Şevket Furkan Erbay: Final bakımından Türkiye’nin en başarılı olimpiyatı olabilir.

Yazar: volantedergi

Covid-19 dolayısıyla bir yıl ertelemeli ve seyircisiz olarak düzenlenecek olan 2020 Tokyo Olimpiyat Oyunları’na çok kısa bir süre kaldı. Biz de şimdiden tarihe geçen bu organizasyondaki sporcuları, atletizm branşında göze çarpanları, madalya adaylarını, geleceğin yıldızlarını ve Türkiye’nin başarısını ülkemizde atletizm dendiğinde akla gelen ilk isim olan gazeteci Şevket Furkan Erbay ile konuştuk.

Röportajı gerçekleştirenler: Doruk Karaca ve Hilal Doğan

2016 Rio sonrasında sadece olimpiyat bazında değil dünyada da birçok şey değişti. Pandemiden dolayı seyircisiz bir olimpiyat izleyeceğiz. Japonya halkının çok karışık duygular beslediğini de biliyoruz. Olimpiyatlarda alışkın olduğumuz gibi farklı ülkelerden farklı insanları tribünlerde göremeyeceğiz. Bu durum atmosferi ne kadar değiştirir, nasıl bir olimpiyat beklemeliyiz?

Seyircilerin olması bir renk olurdu ama bu durumun ambiyansı fazla etkileyeceğini düşünmüyorum. Seyirci daha çok televizyondaki görseli etkileyen bir şey. Çünkü sporcular çok daha odaklanmış durumda ve son iki yılda seyircisiz performans göstermeye çok alıştılar. Tenis turnuvalarında da futbolda da bunu görüyoruz. Hatta bu durum bazen avantaja bile dönüşebiliyor zira seyircilerle çok iyi geçinemediğini bildiğimiz oyuncular yaptıkları işe daha iyi kanalize olabildiler. Avustralya’da Nadal’a laf atan içkili taraftarı düşünün. Uzun lafın kısası seyircisiz bir olimpiyat sporcuları etkilemeyecektir. Televizyondan izleyecek olan bizleri etkileyecektir ama bunun da efektlerle üstesinden gelinir. Asıl farkı tabii ki canlı izlemek ve ana tanıklık etmek isteyen insanların o hakkı ellerinden alınmış oluyor. Bu mecburiyetten tabii. Bu arada ben başından beri olimpiyatlar yapılsın taraftarı değildim. İnsan sağlığı daha önemli, dünyanın en yaşlı ulusu olan Japon halkı için de söylüyorum bunu. Onlar istemiyorsa yapmayacaksın kardeşim! Ertelensin, dört sene sonra yapılsın ama ben bunun böyle olacağını biliyordum. Çünkü aklı fikri parada olan IOC (Uluslararası Olimpiyat Komitesi) birinci yıl zaten ertelemişken bırakmazdı.

George Floyd’un öldürülmesinden beri birçok spor organizasyonunda ırkçılığa karşı tepkiler görüyoruz. 1968 Olimpiyatları’nda Tommy Smith ve John Carlos’un tepkisine benzer duruşları Tokyo’da bekleyebilir miyiz? Futbol organizasyonlarında da LGBTIQ+ bireylerin görünürlüğü için çalışmalar yapılıyor. Olimpiyatlarda böyle bir girişim görecek miyiz?

Görürüz diye tahmin ediyorum. Özellikle Çin – ABD politik geriliminden kaynaklanan gelişmeler bekleyebiliriz. Çin’in uluslararası arenada; özellikle Tayvan, Doğu Türkistan ve Hong Kong üzerinde baskısını artırması ve ABDlilerin küresel spor medyası akışını kontrol etmesi – IOC’yi de aynı şekilde – ve oyunların Çin’in azılı düşmanı olan Japonya’da yapılıyor olması Çin’e karşı saha içindeki protestoları artıracaktır. Özellikle Tayvanlı sporculara dikkat edelim. Bir de Etiyopya olayları var tabii. 2016 Rio’da da güme giden protestolardan biriydi. Maratonu Eliud Kipchoge’nin ardından ikinci bitiren ve Etiyopya’nın ayrılıkçı bölgesinden olan Feyisa Lilesa finish’e elleri zincirli bir şekilde gelmişti. Oralar şu an Etiyopya tarafından bombalanıyor, yeniden bir gerginlik var. O bölgeden de sporcular var milli takımda. Etiyopya devleti de halkın içine bomba atıp hepsi teröristti dedi, klasik bildiğimiz devlet açıklamalarıdır bunlar. Aynısını Hamas’ı bombalarken İsrail de yapıyordu. Etiyopya milli takımında baskı gören sporculardan benzer protestolar görebiliriz. Tommy Smith ve John Carlos o ikonik anla çok ayrı bir yerde tabii, o derece bir şey yaşanır mı bilmiyorum. Ama marka değeri başlığı altında IOC bu tarz şeylere pek izin vermiyor. Zamanında Smith ve Carlos’u da tehdit ettiler ama aynı IOC 1996 Atlanta’da onlara ödül verdi. 30 yıl önce madalyayı ellerinden almakla tehdit ettikleri insanlara özgürlüğün simgeleri dediler. Aktivizm önü alınamaz bir şey. Sadece devletler ve organizasyonlar önünü almaya çalışıyor ama tam olarak bunu başaramazlar. LGBTIQ+ aktivizmi son olimpiyatların çoğunda gördüğümüz bir şey. Özellikle Avrupalılardan geliyor bu aktivizm. Sporcuların tırnaklarını gökkuşağı renklerine boyaması gibi. Ancak şu an gündemde çok baskın bir LGBTIQ+ baskısı yok, Türkiye gibi ülkelerde olsa da Avrupa bu konuda başka bir durumda. Mesela Rusya’da benim de gittiğim 2013 Moskova Dünya Şampiyonası’nı hatırlıyorum. Şampiyona başlamadan iki gün önce Putin eşcinsellik karşıtı açıklamalarda bulunmuş, organizasyonun en önemli figürü olan Yelena Isinbayeva da başkanımız doğru söylüyor deyince Batı medyası 10 gün boyunca Isinbayeva’ya aynı soruyu sormuştu. Ama şu an öyle devam eden sıcak bir tartışma söz konusu değil.

