Onları toplu taşıma araçlarının hemen arkasına tutunup yan yana seyahat ederken, şehir merkezlerinin sahiplendikleri dar köşelerinde tahtalarının üzerinde yeni numaralar denerken ve sokakların kimilerine göre “uyumsuz” gençleriyle kol kola eğlenirken görmeniz mümkün. Yarattığı alt kültürle yüz binlerce insana ilham veren kaykaycıları bu sefer bambaşka bir sahnede görmeye hazırlanıyoruz. Birbirinden renkli hikayeler, üniformalar ve dostluklarla 80 özel karakter Tokyo’da bizleri bekliyor olacak. Olimpiyatlar kaykay kültürünü değiştirir mi kaygısını gündeme getirenler ise kaykayın olimpiyat oyunlarını nasıl değiştireceğine tüm dünya ile birlikte şahit olacak. Zira kaykay bir spordan çok daha fazlası ve bu kültürün takipçileri olarak sizi asfaltın sörfçüleriyle tanıştırmak için sabırsızlanıyoruz.
DOĞUM
Kaykay dendiğinde akla gelen ilk, hatta tek isim genelde Tony Hawk olur. Video oyunları, belgeseller ve onlarca filmde boy gösteren Hawk bu sporun mucidi gibi görülmüş ve kaykayın popüler kültürle flörtünün her daim başrolünde olmuştur. “Birdman”, kaykay dünyası için bir efsane olsa da bu dünyayı yaratan jenerasyonun bir parçası değildi. 1950’lerde California ve Hawaii, sörfçüler için en popüler merkezlerdendi. Sörfçü gençler yeterli dalga bulamadıkları günlerde adrenalini karaya taşımayı ve sokaklarda hüküm sürmeyi hedefledi. Böylece ilk kaykay tahtaları ortaya çıkmış oldu. İkinci Dünya Savaşı sonrası dönemde ABD’nin yükselen ekonomisi oyuncak sektörüne de yansıdı ve şirketler yeni nesil kaykaylar üreterek büyük kar ettiler. Kaykay gün geçtikçe ülke genelinde yayılıyordu. Endüstri geliştikçe de estetik hareketlerin çoğaldığı kaykay artık bir oyuncak olmaktan çıkmış ve spor aracı olarak görülmeye başlamıştı. 60’ların ortasında “The Quarterly Skateboarder” adı altında yayım hayatına başlayan Skateboarder dergisi ile birlikte artık çoğu genç bu spordan haberdardı. Ancak 70’lerin ortalarına kadar sörf ve kaykayla uğraşan gençlerin geniş topluluklar tarafından kabul gördüğünü iddia etmek hayalcilik olacaktır. California’nın “Dogtown” adı verilen bölgesi ise gerçek kaykay devriminin fitilini ateşler.
BEBEKLİK
California’nın Santa Monica şehri yakınlarındaki Dogtown, konumuna bakıldığında göze hoş gelse de ebeveynlerin çocuklarını alıp tatile götüreceği bir yer sayılmazdı. Hayır, Dogtown bir tatil yeri olmaktan fazlasıyla uzaktı. Çevredeki gençler günün büyük çoğunluğunu sörf yaparak geçiriyordu. Kendisi de bir sörfçü olan Jeff Ho, Skip Engblom ve Craig Stecyk ile beraber “Jeff Ho Surfboards and Zephyr Productions” adıyla bir sörf ve kaykay dükkanı açtı. Zephyr, tarzı ve ürünleriyle ana akımın fazlasıyla dışındaydı ve bununla gurur duyuyorlardı. Çevrelerindeki sörfçü gençleri keşfedip bir takım kurdular ve yarışmalara katılmaya başladılar. Devamında kurdukları kaykay takımı, sörf takımından daha önemsiz görülüyor ve ikinci plana atılıyordu. Jeff Ho’nun tasarladığı eşsiz kaykay tahtaları ise bu durumun kısa zaman içinde değişeceğinin habercisiydi. Chris Cahill, Tony Alva, Jay Adams, Allen Sarlo, Stacy Peralta ve arkadaşları 12 kişilik bir ekiple Zephyr kaykay takımının parçaları, başka bir değişle orijinal Z-Boys üyeleri oldular. Sörf tahtası üzerinde sergiledikleri hünerleri alışılmışın dışında hareketlerle kaykay tahtasına aktaran gençler kısa zamanda dikkat çekmeye başladı. 1975’ten itibaren yarışmalara katılan ve şöhreti yakalamaya başlayan Z-Boys, kaykayın bu günlere gelmesinde en büyük paya sahip olan takım olarak görülebilir. Mutlu aile hayatları ve gidecek yerleri olmayan bu çocuklar tarzları ve benliklerinden uzaklaşmadan kendilerini Dogtown’ın dışına atmakla kalmadı, binlerce çocuğun da kaykay hayallerini başlatmış oldu. Tony Alva, Stacy Peralta, Jay Adams ve Peggy Oki kendilerini bu spora adamasaydı kaykayı bugün olduğu yerde görür müydük sorusunu kendime sıkça sorar, olumlu bir yanıt vermekte zorlanırım. Evlerin arka bahçelerinde susuzluktan dolayı içi boş olan havuzlara dalıp yakalanana kadar kaykay kayan Dogtown’ın çocukları tahtaların üzerindeki emekleme dönemini hemen atlayarak önce koşmayı, ardından da uçmayı öğrendi.
