Hızlı Yaşam, Erken Ölüm: James Hunt

Yazar: Mert Erdem

Formula 1 sürücüler sıralamasında yalnızca bir sefer lider konuma gelmiş olabilir belki ama bu, James Hunt’ın 1976 senesinde “Dünya Şampiyonu” olması için yeterliydi. Yakışıklı, karizmatik ve ilgi çekici bu İngiliz pilot; pist üstünden çok pist dışında yaşadıklarıyla da Formula 1 basınının sevgilisiydi. Niki Lauda ile yaşadığı destansı savaşı Hollywood’a dahi konu olan Hunt, 2013 yılında yayınlanan “Rush” isimli film ile ününü yepyeni bir izleyici kitlesine taşıdı. Bu yazımda, sağlam sürüş stili ve playboy yaşam tarzı ile tanıdığımız bu renkli kişiliğin hayatını ve onu efsane yapan şeyleri birlikte inceliyoruz.

1947 senesinde Londralı bir borsacının oğlu olarak dünyaya gelen James Simon Wallis Hunt, çocukluğunda farklı spor dallarına ilgiliydi. Özellikle squash ve tenise merak salmış olan Hunt’ın kaderi 1967’de Snetterton Pistinde düzenlenecek olan yarış için aldığı davet ile değişti. Babası her ne kadar onun bir yarışçı olmasını desteklemese de Hunt bu davet ile spora bağlandı, doktor olma planlarından vazgeçti ve gözünü agresif bir yarış pilotu olmaya dikti. Dönemin Formula Ford, Formula Libre, Formula 3 gibi farklı kategorilerinde zaman zaman iyi sürüşler yapan fakat istikrarı bir türlü yakalayamayan bu çaylak İngiliz, yarışlarda yaptığı fantastik kazalarla da izleyenler tarafından “Hunt the Shunt” lakabına layık görülmüştü. Bu zorlu süreçte, şansının da yardımıyla Hesketh Racing takımı tarafından keşfedildi; Formula 2’ye katıldı ve devamında da kendisini Formula 1 sınıfına çıkarmayı başardı.

Dikkat çeken performans – 1973 Kanada GP 2.liği

Şampiyonlar Yarışında ilk kez Formula 1’de yer alan Hunt, buradaki performansıyla takımının cesaretlenmesini ve hedeflerini yükseltmesini sağladı. 1973 yılında Hesketh takımının March Ford aracıyla Formula 1 Dünya Şampiyonasına giriş yaptı. Her ne kadar bu seride çıktığı ilk yarış olan Monaco GP’sini motor arızası sebebiyle tamamlayamasa da, ilk senesinde katıldığı sekiz yarışın ikisinde podyum gördü ve sezonu da sekizinci sırada tamamladı. 1973 sezonunun son yarışı olan Amerika GP’sini  0.668 saniye farkla Ronnie Peterson’un arkasında ikinci olarak tamamlayan Hunt, sürüşü ve kararlılığı ile “gelecek vaat eden pilot” olarak ilgiyi üzerine çekmeyi başardı.

Ertesi yıl Hesketh Racing, kendi aracı olan Hesketh Ford 308’i piyasaya sürdü. Dayanıklılık sorunları ve sürücü hataları ile yapılmış kazalar yarış bitirebilme oranını çok düşürmüş olsa da (1974 sezonunda katıldığı 14 yarışın sekizinde damalı bayrağı göremedi) Hunt, sezon içinde üç kez podyumda yer almayı başardı. Yine bu dönemde özel hayatında da önemli bir gelişme oldu, İngiliz model Suzy Miller ile evlendi. Neden evlendiği konusunda kendisinin de bir fikrinin olmadığını her fırsatta dile getiren Hunt, 1976 yılında birlikteliğini bitirdi. Dünyanın her yerinde kız arkadaşları olan Hunt; yakışıklılığı ile birçok modelin ve oyuncunun ilgi odağıydı. Çapkınlığı ve eğlenceyi seven Hunt da elbette ki bu durumdan oldukça hoşnuttu.

James Hunt & Suzy Miller

Söz konusu Hunt olunca, Formula 1’den bağımsız konular içinde kaybolmak çok kolay, ancak gelin biz en iyi bildiğimiz konuyu değerlendirmeye geri dönelim…

1975 sezonuna Hunt, revizyona uğramış Hesketh Ford 308B aracı ile hızlı bir giriş yaparak Arjantin GP’de ikinci oldu. Ancak devamındaki altı hafta sonunun beşinde yine yarışı tamamlayamadı. Hakkındaki düşünceler iyice negatife dönmüş iken Hunt, Hollanda’da yarattığı şok ile kendisini ilk kez Formula 1 camiasına kanıtlamış oldu. Nemli bir havada geçen Hollanda GP’de iyi zamanlanmış bir pit stop stratejisi ile, önceki üç yarışı kazanmış olan Ferrari pilotu Niki Lauda’nın önüne geçti ve damalı bayrağı rakibinin bir saniye önünde görmeyi başardı. Bu galibiyeti daha fazla podyum ziyareti izledi ancak o sürece kadar finansal olarak zaten boyundan büyük işlere kalkışmış olan Hesketh, Formula 1’in mali yüküne daha da fazla dayanamadı. Bir türlü sponsor bulamayan takım, spordan çekilme kararı aldı ve Hunt’ın yükselme evresinde olan kariyeri tehlike altına girdi. Ancak kurtuluş, hiç beklenmedik bir yerden geldi.

