Euroleague’de normal sezonun ilk yarısı Covid sebebiyle ertelenen Zalgiris-Milano karşılaşması dışında tamamlandı. Bu yazıda, alışılagelmişin dışında olaylara sahne olan sezonun geride kalan kısmı mercek altına alınmış ve sübjektif olarak sezon ortası ödülleri dağıtılmıştır.
Saha içine dair incelemelere girmeden önce saha dışında gerçekleşen çalkantılı gelişmelere göz atarak başlamak istiyorum. Sezon başlamadan kısa bir süre önce kıta basketbolunu derinden sarsan bir haber duyuldu. Sırbistan ve Avrupa basketbolunun efsane ismi Dusan İvkovic 16 Eylül 2021’de hayata gözlerini yumdu. Avrupa’nın her köşesinde, milyonlarca insanın kalbinde önemli bir yer edinen ve başarılarla dolu bir kariyer inşa eden Duda’nın vefatı tüm basketbolseverleri derinden sarstı. Huzur içinde yatsın ve emin olsun ki miras bıraktığı basketbol sevgisi ve çok sevdiği martıları tüm basketbol camiası tarafından sıkı sıkıya korunacak. (bkz: Çember Üzerinde Bir Güvercin )
Hüzün dolu olaylardan sonra biraz da umut dolu gelişmelere dönelim. Kuruluşundan beri Eurolegue yönetimine kök salmış Jordi Bertomeu, hissedar takımların katıldığı oylamada oy çokluğuyla 2022 Haziran’dan geçerli olmak üzere görevinden alınması kararlaştırıldı. Organizasyona oldukça katkısı olsa da son zamanlarda gösterdiği çatışmacı ve uyumsuz görünümüyle organizasyona zarar vermeye başlayan Bertomeu’nun görevden alınması, ufukta güzel gelişmelerin olabileceğine dair güzel umutlar barındırıyor. Bu gelişmeyle birlikte tekrar hatırlıyoruz ki ne kadar uzun sürse de her devrin bir sonu var ve Bertomeu devri tatsız şekilde olsa da sona erdi. Darısı koltuğuna sıkı sıkı yapışmış, paydaşları tarafından sevilmeyen ve istenmeyen tüm yöneticilerin başına.
Artık yavaş yavaş saha içine dönme vakti. Sezonun ilk yarısı geride kalırken İspanyollar ve Ruslar, oluşan tablodan oldukça mutlu olsa gerek. Barcelona sadece iki, Real Madrid ise sadece üç mağlubiyet alarak ilk iki sıraya yerleşmiş durumda ve bu takımlar şimdiden F4 için Berlin’den otel rezervasyonu yaptırsalar makul bir tercih olabilir. İki takım da pek çok sakatlıkla boğuşmasına rağmen (Barcelona’da Calathes, Higgins, Abrines; Real Madrid’de ise Randolph, Thompkins ve son hafta takımı etkileyen Covid vakaları) Mirotic ve Tavares önderliğinde zirveye İspanyol bayrağını dikmiş konumdalar. Ruslar ise ilk sekizde üç takımları ile birlikte yer alıyorlar. Rusların üç takımının ilk sekizde olmasından daha şaşırtıcı olan gelişme ise senelerdir ülkenin bayrak taşıyıcısı olan CSKA, bu üç takım arasında sıralamada en arkada olan takım. Tabii ki bunda sezon içinde yaşadıkları talihsiz sakatlıkların etkisi var ama kendi standartlarının altında kaldığı performanslar sergilemeleri de oldukça düşündürücü. Son hafta altyapıdan oyuncu çıkarıp sahaya çıkan dokuz kişilik Real’e karşı alınan mağlubiyet ve Unics Kazan’a karşı farklı kaybedilen maçtan sonra Itoudis için işlerin pek de yolunda olmadığını söyleyebiliriz. “Vasat Koç” etiketi üzerine yapışmış Velimir Perasovic’in harika savunma yapan ve belki de sezonun en şaşırtıcı performanslarından birini sergileyen Kazan takımı ise ilk yarının en önemli sürprizi olarak ön plana çıkıyor. Xavi Pascual ise geçen seneki formunu bir adım ileriye götürmüş durumda ve en önemli silahı Kevin Pangos’un kaybına rağmen Zenit’ten iddialı bir takım oluşturmayı yine başarmış durumda.
