Beklenmedik bir anda karşılaştığımız pandemi sürecinin karantina dönemlerinde çalışmak zorunda olmayan insanların çoğu yeni şeyler deneyimleme arayışına girdiler. Daha önce hiç kalmadıkları kadar evde kalmak zorunda olan insanlar, dışarıdaki günlük koşuşturmadan uzaklaşınca içsel koşuşturmanın farkına vardılar. Bu içsel gürültüye kulak verildiğinde ise onu sakinleştirmek için deneyimlerine yogayı ekleme kararı verenlerin sayısı hiç de az değil. Nitekim insanlar yoga yaparak içsel huzuru ve kendi dengesini bulacak, pandeminin kaygılarından uzaklaşacaktı. Bu amaçlar yoganın özünde ve Hindu öğretilerinde elbette var olan amaçlardır. Bu öğretilerin kürenin dört bir yanına yayılması ise Hindistan dış politikasının istediği bir şeydi ve belki de istemediği kadar yayılmıştı. Hindistan’ın bir kamu diplomasisi aracı olarak gördüğü, insanların hayatlarında neredeyse hiç yapmadıkları kadar pandemi döneminde yaptıkları yoga gerçekten bahsi geçen orijininin devamlılığını taşıyor mu? Yoga hala bir kamu diplomasisi aracı olarak sayılabilir mi? Yoksa batı temelli popüler kültürün bir aracı haline gelerek sıkıntıdan arayış içine giren insanlara yönelik bir pazar ürünü mü?
Yoga, beden farkındalığı ve beden zihin dengesi sağlayarak şifalanmayı amaçlayan bir egzersiz şekli olarak tanımlanır. Kelime kökeni itibariyle “bütünleşme” anlamına gelen yoga, kişinin kendi benliğiyle ve enerjisiyle bütünleşmesini ifade eder. Yoga tanıtımında en önemli faydasının zihni huzura kavuşturmak olduğu söylenir. Bunun yanında günlük hayatta, iş hayatında performansını artırmaya yönelik fiziksel gücü ve gereken enerjiyi geliştirdiği vaadi bulunmaktadır. Ayrıca popülerliğinin artmasının en önemli nedenlerinden biri olarak, modern hayatın getirdiği olumsuzlukları uzaklaştırarak zihni ve bedeni rahatlatmanın bir aracı olarak sunulur.
Yoga Hindistan menşeili olarak, kadim bir geçmişe ve felsefeye dayanır. Hindistan, sahip olduğu belki de en etkili yumuşak güç aracı olarak yogayı oldukça benimsemekte, kamu diplomasisi alanında etkili biçimde kullanma girişimlerinde bulunmaktadır. Özellikle Başbakan Narendra Modi yönetiminde bu alanda önemli gelişmeler yaşanmıştır. Modi, yogayı Hindistan’ın dış ilişkilerinin önemli bir parçası haline getirmiştir. Çin, Japonya ve İsrail ile gerçekleştirilen diplomatik ilişkilerde, yoga aracılığıyla sağlanan doğrudan somut gelişmeler bu duruma örnek teşkil etmektedir. Nitekim 2014 yılında Modi, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda Hindistan’ın yumuşak gücünü artırmaya yönelik bir hamle olarak Uluslararası Yoga Günü belirlenmesini ve kutlanmasını talep etmiştir. Sonucunda 177 ülkenin desteği ile 21 Haziran Uluslararası Yoga Günü olarak ilan edilmiştir. Uluslararası Yoga Günü, Modi’nin Hindistan adına yoga üzerinden kazandığı önemli bir başarı olarak görülmektedir.
“Yoga, zihin ve beden, düşünce ve davranış bütünlüğünü; insan ve doğa arasındaki uyumu; sağlık ve refaha olan bütüncül yaklaşımı şekillendirir. Bu yalnızca bir egzersiz değildir, aynı zamanda kendinizle, dünyayla ve doğayla olan birlik duygusunun keşfidir. Yaşam tarzımızı değiştirerek ve bunda süreklilik sağlayarak iklim değişikliğinde mücadelemize yardımcı olabilir. Uluslararası Yoga Günü’nü benimsemek için çalışalım.” –Hindistan Başbakanı Narendra Modi, BM Genel Kurulu, 27 Eylül 2014
Peki, son dönemlerde popülaritesi gittikçe artan ve yoğun talep gören yoganın hala Hindistan’ın yumuşak gücü olarak değerlendirilmesi mümkün müdür? Yukarıda da bahsi geçen “modern hayatın” getirdiği olumsuzluklara karşılık “iç huzuru” bulma arzusuyla yoga yapmaya yönelik artan ilgiyi, Hint felsefe ve öğretilerine dayanan bir sistem ile doğrudan bağdaştırmak ne kadar doğrudur? Zira günümüzde yoga öğretileri ve yogaya ilişkin mevcut arz, çok büyük oranda batı merkezlidir. Batının şekillendirdiği talepler doğrultusunda yoganın büründüğü biçim de şekil değiştirmiştir. Öyle ki, modern hayat diye belirtilen de benzer şekilde batı merkezli neo-liberal politikaların ekseninde yaşanan bir hayattır. Bununla beraber gelen olumsuzluklardan kurtulmak için modern hayata daha kolay adapte olabilecek biçimde şekillenen ve dolayısıyla orijinalinden uzaklaşan yoganın arz edildiği görülmektedir.
