Üç Şehrin Hikayesi

Yazar: volantedergi

İstikrar. Hayatımızın her alanında karşımıza çıkan bu terim sanıldığı kadar kolay uygulanabilen bir şey değil. Devamlılıkla benzer bir anlam taşısa da, istikrar bundan çok daha fazlası; düzenli şekilde, daha önceki sonucun üzerine koyarak veya o sonuca yakın bir şekilde ilerleme durumunu ifade eder. Devamlılık; inişli çıkışlı şekilde, yalnızca süreklilik içeren bir kavramken istikrar; düzenlilik içinde ve kararlı bir şekilde sürüp gitme durumudur. Spordan sanata, ekonomiden politikaya, iş dünyasına kadar geniş bir yelpazede en kilit kavramlardan biridir.

Spor dünyasında ‘istikrar abidesi’ olarak yazacağımız onlarca sporcu gelip geçmiştir. Basketbolda oynadığı her an kazanmak için her şeyini veren ve başardıklarıyla ikon haline gelen Michael Jordan, yüzmede 23 olimpiyat altın madalyası alarak ulaşılması zor bir rekora imza atan Michael Phelps, futbolda bu zamana kadar gelmiş ve aktif olarak oynayan oyuncular içinde çıtayı ulaşılması neredeyse imkansız bir seviyeye çıkaran Lionel Messi ve Cristiano Ronaldo, Formula 1’de Ayrton Senna efsanesinin olduğu yıllarda pistlere adım atan ve beş tanesi arka arkaya Ferrari ile olmak üzere toplamda yedi şampiyonluk kazanan ve 68 pole pozisyonun yanında 91 yarış galibiyeti kazanarak muhteşem bir başarıya imza atan Michael Schumacher ve artık onunla şampiyonluk sayısında zirveyi paylaşan ancak geri kalan başlıklarda çıtayı onun da üzerine taşıyan ve 2021 Rusya Grand Prix’inde 100’üncü yarış galibiyetine ulaşan Sir Lewis Hamilton.

Volante Dergi olarak onun bu başarısı sonrası kaleme aldığımız bu yazıda, Hamilton’ın 7 şampiyonluk ve 100 yarış galibiyetinde en kritik olduğunu düşündüğümüz, gerçekten sıra dışı işler çıkardığı, üç farklı şehirde yazdığı üç farklı hikayeyi Barış Can, Oğuzhan Seyhan ve Barış Havuz sizler için derledi.

 

Hava Kapalı ama Akalım: 2008 Britanya GP

Yazar: Barış CAN

Silverstone,

Formula 1’de yiğidin harman olduğu yer yağmurlu yarışlardır. Araç faktörünün minimuma inmesi, hata payının sıfıra yakın olması, bu yarışların sonucunu tahmin edilemez kılar. Burada pilotaj faktörü fazlasıyla öne çıkar ve yağmurda yarışmak çok ayrı bir yetenek gerektirir. Mclaren’ın genç pilotu Lewis Hamilton ise 2008 yılındaki Silverstone performansı ile bize en dominant ıslak zemin performanslarından birisini sunuyor. Kariyerinin yedinci galibiyetine ulaşan pilot, 93 yarış galibiyeti sevinci daha yaşasa da bu yarış her zaman onun en unutulmaz performanslarından birisi olarak gösteriliyor.

