İngiltere Premier Lig’de yeni sezon açılıyor. Takımlar hareketli bir yaz dönemi geçirdi. Ligin demirbaşları gücüne güç katarken oyun anlamında da yeni şeyler deneyebilirler. Volante Dergi olarak bu yazıda Premier Lig’i sezon açılışında genel hatlarıyla değerlendiriyoruz. Ağırlığımızı ”Big 6” takımlarına vereceğiz. Daha sonrasında kısaca diğer takımların öne çıkan transferlerini değerlendirip sezon tahminimi paylaşacağım.
Manchester City
Son şampiyon Manchester City’de önemli değişiklikler yaşandı. Bunların en önemlisi kuşkusuz Borussia Dortmund’dan gelen Erling Haaland. Son yıllarda yakaladığı çıkışla dünya futbolunun geleceğinde başrol olarak görülen Haaland, Guardiola yönetiminde hayal edilen seviyeye çıkabilir. Bir forvetin yapabileceği birçok şeyi üst düzey yapması elbette City adına çok iyi bir kazanım ancak işler Haaland adına inanılmaz başlamayabilir. Citizenler, Guardiola ile topa sahip olma oyununu öyle mükemmelleştirdi ki bazı takımlar onlara karşı çözümü dar ve çok kişiyle savunma yapma yolunda buluyor. Bu yüzden Salzburg ve Dortmund’da olduğundan çok daha fazla kapalı savunmalara karşı mücadele etmesi gerekecek Norveçli yıldızın. Ne var ki bu onun adına tek potansiyel sorun, aslında daha çok olumlu etkisi olacak. Bağlantı oyununu iyi yapabilen Haaland, Pep’in sistemine çabucak uyum sağlayabilir. Bunun yanında Liverpool gibi rakip yarı saha baskısını çok iyi yapan takımlara karşı ona uzun top oynamak da mantıklı bir çözüm olacaktır.
City’nin bir başka transferi olan Kalvin Phillips de orta saha rotasyonuna önemli bir ekleme. Fernandinho’nun ayrılığının ardından yapılabilecek en iyi hamlelerden biriydi muhtemelen. Kendisinin Rodri’yi iyi yedekleyeceğini ve zaman zaman rotasyona dahil olarak iyi katkı vereceğini düşünüyorum. Diğer yandan Zinchenko, Gabriel Jesus ve Sterling ile vedalaşmaları oyunlarına etki edecektir. Zinchenko bir ofansif orta saha oyuncusuyken sol bek sıkıntısı çekildiği bir dönem o mevkiiye devşirildi. Kendisine verilen rolü o da zaman içinde benimsedi ve özellikle hücumda Ukraynalı oyuncu potansiyelini yansıttı. Son 1-2 sezondur Cancelo’nun o role geçmesi ilk 11’deki yerini kaybettirse de o takım için önemli bir oyuncuydu. Gabriel Jesus’un ayrılığı ile City, joker yedeğini kaybetti demek mümkün. İlk senelerine oranla daha az oynadığı bir süreç oldu. Hatta muhtemelen bu yüzden ayrıldı ama saha içinde belirli bir seviyede katkı veriyordu Jesus. Álvarez’in gelmiş olması bu ayrılığı fazla hissettirmeyebilir. Sterling de skora ciddi katkısı olan, Pep’in talep ettiği çoğu şeyi yapabilen bir oyuncuydu ama Gök Mavililer öyle bir rotasyona sahip ki yokluğunu çok hissetmeyecekler muhtemelen. Özellikle Haaland’ın gelişiyle klasik dokuza dönecek olmaları hücumda işleri daha da iyi hale getirecektir. Grealish ve Mahrez muhtemelen ilk 11 olacaklar. Manchester City kadrosuna mantıklı eklemeler yaptı ve bence sezona yine favori olarak giriyorlar.
Liverpool
Bir önceki sezonda şampiyonluğu belki de son maçla kaçıran Liverpool, takımın yapısını etkileyecek hamleler yaptı. Sadio Mané’nin ayrılma isteği sonrası hücuma bir takviye geleceği aşikardı. O hamle Benfica’nın genç santrforu Darwin Núñez oldu. Jürgen Klopp bu zamana kadar Liverpool’daki sisteminde net bir dokuz numara kullanmamıştı (yedekten giren Origi, Sturridge gibi isimler hariç). Genelde Roberto Firmino ve bir-iki yıldır Diogo Jota(geride kalan sezonun yarısındaki Mané) bağlantı oyununu iyi oynamalarının da büyük etkisiyle ileri uçta görev yaptı. Şimdi ise Núñez bu görevi üstlenecek. Oyun tarzının Klopp’a uyacağını düşünmekteyim. Uruguaylı yıldızın fizik kalitesi, bitiricilikteki üstün mahareti, saha içi vizyonu Liverpool’a çok şey verebilir. O da Haaland ile benzer şekilde kapalı savunmalara karşı oynamak durumunda kalacak. Onun için söylediğim şeyi Núñez için de söyleyebilirim: Başlarda sıkıntı yaşayabilir ancak getirecekleri olumsuz yanlardan çok daha fazla. Community Shield’da sonradan oyuna girip attığı golle de iyi bir açılış yaptı zaten.
