Kara Bulutlar: Bir Milli Takım Değerlendirmesi

Yazar: Emir Baybaş

Büyük umutlarla geldiğimiz Euro 2020 bizim için dokuz günde bitti. Bizim Çocuklar diyerek sahiplendiğimiz bu yeni takım bizi hüsrana uğrattı ve turnuvadaki 24 takım içerisinde en kötü performansı sergileyerek yurda döndü. İlk önce Avrupa Şampiyonası Elemeleri ve sonrasında da Dünya Kupası Elemeleri’ndeki oynadıkları oyun ve aldıkları skorlar nedeniyle fazlasıyla beklentiye girdik. Avrupa basınının da “Dark Horse” olarak tanımladığı gizli favoriler arasındaydık. Peki Bizim Çocuklar’ın bize yaşattıkları hayal kırıklığı nasıl oldu? Turnuvanın en büyük sürprizi hangi sebepler sonrasında geldi?

İlk önce takımın yapısına ve turnuva öncesindeki oyun kurgusuna bakmak lazım. Son dönemde Avrupa’nın beş büyük ligine giden ve oralarda tecrübe kazanan futbolcularımız Milli Takımımızın da çehresini değiştirdi. Özelikle Çağlar Söyüncü, Merih Demiral, Ozan Kabak ve Zeki Çelik’in bu liglerin üst sıralarında yer alan takımlarında oynamasıyla birlikte uzun zamandır görmediğimiz savunma hattına sahip olduk. Mircea Lucescu’dan sonra takımı devralan Şenol Güneş’in oyun planını bu oyuncular üzerine kurması sürpriz değildi. Tehlikeli ayaklarımızın az oluşunun da sebebiyet vermesiyle savunma merkezli bir takıma dönüşerek Avrupa Şampiyonası Elemeleri’ne başladık. Herkes için yenmenin imkânsız gözüktüğü son Dünya Şampiyonu Fransa’dan 2-0 ve 1-1’lik sonuçlarla alınan dört puan takımın potansiyelini bize gösteriyor. Barış Havuz’un Savunma Sanatı yazısında [1] ‘Voltran’ olarak bahsettiği bu savunma kurgusuna Avrupa basını tarafından layık görülen lakap “Turkish Wall” yani Türk Duvarı. Tabii her şey dört dörtlük değildi. Savunma anlamında inanılmaz bir performans göstermiş olmamıza rağmen görece bizden zayıf rakipler karşısında üretmekte zorlandık. Son dakikalarda attığımız gollerle kazandığımız Andorra ve Arnavutluk maçları hücumda kilit oyuncu azlığını bize gösterdi. Yine de 2016’daki kötü hatıraları silen kısıtlı yeteneğine rağmen doğru taktiksel planla oynayan bir savunma takımı imajıyla 10 maçta sadece üç gol yiyerek Euro 2020’ye gitmeye hak kazandık.

Pandemi dolayısıyla turnuva bir sene ertelenince Dünya Kupası Elemeleri’nde de Bizim Çocuklar’ı görme fırsatı bulduk. Hücum özellikleri olarak bizden güçlü olan Hollanda ve Norveç karşısında doğru oyunla iki maçı da kazanarak başladı Milli Takımımız. Letonya karşısında alınan beraberlik ufak eleştirilere yol açsa da uzun zaman sonra turnuva öncesinde bizi heyecanlandıran bir takıma sahiptik. Hepimiz için turnuvanın bir an önce başlamasını beklemek kaçınılmazdı. Liglerin bitimiyle hazırlık kampında toplanan takımın başarısız olduğu Euro 2020’de yapılan yanlışlar bu kampta başlamış oldu.