ERGENLİK
70’lerin sonu ve 80’ler kaykay dünyası için bambaşka kapılar açtı. Alan Gelfand ve Rodney Mullen gelmiş geçmiş en önemli kaykay numarası sayılan “Ollie” ve diğer hareketleri geliştiriyor, ergenlik dönemindeki kaykay yurt dışı gezilerine başlıyordu. Almanya’nın Münih şehri Avrupa’da kaykayın merkezi olurken yeni dergiler ve markalar hızla yayılıyordu. Powell Peralta ve Santa Cruz gibi markalar kaykayı dünyaya açıyor, Vans ve Converse kaykaycıların bir daha ayaklarından çıkarmayacakları ayakkabılarla sektöre renk katıyordu. Thrasher gibi dergilerle beraber punk müzik ve kaykayın aykırı ruhu kendi alt kültürünü işte tam olarak bu günlerde yarattı. Tüm bu gelişmelerle beraber profesyonel kaykaycı olmayı ve bu spordan para kazanmayı hedeflemek gün geçtikçe daha realistik bir hal alıyordu. 90’lar ise X Games ile birlikte yediden yetmişe herkesin televizyondan takip edebildiği yarışmalarla çığır açtı. ABD’nin en önemli spor kanalı ESPN’de gösterilen X Games, Tony Hawk ve Tokyo’daki önemli altın madalya adaylarından olan Nyjah Huston gibi birçok sporcunun ikon haline gelmesindeki en önemli aracı demek yanlış olmayacaktır. 21. yüzyıla girerken gittikçe değerlenen kaykay, Street League ve yüzlerce diğer yarışmayla birlikte dostluk ve rekabeti iç içe geçirerek Tokyo biletini kapmayı bildi. Genelde durumu iyi olmayan ailelerden gelen ve pek de geniş çevrelere sahip olmayan küçük çocukların bu spora olan tutkusu onlara ve yeni jenerasyonlara asla hayal edemeyecekleri kapılar açtı. Craig Stecyk o çocukların öncülüğünü çok güzel özetliyor: “200 yıllık Amerikan teknolojisi farkında olmadan sonsuz potansiyelli bir oyun alanı yarattı. Ama bu potansiyeli görenler 11 yaşındaki çocukların zihniydi.”