Feyisa Lilesa – Credit: AFP

Irkçılık konusu bitmeden, atletizmin genelde en çok izlenen ve hakkında konuşulan branşı olan 100 metreye geçeceğim. Sha’Carri Richardson bildiğiniz gibi keyif verici madde kullanımından dolayı Tokyo’da olamayacak. Bu kararın ardından ABD başta olmak üzere birçok ülkeden ve ünlüden ağır tepkiler geldi. Marijuana gibi maddeler göz önünde bulundurulduğunda sizce farklı ne yapılabilirdi, süreç daha iyi yönetilebilir miydi? Ve Richardson yokken kadınlarda 100 metre yarışı nasıl geçer? Jamaikalı Shelly-Ann Fraser-Pryce daha güçlü dönmüş gibi gözüküyor. 

Sha’Carri Richardson’ın kurban olduğunu düşünmüyorum. Cezalar açık ve belli. Richardson hala bir çocuk. Olimpiyata gidiyorsun ve marijuanadan bugüne kadar ceza almış yüzden fazla sporcu var, Amerikan seçmelerini kazanmışken olimpiyata bir ay kala böyle bir hata yapmış olması tecrübesizliğini gösteriyor. Özel hayatında kullanır kullanmaz beni ilgilendirmez, marijuananın doping maddesi sayılıp sayılmaması da ayrı konu. Ama performansı etkilediği bilimsel bir gerçek. Bir aylık bir ceza aldı, amatörce bir hata bu ve Richardson bunları öğrenecek. Çok daha büyük ayrımcılıklar var, ona karşı bir ayrımcılığın söz konusu olduğunu düşünmüyorum. Önümüzdeki yıl kendi ülkesinde Dünya Şampiyonası var, bir daha aynı hataya düşmez. Bir sonraki olimpiyatta da altın madalyanın en güçlü adayı olur, gerçekten çok yetenekli bir sprinter. Kendisini biraz Amy Winehouse’a da benzetiyorum. Çok büyük bir yetenek ama kimlik bunalımı ile boğuşuyor gibi. Bu arada katılsaydı da bronz madalyayı bile kaçırabilirdi çünkü sezon içinde performans gösterip büyük yarışta yarışmak apayrı bir şey. Aynı şeyi Ramil (Guliyev) için de söyleyeceğim. Ramil’in sezon içindeki durumuna bakılırsa esamesi bile okunmaması gerek şu an. Ama büyük yarışlar bambaşkadır. Sha’Carri Richardson sezon içindeki performansını bir milyar insan takip ederken sürdürebilir miydi, işte yarış deneyimi burada devreye giriyor. Richardson’ın bırakın olimpiyatı, dünya şampiyonası bile yok. Karşısında Shelly-Ann Fraser-Price tarihin en büyüğü ve en iyi derecesi 10.63’ü çok yakın zamanda koştu. 10.63 rüya gibi bir derece, bir daha göremeyebiliriz. Bunu 34 yaşında koştu ve bu yarış bilgisi ve tecrübeyle olan bir şey. Net bir şekilde Elaine Thomspon, Blessing Okagbare -Bu arada Okagbare de 10.63 koştu.-, Avrupalılar gerçi o seviyede değiller ama çok sporcu var yakınlarda, ama Frasier Price hepsinden bir adım önde.

Hazır Ramil’den de bahsetmişken 200 metreye geçelim. Ramil’den beklentiniz nedir? Kadınlarda da 200 metrede ilginç bir yarış olacak. Sürpriz beklentiniz var mı?

200 metre sprint yarışları arasında benim en sevdiğim yarışlardır. İkisi de çok güzel yarışlar olacak ve muhtemelen ikisinde de altın madalya ABD’ye gider. Noah Lyles ve Gabrielle Thomas. Thomas yeni çıkan bir atlet ama Amerika Şampiyonası’ndaki yarışını gözden geçirmenizi öneririm. 21.63 koştu ve olağanüstü bir yetenek. Kusursuz bir kulağı var ve harika çıkış yapıyor. Tüm zamanlarda ikinci sırada şimdilik, kolejden yeni çıktı ve rakiplerinden bariz önde gözüküyor. Shelly-Ann Fraser-Price gibi aynı. Shelly-Ann Fraser-Price da 21.78 koştu Jamaika Şampiyonası’nda, o da iyi durumda ama 100-200 dublesi inanılmaza yakın bir şey. Bunu Dünya Şampiyonası’nda yaptı ama olimpiyatta çok zor. Ben burada altının Gabby’ye (Gabrielle Thomas) gideceğini düşünüyorum. Erkeklerde başından beri Noah Lyles’ı çok beğeniyorum. Bu sezon son dört yıl içindeki en zayıf sezonu olsa da onun seviyesi bambaşka bir durumda. Sezon içindeki performanslarını tamamen kendini olimpiyatlara saklamasına bağlıyorum. Sezon içindeki derecelerine çok kanmamak gerek. Yarış performansının en yüksek seviyesini tam olarak olimpiyat finalinin olduğu güne denk getiriyor. Dolayısıyla sezon içerisinde bu kadar efor sarf etmemesi normal. ABD’li 17 yaşındaki Erriyon Knighton’a da dikkat çekmek istiyorum. O çocuğu ilk kez burada izleyeceğiz. Usain Bolt’un ilk izlediğimiz olimpiyatı gibi olabilir. Çünkü 19.84 gibi bu yaşta matematiğe pek sığmayan bir derece koştu ve bunu bir iki kez yaptı. 20’nin altına indi, 20’nin başlarını koştu. Şöyle söyleyeyim, dünya atletizm tarihinde 20 yaş altında yani junior seviyesinde 20 saniyenin altında koşan sadece iki kişi var. Diğerini söylememe gerek yok (Bolt). Bu arada junior seviyesinde 200 metreyi en iyi koşan üçüncü kişi de 20.04 ile Ramil Guliyev. Hala Avrupa rekorunu elinde bulunduruyor Ramil. Knighton bu dereceyi iki yıl sonra koşmuş olsa da junior seviyesindeyken başarmış olacaktı ve bu inanılmaz bir şey.