A Milli Takım aday kadrosu belli oldu! - Aspor

Sebep 1: Tatil Yapılan Hazırlık Kampı

Teknik direktörümüz Şenol Güneş’in isteğiyle bir hafta erken biten Türkiye Süper Ligi’nin ardından 18 Mayıs günü Antalya’da kampa girdi Bizim Çocuklar. Takımın ana kurgusunu oluşturan oyuncuların Avrupa’da devam eden ligleri sebebiyle ilk hafta takımda az süre bulacak oyuncularla çalışmalar başladı. Kamp için Antalya gibi turistik bir yerin seçilmesi yanlış bir tercih oldu. Genelde daha sessiz yerlerin seçildiğini düşünürsek federasyonun yer seçimi tam bir fiyasko. Almanya’nın 2014 Dünya Kupası’nı kazanmadan önce Brezilya’nın ücra bir şehrinde göl kıyısında yaptığı meşhur kampın etkisi onlar için büyüktü. Raphael Honigstein’in Almanya’nın 2014 Dünya Kupası yolculuğunu anlattığı Dördüncü Yıldız-Alman Futbolunun Kendini Yeniden Keşfi ve Dünyayı Fethi kitabında bu kamptan bahsederken Alman basınının kamp öncesi çok tepki gösterdiğini ama oyuncuların kamptan çok memnun kaldığını aktarıyor. Bölgeyi organize eden dönemin milli takım menajeri Oliver Bierhoff’un tepkilere rağmen turnuva sonrasında haklı çıkması kamp yerinin ne kadar önemli olduğunu bize gösteriyor.

Kamp yapılan otelin takım için kapatılmamasıyla birlikte 42 haftalık yoğun takvimde oynanan Süper Lig oyuncuları kampın yapıldığı otele aileleriyle geldi. Kamp kavramının dış dünyadan uzak ve konsantrasyon odaklı olması gerektiğini düşünürsek bizim yaptığımız kamptan ziyade antrenmanların yapıldığı bir tatile dönüştü. Sabahları antrenmanlarda çalışan oyuncular günün kalan kısmını aileleriyle geçirdi. Bu durum hem tatil yapılmasının hem de turnuvaya hazırlanılmasının aynı anda gerçekleşmesine neden oldu. Tatilin getirdiği rehavet sebebiyle oyuncularda odaklanma sorunu olması muhtemel. Hazır ana rotasyonda olacak oyuncular yokken buradaki oyunculara da bir hafta tatil şansı verilmesi daha doğru olurdu. Oyuncular kafalarını dağıtıp tam konsantre şekilde kampa gelerek hazırlanırlardı.

A Milli Takım, EURO 2020 hazırlıklarına başladı | NTVSpor.net

Kampta yapılan bir diğer yanlış ise hazırlık maçları için seçilen takımlardı. Bu tarz turnuvalar öncesinde çoğu takım gruplarında karşılaşacağı takımların oyun planına yakın plana sahip takımlarla hazırlık maçları yaparlar. Örnek vermek gerekirse grubumuzdaki takımlardan olan Galler hazırlık maçlarından birini Arnavutluk ile yaptı. Gruptaki diğer rakibimiz İsviçre’nin kadrosunda Arnavutluk ve Kosova kökenli oyuncuların olması turnuvaya bu maçla hazırlanmalarının sebebi. Biz ise rakiplerimizle alakası olmayan üç takımla hazırlık maçına çıktık. Gruptaki rakiplerin özelliklerine benzer takımlarla oynayarak hazırlanmalıydık. İtalya’ya üst düzey bir takımla, Galler’e ada futbolunu oynayan fizikli bir takımla ve İsviçre’ye ise Orta ve Doğu Avrupa’nın futbol yapısını barındıran bir takımla mücadele edebilirdik, etmeliydik. Azerbaycan ve Gine maçlarında turnuvadaki üç maçta toplamda 24 dakika süre alacak Orkun Kökçü, Kerem Aktürkoğlu ve Dorukhan Toköz gibi as kadroda bulunmayan isimleri deneyen Şenol Hoca sadece Moldova maçına as oyuncularla çıktı. Grup maçlarında gördük ki bu maçlarda rakiplerimize karşı hiçbir hazırlık yapmamışız. Grubun favorisi İtalya bile bize karşı oynayacağı taktiğini U20 takımıyla yaptığı maçta denemiş. Takım 9 Haziran günü Roma’ya giderken tüm Türkiye, kamptaki yapılan yanlışlardan habersiz heyecanla açılış maçını beklemeye koyulduk.