Photo: Mclaren

Yıl 2008… Dar ve ilginç ön kanat tasarımıyla kimilerinin gözüne hiç hoş gelmese de bana göre Formula 1’de arabaların en şık olduğu sezonlardan birindeyiz. Yılın dokuzuncu yarışı olan Britanya Grand Prix’ine geldiğimizde Felipe Massa pilotlarda, Ferrari ise takımlarda lider durumda. Lewis Hamilton ise pilotlar sıralamasında dördüncü ve yarışa da aynı sıradan başlıyor. En önde ise kariyerinin ilk pole pozisyonunu alan Mclaren’dan takım arkadaşı Heikki Kovalainen var. Yarış günü bastıran yoğun yağmurla birlikte yarış her sonuca açık. Ve beş kırmızı ışık sönüyor. İyi bir kalkışla birlikte Webber ve Raikkonen’i geride bırakan Lewis, ilk viraj sonunda ikinci sıraya yerleşiyor. Yağmurda oluşan yoğun spreye rağmen birkaç tur boyunca Kovalainen’i gölgesi gibi takip eden Lewis, dördüncü turda rakibini geride bırakarak yarış liderliğini alıyor ve bir daha da kimselere bırakmıyor. Zaman zaman rakipleri, Lewis’e yaklaşsa da Lewis’in harika sürüşü ve Mclaren takımının doğru stratejisi sürprize izin vermiyor. Şampiyonluk mücadelesi verdiği rakiplerinden, aynı lastiklerle tur başına 5-6 saniye daha hızlı olan Hamilton; on üç aracın yarışı tamamlayabildiği, şampiyona lideri Massa’nın tam beş spin attığı yarışta, ikinci ve üçüncü hariç tüm pilotlara tur bindiriyor ve en yakın rakibinin tam 68.577 saniye önünde galibiyete uzanarak adeta rakiplerine gövde gösterisi yapıyor. Yarıştan puansız ayrılan Massa ile şampiyonada puanlarını eşitleyen Hamilton, rüzgarı arkasına alarak efsanevi bir sonla biten sezonda ilk şampiyonluğuna uzanıyor. Belki de bu yarışı en özel kılan faktör ise seyircisinin önünde ilk galibiyetine, hem de böyle baskın bir performansla ulaşması. Yarış öncesi seyircilerin verdiği enerjiyi unutamayan Lewis, galibiyeti de onlara armağan ediyor.

XPB Images

NOT: Bu yarış Hamilton’ın en büyük farkla kazandığı yarış konumunda ve üçüncü sırada ise yine ıslak zeminde koşulan 2020 Türkiye Grand Prix’i var.

İstanbul’da Sonbahar: 2020 Türkiye GP

Yazar: Oğuzhan SEYHAN

İstanbul,

“Zulüm olmadan şenlik olmaz…”*

Kendinizi Formula 1 pilotu olarak hayal ettiğinizde, İstanbul Park pistindeki yeni asfaltın doğal kayganlığı, havanın soğuk ve yağmurlu olması muhalefeti birleşince, yarışı kazanmaya ne kadar yakın olabilirdiniz? Söz konusu insanın hayalleri olunca sanırım başarıya ulaşmak her türlü zorluğa karşı imkansız değil. Mercedes W11, muhtemelen Hamilton’ın kullandığı en iyi F1 aracı. Ancak Türkiye’de sezonun geri kalanından çok uzak bir performanstaydı. Lewis Hamilton ve Mercedes’ten kimse İstanbul’da zafer beklemiyordu. İşte Hamilton bu yarışı kazanarak bize hayallerimizin peşinden gitmenin önemini ve gerçekten isteyince başarılamayacak hiçbir şey olmadığını gösterdi. 2020 yarış takviminde Hamilton, Michael Schumacher’e ait birçok rekoru kırmayı başarmıştı ve İstanbul’da gelen zaferle birlikte şampiyonluk sayısını da eşitlemiş oldu. Yarış sonrası kariyeri boyunca Schumacher’in rekorlarını kırmayı hayal edip etmediği sorulduğunda Hamilton, “Her zaman söylediğim gibi, bu en uzak hayaldi. Ancak tüm hayatım boyunca gizliden gizliye hep bu kadar yukarıları hayal ediyordum.”

Getty Images

Lewis Hamilton’ın tüm kariyerine baktığımızda 2020 Türkiye GP’si gerçekten onun en özel yarış zaferlerinden birisi oldu. 2020 sezonun ardından Mercedes’in ortaklarından INEOS’un hazırladığı videoda kendisine sorulan favori yarışı, en zor yarış, en iyi performans ve en zor hafta sonu” sorularının hepsine birden “Türkiye” şeklinde cevap verdi. Ona yedinci dünya şampiyonluğunu getiren bu özel performansa gelin bir daha bakalım.

Yeni atılan asfaltın doğal kayganlığı, soğuk hava ve yağmur ile birleşince İstanbul Park pilotlar için adeta bir zulme dönüştü. Ancak bu zulüm Formula 1 severler için harika bir yarışa vesile oldu yazsam abartmış olmam. Hafta sonu boyunca yağmur lastiklerini ısıtma problemi yaşayan Mercedes, sıralama turlarında sezonun geri kalanından çok uzak bir performans sergiledi. Hamilton kendisini altıncı, Bottas ise dokuzuncu sırada buldu. Brackley merkezli takımın şansı yarışın ilk turlarında değişecek gibi gözükmüyordu. Ancak pistin kurumasıyla beraber erken gelen pit-stoplarla takımlar yağmur lastiğinden intermediate lastiklere geçiş yaptı.

