Futbol sezonu yavaş yavaş sona yaklaşıyor. Bazı liglerde şampiyonlar kesinleşti bile. Avrupa kupalarında da artık yarı final aşamasına gelindi. Bu yazıda Şampiyonlar Ligi, Avrupa Ligi ve Konferans Ligi yarı finallerini değerlendirip tahminlerimi paylaşacağım.
Şampiyonlar Ligi
Şampiyonlar Ligi kuraları çekildikten sonra finale giden iki ayrı yol arasındaki fark gündemdeydi. Real Madrid, Manchester City, Bayern Münih ve Chelsea’nin yer aldığı taraf, takımların durumundan bağımsız heyecan yaratmıştı. Tabiri caizse “İtalyan” tarafı da apayrı bir hikayeye gebeydi. İki taraftan ortaya çıkan eşleşmeler futbol adına fazlaca şey vadediyor.
Real Madrid- Manchester City
Geçen sene oldukça dramatik sonuçlanan eşleşmelerinin ardından iki takım yeniden aynı aşamada karşı karşıya gelecek. Elbette geçen seneye göre çok fark var. Son şampiyon Real Madrid lige havlu attı diyebiliriz. Dağıldıkları, çözüm üretemedikleri maçlar oldu. Avrupa’daysa enteresan bir yol çizdiler. Enteresan dememin sebebi geçen sezon elediği takımlarla yeniden oynamış olmaları. İkinci turda Liverpool’a ilk maçın 15 dakikası hariç üstünlerdi. Anfield’da korkunç bir baskı olmasına rağmen 2-0’dan dönmeleri inanılmazdı. Çeyrek finaldeyse Chelsea’ye çok zorlandıklarını söyleyemeyiz. Chelsea oldukça zor günler yaşıyor. Real eşleşmesinden kısa süre önce de Lampard göreve getirilmişti. Frank Lampard’ın işi çok zordu. Barnebau’daki ilk maçta golü yiyene kadar Chelsea fena iş çıkarmadı ancak golden sonra varlık gösteremedi. Baskı üstüne baskı yediler. Rövanşta da Real kalitesini gösterdi.
Manchester City ise ligi Arsenal’a kaptırmak üzereyken yine zirveye çıktı. Aynı formları Avrupa’da da devam ediyor. Bayern Münih’i toplamda 4-1’le elediler çeyrek finalde. 3-0 kazanılan ilk maç Pep döneminin en iyi maçlarından biri olabilir. Manchester City hücumda hep çok iyi oldu zaten ancak savunma tarafında o denli iyi oynadığı maç nadirdir. Bayern serisi Real serisinde ne yapacaklarına biraz ışık tutuyor sanki. Guardiola son birkaç sezonda bilinçli şekilde topu rakibe bıraktığı maçlar oynadı: 3-0’lık Bayern maçı, geçen sezon Etihad’da 2-2 biten Liverpool maçının bir kısmı ve 2019-20’de Barnebau’daki ilk Real maçı gibi. Geçen sezon neler yaşadığını hesaba katınca yeniden bu yola başvurması olası. Ancelotti Real Madrid’inin en iyi yaptığı şey geçiş hücumlarını çok iyi oynamak. Topun Real’de kalmasıyla City güçlü savunma performansını yansıtıp Etihad’a avantajlı dönebilir. Aksi halde geçen senenin tekrarının yaşanması bence işten bile değil. Diğer yandan Real savunmasının Haaland’ı nasıl durduracağı çok kritik. Haaland, birçok taktiksel yaklaşıma uyan bir oyun tarzına sahip olmasının yanında topa çok az temas edip hat-trick yapabilen de bir oyuncu. Dolayısıyla savunma hattının konsantrasyonunu kaybetmemesi gerekecek. Son olarak iki takımın mental olarak nasıl duracağı bence taktik mücadele kadar kritik. Real Madrid bu konuda sorun yaşamayacaktır, haliyle oklar Manchester City’e dönüyor.
Tahminim herkes gibi Manchester City’nin geçeceği yönünde ama futbol sürprizlerle dolu bir oyun. Real Madrid’i geçmek onlar adına hiç kolay olmayacak.
