Lewis Hamilton kendi evinde sekizinci, toplamda ise 99’uncu galibiyetine uzanırken biz de Volante Dergi’nin Formula 1 ekibi olarak kendimize bu yazı için bir son teslim tarihi koymuştuk. Fakat yaz arasının girmesi ve Hamilton’ın İngiltere’den sonraki dört yarışta galibiyet alamaması ile birlikte hepimizin temennisi 100’üncü galibiyetini İstanbul’da alacağı yönünde şekillenmeye başlamıştı. Galibiyet geciktikçe biz de ekipçe yazının başına oturma tarihini erteliyor, çağımızın yaygın hastalıklarından ‘procrastination’a karşı pek başarılı olmayan bir sınav veriyorduk. İstanbul yarışından önceki son yarışta durak, Rusya’nın Sochi kentiydi.
Ben de bu yarışı Volante sayesinde tanıştığım sevgili arkadaşlarım Başak, Taylan ve Oğuzhan ile Ankara Tunalı’da bir spor barında izlemeye karar verdim. Lewis Hamilton pek iyi bir sıralama turu geçirmese de yarışa 4’üncü sıradan başlıyor ve kazanmaması için bir neden gözükmüyordu. İlginç ve unutulmayacak bir yarışın ardından Hamilton tabii ki de 100’üncü kez damalı bayrağı ilk sırada geçiyor ve büyük bir heyecanla bu an için İstanbul’u bekleyen Oğuzhan ve benim yüreğimizi burkuyordu. Taylan rahattı. O yazısını çoktan tamamlamış, birasını yudumluyordu. Oğuzhan ve benim içinse bilgisayar başına oturma zamanı artık gelmişti. Ben de çikolatamı alıp, kahvemi demledikten sonra klavyenin başına geçtim.
Kimisi için o gelmiş geçmiş en iyisi, kimisi için ise daima en iyi arabayı süren şanslı bir pilottan ibaret. Özellikle son yıllarda Mercedes ile kurduğu dominasyonun; yarışları takip etmeyi sıkıcı ve sinir bozucu bir hale getirmesiyle Hamilton’a bir türlü kanı ısınamayan çoğunluk arasında ben de vardım. Fakat Hamilton’ı tanımak adlı bu çalışmamda onun kişiliği ile ilgili biraz araştırma yaptığımda kendisine içten içe bir hayranlık duyduğumu fark ettim. O sadece pistte yaptıklarıyla değil, pist dışında yaptıklarıyla da saygıyı sonuna kadar hak eden birisi. Zaten 2020 yılıyla birlikte Formula 1’de kırılmadık rekor bırakmayan Britanyalı pilot, sadece yarışçı kimliğiyle değil başka şekillerde de gündeme gelen ve göz önünde olmayı seven biri. Motor sporlarında artık benzerine pek fazla rastlanmayan bir süper star.
Lewis Hamilton’ın büyük bir moda takipçisi olduğunu zaten hepimiz biliyoruz. Aslında Formula 1’deki ilk yıllarına baktığımızda gerçekten kötü giyinse de ilerleyen yıllarla birlikte karakterinin olgunlaşması ve ününün artmasıyla beraber kendi tarzını bulmuş durumda. Kıyafetlerini tamamen kendi seçtiğini söyleyen Lewis, artık bu konuda işini şansa bırakmıyor. Her yarış hafta sonunda bize ufak bir moda gösterisi sunan pilotun, padoka ne giyerek geldiğini takip etmenin gizli hobilerimden birisi olduğunu itiraf etmeliyim. Ayrıca 2018 yılında İtalya yarışını kazandıktan sonra Tommy Hilfiger ile çıkardığı koleksiyonunu tanıtmak için sırasıyla New York ve Şangay’a uçan pilot, ardından Singapur’a geçerek buradaki yarışı da kazanmıştı. Yakın zamanda ise kaza sebebiyle erken biten 2021 İtalya yarışının ardından onu modanın zirvesi olan Met Gala’da siyah tasarımcıları desteklerken gördük. Formula 1 sezonu devam ederken Lewis’in farklı hobilerine zamanlar ayırması ile ilgili Mercedes’in takım patronu Toto Wolff, bu konuda oldukça özgür olduğunu hatta bu serbestliğin performansını en yukarıya çektiği yorumunu yapıyor ve takımın bu durumu tamamen desteklediğini belirtiyor.