Sekizinci turun sonunda Hamilton, yağmur lastiklerini değiştirmek için pite girdi. Hamilton, Vettel ile mücadele etti ve küçük bir kayma yaşadı. Panik yapmadı ve yarışın kendisine gelmesine izin verirken bir kez daha yeteneklerini ve soğukkanlılığını gösterdi. Diğer pilotlar aşırı ısınma sorunlarından muzdarip olmaya başlayınca yeni lastikler için pite girerken, Hamilton lastiklerinden vazgeçmedi. Vettel ikinci kez pite girdiğinde ve Verstappen’in Red Bull’u ve Alex Albon’un spinleri sayesinde sıra kazandı. Böylece Hamilton, Racing Point pilotları Perez ve Lance Stroll’un arkasında üçüncü oldu. Buradan sonra işler değişmeye başladı. Erken pit-stop ve intermediate lastikle Hamilton istediği performansı W11’den almaya başladı. Pole pozisyonundan başlayan ve ilk 36 turu lider götüren Racing Point pilotu Lance Stroll, 37’nci turun başında pite gelerek liderliği takım arkadaşı Sergio Perez’e bıraktı.

Ancak Perez’in liderliği çok uzun sürmedi. Racing Point pilotu pist kurudukça yavaşlarken Hamilton hızlandı. 37’nci turda Hamilton, arka düzlükte Perez’i geçerek liderliğe yükseldi. Perez de yarışın geri kalanında pite girmeden devam etti ancak Hamilton’ın lastiklerinden aldığı hıza yaklaşamadı. Hamilton, Perez’in 30 saniye önünde damalı bayrağı geçti ve yedinci şampiyonluğunu mistik şehir İstanbul’da kazandı. Herhalde yedinci dünya şampiyonluğu için daha iyi bir yarış olamazdı.

Yarış sonu lastiklerinin durumuna baktığımızda o gün Hamilton’ın ne kadar inanılmaz bir performans gösterdiğini daha iyi anlıyoruz. 58 turluk yarışın 50 turunu aynı lastikle gitmek ve lastiklerden böyle bir performans almak yalnızca Hamilton’ın yapabileceği bir şeydi.

FIA

Yarış bittikten sonra eski rakibi ve arkadaşı Sebastian Vettel, Britanyalı pilota yaklaştı ve kokpite eğilerek tebriklerini iletti. İki eski rakibin birbirine gösterdiği bu saygı gerçekten harikaydı. Sebastian Vettel izleyen herkesin ne düşündüğünü, Hamilton’ın kariyerinin en büyük performanslarından birini sergilemesini izlemenin bir zevk olduğunu bize şu sözlerle çok güzel ifade etti:

“Ona bizim için çok özel olduğunu, çünkü bugün tarih yazıldığına tanıklık ettiğimizi söyledim. Bana göre, tabii ki duygusal olarak, Michael her zaman en iyi pilot olmaya devam edecek ama başardıkları açısından Lewis kesinlikle en iyisi. Zor bir yarıştı, pistte kalmak çok zordu ve iki saat sürdü. Doğrusu onun kazanacağı bir yarış değildi ve yine de kazandı. O yüzden bence bir kez daha, çantasından özel bir şeyler çıkarmayı başardı ve dolayısıyla elde ettiği her başarıyı hak ettiğini düşünüyorum.” 

Gerçekten de Hamilton’ın kazanacağı bir yarış değildi.  İşte bu yüzden belki de o, tarihin en iyisi. Yedinci şampiyonluğuna böyle epik bir zafer yakışırdı. Yarıştan sonra başarmanın verdiği gurur Hamilton’ın yüzünden okunuyordu. Rekorlarını bir bir kırdığı Micheal Schumacher ile artık şampiyonluk sayısı aynıydı.

Tolga Bozoglu – Pool / Getty Images

Sir Jackie Stewart gibi eski şampiyonlar hatta birçok Formula 1 izleyicisi, Hamilton’ın başarılarının büyük ölçüde Mercedes’in aracı sayesinde olduğunu düşünmekte/dile getirmekte. 15 Kasım 2020 Türkiye GP ise “sadece araba” argümanının bir kenara bırakıldığı ve tamamen paramparça olduğu günlerden biriydi benim için.

*Friedrich Nietzsche, Ahlakın Soykütüğü, Deneme 1, Bölüm 6.