“GENÇ” YETİŞKİNLİK
Tokyo Olimpiyatları pek çok açıdan kimsenin hayallerini süslemiyor. Seyircisiz müsabakalar, Covid-19 gölgesinde geçecek bir olimpiyat izleyeceğimizin habercisi durumunda. Ama olimpiyatların orijinal amatör ruhunu geri getirebilecek profesyonel sporcular işleri olabildiğince eğlenceli hale getirmeye kararlı. Toplam 26 farklı ülkeden 80 sporcunun yarışacağı kaykay, her açıdan çeşitlilik ve müthiş bir estetik şölen vadediyor. Park ve Street (sokak) olarak iki kategoriye ayrılan kaykayda her kategori kadınlar ve erkekler olarak ikiye bölündüğü için toplam dört ayrı yarışma ve dört altın madalyalı sporcu izleyeceğiz. ABD, Brezilya ve Japonya’dan, diğer ülkelere göre daha başarılı kaykaycılar çıksa da her kategoride aynı ülkeden maksimum üç sporcu yarışabiliyor. Bu nedenle görmeyi çok istediğim bazı isimler Tokyo’da yer alamayacak ama bu diğer ülkelerin kaykayı gençlere tanıtma ve sevdirmeleri için çok büyük bir fırsat, asıl değer verdiğimiz konu da her zaman kaykayın gelişimi olmalı zaten. Street kategorisinde merdiven basamakları, tırabzan, bank ve duvarlar gibi plaza stilinde objeler hakim olacak. Park kategorisinde ise sporcular parklarda görmeye alışkın olduğumuz objeler üzerinde hünerlerini sergileyecek. Street kategorisinde her kaykaycının iki denemesi olacak ve farklı hareketler ile 45 saniye boyunca parkurda bulunacaklar. Devamında ise “en iyi hareket” bölümüne geçilecek. Kaykaycılar her obje üzerinde beş deneme hakkına sahip olacak ve en zor hareketlerini göstermeye çalışacak. En fazla puanı alan, yarışmanın galibi ilan edilecek. Puanlamalar; hareketlerin zorlukları, hız, orijinallik ve performansların icra ediliş şekli gibi kriterlerle jüri tarafından yapılacak. Park kategorisinde ise 45 saniyelik iki denemede parkuru jüri puanlarıyla en iyi şekilde tamamlayan sporcu yarışmanın galibi olacak. Kendilerine ne yapacakları veya ne giyeceklerinin söylenmesinden hoşnut olmayacaklarını düşündüğüm kaykaycılar diğer her sporda olduğu gibi ülkelerinin üniformalarını giyecek. Ancak markalar üniformalar konusunda hiç fena iş çıkarmışa benzemiyor. Özellikle ABD, Fransa ve Brezilya formalarının gayet havalı durduğunu söyleyebilirim. Kaykay parkında seyircilerin olmaması sporcular ve ekran başındaki bizler için büyük bir hayal kırıklığı olsa da yarışma sırasında müzikli bir ambiyans yaratılmaya çalışılacak. Peki kim bu sporcular? Olimpiyatlar başlayana kadar 80 sporcuyu tanımak çok mümkün değil belki ama bazılarını farklı bir gözle izlemeniz için kayırma fikri mantıksız durmuyor. Yarışmaları izledikten sonra bu kaykaycılar hakkında daha detaylı araştırma yapacağınızdan şüphem yok. Madalyaların en büyük adayları kaykay tutkunlarının önem verdiği bir detay değil, olması gerektiğini de düşünmüyorum ancak bu hassas konuda tahmin belirtmekten de zarar gelmeyecektir. Ne olursa olsun burası olimpiyat sahnesi ve jürileri en fazla etkileyen sporcular somut bir şekilde ödüllendirilecek.
STREET
Dünyanın en popüler kaykaycısı olan Nyjah Huston, henüz 26 yaşında olmasına rağmen gelmiş geçmiş en iyiler arasında gösteriliyor. 10 yaşından beri yarışmalara katılan ve şampiyonluklar kazanan Huston, ABD’nin de en önemli madalya adaylarından. Huston’ın erkekler street kategorisinde altın madalya almasına kesin gözüyle bakılıyor, ancak ben bu görüşe katılmıyorum. Zira ev sahibi Japonya’nın iki kaykaycısı Yuto Horigome ve Sora Shirai podyumda birinci sıraya gözlerini diktiler bile. 22 yaşındaki Horigome geçtiğimiz aylarda Roma’da gerçekleşen Street Skateboarding şampiyonasında harikalar yarattı. Akıl almaz hareketlerle seyircileri büyülerken bunları yaparkenki rahatlığı onun bir robot olduğunu düşündürüyor. Her zaman yeni numaralar üretmeye çalıştığını ve orijinalliğe önem verdiğini belirten Horigome’nin, Huston’dan daha tutarlı bir şekilde inişe geçip hareketlerini tamamlaması da muhtemel. 19 yaşındaki Sora Shirai ise büyük bir madalya adayı olmasının yanında tarzı ve devamlılığıyla birinci sıraya göz kırpanlar arasında. 31 yaşındaki Avustralyalı Shane O’Neill yarışmada madalya alacak gibi gözükmese de kaykay dünyası için neden bu kadar değerli olduğunu kanıtlayacak ve tecrübesini gösterecektir. Kadınlarda ise Brezilya’nın büyük bir üstünlüğü bulunuyor. 22 yaşındaki Pamela Rosa ve henüz 13 yaşındaki Rayssa Leal altın madalyanın en büyük iki adayı konumunda. Brezilya bununla da kalmayıp bu kategorideki üç madalyayı da kazanırsa da şaşırmamak gerek. Japonya’nın buradaki umudu olan 19 yaşındaki Aori Nishimura, 28 yaşındaki tecrübeli Brezilyalı Leticia Bufoni’ye geçilebilir.
