Bir Milyonluk Maç

Yazar: Ata Rıza Çiçek

NBA tarihinin en iyi uzunu kişiden kişiye göre değişebilir. Kimisi için Kareem Abdul-Jabbar kimisi için Bill Russell veya Wilt Chamberlain olabilir. Buraya ismi yazılacak iki isim daha var. İlki, Michael Jordan’ın iki yıl ara verdiği dönemde iki şampiyonluk kazanan ve tarihin en yetenekli uzunlarından biri olarak görülen Hakeem Olajuwon. Diğeri ise NBA tarihinin en dominant pivotlarından ve dört kez şampiyonluğa ulaşmış Shaquille O’Neal.

Nijerya’dan En Tepeye

Hakeem lige 1984 yılında Draft bir numarası olarak Houston Rockets’da girdi. Onun tarihin en yetenekli uzunlarından biri görülmesinin önemli sebepleri var. Post hareketleri, ayak oyunları ve vücut dengesini muazzam koordine etmesi yıllar boyunca en önemli silahları oldu. Basketbola başlamadan kalecilik yapması bu önemli silahların erken yaşta gelişmesini sağladı. Bu silahlar gençliğinde basketbolda işine yaramadı çünkü 15 yaşına kadar basketbol oynamadı. 15 yaşında oyunu oynamaya başlayan Hakeem o gün topu eline aldıktan sonra ise aşık oldu ve 2002 yılında emekli olana kadar o topu elinden bırakmadı. Basketbola nispeten geç başlasa da atletik gelişimi ve yetenekleri ile doğuştan bir sporcuydu.

Basketbol çok özel bir şey. Oyuna başladığımda bilirsin, hayatın benim için bu olduğunu anladım. Diğer tüm sporlar sadece modası geçmiş hale geldi.             -Hakeem Olajuwon

İkiz kulelerden önceki ikiz kuleler

Hakeem’i tanımıyorsanız veya yeteneklerine yeterince hakim değilseniz size şunu söyleyebilirim: Bu insan Michael Jordan önünden Draft edildi ve kimse sesini çıkarmadı. Günümüzde bile bu durum değişmedi. Kendisi bu kadar özel bir basketbolcuydu. Hakeem lige girer girmez yeteneklerini göstermeye başladı. Elinde hali hazırda Ralph Samson’ı bulunduran Houston, Hakeem’in katılmasıyla adeta iki başlı bir canavar oldu. İkili, 85–86 sezonunu Divison lideri olarak bitirdiler ve Playoff’larda Magic’li, Kareem’li, Worthy’li Lakers kadrosunu 4–1 eleyerek finale ulaştılar. Fakat finalde Bird’lü, Mchale’li, Johnson’lı Celtics’e 4–2 boyun eğdiler. Saydığım isimlerin hepsi “Hall of Fame”de kendine yer bulan oyuncular. Böyle devlere karşı ikinci sezonunda şampiyonluğun kıyısına gelmişti. Sonraki yıllarda takım playoff’larda bir çok kez mücadele etse de Sampson’ın sakatlanması ve ayrılmasıyla uzun süre finale ulaşamadı. Houston birkaç yıl sıradan takım performansı verdi. 91–92 sezonunun sonunda takımın başına asistan koç Rudy Tomjanovich’i geldi. İşler tersine dönmeye başladı fakat bu sırada ülkenin doğusunda yeni bir yıldız ortaya çıkmaya hazırlanıyordu.

Mahallenin Yeni Çocuğu

LSU’da geçirdiği üç yılın ardından otoriteler bir şeyden emindi: Shaquille O’Neal yeni bir süperyıldız adayıydı. 92 yılında Draft’a girdiğinde ilk sıradan seçilmesine kesin bakılıyordu ve öyle de oldu. Lige 89 yılında giren Orlando için eşi benzeri bulunmaz bir madendi. Beklentiler büyüktü ve fazlasıyla karşılandı. İlk yılında hem All-Star seçildi hem de Yılın Çaylağı ödülünü eve götürdü. Hem hücum da hem savunmada tıkır tıkır çalışan bir makineydi. 23.4 sayı, 13.9 ribaund ve 3.5 blok ortalamaları ile takımını 41 galibiyete taşıdı. Orlando ilk kez %50 galibiyet barajına ulaştı. Fakat play-off yapamadılar.