Sebep 2: Taktik Eksiklik

Kamp sonunda açıkladığı 26 kişilik kadroya aldığı bazı isimleri kamuoyu baskısıyla takıma alan Şenol Hoca tartışmalardan uzak durmaya çalıştı. Yine de 2020-21 sezonunda başarılı performanslarına rağmen kadro dışında kalan Salih Uçan ve Halil Akbunar özelinde kamuoyundan ufak eleştiriler geldi. Taktik olarak hazırlıksız olduğumuz, turnuvada ortaya çıksa da, aslında Şenol Güneş’in takımın yanında ülke futbolunun sorunlarıyla da ilgilenmesi kafasının takımın taktiğinde olmadığının göstergesiydi. Yabancı sınırı mevzusundan bahsettiğimin herkes farkındadır. Beşiktaş’ta Türk Milli Takımı’nda oynama hakkına sahip iki oyuncuyla oynayıp başarılı olan bir hocanın yabancı sınırı olmalı diye diretmesi kendisiyle çelişmesi anlamına gelmekteydi. Tabii taktiksel eksikliğimiz bununla bitmedi. Turnuvaya iki hafta kala Azerbaycan maçının belli bölümlerinde bir B planı olur mu düşüncesiyle üçlü savunma denendi ama bu bölümde takım gol yiyince B planından apar topar vazgeçildi.

EURO 2020'nin açılış töreninden renkli kareler | TRT Spor Foto Galeri

11 Haziran gününe geldiğimizde hepimizin beklediği Euro 2020 Roma’da İtalya ile oynayacağımız maçla başlayacaktı. Maç öncesi kadroya baktığımda Şenol Hoca’nın takımdaki en iyi oyuncularını sahaya sürerek İtalya karşısına cüretkâr bir takımla çıktığını hissettim. Yusuf-Hakan-Kenan üçlüsünün önünde Burak Yılmaz’ı görünce “umarım takım savunmasını yapabiliriz” düşüncesi geçti kafamdan. İlk 25 dakikada rakip karşısında durabilen bir Milli Takım gördük. Fakat 25 dakika sonunda orta sahada verdiğimiz boşluklar neticesinde İtalya adeta ilk yarı sonuna kadar tek kale oynadı. Bu duruma yol açan faktörlerden biri savunmadan topla çıkamamamız oldu. Okay ve Ozan Tufan’a yapılan baskı sonucunda kaptırdığımız toplarla rakip bizi boğmaya başladı. Şenol Hoca bu baskıyı Yusuf’u top almak için savunma hattının önüne göndererek çözmeye çalışsa da bu sefer de ileride etkisiz kaldık. Halbuki Yusuf kulüp takımında yardımcı forvet rolünde oynayan bir oyuncuydu. Burak’a atılan uzun toplar duvara çarpmış gibi geri döndü. Hakan’ın da yaratıcılığını gösteremediğini gördük. Bunun olması sürpriz değildi çünkü İtalya gibi güçlü rakiplerle oynadığımızda top ileride fazla kalamadığı için Hakan üretken oyununu sergileyemiyordu. Bunun en önemli örneği elemelerdeki Fransa maçları; dört puan aldığımız iki Fransa maçında da Hakan oynamamıştı.

İlk yarının 0-0 biterek nefes aldırdığı maçta devre arasında Cengiz-Yusuf değişikliğiyle oyuna müdahale gördük. Pasla çıkamadığımız maçta driplingle ileri çıkma fikri mantıklı olsa da Cengiz’in bekini yalnız bırakması rakibin daha kolay gelmesini sağladı. Umut Meraş’ın tek kaldığı sol kanattan gelen, Merih’in kendi kalesine attığı golle yenik duruma düştüğümüz İtalya karşısında takımın mental ve taktik olarak çökmesiyle kalemizde iki gol daha gördük. Maçın ilerleyen dakikalarında orta sahada oynayan üç oyuncusundan da memnun olmayıp değiştiren Şenol Güneş karşısında Türkiye’yi yakından tanıyan Roberto Mancini, maçtan istediğini aldı. Maç 3-0 sonuçlandığında herkesin konuştuğu “Fransa maçlarındaki doğru plana sahip savunma takımı bu hale nasıl geldi?” düşünceleri, hepimizin olduğu gibi benim de kafamda döndü durdu. Biz mi çok kötüydük yoksa İtalya mı çok iyiydi? Bunu Galler maçında göreceğimizi tahmin ederken takımdan beklentim bu kötü oyuna rağmen büyüktü.