 

Tarihin Dönüm Noktası: 2018 Almanya GP

Yazar: Barış HAVUZ

Hockenheim,

Sözlük anlamı olarak dönüm noktası; bir durumun yepyeni bir aşamaya girmesi demektir. O günden sonra hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağı anlamına gelir. 2018 Almanya Grand Prix’i de hem Ferrari’nin iyi giden sezonu açısından hem de Lewis Hamilton’ın tarihin en iyisi Michael Schumacher’i yakalaması yolunda önemli dönüm noktalarından biridir. Volante Dergi olarak Hamilton’ı pist üzerinde ve pist dışında özel kılan fenomenleri derlerken onun kariyeri açısından önemli bir yere sahip olan 2018 Almanya GP’ye değinmemek olmazdı elbette.

Sıralama turlarını hidrolik sorunu yaşadığı için yarıda bırakan dolayısıyla yarışa on dördüncü sıradan başlayan Hamilton; tecrübesi, o tecrübenin getirdiği soğukkanlılık ve elbette şansının da yanında olmasıyla beraber yarışı kazanma başarısı gösterecek ve Schumacher’i yakalama yolunda onu mental olarak iyi bir noktaya çıkaracak olan bir basamağı tırmanacaktı.

Peter J. FOX / Getty Images

Yarış pistleri hataların telafisinin pek mümkün olmadığı yerlerdir. En az hatayı yapan her zaman başarılı olmaz ancak bu, pist üzerinde başarıyı getirebilecek etkenlerden biridir. 2018 Almanya GP’sine kadar dörder kez dünya şampiyonu olan iki pilot, Lewis Hamilton ve Sebastian Vettel o zamana kadar şampiyonada başa baş ilerleyen iki rakipti fakat bu yarışta ve sonrasında gelişenler onu motor sporları alanında çok özel bir yere taşıdı. Hamilton elbette buraya kadar kendisini kanıtlamış bir pilot olarak gelmişti ancak en büyük rakibinin yarış dışı kalması sonucu gerilerden gelerek ve üstüne üstlük hafta sonu boyunca yaşadığı sorunlar göz önünde bulundurulduğunda, aldığı galibiyet onu ve takımı Mercedes’i sezonun geri kalanı için moral anlamda yükseltirken, rakibinin çok daha ciddi şekilde moral düşüş yaşamasına sebep olan bir noktaya sürükledi.

Yarış öncesi, şampiyonada Vettel 171 puanla lider, Hamilton ise 163 puanla ikinci sıradaydı. Sezonun 11’inci yarışı olan Almanya GP iki pilot için de sezonun geri kalanı açısından büyük önem arz ediyordu. Hamilton daha önce burada dört kez kazanmış, Vettel ise kendi ülkesinde Damalı Bayrak’ı ilk sırada hiç geçememişti.

İki pilot da çok farklı psikolojiyle Hockenheim’a geldiler. Vettel şampiyonada arayı açmak, Hamilton ise liderliği tekrar alıp yoluna devam etmek istiyordu. Yarışa kadar tüm hafta sonu Ferrari, Mercedes’ten iki saniye kadar daha hızlıydı. Ferrari’den daha yavaş kalmak yarış esnasındaki stratejilerle üstesinden gelinebilecek bir sıkıntıydı elbette ancak sorunun daha önemli olanı sıralama turlarında kendisini gösterdi. Hamilton henüz sıralama turlarının birinci bölümü (Q1) gerçekleştiriliyorken yaşadığı hidrolik sorun sebebiyle erkenden veda etmiş ve gridde kendisine 14’üncü sırada yer bulmuştu. Lewis yaşadığı bu sorun dolayısıyla aracının yanında diz çökerek sanki onun ruhuna sesleniyormuşçasına bekliyor ve adeta bir ritüel gerçekleştiriyordu. Tabii bu durum birçok insan tarafından inancını kaybetmiş biri izlenimi bırakmıştı. Bu, gayet normal bir hissiyat elbette, çok kritik bir anda rakibinizden oldukça uzakta bir yarışa başlamak inancınızı diri tutmak için çok da motive edici bir şey değildir.