Play-off potasındaki diğer ekiplere göz atacak olursak, eski günlerine dönen Olympiakos iç sahadaki kusursuz oyunuyla ön plana çıkmayı başardı ve ev sahibi avantajını elde etme hususunda önemli galibiyetler elde ederek üçüncü sırada konumlandı. Vezenkov ve Sloukas önderliğinde doludizgin ilerleyen Olympiakos, deplasmanda biraz daha varlık gösterebilirse F4 için ciddi tehditlerden birisi olacaktır. Sezona fırtına gibi giren ve ilk dokuz haftada sadece bir mağlubiyeti bulunan Milano ise sakatlıkların ve giderek zorlaşan fikstürün etkisiyle son yedi maçında beş mağlubiyet aldı ve beşinciliğe kadar geriledi. Tecrübeli koç Messina’nın yıldızlarından yoksun kalmış takımda nasıl çözümler üreteceğini gözlemlemek ikinci yarı Milano’yu izlemek için yeterli bir sebep.
Play-off potasındaki son takım olan Anadolu Efes’le birlikte takımlarımızı değerlendirme vakti geldi. Son şampiyon olarak başladığı sezonda ilk altı haftada sadece bir galibiyet alarak başlayan Efes’te tehlike çanları çalmaya başlamıştı. Özellikle savunmada tel tel dökülen takım hücum ritmini de bulamayınca bu mağlubiyetler kaçınılmaz olmuştu. Üstelik takımın uzun rotasyonunda zaaflarının çok ciddi boyutta olduğu göze çarpmıştı. Efes sonrasında biraz ritim kazansa da hala kendisinden beklenenden çok uzakta sekizinci sırada kendisini konumlandırdı. Geçtiğimiz sezonda benzer bir ilk devre geçiren(8 galibiyet 9 mağlubiyet ile 11. sıra) Efes, sezon ilerledikçe işleri yoluna sokarak şampiyonluğa yürümeyi başarmıştı. Bu sezon neden olmasın diyerek umutlarımızı taze tutmaya devam ediyoruz.
Tıpkı Anadolu Efes gibi Fenerbahçe de benzer şekilde sezona kötü giriş yaptı. Oyun olarak çok kötü gözükmese de üst üste son çeyreklerde kaybedilen maçlara eklenen beklenmedik mağlubiyetler kulüp içerisinde huzursuzluk yarattı. Taraftarlar arasında oyunculara, koça ve yönetime olan tepki giderek artan bir boyuta ulaşmıştı ki iç sahada alınan farklı Milano mağlubiyetinde ıslıklamalara ve Pierria Henry özelinde yoğunlaşan bir tepkiye sebep oldu. Anadolu Efes’e karşı alınan mağlubiyetten sonra tepkilerin şiddeti iyice arttı. Bu karşılaşmadan sonra üzerindeki ölü toprağını atan takım arka arkaya aldığı galibiyetlerle sezondan kesilen umutları yeniden canlandırmıştı fakat son hafta oynanan Asvel maçında yaşananlar taraftarları tekrar karamsar bir noktaya sürükledi. Fenerbahçe iki lideri De Colo ve Vesely’yi aynı maçta sakatlığa kurban verdi ve iki oyuncunun da uzun süreli sahalardan uzak kalacağı (De Colo 8-10 hafta, Vesely 6 hafta) açıklandı. Sezonun kalanında Fenerbahçe’nin liderlerinden yoksun bir şekilde play-off iddiasını sürdürmesi oldukça zor olacak.
Fenerbahçe’ye ek olarak play-off iddiasını ikinci yarıda sürdürebilecek takımlar olarak Asvel, Maccabi, Kızılyıldız ve Bayern Münih ön plana çıkıyor. Beklentilerin oldukça üzerinde performans veren Kızılyıldız ve Asvel’den birini play-off’ta görmek şahsi olarak beni tatmin edecek olsa da bu dörtlü içerisinde en güçlü adayın Maccabi olduğunu inkar edemeyeceğim. Gerek kadro kalitesi gerekse koç farkıyla Maccabi sezon sonuna kadar bu yarışın içinde kalacaktır. Play-off yarışında asla üstünü çizemeyeceğimiz Bayern Münih ise Trinchieri ile birlikte daha etkili olmak zorunda yoksa geçen sene kıl payı F4 kaçıran takım bu sezon beklentilerin altında kalacak.