Müziğin hayatında çok büyük bir yer kapladığını belirten Hamilton’ın bu ilgisi babasından geliyor. Bir grupta çalan babası Anthony’nin izinden giden Lewis, 13 yaşında gitar çalmaya başlamış. Onu Instagram’dan takip ediyorsanız sık sık gitar ve piyano çalarken yaptığı paylaşımları görebilirsiniz. R&B tarzında müzik yapan The Pussycat Dolls grubunun üyesi Nicole Scherzinger ile 2007 yılında başlayan ve 2015’te biten ilişkisinin de müzik konusunda etkisi büyük. Sevgilisi sürekli olarak Los Angeles’a uçmak zorunda kalmasın diye evine stüdyo yaptıran Hamilton, kimi zaman stüdyodan kendisi çıkmadığı için Scherzinger’in çalışamadığını da itiraf ediyor. 10 yılı aşkın süredir çeşitli parçalar üzerinde çalıştığını dile getiren pilot, geçtiğimiz sene ise Instagram üzerinden yaptığı canlı yayın ile birçok parçasını tanıtmıştı. Yayını izlediğimde kulağa hiç de fena gelmeyen şarkılar yaptığını söylemeliyim. Kaliteli melodilerin yanında şarkı sözlerinin de fazlasıyla romantik ve dikkat çekici olmasının sebebi olarak Hamilton, en zor zamanlarını yaptığı parçalar sayesinde atlattığını itiraf ediyor. Bu parçaları bir albüm için kaydetmediğini söylese de emekli olduktan sonra Formula 1 kadar olmasa da müzik sektöründe de başarı elde edeceğini söylemek muhtemelen yanlış olmaz. Ayrıca Christina Aguilera’nın 2018 yılında çıkardığı Pipe isimli şarkısında yer alan XNDA mahlaslı sanatçının da Lewis Hamilton olduğunu sonradan öğrendik. O şarkıyı dinleyerek de müzik tarzı ve sesi hakkında biraz fikir edinebilirsiniz.
Aktivist tarafına gelirsek, Formula 1’de ününü açık ara en etkili kullanan isim konumunda. UNICEF, Save the Children, Make-A-Wish gibi yardım kuruluşlarının etkinliklerine katılan, bağışlar yapan Hamilton; Formula 1 sebebiyle ziyaret etmek zorunda olduğu ve insan haklarına değer vermeyen ülkeler konusunda da sesini çıkarma ihtiyacı hisseden az sayıdaki pilotlardan birisi. Kendisi aynı zamanda son yıllarda çevre sorunlarına karşı inanılmaz duyarlı bir hale gelmiş durumda. 2018 yılında bitkisel bazlı beslenmeye başlayan Hamilton, bu sayede daha da fit hale geldiğini söylüyor. Kendisi Chris Paul, Novak Djokovic gibi sporun büyük isimleriyle birlikte 2018 yılında bitkisel bazlı beslenmenin insan üzerindeki etkisi ile ilgili bir belgesel olan Game Changers’ın yapımcılığını üstlenmişti. Beslenme düzeni dışında da karbon ayak izini azaltmak için elinden geleni yapan Britanyalı, bu konuda etrafındaki insanları da ciddi şekilde bilinçlendirmeye çalışıyor. Karbon nötr yaşam tarzına geçiş yapmak için 2019 yılında özel jetini satarak çok daha az miktarda uçuş yapıyor, evinde ve çalışma ortamında diş fırçasından deodorantına her yerde geri dönüştürülebilir malzemeler kullanarak plastik kullanımına kesinlikle izin vermiyor. Biliyorum yeter artık diyorsunuz ama aynı çabayı hayvan hakları için de gösteriyor. Instagram’da sık sık hayvan zulümlerine karşı paylaşımlar yapan pilot, Mercedes-Benz’in arabalarda kullandığı derileri hayvan zulmüne karşı değiştirmesi için şirket yönetimine baskı yapıyor.