Avrupa Şampiyonası tarihinde bir ilk | NTVSpor.net

Galler maçına geldiğimizde hoca ilk maçın faturasını Yusuf ve Merih’e keserek ikinci maça Kaan Ayhan ve Cengiz’le başladı. Kadroyu gördüğümde topa sahip olup oynamaya başlayacağımız bir maçta 6 numara pozisyonunda Okay’ı görmek beni mutsuz etti. Okay son dört ayda İngiltere’de oynadığı oyunla kendisini bize hayran bıraksa da daha çok dar alanda savunma yapan takımların oynattığı uzun boylu ön stoper tarzında bir oyuncu. West Bromwich’te bu oyun yapısına hizmet ettiği için çok beğenildi. Ama bizim Galler maçında o bölgede top dağıtacak pas yüzdesi iyi bir oyun kurucuya yani regista’ya ihtiyacımız vardı. Mahmut Tekdemir’in de olmamasıyla birlikte orada oynayabilecek tek oyuncumuz Süper Lig’de bu sene regista rolünde başarılı performans sergileyen Taylan Antalyalı. Okay yerine Taylan ile başlamak bizi savunmadan top çıkarırken rahatlatabilirdi. Bir diğer beklediğim ama göremediğim hamle ise İrfan Can Kahveci’ydi. Galler’in fizik kalitesi sebebiyle onları mücadele ederek yenemeyeceğimiz aşikardı. Daha teknik oyunculardan kurulu bir orta saha kurgusuyla oynarsak başarılı olabileceğimizi düşünmüştüm ki Şenol Hoca bu konuda beni hayal kırıklığına uğrattı.

Maça gelecek olursak tutuk futbolumuz bu maçta da kendisini gösterdi. Gareth Bale’in sağ kanattan attığı uzun toplarda defansımızın arkasına kaçan Aaron Ramsey maç başında etkili oldu. Maç öncesinde bu oyuna çalışmadığımız belliyken maç içerisinde de önlem alamadık ve aynı hücumdan üç kere pozisyon buldular ki üçüncüsü golle sonuçlandı. 1-0 biten ilk yarıda pozisyon üretemediğimiz yan pasa dayalı oyuna mecbur kaldık. Devre arasında maç öncesi kararından vazgeçip Merih’i oyuna alan Şenol Hoca, stoper orjinli Kaan’ı da savunmanın önüne koydu. İkinci yarıda Bale’in kaçırdığı penaltı sonrasında umutlanıp hücum sıklığımız artsa da maç sonunda yediğimiz golle 2-0’lık yenilgiyle maçtan ayrıldık. Maç sonu ise takıma karşı umudumu yitirmeme sebep olan cümleler Şenol Hoca’nın ağzından çıktı. İlk gol için beklemediğimiz bir gol olduğunu vurgulayan Güneş’in taktik olarak hazırlanmadığı gibi kafa olarak da maça hazırlanmadığını hepimiz görmüş olduk. Çünkü Ramsey’in attığı gol bağıra çağıra gelmişti.

Euro 2020 | Türkiye: 0 - Galler: 2 | Maç sonucu | NTVSpor.net

Sebep 3: Formsuz Oyuncular

İki maç sonunda sıfır puan ve -5 averajı göz önünde bulundurursak gruptan çıkmak için bir mucizeye ihtiyacımız olduğu kesindi. Tarih boyunca bu tarz imkansızlıkları başaran bir millet olduk. Sporda da bu geri dönüşleri her branşta yaptık. Hatta Milli Takım bunları o kadar çok bize yaşattı ki “Biz Bitti Demeden Bitmez” sloganı ortaya çıktı. Fakat Galler’den yediğimiz ikinci gol sonrasında mucizeyi başaramayacağımızın farkındaydım. Maçın son dakikalarında 1-0’lık avantajıyla maçı bitirmek isteyen Galler takımı bizim sahamızdaki korner direklerinin önünde zaman geçirirken oyuncularımızın konsantrasyonlarını kaybettiğini gördük. Bunun sonucunda birçok net pozisyona girdiler. İlkini değerlendirememelerine rağmen aynı hatayı tekrar yaptığımızda bunu affetmediler ve zamana oynadıkları sırada ikinci golü kalemizde gördük. En iyi üçüncülerin de çıktığı bu düzende maçı kaybetseniz bile fark yememeniz çok önemli. Son şampiyon Portekiz grubundan çıkarken aldığı üç puanın yanı sıra sıfır averajıyla en iyi üçüncüler arasına kendini yazdırdı ve kupaya uzandı. İsviçre maçını kazanmak bile yetmeyeceği için en azından son maçımızda mücadele eden bir takım görmek bizi mutlu edecekti.

