Seçilmiş Kişi: Terry Fullerton

Yazar: Akın Temiz

Terry Fullerton, bir karting efsanesi olmasının yanında kendisini diğer karting şampiyonlarından ayıran bir olayla biliniyor. Senna’nın 1993’de Prost’un jübilesindeki basın toplantısında verdiği çok konuşulan cevabı, Fullerton’ı bir anda üne kavuşturdu ve herkesin dikkatini çekmesini sağladı. Fakat karting pistlerinde F1 tarihinin en büyüklerine karşı yarışan bu adam çoktan kaskını çıkarmış ve genç Britanyalı pilotları yetiştirmeye başlamıştı. Çoğu insan onunla Kapadia’nın 2010’da çıkan Senna belgeselinde tanıştı ama o zaten günümüz motor sporları camiasına çoktan etki etmişti. Senna’nın karting yıllarına ufak bir değiniş ile birlikte Fullerton’ın hikayesi ve mirası sizlerle…

Formula 1, 2014 itibariyle diğer yarış serilerinde uzun süredir kullanılan bir prosedürü uygulayarak sürücülerin istediği numaralarla yarışmasını özgür bıraktı. Bundan önceki prosedür, önceki yılın sıralamasına göre her bir takımın pilotlarını kendi içlerinde ardışık olacak şekilde (#13 uğursuzluk getirdiği inancıyla kullanılmamaktaydı.) numaralandırmaktı. 2014’de bu yeni düzenin gelmesi ile birlikte pilotlar numaralarını seçme konusunda serbest bırakıldı ve ister istemez kimin hangi numarayı neden seçtiği de merak konusu oldu. Genel sonuç, başta Hamilton, Vettel, Alonso, Ricciardo ve Perez olmak üzere birçok pilotun çocukluklarında yarıştıkları kartın numarasını aldıkları yönündeydi. Peki ama bu derecede büyük isimlerin, çocukluklarında sürdükleri kartlara bu denli derinden bağlanmasının sebebi neydi?

Ayrton Senna’ya kazandığı 1993 Avustralya GP sonrası basın toplantısında sorulan bir soru, pilotların kart yıllarına neden bu kadar önem gösterdiklerinin açıklanmasını sağladı. İkinci ve son kez emekli olan Prost’un son yarışında ezeli rakibine geçit vermeyip kazanmayı başaran Senna’ya gazeteci Mark Fogerty, yarı romantik ve yarı kaotik umutlarla birlikte yarışmaktan en çok keyif aldığı rakibini sordu. İstenen senaryo elbette Senna’nın emekli olan Prost’a güzel bir jest yapıp soruyu onunla olan rekabetine dayanarak cevaplamasıydı. İkilinin gerginliği henüz çaylak bir Toleman sürücüsü olan Senna’nın 1984 Monako’da yağmurun hızlanmasıyla uçmaya başlayıp Prost’un aynalarını beyaza boyadığı performansıyla başlamıştı. Sonrasında Senna, Lotus’a zıplarken Prost şampiyonlukları bir bir almış ve nihayet ikili 1988’de takım arkadaşı olmuşlardı. 1988’de Senna, 1989’da tartışmalı şekilde Prost şampiyon olurken 1990’da Ferrari direksiyonuna geçen Prost bir kez daha Senna ile şampiyonluk mücadelesindeydi ve Suzuka’daki startta temas eden iki pilotun gerginliği artık sınırları aşmıştı. Çoğu kişi pol pozisyonu kirli tarafa alındığı için Senna’nın bu denli agresif olduğunu sanar ama bilinenin aksine bu Senna için yeni bir şey değildi; 1988 ve 89’da da Suzuka’da polden kalkan Senna yine kirli taraftan kalkmıştı. Senna’nın Prost’un 6 zaferle hegomonya kurduğu Brezilya’da 1991’de zafere ulaşması sonrası davranışlarında gözle görülür bir şekilde yumuşama oldu. Üstüne 1992’yi Prost kenarda geçirince aradaki soğukluk tamamen gitti ve kendininkinden üstün bir otomobil kullanması sinir bozucu olsa da Senna, Prost’un 1993 şampiyonluğuna her zaman saygı duymayı başardı. İkili o yıl podyumlarda samimi pozlar vermekten çekinmemişti. İşte böyle bir hikayenin ardından Senna’nın Fogerty’nin sorusuna Prost diyerek cevap vermesi, herkesin istediği ve beklediği de bir şeydi. Fakat Senna’nın ağzından o güne kadar hiç bilinmedik bir isim çıktı, Fullerton.