Ramil Guliyev – fenerbahce.org

Bu arada Ramil’den bu olimpiyat özelinde ne bekliyorsunuz?

Az önce söylediğim şey önemli. Ramil 200 metrede dünyanın en deneyimli, en büyük atletlerinden biri. Bu tartışmaya kapalı bir durum. Son 10 yılın en özel 200 metrecilerinden. Rakipleri tarafından da bilinen ve saygı duyulan biri. Yarışmalar sonrasında rakipleri hala yanına gelir ve onunla fotoğraf çekilirler. Avrupa şampiyonu, gençlerde hala Avrupa rekortmeni ve Dünya şampiyonluğu var. Federer art arda altı kez Wimbledon finalinde kaybetse Wimbledon şampiyonu unvanını kaybeder mi abi? Ramil de öyle işte, bir kere şampiyon oldu ve hep Dünya şampiyonu olarak görülecek. Bu yıl biraz sakatlıktan da döndü ve doğru düzgün yarış koşamadı. Kötü de bir yarış koştu ama Erzurum’da kendisiyle konuştuğumda “Abi ben o yarışı bıraktım.” dedi. Durumu şu an fena değil ama madalya alacak seviyede de değil. Bence madalya sınırı 19.90-20 saniye civarında olur bu sene. O yüzden Ramil’in 20’nin altına inmesi gerekiyor. Finale kalmakta zorluk yaşayacağını zannetmiyorum ama bence dördüncü ya da beşinci olur. Bir yandan da Ramil bu, büyük şampiyonları hiçbir zaman es geçemezsin ama ben şimdiki durumuna göre yorum yapıyorum. Sadece olimpiyat madalyası var Ramil’in hayatında eksik olan. Rengi önemli değil, bir madalya aldı mı Ramil’in kariyerinde başka hedefi kalmıyor. Kişisel olarak da çok iyi tanıdığım için madalya için elinden geleni yapacağına eminim ama işi kolay değil.

Ben de aynı fikirdeyim. Burada Usain Bolt’un olmadığı gerçeği var. 100m’ye nasıl bir beklentiyle yaklaşmalıyız? Coleman’ın doping testinden dolayı olimpiyatı kaçırdığını biliyoruz. Onun dışında Ronnie Baker, Fred Kerley gibi adaylar göze çarpıyor. Trayvon Bromell, Rio’da yoktu.

Trayvon Bromell, takıma girememişti. Şimdi birinci olarak girdi Amerikan seçmesine…

Siz nasıl bir 100m bekliyorsunuz? 

Açık bir yarış olacak diyebiliriz. Şampiyon için isim tahmini vermediğim bir yarış. Herkesin şansı var çünkü yavaş koşulacak. 9.80’ler civarı bir birinci üretir diye tahmin ediyorum olimpiyat finali. 100 metre için çok çok iyi diyebileceğimiz, 9.70’lere indiğimiz bir performans beklemiyorum ben olimpiyatta. Sezon da onu gösterdi zaten. Jamaika son 20 yıl içindeki -performans bazlı- en kötü ekibiyle burada. Jamaika’nın 2004’ten bu yana podyuma çıkamayacağı belki de ilk olimpiyat olacak. Erkeklerde üç kişi takıma girdi. Birisi olimpiyat madalyalı, dünya şampiyonu Yohan Blake.

Diğer taraftan Avrupalılar iyi. Amerika’nın üç sprinteri de iyi. Ama asıl Avrupalılar var araya girebilecek olan. Asya tarihi boyunca bir olimpiyat madalyası almadı. Finalisti bile yok. Bu sefer iki finalist çıkarabilirler. Su Bingtian çok iyi örneğin. Beyaz atlet sonuçta ve tahmin edileceği gibi beyaz atletlerin bazı durumlarda limiti belli oluyor. 9.80’lere inebilecek durumda değiller. Su Bingtian, bu yıl 9.98 koştu. Gergin bir yarış olursa 9.92 ile bir gümüş madalya alabilir. Japonya’nın iyi sprinter’ları var. Ama benim asıl umut bağladığım çok iyi bir sprinter olduğunu bildiğim Abdul Hakim Sani Brown, beklenenin altında bir olimpiyat sezonu geçirdi. Japonya şampiyonasını beşinci bitirebildi ve 100 metrede takıma giremedi. 200 metrede girdi ama 200 metre için Abdul Hakim Sani Brown’ın şansı zor, ilk sekize bile giremeyebilir. 100’de şansı olabilirdi çünkü daha iyi bir 100 metreci. Japonya’nın üç sporcusu da 9.95 – 10.05 arası yapabilecek isimler.

