradan ayakkabısının rengini beyaz-kırmızıya dönüştürür ama o sezon bir kez daha kırmızı-siyah modeliyle sahneye çıkacaktır. Hem de bu sefer prototip ayakkabısı değil kendi imza ayakkabısı olan Jordan 1 ile. Dediğim sahne 1985 All-Star smaç yarışmasının ta kendisidir. O altın zinciri ve Jordan ayakkabılarıyla birlikte potanın sağ tarafından sola doğru süzülürken verdiği poz herkesin gözünün önüne gelmiştir. Bu olaydan sonra 25 Şubat tarihinde Jordan’a NBA tarafından gönderilen meşhur mektupta bu ayakkabıyı giymesinin yasaklandığı yazmaktadır. Ayrıca NBA, Jordan’a önceden ayakkabıyı giydiği her maç için beş bin dolar ödeme cezası da verir. Nike bu cezayı seve seve öder. Aslında bu yasak Nike ve Jordan’a yaramıştır. Satışlar bir anda inanılmaz artar ve spor tarihinin en meşhur ayakkabılarından, hatta markalarından birisi de böylelikle ortaya çıkmış olur. Nike, dört yıllık kontratın sonunda Jordan ile çıkardıkları ayakkabı için üç milyon dolarlık bir satış beklerken yalnızca ilk senede tam 126 milyon dolar değerinde satış rakamına ulaşır.
Şu anda hala Nike’ın alt markası olarak varlığını sürdüren Air Jordan, üç milyar doların üzerinde bir piyasa değerine sahip ve o günden bu yana sadece ayakkabı değil spor kıyafetleri ve aksesuarlarıyla da koleksiyonunu bir hayli genişletmiş durumda. Dior, Supreme, Off-White gibi moda markalarıyla ve ünlü rap şarkıcısı Travis Scott ile ortak ürünler çıkarması gibi örnekler bir ayakkabı anlaşmasının nerelere gelebileceğini bize net olarak gösteriyor. Ayrıca PSG futbol takımları ve NBA’deki tüm takımlar da üzerinde Jordan logosu taşıyan birer formaya sahip.
Jordan’dan sonra Reebok Allen Iverson, Adidas da Kobe Bryant’la aradığı yüzü bulsa da Nike’a yetişemediler. Hatta Kobe Bryant Adidas’ın ilginç ve cesur tasarımlarını beğenmediği için sonrasında Nike’a geçti. Bugün aramızda olmasa da Kobe’nin mirası, ayakkabılarıyla NBA’yi süslemeye devam ediyor.
Günümüz
Günümüzde Nike üstünlüğü devam etmekte. Her yıl Lebron James, Kevin Durant, Kyrie Irving, Paul George gibi yıldız isimlere yeni imza ayakkabıları üreten firmanın son üyesi de Giannis Antetokounmpo. Michael Jordan emekli olalı neredeyse 20 yıl olsa da Air Jordan markası da sahaları süslemeye devam ediyor ve Jordan giyen oyuncu listesi de bir hayli kabarık. Carmelo Anthony, Chris Paul, Jayson Tatum, Kemba Walker, Russell Westbrook gibi yıldızların yanına son olarak Luka Doncic ve Zion Williamson da eklenmiş durumda. Adidas’ın imza ayakkabısını çıkardığı oyuncular ise James Harden, Damian Lillard, Derrick Rose, Trae Young ve Donovan Mitchell. Adidas’ı da hatırı sayılır oyuncular giyse de uzun bir süre daha Nike önde olacak gibi gözüküyor. İmza ayakkabıyı bu kadar vurgulamamın sebebi ise oyuncuya getirdiği özel hissin ve yüklü paranın yanında, oyuncu adına markalaşma yolunda da önemli bir adım olması. Hem oyunculara hem markalara pazarlama açısından ciddi kolaylık sağlıyor. Aynı zamanda kendi açımdan NBA’de süper yıldız olmanın perçinlendiği ufak adımlardan birisi de diyebilirim.
NBA’deki bu pazar potansiyelini gören markalar da lige geri dönmüş durumda. 2018 yılında yeni Puma Clyde modeliyle sahalara dönen Puma, lige girdiği senenin draft sınıfından Deandre Ayton, Marvin Bagley, Kevin Knox, Michael Porter Jr. gibi isimlerin yanına LaMelo Ball, DeMarcus Cousins ve Danny Green’i de katmış durumda. Bir zamanların efsanelerinden olan Converse de Nike firmasına satılmasıyla beraber yaklaşık dört yıl önce Kelly Oubre ile anlaşarak NBA’ya döndü ve sonrasında Draymond Green ve Shai Gilgeous-Alexander ile anlaştı. Bunların dışında birkaç yıl önce Stephen Curry’i yeni yüzü olarak kullanarak lige katılan Under Armour ve herkesi şaşırtarak Kawhi Leonard ile anlaşan New Balance’ı da sayabiliriz.
“Ayakkabı Kralı”
Son olarak basketbol ayakkabılarından bahsedip de NBA’nın şu anki ‘sneaker king’ yani spor ayakkabı kralından bahsetmemek olmaz. Evet böyle bir yarışma internette yapılıyor ve tüm oyuncuların sezon boyunca giydiği ayakkabılar göz önünde bulundurularak ilk 15 oyuncu sıralanıyor. Bahsettiğim yarışmanın geçen sene birinci ve ikinci olan isimleri ise şu an NBA’de spor ayakkabı denince belki de akla gelen ilk isimler. Bu isimler sırasıyla PJ Tucker ve Montrezl Harrell. PJ Tucker bu unvanı her maç giydiği ayakkabılarla sonuna kadar hak ediyor. Hatta geçtiğimiz günlerde seviyeyi biraz daha yukarı çıkararak bir maçta hangi ayakkabıyı giyeceğine Instagram’dan yaptığı anket ile takipçileri karar verdi. PJ Tucker kendisi gibi ayakkabı severler için Houston’da kendi ayakkabı mağazasını bile açtı. Monterzl Harrell’ın da birbirinden ilginç ayakkabılarını internette bulabilirsiniz. Bu sene de bu ikili spor ayakkabı konusunda başı çekecekmiş gibi duruyor. Şimdilik sezon sonunu heyecanla beklemekle beraber bir yandan da imrenerek ayakkabılara bakmaya devam edelim.