“Kartingde yarıştığım 1978,1979 ve 1980 yıllarında Brezilya dışına ilk kez çıkmıştım ve Avrupa’da yarışıyordum. Fullerton diye bir takım arkadaşım vardı. Çok tecrübeliydi. Onunla yarışmaktan çok keyif aldım. Çünkü; Hızlı ve istikrarlıydı. Komple bir pilottu.” – Ayrton Senna

O dönemleri hep güzel anılarla hatırladığını belirten Senna şöyle devam etti; “Saf mücadele vardı, politikaya dair hiçbir şey yoktu ve kazanana para da verilmiyordu. Gerçek yarışçılık oydu.”

Herkes Formula 1’de tarih yazmış bir adamın yarışmaktan en çok keyif aldığı isim olan Fullerton’ın kim olduğunu ve o an nerede olduğunu merak ediyordu. Senna’da derin izler bırakmış bu adam, ne oldu da onun geldiği seviyenin yanına bile yaklaşamamıştı?

Batı Londra’da nispeten varlıklı bir ailenin çocuğu olarak 1953 yılında dünyaya gelen Fullerton, abisi Alec’in açtığı yoldan giderek motor sporları tutkusuyla büyüdü. Alec motorsiklet üzerinde kendini daha iyi hissederken Terry dört tekerde kaldı. Her kart sürücüsünün hayali olarak Formula 1’e adım atmak onun için en yüksek seviyeydi. Garaj takımlarının yeni yeni kurulduğu ve Adalı pilotların yükselmeye başladığı 1960’larda Fullerton yeteneğinde bir pilot için Formula 1 oldukça gerçekçi bir hedefti. Fakat daha yolunun başında yalnız kalacaktı. Abisi Alec, 1964’de Mallory Park’da bir motorsiklet yarışında hayatını kaybedince Terry’nin geleceği değişti. Bu, o dönemler henüz çocuk olan Fullerton’a yansımasa da ilerleyen zamanlarda Alec’in kazası 1993’de Terry, Senna sayesinde tanındığında “Bu adam da kim?” sorularının sebebi olacaktı. Diğer çocuklardan ayrı bir seviyede olan Fullerton 1966, 67 ve 68’de Britanya Gençler Karting Şampiyonu oldu ve bu başarısı, 1969’da henüz 16 yaşındayken Karting Dünya Şampiyonası için seçmelere girmesini sağladı. 1973’de şampiyon olmayı başardı. Karting Dünya Şampiyonu olarak kendisini Formula 1’e götürecek önemli bir aşamayı geçmişti artık Fullerton. Bundan sonra normal olan, 1-2 sene Formula Ford gibi tek marka kupalarında açık teker tecrübesi edinip, Britanya Formula 3’e sıçramaktı. Oradan Avrupa Şampiyonalarına geçip sonrasında Formula 1’de koltuk bulan bir hayli pilot vardı. Terry’nin bu genç yaşında şampiyon olması, onun geleceği için Kartingle ilgilenen herkesi heyecanlandırıyordu. Adadan çıkan yeni bir Stewart mı geliyordu? Her ne kadar Sir Jackie, spor otomobillerden açık tekere geçmiş olsa da Terry ile ilerde buluşacakları bir ortak nokta Formula 1 Şampiyonluğu olabilirdi. Fakat Fullerton’ın açık teker serilerinde ne yapacağı konusu bir yana dursun, gerçekte bu şansı hiçbir zaman yakalayamadı.

1973’de Goldstein ve önünde muhteşem bıyığıyla Fullerton.

