Tifosi ve İtalya, bir motor sporları şampiyonluğu kutlamak için yıllarca bekledi. Ferrari ve Ducati mutlu sona en son 2007’de ulaşabildi. Valentino Rossi son şampiyonluğunu 2009’da kazandı. 2021 yılına geldiklerinse ise iki altın çocukları vardı. Charles Leclerc ve Francesco “Pecco” Bagnaia her iki şampiyonluğu İtalya’ya getirmek için yola çıktı.
Kırmızıya Bürünmüş İki Adam
Enzo Ferrari’nin ünlü sözüne hemen hemen hepimiz hakimiz. “Herhangi bir çocuğa bir araba çizmesini söyleyin , kesinlikle kırmızı çizecektir.” Ducati ve Ferrari ne kadar ikonik markalar olsa da kırmızıyı başarıya ve eski günlerine götürmeye uzak kaldılar. Tifosinin tutkusu yanlarındaydı ama bir türlü istedikleri başarıyı elde edemediler. Başarı gelmedikçe beklenti arttı. Beklenti baskıyı, baskı da omuzlara binen yükü arttırdı. 2007’de Casey Stoner’ın kazandığı şampiyonluktan beri bu yolda dünya şampiyonları geldi ve gitti. Fernando Alonso, Nicky Hayden, Valentino Rossi, Sebastian Vettel, Jorge Lorenzo gibi isimler Tifosi’ye şampiyonluk vermek için ellerinden geleni yaptı. Fakat başarılı olamadı. 2022 sezonuna geldiğimizde Tifosi’nin iki yeni prensi şampiyonluk için yola çıktı. Pecco ve Leclerc, kırmızı araçlarında üstlerinde büyük bir yük ile sezona başladılar: İtalya’ya şampiyonluk getirmek.
Baskıya Yenilmek
2022 sezonunda işleri kolay olmayacaktı. Desmosedici GP22 ve F1–75 her ne kadar şampiyonluk kazanabilecek araçlar olsa da rakipler oldukça güçlüydü. Önceki sezonun şampiyonları Fabio Quartararo ve Max Verstappen, çifte şampiyonluk için mücadele edeceklerdi.
Sezon içinde ikisinin de kırılma noktası sanki kaderin bir oyunuymuş gibi Fransa GP oldu. Charles Leclerc lider giderken kaza yaptı ve oyunu Max Verstappen’e bıraktı. Sezona güçlü gimişti ama Fransa her yarış düşen motivasyonun dibe vurduğu noktaydı. 63 puan geriye düşmüştü ve ayağa kalkması zordu. Pecco için ise işler daha karmaşıktı. Sezona kötü başlamış fakat İspanya’da kazanarak moral bulmuştu. Fransa’da momentumunu sürdürmek istiyordu ama kendisini yerde buldu. 56 puan geriye düştü. Sezonun gidişatını toparlamak için önemli bir fırsatı geri tepti. Buna rağmen İtalya’da kazanarak toparlandı fakat sonraki iki yarışta iki kez yarış dışı kalınca bitime 10 yarış kala kendisini 91 puan geride buldu. Almanya’dan boynu bükük ayrıldı. Tüm bunlar yetmezmiş gibi Ibiza’da alkollü şekilde trafik kazası yapınca tepkileri üstüne topladı. Leclerc ise bunlar yaşanırken Macaristan’da korkunç strateji ile puanlar kaybedince Tifosi için yaz ayları kâbusa dönmüştü.
Bu yıl dört sıfırım [skorsuz yarışım] var. Bu hafta sonu rekabetçiydim, ondan daha hızlıydım ama o kazandı ve ben kaza yaptım. -Almanya yarışı sonrası Pecco Bagnaia
Çok fazla puan kaybediyorum. Sanırım yedi Imola’da, burada 25 . Dürüst olmak gerekirse, bugün muhtemelen pistteki en güçlü araç bizdik . Yani, sezon sonunda şampiyonluğu 32 puan kaybedersek, nereden geldiklerini bileceğim. -Fransa yarışı sonrası Charles Leclerc
Mirası Taşımak
Kariyerleri farklı şekillerde gelişse de ikisi de onları simgeleyen miraslar taşıyorlar. Charles Leclerc, 2014 yılında geçirdiği kaza sonucu hayatını kaybeden Jules Bianchi’yi, Pecco ise Valentino Rossi akademisini ve 2011 yılında kaza sonucu hayatını kaybeden vatandaşı Marco Simoncelli’nin mirasını sürdürüyor. Bu isimlerin yanında iki büyük İtalyan markanın da mirasları eklenince hikâyeleri daha da büyümeye başlıyordu. Sezon içerisinde beklentiler de karşılanmayınca mirasları taşımak için yeterli olup olmadıkları tartışılmaya başlandı.
Leclerc bu konuda daha şanslıydı çünkü hata ve başarısızlığın çoğu takımındaydı. Onun bireysel hataları sadece iki yarışta olmuştu. Takım ise birden fazla kez çuvallamış ve henüz üç yarışta avantaj yakalayan Monacolu geriye doğru çok hızlı gidiyordu. Leclerc adeta son yıllarda hemen hemen her Ferrari pilotunun yaşadığı sorunları daha sezonun yarısına gelmeden yaşadı. Bireysel hata, yanlış strateji, dayanıksız araç ve pit stop sorunları… Maranello’ya bir kaç bayrak asılmıştı. Fakat o bayraklara yenilerinin eklenmesi zor gözüküyordu.