Bu sırada diğer tarafta Houston yeni koç Tomjanovich ile yükselişe geçti. Bir senenin ardından play-off’lara geri dönüldü. 87 sezonundan sonra ilk kez tur da geçildi fakat yolculuk burada kesildi. Seattle SuperSonics’e yedi maç sonunda elendiler. Fakat gelişim pozitifti ve önemliydi. Çünkü yazın olacak olanlar tarihi değiştirecekti.

Jordan Yok, Taht Herkese Açık

Michael Jordan sürpriz şekilde emekli olduktan sonra şampiyonluk tahtı herkese açık bir hale geldi. Shaq’ın Orlando’su fena bir sezon geçirmedi. 50 galibiyet alarak ilk kez play-off’a kaldılar fakat ilk turda Indiana’ya elenerek sezonu kapattı. Hakeem ise tarihin en özel performanslarından birine imza atarak adını tarih kitaplarına yazdırdı. Takımını 58 galibiyete taşırken hem MVP hem de DPOY ödüllerini eve götürdü. Fakat bununla yetinmek ile kararlı değildi. Sırayla Portland, Phoenix, Utah ve New York’u mağlup ederek muhteşem sezonunu şampiyonlukla taçlandırdı. Jordan’dan yeterince usanan Clyde Drexler, Charles Barkley, Karl Malone, John Stackton, Charles Oakley ve Patrick Ewing gibi isimler, bu kez de Hakeem ve arkadaşlarına takıldı.

1994–1995 sezonu Houston açısından biraz daha sancılı geçse de hedef yine şampiyonluktu. Clyde Drexler şampiyonluk sonrası takıma katılmıştı. Takımın gücüne güç kattı. Play-off ilk turunda Karl Malone ve John Stackton bir kez daha Houston karşısında boyun eğdi. Houston yarı finalde bir kez daha Barkley ve Suns’ı eve gönderdikten sonra Konferans Finalinde, MVP David Robinson’a sahip San Antonio Spurs’ü de geçerek bir kez daha finale yükseldi.

Orlando tarafı ise Shaq önderliğinde tarihinin en iyi sezonlarından birini yaşadı. 57 galibiyet ile Doğu Konferansı’nın en iyi takımı oldu. Boston Celtics’i fazla zorlanmadan geçtikten sonra Bulls ile eşleşti. Michael Jordan geri dönse de Orlando Magic majestelerini eve göndermeyi başardı ve en sonunda geçen sene ilk turda elendikleri Indiana’yı eleyerek finale kaldı. Bu da bizi şuraya getirdi…

The Dream vs Superman

Asla gerçekleşmeyen “bir milyon dolar” değerinde bir maç.

1995 finalinde ne olduğunu bilmeyenler için, Houston dört maç sonunda Orlando’yu süpürdü ve bir kez daha şampiyon oldu. Hakeem muazzam performansı ile bir kez daha FMVP ödülünü kazandı. Buraya istatistikler doldurup kafanızı şişirmeyeceğim ancak eğer bakarsanız Hakeem’in ve Shaq’ın performanslarında sayılar size Hakeem’in dominasyonunu gösterecek. Fakat Shaq’ın performansı da ilk finali için gayet yeterliydi. Ancak iki takım arasındaki asıl farkı takım arkadaşları yaratmıştı. Orlando’lu Nick Anderson üst üste dört serbest atış kaçırırken Houston’lı Kenny Smith maçı uzatmaya götüren üçlüğü atıyordu. Magic yedeklerden katkı alamazken Houston’da yedekten gelen Sam Cassell 31 sayı atıyordu. Shaq da böyle hissetmişti. Bunu gören ve iki adamın da uzun süre menajerliğini yapan Leonard Armato ortaya bir fikir attı: İki dev arasında 1v1 maç. Shaq bu fikre sıcak baktı ve Hakeem’e bir mektup yazdı.