Sadio Mané gibi dünyanın en iyi kanat oyuncularından biri haline gelmiş birini kaybetmek elbette kolay değil ama bir noktada değişime de ihtiyaç var. Luis Diaz- Darwin Núñez- Mohamed Salah hücum hattıyla Liverpool yeni sezona giriyor. Hücum dışında orta saha ve defansta ciddi değişimler yok. Calvin Ramsay ve Fábio Carvalho gibi iki genç ismin takıma katılmasıyla rotasyon genişledi. İkisinin de Klopp ile birlikte gelişeceğini düşünüyorum. Orta sahaya yapılacak bir takviyenin Liverpool’u şampiyonluk yolunda daha da öne çıkaracağını düşünsem de şu anki kadro da gayet iyi görünüyor. En büyük rakipleri Manchester City az farkla önde gibi gözükse de onlara en yaklaşabilen takım Kırmızılar. Geçen sezon oynayabilecekleri her maçı oynayıp inanılmaz bir performans göstermişlerdi. Bir benzeri neden olmasın?
Chelsea
Chelsea adına transfer dönemi zorlu geçti diyebiliriz. Geride kalan sezon onlar için yeterince zordu. Kulübün sahibinin değişmesi, Lukaku krizi gibi olaylar takımın potansiyelini tam anlamıyla gösterememesine sebep oldu. Aradan geçen zamanda Maviler önemli oyuncularından bazılarına veda etti. Tuchel’in üç stoperinden Rüdiger ve Christensen boşa çıkıp ayrıldılar. Lukaku ise zaten Chelsea’de mutlu gözükmüyordu ve eski takımına kiralandı. Londra ekibi hücumda etkinliğini fazla kaybetmeyebilir zira Sterling transfer edildi. Havertz muhtemelen Tuchel’in ileri uçtaki tercihi olacak. Sterling ve Mason Mount’un Havertz’in arkasında daha sık görev yapacağını düşünüyorum ama elbette rakibe göre Tuchel rotasyon yapacaktır. Düşündürücü kısım ise savunma. Kalidou Koulibaly hamlesi çok başarılı. O muhtemelen Maviler adına en iyi tercihlerden biriydi. Üst düzey fiziği onu bire birde geçilmez yapıyor. Senegalli yıldız dünyanın en iyi stoperlerinden fakat bunun haricinde bir hamle yapılmadı. Tuchel için en mantıklı seçeneğin Udinese maçında yaptığı gibi Azpilicueta-Thiago Silva-Koulibaly olacağını zannediyorum ama olası bir sakatlık durumunda alternatifleri pek yok -belki yine hazırlık maçlarında yaptığı gibi Reece James ve Emerson’u stoper yapmak zorunda kalabilir- Bu yazıyı yazdığım sırada Chelsea’nin Marc Cucurella için bir girişimi olduğunu biliyoruz. Eğer bu gerçeğe dönüşürse iyi bir ekleme olur. İspanyol sol bek savunmadaki meziyetleriyle, hızıyla, isabetli paslarıyla Tuchel’in isteyebileceği bir bek. Alonso ve Chilwell’in olduğu denklemde ne kadar süre bulacağı tek soru işareti.
Thomas Tuchel’in geçen sezon kafasındaki oyunu sergileyemediğini biliyoruz. Bu sezonun da onlar adına kolay olmayacağı açık. Yapılan transferler haricinde çok fazla oyuncuyla ilgilendiler fakat hiçbiri gerçekleşmedi. Elbette bunlar Tuchel’in planını biraz zedeledi. Sanırım Şampiyonlar Ligi onlar adına gerçekçi bir hedef.