Son olarak ise Lewis Hamilton’ın hayatı boyunca belki de en çok sıkıntısını çektiği, onda travmalar yaratan ırkçılık konusunda yaptıklarından bahsetmeden geçmek olmaz. Küçüklüğünden günümüze gelene kadar düzenli olarak maruz kaldığı ırkçılığa karşı, günümüzde en çok ses çıkaran atletlerin belki de insanların başında geliyor. Özellikle geçtiğimiz yıl ABD’de George Floyd’un polis şiddeti yüzünden hayatını kaybetmesiyle başlayan Black Lives Matter hareketinin motor sporlarına yayılmasını sağlayan Hamilton, günümüzde Formula 1’de yarışmış hala ilk ve tek siyah pilot. Konunun sadece bununla sınırlı olmadığını her ortamda söyleyen Britanyalı, İngiltere’deki Mühendislik Royal Akademisi ile yaptığı anlaşma ile Hamilton Komisyonu’nun kurulmasına öncülük etti. Bu komisyon ile en büyük amacı motor sporlarında herkesin eşit imkanlara sahip olmasını ve çeşitliliği sağlamak. Konunun sadece yarış pilotlarından ibaret olmadığını belirten pilot; mühendislikten insan kaynaklarına, pazarlamadan sosyal medya birimine kadar bu sektörde binlerce iş imkanı olduğunu fakat çeşitliliğin daha fazla olması gerektiğini belirtiyor. Pandemi sebebiyle ertelenen 2020 sezonunun başlangıcı öncesi Black Lives Matter hareketine destek olmak amacıyla aracını siyah renge boyayan ve hala öyle yarışan Mercedes F1 takımının da bu konuda desteğini hissettirmesi ırkçılığa karşı hareketin Formula 1’e de sıçradığını ve bunda da en büyük faktörün pilotları Lewis Hamilton olduğunu gösteriyor. Diğer pilotların, takımların, Formula 1 yönetiminin ve en önemlisi taraftarların da desteğini alan Hamilton, bu yolda ilk kez yalnız olmadığını hissetmesinden duyduğu mutluluğa da dile getirmeyi ihmal etmiyor.
İlber Ortaylı’ya göre entelektüel; üstüne vazife olmayan işlerle, kendi dünyasının dışıyla ilgilenen kişilere denir. Bahsettiğim konulara bakarsak Lewis Hamilton için de entelektüel dememiz yanlış olmaz diye düşünüyorum. Formula 1’de kazandığı şöhretini başka insanlara yardım etmek amacıyla kullanan Lewis Hamilton, 100 galibiyet ve 7 Dünya şampiyonluğu elde etmiş bir pilottan çok daha fazlası. “Gelmiş geçmiş en iyi pilot kim?” tartışmalarını hala sık bir biçimde görüyor olsak da gerek kişiliği gerek yaptıklarıyla o sadece pistte değil, pist dışında da gelmiş geçmiş en iyisi olduğunu kanıtlıyor. Lewis Hamilton kendi rekorlarını nereye kadar çekecek, ileride başkası bu rakamları geçebilir mi bilinmez. Ama o gittiğinde sporun eskisi gibi olmayacağı kesin. Bu yüzden o hala yarışıyorken tadını çıkarmak lazım. Özellikle bu sene Max Verstappen ile verdikleri şampiyonluk mücadelesinden fazlasıyla keyif aldığımı da belirtmeden geçemeyeceğim. Bakalım sezon sonunda Lewis Hamilton şampiyonluk sayısında zirvede yalnız mı kalacak yoksa Verstappen ‘Musa’ rolünü mü üstlenecek? Hep birlikte izleyip göreceğiz.