1967-1973 arası Formula 1’de tam 10 pilot yaşamını yitirmişti. 1973 ABD GP’de takım arkadaşı François Cevert’de vefat edince Stewart, kariyerinin baharındayken sporu bırakma kararı aldı. Ölümlerin fazlalığı, motor sporlarıyla ilgilenen gençleri içten içe korkutmaya başlamış, Britanyalıların idol olarak gördüğü Stewart’ın da bu kararıyla çoğu pilotu ve ailelerini de düşünmeye itmişti. Terry’nin ailesi de büyük oğulları Alec’in de bir kaza sonucu hayatını kaybetmesini de unutmayarak Fullerton’ın açık teker serilerine geçmesine izin vermeyecekti. Daha az tehlikeli olan Kartingde yarışmaya devam ederek içindeki mücadeleci ruhu beslemeye devam eden Terry, elbette mutsuzdu.

Sinek gibi avlanıyorlardı (ölen pilotlar için), bu yüzden oldukça dürüst olmak gerekirse “böyle” diye düşündüm. Zaten ölen bir erkek kardeşim vardı, bu yüzden bunu yapmamak için gerçek bir sebep vardı.” diyor Terry.

1978’de Senna, Güney Amerika Kart Şampiyonu olarak Avrupa’ya adımını attığında Fullerton’ın takımı DAP, ona teklif yaptı. 1979’da Peter Koene ile aynı puanda olmasına karşın sıralama turları derecesine göre belirlenen sıralamada ikinci oldu ve aynı yıl Şampiyonlar Kupası’nda Fullerton’a kaybetti ama Avrupa’daki kariyerine harika bir giriş yapmıştı. Senna’nın bu yükselişi ile birlikte 1980 sezonuna DAP, mutlak favori olarak çıkmıştı. Senna ve Fullerton gibi iki muhteşem yeteneğe sahiplerdi. Çekişmeli geçen sezonun ardından iki ayaktan oluşan finallerde ilk yarışı Fullerton rahat aldı ama Senna ile Peter de Bruijn hemen arkasındaydı. Senna’nın yeteneği aşikardı. De Bruijn ise hatasız sürüşüyle tanınırdı muazzam bir kart bilgisine sahipti (Daha sonraları PDB Racing adıyla kendi takımını da kurdu ve 1999’da Raikkonen’in Formula Ford’a geçmesini sağladı.). Fullerton ikinci yarışa da iyi başlayıp liderliğini sağlamlaştırmıştı ve şampiyonluğa doğru gidiyordu. Ancak bitime kısa bir süre kala motor arızası sebebiyle kenara çekmek zorunda kaldı. Senna’yı arkasında tutan De Bruijn şampiyonluğu kazanırken Ayrton ikinci, Terry ise üçüncü olmuştu. Şampiyonada ikinci ve üçüncü olan pilotlarını takım patronu Angelo Parilla, “Dünyanın en iyi iki sürücüsüne sahibim. Diğerleri sadece üçüncü olmak için savaşabilir.” diye övecekti. Aynı yıl ikili arasında Senna’da en çok iz bırakan anlardan biri de yaşandı. Mayıs 1980’de Jesolo’da düzenlenen prestijli Şampiyonlar Kupası’nda lider giden Senna’ya son virajda atak yaparak şampiyon olan Fullerton’ın bu hamlesi, genç Senna’yı epey etkilemişti.

Ertesi gün havuz kenarında rahatlıyorduk, ama onun içinde hala bir şeyler yanıyordu. Ayağa kalkıp üzerime doğru geldi ve beni havuza itti. Sudan çıktığımda bunu basit bir şaka sanmıştım. Ama daha sonra bunu yapmasının nedeninin bana olan kızgınlığı olduğunu fark ettim. Şaka yoluyla da olsa benden intikamını almıştı.” – Terry Fullerton

Lider Senna ve hemen arkasında takım arkadaşı Fullerton.

İki kez deneyip ikinci olan Senna için artık daha üst seviyeye geçme zamanı gelmişti. 1981’de Formula Ford’a geçen Senna, sonrasında katıldığı tüm yarış serilerinde şampiyonluk yaşadı ve dört kez Formula 1 Dünya Şampiyonu olarak gerçek bir efsaneye dönüştü. Fullerton ise 1984’e kadar (Senna’nın F1’e adım attığı yıl.) kartingde kalıp sonrasında kendi takımını kuracaktı. Senna ile Fullerton’ın 1980’de Dünya Şampiyonası’ndaki çekişmesi gerçekten de güzeldi. Senna’nın gelişimi adına bu, kendinden 6 yaş büyük adamla takım arkadaşı olması oldukça önemliydi. Fakat geriye dönüp bakıldığında da Senna’nın kariyerinde kazanamadığı tek şey, Kartindeki şampiyonluklardı. Fullerton’ın kartingdeki aurası ve saygınlığı Senna’nın da dikkatini çekmiş, onu yenebilmek için uğraşmış fakat başaramamıştı.