Ligin alt sıralarına baktığımızda ise bizi şaşırtıcı bir tablo bekliyor. Alışık olmadığımız şekilde son üç sırayı Baskonia, Panathinaikos ve Zalgiris oluşturuyor. Ekol haline gelmiş bu üç takımın bu halde olması nostalji sever bir Euroleague takipçisi olarak beni üzse de kadroları düşününce aşırı şaşırtıcı bir sonuç olduğunu söyleyemeyiz. Bu üçlünün hemen üstünde ise lige geldiğinden beri her sezon keyifli bir oyun ortaya sunup başarısız olan Alba Berlin ve Mike James önderliğinde bol dramalı ve aksiyonlu bir sezon geçiren Monaco karşımıza çıkıyor. Sahada oynanan oyundan bağımsız bu ekipleri takip etmek için güzel motivasyonlar bulmak mümkün hele ki benim gibi bir Mike James hayranıysanız veya tempo basketbolundan keyif alıyorsanız.
Ödül dağıtmak ve sezon sonuna dair tahminleri paylaşmak adettendir. Bu yazının sonunda da adetlere bağlı kalalım.
MVP: Nikola Mirotic
Nikola Mirotic sezon başından beri oldukça dominant bir performans sergiliyor ve lider takımın lider oyuncusuna yaraşacak şekilde oynuyor. Barcelona hücumlarının vazgeçilmez bir parçası olan Mirotic hem şut tehdidi hem de off-ball aktiviteleri ile Jasikevicius’un işini oldukça kolaylaştırırken rakip takımların canını her hafta düzenli olarak yakmaya devam ediyor. Sezonun ilk yarısında en değerli oyuncu ödülünü fantezi takımımın kaptanı Mirotic’e gururla teslim ediyorum. Plase adaylar: Walter Tavares, Shane Larkin.
En İyi Savunmacı: Walter Tavares
Walter Tavares her sene olduğu gibi bu ödül için “olağan şüpheli”. Real Madrid savunmasının temel dayanak noktası olarak takımın bu seviyede olmasında çok kritik role sahip ve kısa uzun fark etmeksizin rakipteki her oyuncuya caydırıcı bir unsur olarak yer alması onun bu ödülü kazanmasındaki en önemli etken. Plase adaylar: John Brown III, Pierria Henry.
Yükselen Yıldız: Rokas Jokubaitis
Jokubaitis geçen sene Zalgiris’te ortaya koyduğu etkili performansı Barcelona’da da sürdürüyor ve Barcelona’nın sakatlıklarla eksik kalan kısa rotasyonuna ilaç gibi etki etmeye devam ediyor. Takımın önemli bir silahı haline gelen Jokubaitis bu ödül için en kuvvetli aday olarak ön plana çıkmış durumda. Plase Adaylar: Matthew Strazel, Victor Wembenyama.
En İyi Koç: Velimir Perasovic
Vermekte en zorlandığım ödül yılın koçu ödülü oldu. Bir Efes taraftarı olarak kendisi ile alakalı çok olumlu düşünmesem de bu sene ben de dahil birçok basketbol severi şoka uğratan bir basketbol izleten ve beklentilerin oldukça üstünde bir devre geçiren Kazan’ın antrenörü olarak bu ödülü hak ettiğini söyleyebiliriz. Bu nüveden böyle bir savunma performansı izletmesi gerçekten takdiri hak ediyor. Plase Adaylar: Sarunas Jasikevicius, Georgios Bartzokas.
En İyi Beş: Shane Larkin, Sasha Vezenkov, Nikola Mirotic, Jan Vesely, Walter Tavares
Uzun takımın çimentosudur mottosuyla ilk beşi oluştururken içime Bogdan Tanjevic kaçmış olabilir lakin Mirotic, Vesely ve Tavares’ten birinin ilk beş dışında kalma ihtimali beni oldukça rahatsız etti. Vesely’nin kaçıracağı maçlar yüzünden sezon sonu bu listede yer alması mümkün olmayacağından ona ufak bir torpil geçmiş olabilirim lakin belirttiğim gibi sübjektif olarak hazırlanmış bir beş bu. Efes’in yükselişinde en önemli paya sahip olan Shane Larkin ve Olympiakos’un en istikrarlı ve verimli oyuncusu Sasha Vezenkov listeyi tamamlayan diğer isimler oldular. Plase Adaylar: Lorenzo Brown, Elie Okobo, Will Clyburn.
Euroleague’de ikinci devre önümüzdeki hafta başlıyor. Kıta basketbolu ara vermeden bize keyif vermeye devam edecek biz de üzerine konuşmaya, yazmaya devam edeceğiz. Normal sezon sonunda ve F4 bitimindeki değerlendirme yazılarımıza kadar şimdilik bizden bu kadar.