Su Bingtian

Su Bingtian – World Athletics

Dikkat çekilmesi gereken, bir sürpriz yaparsa ondan bekliyorum dediğim kişi Akani Simbine. Afrika Oyunları şampiyonu. Dünya şampiyonası ve olimpiyat finalisti. Afrika rekorunu bile zorlayabilir ama burada olağan şüpheliler Amerikalılar. Başta Trayvon Bromell. Derece olarak fazla bir şey beklenmemeli ama birbirine yakın atletler olduğu için heyecanlı bir yarış olacak. Bu da büyük isim eksikliğinden kaynaklanıyor. Zaten bu olimpiyatın bariz bir şekilde erkelerdeki en gözde yarışı 400 metre engelli. Aslında herkes o yarışı bekliyor. Edwin Moses’tan sonra belki de ilk kez böyle bir beklenti var. 100 metrenin yalnızca ismi var şu an. Çok iyi bir derece çıkmaz, 9.80’lerin ortasıyla biter gibi geliyor bana. Kimin kazanacağı konusunda bir şey söyleyemiyorum. Andre de Grasse’yi unutmamak lazım. Avrupalılar arasında Marcell Jacobs var, Avrupa salonu kazanan Amerikan kökenli İtalyan atlet. Yakın atletler var birbirine. O yüzden iyi bir yarış bekliyorum.

400 metre engelliden bahsetmişken Yasmani Copello’ya parantez açmadan olmaz. Kendisinden kürsü beklentisi var, bir yandan derecesini geliştirmeye çalışıyor. Sizin tahminleriniz nedir? 

Son yarışında, Elmas Lig’in Stockholm etabında 48.19 koştu. Bu yarışa kadar Yasmani Copello’dan çok bir şey beklemiyordum. Final koşacağını yine biliyordum çünkü hâlâ en iyilerden biri. Yasmani’nin genç rakipleri 400 metre engellide o kadar ilerledi ki, dereceler anormal seviyelere geldi. Artık 47.50 koşmayan tuhaf karşılanıyor. Bundan beş yıl önce 47.50 ile olimpiyat şampiyonu olunuyordu. 48.20 ile olimpiyat madalyası alınabiliyordu. Yasmani’nin önünde Güney Amerika rekoru kırıldı: 47.30

Rai Benjamin, 46.80 koştu Amerikan seçmesinde. Şu anda iki kişi 46’nın altında koştu bu sezon: Karsten Warholm ve Rai Benjamin. İkisinin arasındaki rekabetle belki de dünya rekorunu bir kere daha göreceğiz olimpiyat finalinde. Abderrahman Samba şu dönem sessiz olsa da 47’nin altını koşmuş biri.  Alison Brendom dos Santos, Kyron McMaster, Yasmani Copello, Thomas Barr gibi birçok isim var. Amerikalıların Rai Benjamin’den sonra gelen iki sporcusu da, 47.30’lar, 40’lar koşabilen isimler. Benim favorim Karsten Warholm. Elmas Lig’deki rekorundan sonra üzerinde çok büyük bir baskı olacaktır. Rakipleri çok güçlü ama bence Karsten Warholm alacak. Yenilmiyor, ilginç bir durum.

Yasmani’nin bu son performansına kadar, açıkçası işinin zor olduğunu düşünüyordum ama son performansını görünce madalya için umutlandım. Büyük yarışları koşmayı seven bir sporcu. Artık 34 yaşın deneyimi de var. O kadar iyi periyotladı ki kendisini, derece geliyor belli. Sezona 50’lerden başladı. Isınarak, yavaş yavaş geliştiriyor. 48.19 şu an (Temmuz 2021’in başında). Bir ay sonrası için bize 47.50’leri gösterecek belki de. Büyük yarışta, büyük atmosferde 47.50’leri zorlayacak güç var Yasmani’de. Ona ait Türkiye rekoru 47.81. Olimpiyatta madalya alamasa bile, Türkiye rekorunu kırıp geliştirerek son ana kadar gideceğini düşünüyorum ama bu madalya için yeterli olacak mı, göreceğiz. Yarışa bağlı, engel yarışı olduğu için önceden bir şey diyemiyorsunuz. İyi giderken son engele takıldığında her şey biter. Düz bir yarış olsa daha net konuşabiliriz, engel her zaman sürprizlere açık bir branş. Yasmani’nin performans eğrisi çok umut verici. Sonuçta olimpiyat finalinde yer almış, madalya kazanmış, son üç dünya şampiyonasında final koşmuş ve bir tane madalya kazanmış, Avrupa şampiyonu olmuş bir atletten bahsediyoruz.

Yasmani Copello – enkaspor.com

Erkekler 400 metre engellide rekor gelebileceğinden bahsettiniz. Aynı disiplinin kadınlar tarafında Sydney McLaughlin gibi dünya rekorunu elinde bulunduran güçlü bir isim var. Olimpiyatta, kadınlar 400 metre engellide de rekor kırılabilir mi sizce?