Manchester United
Manchester United, çok karışık bir sezonu geride bıraktı. Ajax ile dünya futbol sahnesinde ses getiren Erik Ten Hag takımın başına getirildi. Göreve geldikten sonra yaptığı bir açıklamada ”Onların ikisi de (Liverpool ve Manchester City) gerçekten fantastik futbol oynuyorlar ama her zaman bir devrin sonu olduğunu görürsünüz ve ben de onlarla karşılaşmayı dört gözle bekliyorum.” açıklamasını yapan Ten Hag adeta bir ateşten gömlek giydi. United kötü bir sezon geçirdi ve bunu unutturmak isteyecekleri kesin ama Liverpool ile City seviyesine çıkmaları için birkaç sezona ihtiyacı olacaklarını düşünüyorum. Kadro bence iyi. Lisandro Martinez yüksek potansiyelli bir stoper ve Christian Eriksen kesinlikle büyük kazanımlar ama hedef şampiyonluksa hala yeterli değil. Savunmada iyi iş çıkarabilirler. Shaw-Martinez-Varane-Dalot dörtlüsü ağırlıklı oynayacağa benziyor. Hücum hattında da Ten Hag’ın iyi kullanabileceği tipte oyuncular var. Kafamı karıştıran şey ise orta sahayı nasıl kurgulayacağı. Eğer hazırlık maçlarında olduğu gibi McTominay-Fred ikilisinden vazgeçmezse topu ileriye taşımakta zorlanabilirler. Belki top rakipteyken savunma direnci sağlar bu ama oyunu açmakta sıkıntı yaşayacaklarını düşünüyorum. Ajax’ta ceza sahası koşularıyla birçok gol attırdığı Donny Van De Beek’i benzer biçimde kullanabilir. 4-3-3 dizilişi bu sebeple daha sık tercih edilmeli United için. Bir başka problem de Ronaldo olacak. Kulüpte kalmak istemediği herkes tarafından bilinen süper star, geçen sezon fena bir iş çıkarmasa da takım yapısına zarar verdiğini düşünüyorum. Erik Ten Hag gibi bir sistem hocasının oyunu içinde zorlanabilir. Burada kastettiğim şey Ronaldo üzerinden oynamak düşüncesi. Onun gibi bir süper stara sahipseniz elbette goller atmasını, attırmasını istersiniz ama geçen seneki gibi bir durumda da çok sıkıntı yaşarsınız. Dolayısıyla zaten takımda kalmak istemeyen Ronaldo’nun bu sisteme adapte olması zor gibi gözüküyor. Santrforda Martial, Rashford gibi tercihleri olabilir. Sonuç olarak bu sezon United’ın oyun yapısını oturtmaya başlayacağı bir sezon, tabii her şey yolunda giderse. Erik Ten Hag, büyük bir baskıyla karşı karşıya ve oyununu oturturken sonuç almak zorunda.
Tottenham Hotspur
Tottenham Hotspur ”Big 6” içinde en çok hamle yapan takım oldu. Antonio Conte yönetiminde ilk tam sezonuna hazırlanan Kuzey Londra ekibi, İtalyan teknik direktörün sistemine uygun isimlerle anlaştı. Conte’nin Inter’deki döneminde sol kanat bek olarak kullandığı Ivan Perisic, Everton’ın santrforu Richarlison, Barcelona’dan Clement Lenglet(kiralık) ve Brighton’dan orta saha Yves Bissouma bu isimler oldu. Bu transferlerle birlikte takım kalitesi ve rotasyon derinliği de arttı. Perisic belirttiğimiz üzere Conte ile çalışmış, onun ne istediğini bilen ve tecrübeli bir isim. Richarlison pivot santrfor tarzı bir oyuncu ve bence hücumda yapabileceklerinin yanında karşılama oyununda da etkili. Bissouma hem topu dağıtabilen hem de savunmada geçilmesi zor bir orta saha. Lenglet muhtemelen rotasyona dahil olması için alındı, ilk 11 olması zor. Kadro şu anki haliyle Conte’nin uzmanlaştığı 3-4-3 ve 3-5-2 dizilişlerini çok daha rahat oynayabilir. Savunma kurgusunu çok iyi yapan bir teknik direktöre sahipler. Top rakipteyken set hücumunu nasıl yapacakları bence asıl kritik soru. Lo Celso ve Ndombele’nin Conte tarafından istenmediği söyleniyor. O yüzden Höjbjerg, Skipp, Bissouma ve Bentancur’un değişimli oynadığı bir orta saha göreceğiz sanırım. Karşılama oyunu için uygun oyuncular olsalar bile yaratıcılıkta sorun yaşayabileceklerini düşünmekteyim. Lo Celso bu görevi pekala yapabilir. Hücum rotasyonu ise oldukça geniş zaten. Kane ve Son’un yanında Kulusevski daha çok süre alacak gibi.
Şampiyonlar Ligi oynayacaklarını da düşündüğümüzde Tottenham için kritik bir sezon olacak. Geçen sezon inişli çıkışlı bir dönem yaşadıktan sonra ilk dörde girebilseler de bu sezon oyunlarının ne kadar başarılı olacağı kaderlerini tayin edecek.