Milan- Inter
18 sene sonra futbolun en üst seviyesinde Milano derbisi izleyecek olmak herkes için heyecan verici olsa gerek. Şüphesiz iki tarafın da burada olması beklenmiyordu. Lig performanslarına bakıldığında taraflar ilk dört için çetin bir mücadele halinde. Sezonun şu kısmına kadar inişli çıkışlı form grafikleri oldu. Napoli’nin domine edip kazandığı ligde son iki şampiyon da rekabetçi olamadı. Ne var ki Şampiyonlar Ligi her zaman farklı bir konsantrasyonla oynanıyor. Milan’ın da Inter’in de yarı finale geliş hikayesi en büyük kanıtları bahsettiğim şeyin.
Milan, Napoli’yi adeta gövde gösterisi yaparak eledi. 18 günlük sürede önce, inanılmaz bir performansla, ligde 4-0 yendiler. Ardından San Siro’da 1-0 kazanıp rövanşında 1-1 berabere kaldılar. Üç maçta da oyunun her iki yönünde olumlu şeyler gösterdi Milan. Napoli’nin yoğun baskısına son derece iyi direndiler. Kontralarda iyi iş çıkardılar. Bir bütün halinde son derece dinamik ve konsantre gözüktüler. Pioli Milan’ını tanımlarken belli bir taktiksel yaklaşımla sınırlandırmak bana göre zor. Şampiyonlar Ligi gibi elemeli turnuvalarda çok daha işe yarayan bir yaklaşım haline geliyor bu. Ayrıca özgüvenleri yüksek gözüküyor, yarı final seviyesini çoğunlukla ilk kez oynayacak oyuncular için değerli bir şey elbette. Bu kadroda en dikkat çeken isim Leão ancak hafta sonundaki Lazio maçında sakatlık geçirdi. Durumunun maç saatinde kesinleşeceği söyleniyor. Napoli serisinde şov yapanlardan biriydi (özellikle Milano’daki maçta), sahada neler yapabildiğini benim kadar iyi biliyorsunuz. Milan’ın, birçok futbolsevere göre, en iyi oyuncusu Leão’nun sezonun en kritik maçında oynayamaması maçın seyrini de tersine döndürecektir.
Inter’e dönecek olursak yine benzer şeylerle karşılaşıyoruz. Şimdilerde biraz topladılar durumu ama Inzaghi eğer Şampiyonlar Ligi’nde böylesine iyi iş çıkarmasaydı kovulması uzak ihtimal değildi. Özellikle Porto’yu eleyişleri zor oldu ancak Benfica’ya karşı iyi iş çıkardılar. Zaten bu senenin “ölüm grubu”ndan hiç favori değilken çıkmaları da bir başarı sayıldı kamuoyunca. Hedef maçlarda topa hiçbir zaman sahip olmadılar ve bu taktiksel yaklaşım Inter’i yarı finale kadar getirdi. Barella, Brozovic ve Hakan Çalhanoğlu’nun orta sahadaki uyumu sanırım vurgulanması gereken en önemli şey Inter adına. Özellikle milli futbolcumuz Hakan Çalhanoğlu Şampiyonlar Ligi’nde çok iyi sezon geçiriyor. Eski takımı Milan’a karşı takımının en önemli kozlarından biri olacak.
İki takımın taktiksel olarak nasıl olduklarına kısaca değindim. Benzer şekilde oynamaları ve maçın derbi olmasından sebep mücadele her şeye müsait. Böyle maçlarda sonucu genellikle anlar belirliyor. Ligde karşı karşıya geldiği maçlar birbirinden farklı şekilde gelişmişti. Gelinen noktada iki taraf da form buldu. Tüm bunlar bir arada değerlendirilince tahmin yapmak zor oluyor. Real-City maçındaki gibi mental mücadelenin öneminin hayli fazla olduğunu düşünüyorum, hatta bu durum o maçtakinden daha çok şeyi belirleyebilir. Tahminimi yazmak zorundayım, burun farkıyla Inter diyeceğim.