Fullerton, Senna’ya içerden atak yapıyor. İkili üç yıl boyunca bu şekilde çok kez karşı karşıya geldi.

Senna’nın 1993’de kendini övdüğü sözlerin ardından da Brezilyalı’nın hakkını vermeyi de ihmal etmedi Terry. Yıllarca karting pistlerinde Prost, Mansell, Piquet ve Patrese gibi isimlere karşı da yarışan Fullerton, Senna’nın tartışmasız bir numara olduğunu belirtiyor.

Prost’a karşı da yarıştım, hızlıydı ama asla beni yenmesinden endişe etmedim. Mansell’de aynı şekildeydi. Senna gibi daha çok odaklanmam gereken bir adam vardı.” – Terry Fullerton

Fullerton’ın 1984’de kaskını çıkarıp patronluğa geçtiğini söylemiştik. Bir süre kendi takımını çalıştırdıktan sonra potansiyelli karting pilotlarına akıl hocalığı yapmaya karar verdi ve son yıllarda motor sporlarında iz bırakmış birkaç Britanyalı, onun tedrisatından geçerek bugünlere geldi. Fullerton’ın dokunduğu yetenekler arasında ilk ortaya çıkan isim Allan McNish’di. Karting kariyeri sonrası McLaren ve Autosport’un ortak verdiği Yılın Genç Sürücüsü ödülünü kazandı ve kariyer basamaklarını hızla çıktı. 2002’de Toyota’nın Formula 1’deki umudu oldu ve Le Mans’da da üç kere kazanarak sayılı isimlerin arasına girdi.

McNish, Toyota kariyerinin yanında McLaren, Benetton ve Renault’da da test pilotluğu yapmıştı.

Yine McNish gibi F1 ve WEC serilerinde mücadele eden Anthony Davidson’da 1993, 94 ve 95’de Britanya Karting Şampiyonu olurken onunlaydı. Açık tekere geçtikten sonra mentör olarak Damon Hill ile çalışan Ant, 2001’de Britanya Formula 3’de ikinci olarak kendini gösterdi ve F1 takımlarının ilgisini çekti. Honda’da sevilen adam olarak uzun süre test pilotluğu yaptı ve 2007’de Super Aguri ile tam sezon yarıştı. Sonrasında Peugeot’nun çok yatırım yaptığı 908 Hdi FAP Le Mans projesinin bir parçası oldu ve 2013 ile 2014’de Circuit de la Sarthe’da podyumdaydı.

Ant, Honda RA106 koltuğunda 2006 Indianapolis cuma antrenmanlarında.

Yolu Formula 1’den geçmiş bir başka isim ise Justin Wilson’dı. 1993’de Fullerton ile tanışan İngiliz pilot, 2001’de Webber, Bourdais ve Pizzonia gibi isimlerin önünde F3000’i kazandı ve 2003’de Formula 1’de yer aldı. 2015’de hayatını kaybedene dek Amerikan yarış serilerinde başarılı sonuçlar elde etti.

Wilson, Jag Rac’in son döneminde İngiliz Takım-İngiliz Pilot hayalini yaşamayı başarmıştı.

Yakın tarihte gridde yer almış bir isim olarak da Paul di Resta var. 2001’de Britanya’da önem verilen bir kart serisi olan JICA’yı kazandı ve 2006’da F3 Euro Series şampiyonu oldu. 2010’daki DTM şampiyonluğu onu Formula 1’e götürdü ve Force India ile istikrarlı sonuçlar almayı başardı.

Paul di Resta, 2010’da takım arkadaşları Paffett ve Spengler’in önünde DTM şampiyonluğu yaşamıştı.