PARK
Erkekler park kategorisinde ABD ve Brezilya arasında zorlu bir madalya yarışı izlemeyi bekliyorum. Heimana Reynolds, Cory Juneau ve Zion Wright ABD, Luiz Francisco, Pedro Barros ve Pedro Quintas ise Brezilya adına madalya için yarışacak. Park kategorisinde şampiyon olamasa bile en çok dikkat çekecek isim ise şüphesiz Kanadalı Andy Anderson olacak. 25 yaşındaki Anderson diğer insanları yenmek veya madalya kazanmak için Tokyo’da olmayacak. Kaykayın neden olimpiyatlarda olması gerektiğini en iyi şekilde gösteren sporcu, tam anlamıyla gerçek bir sanatçı. Kaykay sporunun gelişimine yardımcı olmak ve bu spordaki yaratıcılığı yaymak üzere olimpiyat sahnesinde olacağını belirten Anderson elemelerde de farkını gösterdi. Anderson, eğer aerial heelflip lean air hareketini dener ve başarılı olursa sürpriz bir şekilde madalyaya da uzanabilecek seviyede. Kadınlarda ise en dikkat çeken isim Britanyalı Sky Brown. 2008 doğumlu Brown geçtiğimiz sene geçirdiği büyük kazadan sonra iyileşmişe benziyor. Ölüm tehlikesi atlattığı kazayı tekrar izlediğinde havalı bulacak kadar enteresan ve bu spora küçük yaşına rağmen kendini fazlasıyla adamış bir sporcu Brown. Kendisi aynı zamanda geleceği çok parlak bir sörfçü. Madalya adayları arasında olacağına ise şüphe yok. Aynı kategoride yarışan Japonyalı Kokona Hiraki de Sky Brown ile aynı yılda doğdu ve ülkesi adına Olimpiyatlara katılan en genç sporcu olmaya hazırlanıyor. Yetenekleriyle göz dolduran Hiraki yarışmadan bir bronz madalya kaparsa büyük bir sürprize imza atmış olmaz. ABD için de yarışabilecek olan Lizzie Armanto ülke başına üç sporcu düştüğü için Finlandiya’yı seçti. Bu da aslında ülkelerin bir yarışı söz konusu olsa da milliyetçi duyguların kaykaya pek de hakim olmadığının, bu arenada olabildiğince yetenekli sporcuyu tanıtmanın kaykaycılar için de öncelikli olduğunun bir göstergesi. Kadınlar park kategorisinde ise liderler ev sahibinden Misugu Okamoto ve Sakura Yosozumi olarak gözüküyor. Ancak bu kategoriye damga vuran sporcular az önce açıkladığım sebeplerden dolayı onlar olmayacaktır.
ÖLÜM?
Birçok kaykaycı ve kaykay takipçisi bu sporun olimpiyatlarda olmasına karşı çıkıyor. Haklı oldukları noktalar da azımsanmayacak kadar fazla. Evet, kaykayın amacı bu değil ve olmamalı. Kaykay bir sanat ve onu puanlandırıp kıyaslamak doğru sayılmaz. Ancak bunun kaykayın ölüm fermanı olduğunu düşünenler yanılıyor. Bu sporcuların hiçbiri olimpiyatlarda yer almak için kaykaya başlamadı. Hiçbiri bir altın madalya umuduyla dizlerini parçalayıp üst üste ağır sakatlıklarla boğuşmadı. Hatta buradaki 80 kaykaycının çoğu profesyonel sporcu olmayı akıllarının ucundan bile geçirmiyordu. Ama bu kültür kaykayı diğer olimpik sporların yanında bambaşka bir yere koyacak. Sporcuları birbirleri için alkış tutarken, birlikte sevinirken ve eğlenirken göreceğiz. Kendilerini nasıl ifade edeceklerini çözmeye çalışan küçük çocuklar bu gençlerden ilham alacak ve yepyeni aileler kazanacak. Profesyonellik ile amatör ruh iç içe yaşamaya ve birbirini geliştirmeye devam edecek ve düşünülenin aksine kaykay ölmeyecek, evrilmeye ve gelişmeye tam gaz devam edecek.