Evet, belki gelebilir. Sydney McLaughlin bir adım önde. Femke Bol de ikinciliğe çok yaklaştı. Müthiş gidiyor. Üzerinde baskı yok, bu yüzden çok rahat. Dalilah Muhammad’den bahsedecek olursak, dünya şampiyonu ve eski rekortmen olduğu için üzerinde baskı var. Kaybettiği bir şeyler de var. Femke Bol’ü geçmesi lazım öncelikle. Femke Bol bu yıl çıktı. Her yarışta aldığının üzerine koyarak gidiyor. Hiçbir baskı yok üzerinde. Olimpiyata ilk kez katılıyor ama çok rahat. O kadar iyi yarışıyor ki, bunun özgüveni de var. Ama Sydney McLaughlin bambaşka seviyede. Ben daha çok erkekler 400 metre engel yarışını bekliyorum. Çok daha büyük bir rekabete, mücadeleye sahne olacak. Arada şöyle bir fark var: Kadınlar 400m engellinin dünya rekoru henüz sınıra dayanmadı. Daha yeni bir branş. Kadınlar 400m engel 1977’de resmi oldu. 1984’ten sonra olimpiyat oyunlarında koşulmaya başlandı. Yani kadınlarda 30-40 yıllık bir branştan bahsediyoruz. Erkekler 400 metre engel ise 100 yıllık bir branş. 46.78 ve ondan önceki Edwin Moses’un 47.02  rekoru yıllarca kırılamaz, artık dibine dayandı denilen rekorlardı. Karsten Warholm’ün kırdığı rekor, pist rekorları arasındaki en eski dünya rekoruydu. 1992 Barcelona’dan. Yani o rekor durur artık orada denilen bir rekoru kırdı. Kırmasa da kıracağını biliyorduk. Çok net geliyordu. Arkasındaki kişi Rai Benjamin. O da rekorun %0.07 arkasındaydı Amerikan seçmesinde.  Birinden biri kıracaktı zaten ve iki tane isim var yıllarca yanına bile yaklaşılamamış rekoru kıran. Kıran diyorum çünkü Benjamin’i de kırdı sayıyorum.  Altın madalyayı kazanmak için kıyasıya yarışacaklar. Bir de arkalarında onların yalnızca yarım saniye çeperinde koşabilen dört kişi var. Bu nedir? Kurgulasan bile böyle bir liste zor ortaya çıkar. O nedenle 400 metre engelli yarışının olduğu gün her şeyi iptal edin ve yarışı izleyin. Bu yarıştan uzun zaman anlatılacak hikayeler çıkabilir. 3 Ağustos, TSİ 06.20’de inanılmaz bir yarış olacak. Yalnızca dünya rekoru finalden çıkmayabilir belki.

Güneşin altında koşulması performansı etkileyebilir ama bu, yarışı daha dramatik hale getiriyor. Belki 33 derece sıcaklık olacak, bilemiyoruz koşulları. İnanılmaz bir sekizli ile koşulacak. Tarihin en iyi sekizlisi olabilir. Her şeye rağmen rekor kırılacak. Tokyo 2020’de bir tane yarış seç deseniz, bunu seçerim. Sırıkla atlamada rekabet yok, bir kişi var.  6.19 atlayacak mı atlamayacak mı ona bakılıyor. Rekabet anlamında bu seviyede heyecan uyandıran birkaç tane yarış olsa da aralarından sıyrılan erkekler 400 metre engelli.

Sydney McLaughlin – teamusa.org

Türkiye, bu olimpiyata 25 atletle katılıyor. Kafileyle ilgili bilgi alabilir miyiz? Genel olarak beklentiniz ne yönde, nasıl değerlendirirsiniz?

Ben madalya beklemiyorum.  Ama final bakımından Türkiye’nin en başarılı olimpiyatı olabilir. Dört ya da beş final bekliyorum. Final ile kastettiğim ilk sekiz. İlk sekizin ayrı bir yeri var, çünkü şeref listesi. Biliyorsunuz her branşta sekiz finalist olmuyor. Örneğin yüksek atlamada 12 finalist var, yarışma içinde sekize iniyor. Atlama branşlarında da öyle, 1500 metre de öyle. Ama onun da ilk 8’ini kastederek söylüyorum. Aynı şekilde yürüyüş yarışının da. Yürüyüş yarışının finali olmaz. Orada da ilk sekize girmeyi finalist olur gibi düşünebiliriz. Türkiye’nin dört ya da beş finalisti olursa, daha önce hiç yakalamadığı bir şey olacak olimpiyatta. Öngördüğüm dört finalist de bence dört ve sekiz arası sıralanacak. Atletlere ve rakiplere bakarak konumlandırmaya çalıştığımda tahminim bu şekilde. Kimler derseniz, iki olağan şüpheliden bahsettik. Ramil Guliyev ve Yasmani Copello’yu hemen herkes tahmin ediyor. Üçüncü kişi Meryem Bekmez. Kolay olmasa da şansı var.  Genç yaşına rağmen yürüyüşte iyi bir iş çıkaracağını ve ilk 8 içinde finish görebileceğini düşünüyorum. Çok zorlu rakipleri var. Zaten, Çinli üç sporcunun otomatik olarak ilk dörtte yer aldığı bir branştan bahsediyoruz. Ama işte Rusların olmaması, Avrupalı atletlerin önünü açtı. Meryem Bekmez de onlardan biri. Meryem’in ezeli rakibi  Glenda Morejon var orada Ekvadorlu. Latin Amerika’nın da büyük bir yürüyüş geleneği vardır. Glenda Morejon da muhtemelen ilk 8’de yer alacak.  Bence ilk sekizde olabilir Meryem. Sekinci olacağını varsayalım, bu da çok büyük bir başarı olur. 60 kişinin start aldığı, 1.27’lerin görüldüğü bir sahne. Şuna da güveniyorum, yarış Tokyo’da değil, Sapporo’da olacak. Orada hava biraz daha iyi. Tokyo’da olsaydı belki Meryem çıkaramayabilirdi fiziksel olarak. Kendisini altı yıldır yakından takip ediyorum. Çok mücadeleci bir karakter. Doha’da canlı izlemiştim mesela. Sıcak hava koşullarına rağmen yarışı bitirmişti çoğu kişi zorlanırken. Genel olarak Türk sporcular burada daha iyi hissedecektir. Daha nemli olsaydı, Çinlilerin ve tropikal bölgedekilerin avantajı bir tık artacaktı. Yarış esnasında o belirli bir unsura dönüşebiliyor.