Bagnaia tarafında ise işler daha farklıydı. Moto Gp, Formula 1’in aksine pilotun performansına çok daha bağlı bir branş. Ducati’nin etkili hızına rağmen Bagnaia’nın 91 puan geriye düşmesi Tifosi için büyük hayal kırıklığıydı. Gidişat Fabio Quartararo’nun üst üste ikinci şampiyonluğunu alacağı yöndeydi. Pecco ya uyanacak ve taşıdığı iki büyük mirasın potansiyelini gösterecekti ya da Tifosi’ye yeni bir hayal kırıklığı verecekti.
Asla hata yapmaz. Elbette motoru daha az hata yapmasına yardımcı olabilir. Motosikletine ve [Quartararo ve Yamaha’sının] kombinasyonuna bakarsam, zaman ataklarında güçlüler, tempoda güçlüler, yarışta güçlüler, o bu konuda daha eksiksiz. – Pecco Bagnaia
Yeniden Doğuş
Charles Leclerc için işler sezon ortasının ardından daha da kötüye gitmeye başladı. Ferrari sezon başındaki avantajını kaybetmiş ve Max Verstappen ile Red Bull büyük bir momentum kazanarak üst üste galibiyetler almışı. Formula 1 şampiyonluğu artık başka bir sezonun hayaliydi.
Moto Gp tarafında ise işler bambaşka şekilde gelişmeye başlayacaktı. Almanya’da düştükten sonra, Hollanda yarışı ile birlikte karşımıza bambaşka bir Bagnaia çıkmaya başladı. 4 yarışlık periyotta Pecco, 2 pole pozisyonu da aldığı yarışların hepsini kazanarak yeniden oyuna döndü. Beşinci yarış elde ettiği ikincilik ve en büyük rakibi Fabio Quartararo’nun yarış dışı kalmasıyla 91 olan puan farkı neredeyse tamamen erimişti. Artık ikiliyi sadece 10 puan ayırıyordu. Pecco formunu bulmuştu ve Desmosedici GP22 motorunun tam potansiyelini sergileyeme başlamıştı. Formula 1’de aradığını bulamayan İtalyanlar, Moto Gp’deki prenslerinin yeniden doğuşunu izlemeye başlamıştı.
Japonya’da bir kez daha basit hata yapan Pecco, önemli puanları çöpe atmıştı. Yine de hız problem yaşayan Yamaha’sıyla Quartararo sekizinci olunca kaybı azaldı. Sonraki iki yarış ise adeta Tifosi’nin yazıp çizdiği bir senaryo gibiydi. Quartarao her iki yarıştan da puan alamazken, Pecco bu yarışlardan iki tane üçüncülük çıkardı. Artık şampiyonanın kontrolü ondaydı. 91 puan geriden gelerek bitime iki yarış kala 14 puanlık fark yakaladı. Bir hayalin peşinde, omuzlarında yük ile modern tarihin en büyük geri dönüş hikâyesinin başrolüydü.
İtalya’nın Kahramanı
Bir İtalyan’ın yeniden şampiyonluğu kazanma zamanı gelmişti. Uzun zaman oldu, olabilecek en iyi yol buydu, bizim için Pecco’nun başarılı olması özel bir şey. –Valentino Rossi
Pecco, kalan son 2 yarışta belki en iyi halinde değildi fakat yapması gerekeni yaptı. Büyük bir motor avantajı ve puan avantajı vardı. Sezonun başında yaptığı gibi büyük hatalar yapmadan iki yarışta da çizgiye ulaştı. Önce Malezya’da zaferi elde ederek kupanın yarısını tuttu. Ardından Valencia’da yapması gerekeni yapıp çizgiye dokuzuncu ulaştı ve Ducati’nin 15 yıllık hasretini sona erdirdi. Böylece Francesco “Pecco” Bagnaia, 91 puan geriden gelerek modern tarihin en büyük geri dönüşünü şampiyonlukla tamamladı.
Yaptığımız inanılmaz işten gerçekten mutlu ve gurur duymalıyız. Almanya’nın ardından 91 puan farkla kendimizi bulduk ama Valencia’da geri dönüp şampiyonluğu kazanmak için doğru motivasyonu bulduk. Birlikte gerçekten güçlü olduğumuzu ve karmaşık durumların bile üstesinden gelebileceğimizi gösterdik. -Bagnaia
Pecco, Luigi Dall’Igna ve Davide Tardozzi’nin muazzam eseri Desmodecci’yi şampiyonluğa ulaştırarak tam tamına 50 yıl sonra, bir İtalyan takımını, İtalyan bir pilot ile şampiyon yapmış oldu. Ducati 3 şampiyonluğu da kazanarak adeta gövde gösteri yaptı. Valentino Rossi, yıllarca şampiyonluklar kazandıktan sonra, Moto GP’ye bir de şampiyon kazandırdı. Tifosi ise en sonunda hasret kaldığı şampiyonluğa kavuştu.
63 numara için gelecek sezon çok daha farklı bir görev başlıyor: Şampiyonluğu korumak. Fabio Quartararo yeniden şampiyonluk için saldıracak. Sağlıklı bir Marc Marquez neden pistin en iyisi olduğunu yeniden kanıtlamaya çalışacak. Yeni takım arkadaşı Enea “Bastard” Bastianini, İtalya’ya üst üste ikinci zaferi getirmek için bastıracak.