Avrupa Ligi
Juventus- Sevilla
Futbolun yazılı olmayan kurallarından biri Sevilla’nın Avrupa Ligi’nin daimi şampiyonu olduğudur. İşin şakası bir yana, Sevilla’nın genel anlamda berbat giden sezonunda dahi Avrupa Ligi yarı finali oynayabilmesi çok acayip. Temsilcimiz Fenerbahçe’yi pek iyi oynamadan elemişlerdi. Takımı çeyrek finale taşıyan Sampaoli kovuldu, yerine gelen José Luis Mendilibar ligde ve Avrupa’da işleri rayına oturtmaya başladı. Ligde düşme tehlikesi atlatılmış gibi. Avrupa’da da turnuvanın favorilerinden Manchester United’ı elediler. İlk maç enteresan geçti zira United oyunun net hakimiydi. Buna rağmen son dakikalarda Malacia ve Maguire’ın kendi kalesine attıkları gollerle Old Trafford’dan 2-2 çıkmayı başardılar. İkinci maçta atmosferin de etkisiyle Sevilla 3-0’lık galibiyeti aldı. PSV, Fenerbahçe ve Manchester United serilerinde ne kadar iyi oynadıkları tartışılır. Savunma açısından çok sorun yaşadılar. Şanslarının yanında olması, kritik anları iyi oynamalarıyla bir şekilde yarı finale kadar geldiler.
Juventus için de sezon fırtınalı geçiyor. Çok kötü başlangıç, gelen puan cezası, sonrasında sürekli kazanmaya başlayıp yeniden Şampiyonlar Ligi potasına girmeleri… Allegri eleştirilerin odağındayken ve hatta kovulmanın eşiğindeyken yine çözüm bulup takımını ayakta tuttu. Nantes, Freiburg ve Sporting Lizbon’u elediler yarı finale gelirken. Freiburg’a karşı net oyun üstünlüğüne sahiplerdi ancak Sporting serisi kolay geçmedi Juve için. Sevilla serisinin de çok kolay geçmesini beklemiyorum açıkçası. Hedef maçlarda ekseriyetle topu rakibe verip derinde beklemeyi tercih ediyorlar. Sevilla’ya karşı da böyle oynayacaklar mı, bilemiyorum çünkü rakip de aynı yaklaşımda olabilir. Dolayısıyla çok sıkıcı bir futbol izlememiz kuvvetle muhtemel. Taraflardan birinin üstünlüğü aldığı an gerçek mücadeleyi görebiliriz. “Kim finale çıkar?” sorusunaysa Sevilla cevabını vereceğim. Torino’da kaybetmemeleri yeterli olacaktır final için bence.
Roma- Bayer Leverkusen
Avrupa Ligi’nin diğer yarı final mücadelesi Xabi Alonso’nun eski hocası Mourinho ile karşılaşmasına sahne olacak. Roma Konferans Ligi şampiyonluğundan sonra Kupa 2’de de zafer yaşamak istiyor. Ligde pek de iyi olmayan Roma, Avrupa sahnesinde yine iyi iş çıkarttı şimdiye kadar. Konferans Ligi finalinde yendikleri Feyenoord’a karşı çetin geçen bir seri oynadılar. De Kuip’teki maçta ev sahibinin hakimiyeti söz konusuydu ancak rövanşta “Special One” kalitesini gösterdi. 4-1 gibi sükseli bir galibiyet aldılar. Mourinho takımlarını elemeli turnuvalarda saf dışı bırakmak kolay değildir, hele hele kupa ihtimalini sezdiği zaman. Bu seneki ve geçen sezonki Feyenoord mücadeleleri, yine geçen sezondan Bodø/Glimt çeyrek finali iyi örnekler olacaktır. Roma’nın eşleşmede favori gözükmesinin sebebi de bu çünkü hem mental hem taktiksel açıdan rakiplerine çok iyi cevap veriyorlar. Mental kısmından bahsettim, taktiksel olarak da ne yazacağımı az buçuk tahmin ediyorsunuzdur. Mourinho savunma kurgusunu başarılı kuran bir antrenör. Onun takımlarıyla özdeşleşen bir özellik bu. Roma bu açıdan ligde ne kadar iyiydi tartışılır ancak Avrupa’da çoğunlukla iyi iş çıkardı. Leverkusen’e de benzer stratejiyi uygulamak isteyeceklerdir.