Meryem Bekmez – Anadolu Ajansı

Bir diğeri Kaan Kigen Özbilen. Eliud Kipchoge ile antrenman yapıyor. Kenya’da olduğu için beraber çalışıyorlar ve birbirlerini yakından tanıyorlar. Avrupa rekortmeni olarak oraya gidiyor. Maraton, olimpiyat yarışının en özel altın madalyası biliyorsunuz. Son gün yapılır ve olimpiyatın simge madalyasıdır. Eliud Kipchoge  ve Kenenisa Bekele var yarışta. (Bekele, daha sonra kesinleşen takımda yer almadı) Altın madalyanın kime gideceği az çok tahmin edilebilir. 3 Etiyopyalı, 3 Ugandalı, 3 Kenyalı ile Afrikalıların kontenjanı tamamen dolu. Buna rağmen Kaan Kigen Özbilen’in araya girebileceğini düşünüyorum ve tarihi bir sonuca imza atabilir. Kendisi de Doğu Afrika kökenli. Türkiye atletizm tarihinde maratonda yalnızca bir tane ilk sekiz sonucu var: İsmail Akçay. 1968 Mexico’da dördüncü olmuştu.

Hakkında hiçbir şey diyemeyeceğimiz yıldız bir ismi var Türkiye’nin. Kimse başarısız olacak da diyemez, ne olursa olsun alabilir de diyemez. Onu ayrı bir açıdan anmak gerekiyor. Eşref Apak beşinci olimpiyatında. Türkiye tarihinin en önemli sporcularından biri. Eşref Apak’ın grafiği iyi görünüyor. Grafiği iyi seyredip eleme geçemediği çok yarış gördük ama bu sefer orayı aşacak gibi. Birinci aşamayı geçer ve finale kalırsa, bence ilk beşte sonuç görebilecek durumda şu an. Benim kişisel olarak da beğendiğim çok düzgün bir karakter. Bence olimpiyat tarihindeki madalyası dışında Türk atletizminde, spor ahlakı olarak da çocuklara ve gençlere örnek gösterilmesi gereken bir sporcu. Her sporcunun kariyerinde hatalar olabilir. Doping cezası aldığı dönemde de hata yaptığını kendisi de itiraf etti. İnkar etmedi ya da kendisine komplo kurulduğunu söylemedi. O bile karakterini ayrı bir yere koyan bir şeydir. “Benim hatam, cezasını çekeceğim.” dedi. Hem düzgün bir karakter hem de beşinci olimpiyat öyle kolay bir şey değil. Türkiye’de Derya Büyukuncu’da var altı olimpiyat. Atletizmde yok. O yüzden gönlüm, Eşref’in finale kalıp madalya almasını istiyor. Rakipleri 80’e çıktı ama Eşref’in 80 atabileceğini düşünmüyorum. Kesin bilinmez tabii, yine de matematiğe bakarsan 78 civarı atıyor. 78, bir önceki olimpiyatta yeterli bir derece olsa da şu an madalyaya yetmiyor. Belki de o gün 78 ile olur. Eşref’i – yanına bir yıldız işareti koymakla birlikte- finale kalması kaydıyla ilk sekizde, beşli grupta görüyorum. Bir de plaselerim var, biri Yasemin Can. 10,000 metrede ilk sekiz sonucu görebilir. Rio’da yedinci olduğu zaman 19 yaşındaydı. Şimdi daha deneyimli ama dereceleri o yılki kadar iyi değil. 10,000 m kadınlar branşında da tarihin en iyi yarışını izleyeceğiz. Dünya rekoru iki yarıştan bekliyorum: Kadınlar 10,000m ve erkekler 400 metre engelli. Kadınlar 400 metre engel de ihtimal dahilinde. Ama kadınlar tarafında en heyecanla beklediğim yarış 10,000 metre. Letesenbet Gidey ve Sifan Hassan mücadelesinden bahsediyoruz. Belki de 29 dakikanın altında yarış göreceğiz orada. Bu seviyede bir yarışta Yasemin de onlara iyi takılırsa, ilk beşli içinde değil ama hemen altında onu koyabilirim. Gerçekçi olmak gerekirse, onun dışında başka ilk sekiz adayı yok. Not düşmem gerekenlerden biri de Salih Korkmaz. Çok zor koşullar altında dünya beşincisi olmuştu 20kmW’de ama aynı başarıyı burada tekrarlaması zor gibi. Diğer iki yürüyüşçü Şahin Şenoduncu ve  Abdülselam İmuk, bu seviye için yeterli değil. Daha çok kendini geliştirmek için orada olacaklar.

Eşref Apak

Eşref Apak – Reuters

Sırıkla atlamada Ersu Şaşma’nın olimpiyata gitmesi çok büyük bir başarı. Finale kalabilir mi emin değilim. Ersu sporuna çok iyi odaklanan bir genç. Duygusal yaklaşmıyor. Ama o atmosfere girdiğinde, iki faulden sonra üçüncüyü atlayacak durumda değil örneğin. Ersu’nun finale kalmasından çok  olimpiyata gidebileceği ilk yılda bunu başarmış olması, son anda bileti kapıp gelmesi önemli. Bir sonraki olimpiyatta Ersu, madalya adayı bile olur.

Aslında tam da bunu sormak istiyordum. Atletizmde hangi branşlarda rekor beklentiniz olduğundan biraz bahsettiniz. Hem Türkiye’den katılan atletler özelinde hem de genel olarak atletizm branşlarında konuşursak, Tokyo 2020’de göreceğimiz hangi isimler sonraki olimpiyat için madalya adayı olabilir? Büyük bir potansiyel olarak değerlendirdiğiniz isimler kimler olur?

Türkiye takımında şu an takıma giremeyenler var 2024’te, 2028’de dünya çapında bir yıldız olarak gördüğüm. Biri yakından takip ettiğim, herkese tanıtmaya çalıştığım Berke Akçam. 400 metre engellide buraya gelemedi. Bu yıl Kenya’daki Dünya Gençler Atletizm Şampiyonası’nı kazanabilecek en büyük adaylardan. Bir sürpriz olmazsa Berke’nin Paris 2024’te olacağını düşünüyorum. Karsten Warholm’e benzetiyorum.