Maç gününe geldiğimizde zorunlu Umut Meraş-Mert Müldür değişikliği ve orta sahaya İrfan Can hamlesi dışında önceki iki maçta kullandığı oyuncularla çıktı Şenol Güneş. Kendisinden süre vermediği Orkun Kökçü, Kerem Aktürkoğlu ve Rıdvan Yılmaz’ı oynatmasını istesem de bu tercihini pek fazla eleştirmedim. Sonuçta kullandığı oyunculara “İki maçta siz batırdınız şimdi de siz toparlarsınız. Size güveniyorum.” tarzında yaklaştıysa bunu sorgulamam ki öyle de olması gerekiyor. Maçın başında istekli ve arzulu başlasak da yediğimiz erken gol bütün moralleri bozdu. Oyuncular golden sonra bir anda dağıldı. Mert Müldür’ün kişisel çabasıyla birkaç pozisyon üretsek de orada da kaleci Yann Sommer’i geçemedik. İkinci yarı İrfan Can’ın attığı muhteşem gol turnuvada attığımız tek gol oldu ve 3-1’lik skorla üç maçta aldığımız sıfır puan ve -7 averajla turnuvaya veda ettik.

Son dakika: EURO 2020'ye erken veda eden A Milli Takım'da İsviçre maçı öncesi şok kavga! - Son Dakika Spor Haberleri

İsviçre maçında takımın hepimizi üzen performansı en azından bende büyük bir şaşkınlık yarattı. Biz her zaman çöktüğümüz anlarda reaksiyon verebilen bir takımdık. Hele turnuva öncesi prim tartışmalarının havada uçtuğu, takımdaki teknik direktör ve Adam tayfa’ olarak nitelendirilen futbolcu grubu arasındaki ego savaşının olduğu Euro 2016’da bile biz bu reaksiyonu vermiştik. Büyük çoğunluğumuzun utandığı o takım son maçını kazanarak en azından bizden özür dilemişti. Bu sefer olmamasının sebebi hazırlık kampı bölümünde bahsettiğim odaklanma problemiyle harmanlanan formsuzluk. Şenol Hoca 2-0 geride olduğumuz İsviçre maçında, attığımız gol esnasında İrfan’ı çıkarıp yerine Okay’ı almak gibi bir akıl tutulması yaşasa da oyuncuların mücadele ederek tepki vermeleri gerekiyordu. Galler maçının son dakikasındaki mental çöküşlerini burada da devam ettirdiler. Son maçta sahada yürüyorlardı resmen. Turnuva öncesinde son oynadığımız resmi maçlar olan Hollanda ve Norveç maçlarındaki form durumlarından eser yoktu sahada. Maalesef bunu onlardan beklemezdim.

Bu kadar eleştiriye rağmen Bizim Çocuklar’ın burada yaptığı hatalardan ders çıkaracağına inancım sonsuz. Taktik olarak hazırlıksız olduğumuz, formsuz geldiğimiz ve hazırlık kampının kötü yönetildiği bir turnuvayı geride bıraktık ama bu onlar için bir tecrübe oldu. Avrupa’nın elit takımlarında oynayan harika bir jenerasyona sahibiz. Birçoğu ilk defa büyük bir turnuvada boy gösterdi. Önlerinde birlikte oynayacakları 10 yıl var. Bu da onları üç büyük turnuvada daha izleme şansımızın olması demek. Başımızda da Türk futbol tarihinin bence en başarılı ikinci teknik direktörü Şenol Güneş varken karalar bağlamaya gerek yok. Üzerimizdeki kara bulutları yine onlar dağıtacak. Buna eminim. Size güveniyoruz ve ileride bize yaşatacağınız mutluluklar için şimdiden teşekkürler Bizim Çocuklar…

Bu yazılar da hoşunuza gidebilir

Yorum Yap