F1’de yarışmasa da IndyCar’da önemli başarılara imza atan da bir isim var. 1995’de Fullerton’ın takımıyla Formula A Dünya Kupası’nı alan Dan Wheldon, 2000 yılında ABD’ye ayak bastı. 2005’de IndyCar’da şampiyon olmayı başardı ve ertesi sene Daytona 24 Saat’i kazandı. 2011’de aramızdan ayrılmadan önce iki tane de Indy 500 almayı başarmıştı.

Wheldon, 2011 Indy 500 zaferi sonrası meşhur Brickyard çizgisinde.

Fullerton’ın son yıllarda ortaya çıkardığı genç isimler de yok değil. Kartingde aldığı 2010 Britanya Gençler şampiyonluğundan sonra Formula Renault ile otomobillere adım atan Jake Dennis bunlardan biri. 2015 Avrupa F3’de Leclerc, Russell, Albon ve Stroll gibi isimlerin önünde üçüncü olmayı başaran Dennis, iki sene önce Formula E’deki ilk sezonunda şampiyonayı üçüncü bitirmişti.

Dennis, 2021 Valencia’da Formula E’deki ilk galibiyetini aldı.

Son yıllardan bir başka isim de Jehan Daruvala. Britanya Gençler Karting Şampiyonası’nı 2013’de kazanan Hintli pilot, 2019’da Tsunoda, Lawson, Drugovich ve Sargeant gibi isimlerin önünde Formula 3’de üçüncü oldu. Sonrasında Formula 2’de geçirdiği üç sezonda da 4 galibiyet ve 15 podyum almayı başardı.

Zaman zaman saf hız olarak etkileyici performanslar sergilese de Daruvala’nın F2 dönemi tam anlamıyla inişli çıkışlıydı.

Fullerton yetiştirdiği pilotların yanında evinde de mini bir müzeye sahip. 1 Dünya Şampiyonluğu’nun yanında 4 kere Avrupa Şampiyonu ve 8 kere de Britanya Şampiyonu oldu. Senna’nın yazımızın başında verdiğimiz güzel sözlerinin yanında karting camiasından da Fullerton hakkında konuşan isimler de yok değil.

“Ayrton galibiyeti çantada keklik görüyordu. Yarışın başından beri liderdi ve son virajı dönerken kupayı tuttuğunu biliyordu. Ama Fullerton arkanızdayken her zaman tehlikedesinizdir. Terry son virajda kupayı onun ellerinden çalmayı başardı.”Angelo Parilla, DAP Takım Patronu, Jesolo 1980 sonrası.

“Hiç şüphem yok ki Terry Fullerton şimdiye kadar karşılaştığım en iyi sürücüydü. Senna’nın da oldukça sıra dışı olduğu açıktı ama Terry kullandığı her karttan maksimumu almayı her zaman başardı.” – Mike Wilson, 6 kez Karting Dünya Şampiyonu.

“Pek çok sürücü gördüm. Ama Terry diğerlerinin hep üzerindeydi. Fullerton bence gelmiş geçmiş en iyisidir.” – John Pizarro, 15 kez Avustralya Karting Şampiyonu.

Terry’nin hikayesi enteresan olmakla birlikte trajik fakat daha trajik sonuçlara ulaşmaması için aldığı bu kendini geri çekme kararı, birçok pilotun yolunu açmışa benziyor. Yukarıda yer alan pilotlardan, başta Senna olmak üzere, herhangi biri sporda yer almasaydı çoğu şey değişebilirdi. Abisi öldüğü için daha tehlikeli serilere geçmeyip hayatını kartinge adayan bu adam sayesinde Senna bu kadar rekabetçi olabildi, McNish Le Mans’da harikalar yarattı ve Wheldon ise tüm Amerika’yı kendine hayran bıraktı. Bu kelebek etkisinin sonunda Fullerton hepsinden daha az tanınan ve Leicester’da ailesiyle mütevazi bir hayat yaşayan biri. Biz de bu az tanınan kahramanı, doğum gününde sizlerle buluşturmak istedik.

İyi ki doğdun Terry, motor sporlarına kattıkların ve katacakların için sonsuz teşekkürler!

 

Kaynak: 12

Bu yazılar da hoşunuza gidebilir

Yorum Yap