Bu takımdan Ersu’nun geleceği gerçekten parlak. Meryem Bekmez de kendi yaş grubuna baktığımda dünya çapında yıldız diyebileceğim bir isim. Daha 21 yaşında. Büyükler kategorisi olgunluğuna erişmiş değil. Böyle devam ederse, parmakla gösterilecek birkaç yürüyüşçüden biri olur. Onun dışında genç diyebileceğimiz, 20’lere yeni adım atan biri yok. Artık Emel Dereli gibi isimler de tecrübeli sayılır. İkinci olimpiyatında. Eda Tuğsuz, Salih Korkmaz da aynı şekilde tecrübe olarak, 24 oldu.

Tokyo 2020’de olacaklardan geneli de merak ediyorum. Önümüzdeki olimpiyat oyunlarına da damga vuracak dediğiniz isimler kimler? 

Bir isim var, World Athletics hakkını vermedi. Etiğe uymayacak bir kararla, testosteronu yüksek olduğu için olimpiyattaki 400 metre hakkını elinden aldılar. Christine Mboma ve onun yakın arkadaşı olan Beatrice Masilingi. Bu yıl ortaya çıktılar. Yaşları 18 ve teknikleri zayıf olmasına rağmen koştukları derece insanüstü. Christine Mboma’nın postürü de düzeltildiğinde 47 saniye bile koşabilir. Rakiplerini çok zorlayacaktı bu açık. Dediğim gibi, atletizm rakamlardan oluşur. Resmin büyük halini daha net görürsünüz. Rüzgar, sakatlık, kötü start, engele takılmak gibi ekstra koşullar detayı belirler. Normalde böyle bir faktör yoksa, bir atletin sezon içinde gösterdiği gelişim grafiği, ana yarışta yapacaklarının aşağı yukarı göstergesidir. En önemli bileşenlerden birisi de deneyim. Christine Mboma’nın da tek eksiği bu. Onun dışında her şey doğal olarak var kendisinde. Mboma, Namibyalı olduğu için orada büyüyen insanlarda özellikle kız çocuklarında, yüksek rakımın etkisiyle testosteron yüksek çıkıyor. Bu doğal bir sonuç. Bu karara karşı çıkmayı bilime karşı olmakla bir tutanlar var. Yanlış bir tutum. Bilime dayandırdığını iddia ederek sporcunun haklarını elinden almak etik değil. Bunun sponsor baskısıyla olmadığını bilemeyiz. Talebe göre şekillenen raporlar var örneğin. Sporcu bu durumda ne yapabilir? Doğuştan testosteronu yüksek. Cinsiyetteki sapmayı gerekçe gösteriyorlar. Caster Semenya’ya yapılan muamelenin benzeri. İki olimpiyatta yarıştı üçüncü olimpiyatta sorun çıktı. O zaman iki olimpiyatta neden yarıştırdınız? Bu bir suçmuş gibi davranılıyor. İnanılmaz bir ayrımcılık. Kariyerinin de başında.  Altında yatan nedenler farklı. Shaunae Miller – Uibo, dünyanın en büyük yıldızlarından biri. Bir markanın yüzü. Onun alacağı altın madalya ve beşinci olimpiyatında olan Allyson Felix’ten beklenen altın madalyaya engel olacağı düşünüldüğü için World Athletics tarafından diskalifiye ediliyor. Bunu gerekçe göstermeseler de öyle olduğu açık. Karar büyük tepki çekti. Sponsorlarla ilişkileri iyi tutmanın yarattığı durumu biliyoruz. Futbolda da var benzer örnekler. Ülke bazında değil;  gruba ait bir şey belirli bir sporcuya ayrımcılık yapılması. Adil yarışma yok. Kanıtlanmış bir şey de yok. Doping olsa ceza verilir. Salwa Eid Naser da doping nedeniyle açığa alındı. 48.14 ile dünya rekoru kırmıştı. Antrenörü zaten mimli. Potansiyel bir doping olabilir onda. Çok yetenekli aslında dopingsiz de o dereceyi yapabilir. Dünya şampiyonluğu elinden alınmadı. Kaçırdığı testlerden ikisi dünya şampiyonasından önce birisi sonra. O periyodu kapsayan 3 testten dolayı sporcuyu olimpiyatta yarıştırmıyorlar. Testin içinde olan dünya şampiyonasında aldığı altın madalyayı almıyorlar. Böyle bir durum ancak World Athletics’ten ortaya çıkar. Dünya şampiyonasında Polonya Atletizm Federasyonu’na iyi görünmek için, biri 78 küsür biri 77 küsür atan iki kişiye bronz madalya vermek gibi. Maddiyat odaklı olunca iş bu duruma geliyor. Sponsor ve reklam gelirlerine kendini tamamen teslim etmiş bir World Athletics tarafından yönetiliyor atletizm. O yüzden ‘Final Three’ gibi şeylerle atletizm severleri uğraştırıyorlar. Diamond League’de de bazı şeyleri sponsor yönlendirmesiyle denemeye çalışıyorlar. Hem genç atletler hem efsane isimler bundan rahatsızlık duyuyor. Mecbur geri çekecekler kararı.

Christine Mboma

Christine Mboma – SCANPIX/EPA

Tokyo 2020 ile sahneye çıkacak, tanınırlığı artacak isimler için tahminleriniz…

Erriyon Knighton: 200 metrede dünya gençler rekorunu kırdı. Burası onun yükselişi olacak. Ona dikkat edin, çok yeni bir isim.