Kısacası bir yumuşak güç aracı olarak sunulmak istenen ve bir dönem belirli oranda bunun gerçekleştirildiği yoga, Hindistan’ın kamu diplomasisi aracı olarak değerlendirilebilecekken ve bu hedeflenirken; artık endüstrileşmiş ve büyük oranda birçok şeyde olduğu gibi batı merkezli bir hal almıştır. Bir Hindu uygulaması olmaktan çok uzaklaşmış, modern hayatın zorluklarıyla başa çıkılmaya çalışılan bir araç olarak görülmeye başlanmıştır. Bunun olumlu veya olumsuz bir gelişme olduğu tartışmaya açıktır. Öyle ki Modi’nin yogayı küresel çapta yayma çabası, yogayı yalnızca dini bir ritüel olarak görmediğini göstermektedir. Hint kültürünün bir parçası olarak, Hindistan’ı temsil edecek şekilde de yayılmasını istemiştir.
Yoganın kendi özünde yer alan uyum, kişinin kendi içindeki uyumdan uluslararası uyum anlamında genişletilebilmektedir. Bu doğrultuda küreselleştirilen yoga, hem diğer millet ve kültürlerdeki insanlara hem de Hint kültürünün kendisine birçok fayda sağlayabilecekken, bir sonraki aşamada endüstrileştiğinde hem Modi’nin dış politika hedefinin hem de kültürel Hint öğretilerinin dışına çıkmaktadır.
Başlangıcı, gidişatı ve akıbeti meçhul ve tartışmalı olan pandemi ise, gündelik yaşamın hareketliliğinin belki de şimdiye kadarki en hızlı ve karmaşık seviyeye ulaştığı dönemde insanları karantinaya sokarak yeni bir deneyimle karşı karşıya getirmiştir. Yaşamın bu koşuşturmacasından sonra evlerinde kapalı kalan insanlar uzun zamandır olmadığı kadar kendileriyle, benlikleriyle baş başa kalmışlardır. O zaman “bütünlüklerini” sağlama arayışına giren insanlar, sosyal medyanın da önemli katkılarıyla yaygınlaşan yoga ile yakından tanışma fırsatı bulmuşlardır. Yoga, hem fiziksel hem de spiritüel yanıyla farklı beklentileri olan farklı kitlelere hitap edebilmekte ve ilgi çekici olmaktadır. Bu dönemde yayınlanan kimi makaleler de, korona virüs kaygısıyla baş etmek için yoga yapılmasını önermiştir. Ayrıca solo egzersizlerden oluşan yoga, çevrimiçi eğitime uygun olduğundan bu dönemde çevrimiçi yoga eğitimleri arzı ve buna olan talep oldukça artmıştır. Bunun yanında belli başlı yoga ekipmanlarına olan ticari talebin de arttığını söylemek mümkündür.
Yogaya bu dönemde artan ilginin elbette belli sınıflar için geçerli olduğu aşikârdır. Pandemi döneminde artan işsizlik ve ekonomi-politik gelişmelerle karşılaşan belirli sınıfların enerji ve beden bütünlüklerini sağlayarak şifalanmadan önce yerine getirmek zorunda oldukları kimi hayati gereklilikleri bulunmaktaydı. Nitekim arz da buna göre sunulmaktaydı. Güneş doğmadan fabrikada iş başı yapan insanlara, güne başlarken “güneşi selamlamaları” salık verilemezdi.
Görünen o ki geleneksel ve kadim değerleri olan ve Hindistan’ın kültürel bir temsil aracı olan yoga, batıda bu değerlerin birçoğundan uzaklaştırılarak endüstrileşmiştir. Günümüzde adeta popüler tüketim nesnesi haline gelmiştir. Hatta orijininden uzaklaştırılarak batılı bir çizgide pazarlanmaktadır. Neo-liberal politikalar etrafında batılı temellere uyarlanan yoga; insanlara iç huzuru, mutluluğu, kaygıdan uzaklaşmayı vadetmektedir. Bu anlamda, bununla sınırlı kalmamakla beraber, batının “sağlık ve refah endüstrisi”nin önemli bir parçası haline gelmiştir. Kimi sınıflara bu vaatler çerçevesinde iç huzura ulaşma kanalı satanlar; ötekilerin yoga ile yalnızca ışık ve nefesle beslenen, yemek yeme ihtiyacı duymayan “breatharian” olmalarını bekliyor olabilir. Nitekim başka seçenekleri kalmayabilir. Sonuç olarak kadim yoga öğretisinin, bir yoga sektörüne dönüşmesi söz konusudur. Bu sektörün de pandemi döneminde özellikle genişlediğini ve ilginin arttığını söylemek mümkündür.
2 comments
Çok değerli bilgiler veren ve güzel noktalara değinen bir yazı olmuş. Ayrıca akıcı ve hoş üslubu ile sıkılmadan okunabilecek bir anlatıma sahip. Kaleminize, emeğinize sağlık kıymeti kuzenim.
Ellerinize sağlık Aslı Hanım akıcı bir bilgisel olmuş. Teşekkür ederiz.