Arsenal
Geçen sezon Şampiyonlar Ligi’ni son haftalarda kaçıran Arsenal birkaç kritik hamleyle sezonu açıyor. Arteta, eski öğrencileri Gabriel Jesus ve Zinchenko’yu takıma kazandırdı. Porto’dan Fábio Vieira da bir diğer transfer oldu. Arsenal bu sezon bazen üçlü bazen dörtlü savunma dizilişleri ile sahaya çıkacak gibi bir izlenim veriyor bana. Onların gelecek sezonki takım yapısını düşünürken ilk aklıma gelen şey sol bekte kimin oynayacağı oldu. Zinchenko’nun gelişiyle Tierney’in süresi kısılabilir. İskoç sol bek sakatlığı nedeniyle açılış maçında yok. Milli takımda olduğu gibi üçlü savunmanın solunda Tierney’i izlememiz bir seçenek olabilir. Diğer yandan Gabriel Jesus yüksek ihtimalle ana santrfor olacak. Arteta’nın oynatmaya çalıştığı futbola uygun bir isim. Zaten Sevilla’ya karşı da inanılmaz bir maç oynamıştı. Orta sahayı nasıl kurgulayacağı da bir başka merak konusu zira Arteta’nın elinde çok seçeneği var. Ødegaard, Smith-Rowe, Vieira gibi hücuma dönük orta saha oyuncularına, Partey, Xhaka,Elneny gibi oyunu üçüncü bölgeye taşıyabilecek isimlere sahip oluşu ciddi bir avantaj. Bu sebeple hücum tarafında iyi işler çıkaracakları muhtemel ama savunmayı nasıl yapacakları sezonun gidişatını belirler.
Diğer Takımlar
Diğer takımlarda öne çıkan hamlelere de göz atacağız. West Ham United birkaç sezondur ligin en başarılı takımlarından biri. Sürekli olarak Avrupa’da yer alan ve birçok kez ”Big 6”e kafa tutan West Ham, Sassuolo’nun yıldızı Scamacca’yı transfer etti. Lige alışması biraz zaman alabilir fakat kesinlikle katkısı büyük olacaktır. Bir diğer santrfor transferi de ligin yeni üyesi Nottingham Forest’tan geldi. Union Berlin’de gösterdiği çıkışla Premier Lig’e gelen Taiwo Awoniyi fizik kalitesiyle, bitiriciliğiyle takım adına önemli bir kazanım. Geçtiğimiz sezon aldığı yatırımla iddialı olmaya başlayan ekibi Newcastle United, Lille’in stoperi Sven Botman ve Aston Villa’dan Matt Targett’ı kadrosuna kattı. İkisi de başarılı isimler, özellikle Sven Botman tam anlamıyla yeni nesil bir stoper. Eddie Howe’un öğrencilerinin ne yapacağını görmek enteresan olacak. Bielsa sonrası dönemde zor da olsa ligde kalan Leeds, Raphinha ve Kalvin Phillips’i kaybetti ama iyi isimlerle anlaştı. Jesse Marsch yönetiminde yeni sezona başlayan Leeds United’ın bu sezon orta sıraları ve belki de daha üst sıraları zorlayabileceğini düşünüyorum. Feyenoord’un sol kanadı Sinisterra’nın transferi bence ”underrated” hamlelerden biri. Marsch’ın Leipzig’den öğrencisi Tyler Adams da birçok mevkiide oynayabilen bir isim. Takıma bu yönden derinlik katabilir.
Sezon Beklentileri
Sezon beklentisi yapmak çılgınca olabilir çünkü lig çok uzun bir yol ve gidişatı değiştirebilecek sonsuz etken var. Yine de kişisel beklentilerimi yazacağım. Şampiyonluk yarışı kuvvetli muhtemel yine Manchester City ve Liverpool arasında geçecektir. Haaland eklemesiyle son şampiyon City bir adım daha önde kupa için. Kalan iki Şampiyonlar Ligi biletinden birinin Tottenham’ın olacağını düşünüyorum çünkü Conte’nin istediği tarzda isimler var ve rotasyon geniş. Son takımın kim olacağı konusunda kafam karışık. ”Big 6”den geriye kalan üçlünün ayrı ayrı soru işaretleri var. Taktiklerinin nasıl sonuç vereceği ve zihinsel olarak verecekleri tepkiler gidişatı çizecektir. Saydığımız takımları zorlaması muhtemel olarak West Ham, Leicester söylenebilir. Yazı içinde söylediğim üzere Leeds United, Gerrard ile çok daha dinamik olmalarını beklediğim Aston Villa, savunması güçlenen Newcastle United da sürpriz yapabilir. Düşme içinse sezon içinde bir şey söylemek daha mantıklı.
Herkes için güzel bir sezon olması dileğiyle, bütün takımlara başarılar.