Ashley Moloney: Erkekler dekatlonda yarışan Avustralyalı. Dünya U20 şampiyonu. Canlı izlemiştim ve kendisini tebrik etmiştim Tampere’de. Çok büyük bir yıldız potansiyeli var, ilk beşte bitirebilir..

Kevin Mayer: Dekatlonda ikinci adayım. Burada çok büyük yıldızlar var. Damian Warner, Kevin Mayer gibi. Madalyaları onlar alacaklar.

Letesenbet Gidey: Halihazırda dünya rekortmeni ama daha olimpiyat ve dünya şampiyonluğu yok. Tirunesh Dibaba’nın 2004 Atina’dan sonra efsanesini başlatmasına benzer bir durum olabilir. Letesenbet Gidey’in dominasyonu da Tokyo 2020’de  başlayabilir. Tirunesh’ten bu yana gördüğüm en ilginç 10,000 metreci. Junior diyemeyiz, kariyerinde henüz çıkış yakalamamış bir sporcu. Geçen yıl kırdığı dünya rekoruyla ön plana çıktı. Bu yıl ikinci dünya rekoru geldi. 5,000 ve 10,000 dünya rekorlarının sahibi.

Kristjan Čeh: Sloven atlet. 21 yaşında ama 70 metre disk attı. İnanılmaz bir şey bu. Olimpiyata damga vuracağını düşünüyorum.

Jacob Kiplimo: Uganda’nın diğer yıldız adayı. Olimpiyatta tozu dumana katacak isimlerden. 10,000 metrede altın madalya bile alabilir. Yarı maratonda dünya şampiyonu zaten. Kenyalı atletleri eleyecek durumda.

Yaroslava Mahuchikh: 2001 doğumlu olmasına rağmen şu anda bile yıldız seviyesinde. Kaybettiği yarış yok. Olağanüstü bir atlet. Aynı zamanda mütevazı. Burada olimpiyat şampiyonu olacak belki de. Yüksek atlamada dünya ikincisi ama ileride dünya şampiyonu olacak bence.

Türk atletlere dönecek olursak, maratonda üç atlet sınırı vardı ve kota doldu. Türkiye’nin uzun mesafelerde daha başarılı olduğunu söyleyebilir miyiz? Siz de İsmail Akçay örneğini verdiniz…

Ana hatlarıyla baktığımızda doğru. Türkiye, geleneksel olarak uzun mesafelerde iyidir. Türkiye’nin atletizm geleneğinde uzun mesafe vardır. Tokyo 2020 için üç atleti olan çok fazla ülke var. Atletizmde üç kotayla olimpiyata giden 3-5 ülke arasında olsa, önemli bir veri kabul edilebilir bu. Üç kotayı da doldurduğu için önemli bir pozisyonda diye düşünülebilir ama tam öyle okunmamalı.  O ülkelerin arasında Etiyopya, Eritre, Kenya, Uganda seviyesinin dışında ABD, Fas, Portekiz, İspanya gibi maraton ülkeleri de var. Moğolistan var. Japonya dünyanın bir numaralı maraton ülkesidir. Dolayısıyla Türkiye de onların arasında üç tane sporcu ile katılmış bir ülke olacak. Bence ondan daha fazla anlam ifade eden şey 20 km yürüyüş takımının kadınlar ve erkekler tarafında üçer sporcuyla katılması. 20 km yürüyüşte hem erkek hem kadın kotası dolduruldu. Asıl bu inanılmaz bir şey. Türkiye tarihinde ilk kez görülmüş bir şey. Bunu yapabilen bir tek Meksika, Rusya, Ukrayna falan gibi belli başlı yürüyüş ülkeleri oluyor. Bunun dışında yok.  Türkiye son zamanlarda hızlı bir yükselişe geçti. Onun göstergesi olarak üç kadın üç erkek toplam altı kişi yürüyüş çok daha çarpıcı bir rakam.

Tokyo 2020 kendi yılında yapılsaydı nasıl farklılıklar olurdu? Justin Gatlin’in olimpiyatta madalya kazanan en yaşlı sporcu olma hedefi vardı ama sakatlığından dolayı Tokyo’ya gidemeyecek. Geçen yıl katılsaydı bu hedefini gerçekleştirebilir miydi? Justin Gatlin özelinde benzer örnekler verebilir miyiz? Bu durum rekabet ortamını nasıl etkiler? 

Muhtemelen değiştirirdi tabii. Justin Gatlin örneği yerinde bir örnek. Gatlin, Amerikan seçmesinde sekizinci oldu. Takıma girmek için elinden geleni yapsa da yarışın sonunda sakatlandı. Geçtiğimiz yıl daha formdaydı, madalya bile alabilirdi. 2020’de yapılmış olsaydı Ramil Guliyev de daha iyi durumdaydı. Shelly-Ann Fraser – Pryce örneğin, double yapabilirdi.

Diğer taraftan;

Christine Mboma, Erriyon Knighton bu yıl çıkış yakalayan ve değişiklik yaratabilecek atletler. Özellikle yaş değişiminde olan, 17-18  ve 34-35 yaş gurubundaki sporcuların performans olarak etkisi ve bazı madalyaların sonucunu değiştirebileceği aşikar. Sınırda olan bazı atletler için bir yıl gerçekten çok şey demek. Bu sürede antrenmanlarını istenilen düzeyde yapamamış ya da Covid-19’u ağır atlatmış sporcular olabilir. Atletizmde değil pek çok sporda hazırlığın büyük bölümü artık mental biliyorsunuz. Fiziksel hazırlığı aşağı yukarı herkes aynı yapıyor. Dolayısıyla, Covid-19 mental etkileri de olan bir süreç olduğu için performanslarda kırılma yaratması kaçınılmaz.

Bu yazılar da hoşunuza gidebilir

Yorum Yap