F1 TV

Yarış başladığında start epey sorunsuz olmuş, Vettel ilk sıradaki yerini korumuş ve farkı açmaya koyulmuştu. Hamilton ise kalkış esnasında kimseyi geçememiş ancak ritmini sonradan bulmuştu. Yedinci tur geçildiğinde Hamilton 14’üncülükten dokuzunculuğa kadar yükselmeyi başardı. İşler yolunda gittiğinde neden pistin en iyisi olduğunu herkese gösterircesine yarışıyordu. 14’üncü tura gelindiğinde ise Hamilton, genç pilot Verstappen’in arkasında beşinciliğe yükselmişti bile. Bundan sonrası artık onun tamamen konsantrasyonuna, takımının uygulayacağı stratejiye ve biraz da şansının yanında olmasına kalmıştı. Yarışa yumuşak hamur lastikle başlayan Hamilton, bu lastikle oldukça uzun bir ilk bölüm atarak 43’üncü turda pite geldi ve yarışın geri kalanı için daha iyi bir yol tutuşu sağlayan ultra yumuşak lastiğe geçiş yaptı. Ancak hemen bir tur sonra altıncı viraj civarında piste düşen yağmur damlaları onun tüm umutlarını yok edebilecek düzeye gelebilirdi. Bu şartlarda yoluna devam eden İngiliz pilot önündeki Verstappen’in yağmur lastiği takmak için pite gelmesiyle beraber dördüncülüğe yükseliyor ve önündeki pilotlara yaklaşırken onların da hatasını kovalıyordu. Belli belirsiz yağmurun altında yarış sürerken yarışın lideri Sebastian Vettel 13’üncü virajda aracının kontrolünü sağlayamadı ve bariyerlere vurarak yarış dışı kaldı. Rüzgar tamamen Hamilton’dan yana esmeye başlamıştı. Güvenlik Aracı kaza sonrası piste girmiş bu esnada Valtteri Bottas ve Kimi Raikkonen pite gelmiş ve Lewis Hamilton yarışın 52’nci turunda liderliğe yerleşmişti, artık tek yapması gereken tüm konsantrasyonuyla sürmekti. 15 tur kala hem yarışın hem de şampiyonanın liderliğini ele geçirerek sezonun geri kalanı için mental anlamda kendisi adeta yeniliyordu.

Bir gün öncesinde sıralama turlarını tamamlayamayarak aracının önünde diz çöken ve inancını kaybetmiş şekilde çaresiz bir görüntü veren ancak mental anlamda kendisini güçlü tutmayı becerebilen bir yapısı olan Lewis Hamilton, yarış sonunda verdiği demecinde şöyle diyordu: “Pek mümkün değildi ama her zaman inanmanız gerekiyor.” İnancını ve umudunu kaybeden bir görüntü dahi çizmiş olsa bundan hiçbir şekilde vazgeçmediğini kendisi de çok iyi biliyor elbette. Zira Matrix Reloaded filminde ‘umut’ ile ilgili söylenen şu replik insanı tanımlayan cümlelerden biri: Umut. İnsanın vazgeçemediği illüzyon. Aynı anda en büyük güç ve en büyük zayıflık kaynağınız.” İnsanın umut etmediği hiçbir an yoktur, olamaz da. Nietzsche’ye göre işkenceyi uzattığı için kötülüklerin en kötüsü olabilir, ancak umut, insana pozitif anlamda itici güç de olur. Öyle ki Hockenheim zaferi onun motivasyonu açısından gerçekten itici bir güç olmuştu ve sezonu şampiyon bitirdiğinde burada kazandığı zaferin önemini: “Yılın en önemli anıydı ve hem kendime hem de evrenin nasıl hareket ettiğine olan inancımın bir teyidi gibiydi.” sözleriyle vurgulayacaktı.

Wolfgang WILHELM

Onu bugün bu denli özel kılan şey işte tam da böyle anlarda mental olarak kendisini sağlam tutabilmesi ve pist üzerinde gayet soğukkanlı ve olgun şekilde olumsuzluklara rağmen yoluna devam edebilme özelliğidir. Yaptığı her şeyde iyi olmaya çalışan bu adam, Formula 1 tarihinde tüm rekorları alt üst eden ve uzun yıllar kolay kolay kırılamayacak rekorlara imza atan biri. Alışılmışın dışında demeçleri ve kendine özgü tavırları dolayısıyla onu sevmeniz pek kolay değil elbette ancak böyle bir pilota saygı duymamak normal karşılanır bir tavır değil. 15’inci sezonunda 100’üncü yarış galibiyetini alan Sir Lewis Hamilton, Michael Schumacher’i şampiyonluk sayısında da geride bırakmak için yoluna devam ediyor.

Bu yazılar da hoşunuza gidebilir

Yorum Yap