Hakeem, seri bitmiş olabilir ama senin ve benim aramda bitmedi. Tabii, arkanda takımınla gayet iyisin ama ben seni birebir istiyorum.               -Shaq

Böyle bir meydan okumadan tabii ki de Hakeem Olajuwon geri kalmayacaktı. Teklifi kabul etti ve maç için çalışmalar başlandı. Taco Bell hemen bu dev maç için sponsor oldu (ikili ile birçok reklam filmi de çektiler). Ödül olarak ise bir milyon dolar belirlendi. Fikir çok heyecan vericiydi ve ilgi çekiyordu. Donald Trump maç için Atlantic City’de bulunan Taj Mahal Casino’yu mekan olarak ayarladı. Ünlü yönetmen ve büyük New York Knicks taraftarı Spike Lee maç için reklam filmi çekti. 30 Eylül günü maç tarihi olarak belirlendi. Etkinlik için bilet satışları, bardaklar ve tişörtler hazırlanıp satıldı. “War on the Floor” etiketiyle maçın reklamı her yerde yapıldı. Her şey hazırdı. Ne yanlış gidebilirdi ki…

Bir Milyonluk Kayıp

Etkinliğe sadece bir gün kala Hakeem’in maça çıkamayacağı açıklandı. Clyde Drexler, Armato’ya Hakeem’in haftanın başında sırtını incittiğini söyledi. Hakeem maça yetişeceğine inanıyordu fakat yapılan tetkikler sonrası bu mümkün değildi. Milyonlarca doları kaybetmek istemedikleri için Hakeem yerine Alonzo Mourning ile anlaşma yapılmaya çalışıldı fakat olmadı. Ortaya Spud Webb ve Mugsy Bogues’u takım yapıp Shaq’ın karşısına çıkarma fikri ortaya atıldı fakat bu da olmadı ve etkinlik iptal edildi. Milyonlarca dolar iade edildi. Bilirsiniz konu trash-talk oldu mu Shaq asla geri kalmaz. Rakibinin bir gün kala çekilmesi tam onun için bir malzemeydi ama o Hakeem’e olan saygısının “showmen”liği önünde olduğunu gösterdi:

Leonard beni arayıp Hakeem’in yapamayacağını söylediğinde, ‘Tamam’ dedim. Hakeem, ‘Ah, korkmuş!’ diyeceğim adam değil. Bir, korkmadığını biliyorum. İkincisi, eğer yapabilseydi, yapacağını biliyorum. Ama Christian Laettner olsaydı, korktuğunu söylerdim.        -Shaq

Teoriler

Hakeem’in neden maçtan çekilme sebebini kimse tam olarak bilmiyor. Bunun için ortaya atılan farklı senaryolar var:

  • Ağırlık kaldırmadan dolayı yaşadığı sakroiliak sakatlığı.
  • Donald Trump’a göre dönemin NBA komisyoneri David Stern bunu engelledi.
  • 2016’da yapılan bir röportajda Hakeem sebebini hatırlamadığını söyledi fakat aynı röportajda Robert Horry ise onun daha çok para istediğini söyledi.

Sakatlık bana kalırsa en makul gerekçe olarak gözüküyor. Sonuçta Hakeem’in son dakikada bundan kaçması pek ona göre bir hareket değil. İkinci maddeye gelirsek, David Stern son iki yılın şampiyonunu ve en iyi oyuncusunu korumak istemiş olabilir. Lig dışında olacak bir organizasyonu istememiş olabilir. 2020 yılında hayatını kaybeden Stern, bu konu hakkında hiç resmi açıklama yapmadı fakat lig için harika reklam olacak bir maçı engellemek ve bu iddiayı ortaya atanın Donald Trump olduğunu düşününce… Demek istediğimi anladınız. Para meselesi bu işin kesinlikle bir parçası olabilir ancak bunun son gün problem olması (arka planda her şey yolunda gözüktüğü için) pek olası gözükmüyor. Robert Horry şaka yapmış da olabilir. O yüzden asıl sorunun talihsiz bir sakatlık olduğuna inanmak en azından daha az hayal kırıklığı yaratır diye düşünüyorum.

Gerekçe her ne olursa olsun işin sonunda tarihe geçecek bir maçtan olduk. Belki de başka maç ve projelere ön ayak olacak bu proje başlamadan bitti. Daha sonraki yıllarda bu tarz projeler gündeme gelmedi. Belki maddi açıdan belki farklı sebeplerden bu tarz maçlar hayalimizin ötesine geçmiyor. Büyük bir ön ayak olabilecek proje, hem hayallerimizi yıktı hem de geride cevabını asla alamayacağımız bir soru bıraktı:

“Hakeem vs Shaq maçını kim kazanırdı?”

Kaynaklar: 1, 2, 3

Bu yazılar da hoşunuza gidebilir

1 yorum

Figen Asım 4 Kasım 2021 - 09:24

Gayet başarılı.

Cevap

Yorum Yap