Bir takım, 20 yıl, 1346 maç, 33643 sayı, beş şampiyonluk, 18 All-Star, bir Oscar ve çok daha fazlası… Bu dünyadan bir Kobe Bryant geçti.
Bir sporu ortalamanın üzerinde icra edebilenler ‘başarılı’ olur. İstikrarlı bir yükseliş ve istisnai performanslar onları ‘yıldız’ yapar. Ulaşması zor istatistikler ve dominasyon ‘süper star’ haline getirir. Bu istatistik ve dominasyonu çocuklarımıza anlatacağımız hikayelere dönüştürmeyi başaranlar ise ‘efsane’ mertebesine ulaşır.
80’ler Bird-Magic rekabetini efsaneleştirmiş, 90’ların hikayesini ise Michael Jordan yazmıştı. Oyunun en büyük efsanesi Jordan’ın emekliliği ile birlikte, NBA’in yeni milenyumdaki yeni hikayelerini kimin yazacağı merakla bekleniyordu. Shaquille O’Neal, Tim Duncan, Grant Hill, Allen Iverson gibi isimler en büyük adaylardı ancak herhalde kimse bu ismin 1996 NBA Draftı’nın 13. sırasından seçileceğini öngörmemişti.
Kobe Bryant’ı efsane kılan çok sayıda hikaye arasından herkes, çocuklarına anlatacağı farklı bir tanesini seçebilir. Benim tercihim ise 22 Ocak 2006’da Toronto Raptors’a 81 sayı attığı inanılmaz maçı olacak.
NBA’i takip etmeye başladığım dönem Lakers’ın üst üste üç şampiyonluk yaşadığı yıllardı. Ardından Shaq-Kobe arasındaki gerginlik had safhaya ulaşmış ve O’Neal Heat’in yolunu tutmuşu. Sonucunda da Bryant, tam anlamıyla Lakers’ın direksiyonuna geçmişti ama yanında takımı yeniden NBA finallerine taşımaya yardımcı olacak oyuncular yoktu. Bu yüzden Kobe uzun bir süre bu hedefe tek başına ulaşmaya çalıştı.
2005-2006 sezonunda da durum farklı değildi. Sezonun ortasına gelindiğinde 40 maç sonunda 21-19 durumda olan Lakers takımı oldukça istikrarsız bir performans sergilerken, Kobe bireysel olarak tam anlamıyla coşmuştu. Toronto maçından yaklaşık bir ay önce 20 Aralık’ta Mavericks potasına üç çeyrekte 62 sayı bırakmış ve asistan Brian Shaw’un “Son çeyrekte oynayıp 70’e ulaşmak ister misin?” sorusuna “Onu gerçekten ihtiyacımız olduğunda yaparım” demişti. Bu ihtiyacın doğması çok da uzun sürmedi.
22 Ocak’a gelindiğinde Staples Center’ı dolduran binlerce taraftar, tarihe tanıklık edeceklerinden habersizdi. Hatta maç öncesinde Türkiye yayınında anlatımda olan Murat Murathanoğlu, Kobe’nin ne kadar acayip bir sezon geçirdiğine dair istatistikler verirken ve Kaan Kural da “Kobe 30 attığında acaba bir sakatlığı mı var diye düşünülüyor. Öyle bir seviyeye çıktı” derken bu kadarını hayal etmiyorlardı.
Üstüne üstlük, Lakers’ın kötü günlerinden birine denk gelen maç büyük bir Toronto üstünlüğüne sahne olmaktaydı. Zaten bu maçla ilgili en fazla gölgede kalan durumlardan bir tanesi, Kobe’nin yalnızca NBA tarihinin bir maçta en çok sayı atan ikinci oyuncusu olmasının yanında kaybedilecek bir maçı almasıydı. Savunmaların düştüğü, maçın erkenden koptuğu ve ‘crunch time’ sayılarıyla istatistiklerini yükselttiği bir maç değildi.
Öyle ki, Kobe ilk yarının bitimine 17 saniye kala bulduğu basketle farkı 11’e indiriyor, kendisi de 26 sayıya ulaşıyordu. Üçüncü çeyrekte ilk basketini bulduğunda ise fark 17’den 15’e geriliyordu. Kobe’nin 28. sayısı, Lakers’ın 51. sayısı oluyordu. Üst üste üçlükler, orta mesafe basketlerle hücumu ayakta tutmaya çalışan Kobe’ye rağmen Raptors rakibini üçüncü çeyreğin büyük bölümünde belli bir mesafede tutmayı başarmıştı.
Üçüncü çeyreğin bitimine 5.48 kala basket faul bulan Bryant, isabete çevirdiği faul atışıyla 44 sayıya ulaşırken farkı tek haneli sayılara indirdi. Toronto yavaş yavaş tutukluk yapmaya başlamıştı. Çeyreğin son dakikasına girilmek üzereyken rakipten topu çalan Mamba, boş sahada ilerleyerek smacı vuruyor ve 51 sayıya ulaşıyordu. Bu aynı zamanda Lakers’ı maçta 87-85 öne geçiren basketti. Kobe üç çeyreği 53 sayıyla tamamlamıştı.
Son çeyrekte ise ilk basketleri çizgiden geldi. 61. sayı maçın sonuna 6.33 kala geldi ve Lakers’ı dokuz sayı öne taşıdı. 70’i bulduğunda ise 4.54 kalmıştı ve üç sayılık isabeti ile farkı 15’e çıkardı. Maçın bitimine 43.4 saniye kala 79 sayıdaki Kobe Bryant, “MVP! MVP!” tezahüratları eşliğinde bir kez daha çizgiye geliyordu. 17 ve 18. serbest atış isabetlerini bulan Kobe, farkı 20’ye çıkarırken SEKSEN BİR sayıya ulaşıyordu.
28/46 (%60) saha içi isabeti, 7/13 (%53) üç sayılık isabeti, 18/20 (%90) serbest atış isabeti ile 6 ribaund, 2 asist, 3 top çalma, bir blok ve… 81 sayı!
Televizyona nasıl bakakaldığımı, sonraki her maçını “acaba bu sefer 100 atar mı?” diye nasıl heyecanla açtığımı anlatamam. Ama ben çocuklarıma onu anlatmaya buradan başlayacağım. Ve ne olursa olsun bitirmekte biraz zorlanacağım… Çünkü kabul etmesi zor bir şekilde bitti. 26 Ocak 2020 günü Kobe Bryant, kızı Gianna Bryant ve altı aile dostu ile birlikte içinde bulunduğu helikopterin düşmesi sonucu hayatını kaybetti. Herkesin bir şekilde ulaşacağı son, onu 42 yaşındayken buldu. Kobe Bryant iki sene önce bugün aramızdan ayrıldı ve arkasında koskoca bir ‘HAYAT‘ bıraktı.