Leverkusen’e dönelim. Xabi Alonso geldikten sonra takımın performansında iyileşme görüyoruz. Alonso genel olarak 3-4-3 dizilişini tercih ediyor. Aynı zamanda Leverkusen, topa daha çok sahip olduğu maçlarda bir üretim sorunu yaşıyor. Kazandığı maçlarda genellikle topla daha az temas kuruyorlar. Union SG serisinde kısmen bunu görmek mümkün. Roma’nın savunmadaki meziyetlerinden bahsettik, onların da üçlü savunma oynacağını hesaba katarsak eşleşme garip bir hal alıyor. Tapsoba- Tah – Hincapie üçlüsünün Dybala, Wijnaldum gibi isimlerin savunma arkası koşularına dikkat etmesi gerekecek. Benzer şekilde Roma savunması da Wiltz ve Diaby’e önlem almalı. Seri muhtemelen geçiş hücumu/savunması üzerinden şekillenecek. Mourinho ve ekibi Olimpiyat Stadı’nda avantajlı skor elde edip rövanşta otobüsü çeker ve finale çıkar diye düşünüyorum.
Konferans Ligi
Fiorentina- Basel
Konferans Ligi yarı finalinde temsilcilerimizle yolları kesişmiş iki takımın mücadelesini izleyeceğiz. Fiorentina çeyrek finalde Lech Poznań’a karşı dramatik bir seri oynadı. Polonya’daki ilk maçta Mor Menekşeler 4-1’lik galibiyet aldı, iyi de futbolla süslediler. Ne var ki rövanşın 70. dakikasında 3-0 geriye düşüp iki gol bularak durumu kurtardılar. Aslında o maçı da kötü oynadıklarını söyleyemeyiz ancak fırsatları değerlendiremediler ve açıkçası Lech Poznań’ın şansı biraz yanındaydı. Yarı finaldeki rakipleri Basel’e karşı net favoriler.
Basel, yarı finale gelirken enteresan maçlar oynadı. Trabzonspor serisinde oyun üstünlüğünün onlarda olmadığını izleyenler hatırlayacaktır. Çeyrek finalde Nice karşısında da kısmen böyle olduğunu söyleyebiliriz. Fiorentina’ya karşı da benzer bir yaklaşım bekliyorum. Italiano işin hücum kısmında fark yaratan bir hoca, meziyetlerini Basel’e karşı göstermesi olası.
West Ham United- AZ Alkmaar
Diğer yarı finalde kupanın bence iki net favorisi karşı karşıya gelecek. West Ham United küme düşme hattından biraz uzaklaşsa da birkaç ay önce düşmesi kesin gibiydi. Moyes’un koltuğu FM tabiriyle “oldukça tehlikeli” olarak aylarca kalmasına rağmen tecrübesiyle tehlike şimdilik geride kaldı sayılır. Anlayacağınız üzere Avrupa’da işler çok daha iyi. West Ham kadro olarak turnuvadaki takımların hayli üzerinde, performans olarak da bunu gösterdiler. Henüz yenilgileri yok Konferans Ligi’nde. Hafta sonundaki Manchester United galibiyetinin motivasyonu ile AZ Alkmaar maçına çıkacaklar.
AZ Alkmaar cephesine gelirsek, yarı final yolları dikkat çekici. Özellikle Sarri’nin Lazio’sunu iki maçta da yenmeleri büyük olaydı. İki maçtaki hücum performansları birbirinden siyahla beyaz kadar farklı olabilir. West Ham’a karşı neler yapabileceklerine dair daha iyi bir gösterge yok sanırım. Pavlidis ve Odgaard son derece formdalar, AZ Alkmaar final oynayacaksa onların performansı çok kritik olacak. Oyuncu kalitesi ve bu seviyelerdeki tecrübesiyle West Ham net favorim olsa da AZ Alkmaar’ın geçme ihtimali hiç az değil.