Kariyerindeki ilk zafer – 1975 Hollanda GP podyumu

İki kez dünya şampiyonu Emerson Fittipaldi, kardeşinin Copersucar takımına katılmak için Mclaren’dan ayrılma kararı aldı. Acil bir sürücüye ihtiyaç duyan Mclaren takımı, Fittipaldi’nin de referansı ve önerisiyle, koltuğu James Hunt’a devretmeye karar verdi. Böylece İngiliz pilotun altında artık sadece podyum kovalayacak değil, şampiyonluk mücadelesi de verebilecek bir araba vardı.

1976 sezonu, Formula 1 tarihinin en dramatik sezonlarından biriydi. Hunt’ın Mclaren’ı hızlıydı ancak güvenilmezdi. Sezonun ilk yarışı olan Brezilya’da pole pozisyonunu alan Hunt, yarışı ise motor arızasıyla tamamlayamadı. İkinci yarışında da pole pozisyonunu alan İngiliz, yarış galibiyetini ise Lauda’ya bıraktı. Mclaren ile ilk galibiyetini, dördüncü yarış olan İspanya GP’sinde aldı ancak araç yönetmeliklere uygun çıkmayınca Mclaren yarıştan diskalifiye edildi. Bu süreçte Ferrari ile Niki Lauda, ilk dört yarışta aldığı iki galibiyetle rahat bir şekilde zirvedeydi. Devamında yapılan beş yarışın Belçika, Monaco ve Britanya GP’lerini de kazanan Lauda, tüm Formula 1 severlere “artık sezon bitti” dedirtmeye başlamıştı ki, talihsiz Almanya GP’si çıka geldi. James Hunt’ın kariyeri, Niki Lauda’nın Almanya’da kötü şöhretli kazaya karışması ve adeta ölümden dönmesi; devamında da üç yarış kaçırması ile tamamen değişti. Bu üç yarışın ikisini kazanan İngiliz pilot, Lauda’nın yokluğunda kendini şampiyonluk potasına sokmayı başardı. Sezonun son yarışına kadar yapılan Kanada ve Amerika GP’lerini de kazanan Hunt, sürücüler klasmanında, kazasından 40 gün sonra pistlere geri dönmüş olan Niki Lauda’nın iki puan gerisinde, ikinci sıraya yerleşti.

Şampiyonluğu getiren yarış – 1976 Japonya GP

Sezonun son yarışı olan Japonya GP’sine ise Lauda’nın kararı damga vurdu. Yoğun yağışlı bir havada başlayan yarışta Lauda, başka büyük bir kaza riskine girmeyi reddederek ikinci tur sonunda pite döndü ve yarıştan çekildi. Yarışa katılan 11 sürücü arasından üçüncü olan James Hunt, bir puan fark ile Lauda’nın önüne geçerek 1976 yılını, ‘Mclaren tarihinin şampiyonluk yaşayan ilk İngiliz pilotu’ olarak tamamladı.

Henüz kariyerinin zirvesindeyken, yaşadığı bu şampiyonluk sonrası “hedeflerine fazlasıyla ulaştığını ve sıkıldığını” söyleyen James Hunt, Formula 1’e olan ilgisini her geçen gün kaybetti ve 1979 yılında emekli oldu. Dışa dönük ve açık sözlü yönü sayesinde, emekli olmasından kısa süre sonra BBC televizyonunda Murray Walker ile yorumcu olarak sporda yeni bir rol buldu. Bu süre zarfında yorumlarıyla yarış severleri ekran başına kilitleyen Hunt, pilotluğunda yaşadığı alkol ve uyuşturucu problemlerinden emekli olduğu dönemde de bir türlü kurtulamadı ve 15 Haziran 1993’te geçirdiği kalp krizi sonrası hayatını kaybetti.

Çapkın ve alemci karakterinin yanı sıra sürüşü, galibiyetleri ve şampiyonluğu ile Formula 1’in akıllara kazınan figürlerinden biri olan Hunt’ı ölümünün 29’uncu yılında saygıyla anıyoruz.

Kaynaklar:  1234

Bu yazılar da hoşunuza gidebilir

Yorum Yap