Futbolu Değiştiren Peri Masalı: Leicester City’nin Şampiyonluğu

Yazar: Murat Can Belli

Futbol tarihi birçok beklenmedik şampiyonluğu bize göstermiştir. Belki bazıları tekrar edilebilir ama Leicester City’nin 2015-16 sezonundaki Premier Lig zaferi, muhtemelen elli yılda bir gerçekleşebilecek bir şampiyonluk. Dünya futbolunun en üst seviyesinde en iyileri geçerek gelen bu kupa, futbolun akışını ve bir şehrin kaderini değiştirdi. Leicester’ın bu harika zaferinin tohumlarının nasıl atıldığını anlamak için filmi yaklaşık yedi yıl geriye sarmalıyız.

2015 yazında Premier Lig’in dev kulüplerinin bir geçiş döneminde olduğunu söyleyebiliriz. Jose Mourinho’nun dönüşüyle tekrar ligin zirvesine çıkan Chelsea, yeni sezonun en güçlü favorisi gibi gözüküyordu. Pochettino önderliğinde gelişmekte olan Tottenham, yatırımla güçlenen ve Manuel Pellegrini ile son senesine giren Manchester City, Alex Ferguson sonrası dönemde o yıllara yaklaşmaya çalışan Manchester United, büyük sahneden çok uzak kalan Liverpool ve Wenger ile Şampiyonlar Ligi dışına düşmeyen Arsenal ne olursa olsun kupayı almak isteyecekti. 2014-15 sezonunu mucizevi şekilde küme düşme hattının sadece birkaç puan üstünde tamamlayan Leicester City ise gelecek sezonda biraz evvel saydığımız takımların kabusu olacaktı.

“Kayda değer tecrübesi ve bilgisiyle Leicester City’nin uzun vadeli planına liderlik edecek Claudio Ranieri’yi karşılamaktan memnuniyet duyuyorum. Oyundaki başarıları, İngiliz futbolu hakkındaki bilgisi ve dünyanın en iyi oyuncularıyla çalışmış olması onu bu iş için göze çarpan bir aday yaptı ve geleceğe yönelik hırsı bizi yansıtıyor.”

“Dünyanın en elit teknik direktörlerinden birini cezbetmek, Leicester City’nin son yıllardaki gelişimini ve takımın uzun vadedeki gelişimi için olan potansiyelini gösteriyor.”  [1]

https://assets.goal.com/v3/assets/bltcc7a7ffd2fbf71f5/bltdc8a67e752523ccb/60db87ed2e95e10f21f0cf8c/8d49a3bcfb4695f23f4b6c414963505069b303de.jpg?width=1920&height=1080

Kulüp sahibi Vichai Srivaddhanaprabha’nın Ranieri’yi tanıtırken söylediği bu cümleler aslında kulübün ne hedeflediğini çok net bir şekilde anlatıyor. Takımı ligde tutan Nigel Pearson yerine göreve getirilen Claudio Ranieri, tecrübeli ve başarılı bir futbol adamıydı ancak çoğu futbol izleyicisinin kafası soru işaretleriyle doluydu. Öyle ki futbol efsanesi Gary Lineker, Ranieri göreve geldikten sonra paylaştığı bir tweet’inde şunları söylemişti: “Ranieri? Gerçekten mi?” Kendisinin Leicester öncesi dört maçlık Yunanistan Milli Takımı macerası hiç iyi değildi fakat Monaco, Valencia, Fiorentina, Chelsea gibi önemli kulüplerde istikrarı sağladığı tartışılmaz. Dolayısıyla kulübün geleceği adına güvenebileceğiniz bir profildi.

Takım sezon öncesinde ciddi bir yatırım yaptı. Caen’den N’Golo Kante 9 milyon Euro, Napoli’nin tecrübeli orta sahası Gökhan İnler 7 milyon Euro, Stoke City’nin stoperi Robert Huth 4.2 milyon Euro, Shinji Okazaki Mainz’dan 11 milyon Euro karşılığında transfer edildi. Bunun yanında Riyad Mahrez, Danny Drinkwater, Jamie Vardy, Kasper Schmeichel, Wes Morgan gibi öne çıkacak isimler ise bir süredir zaten kulüpte yer alıyorlardı. Kalite olarak hiç de fena olmayan ve potansiyelli bir oyuncu grubu oluşmuştu böylece. Ranieri’nin oyuncularından beklentisi onların sahada yüzde yüzlerini vermeleriydi. Tecrübeli İtalyan çok iyi biliyordu ki başarıya giden yol çok çalışmaktan ve sürekli gelişmekten geçiyordu. Aynı zamanda her zorluğa karşı direnen ve vazgeçmeyen bir takım profili oluşturmak isteyen Ranieri, ilk geldiği zaman oyunculara bu konuda şunları söylemiş: “Onlara dedim ki: Bakın, burada 25-26 kişiyiz. Burada herkesi anlamak ve bilmek zorundayım. Sizin için sadece beni anlamak kolay. Bense sadece yeni bir adamım. Eğer benim fikirlerimi çok çok hızlı anlarsanız iyi bir şeyler yapabiliriz.”

https://www.si.com/.image/t_share/MTY4MTA1MDM0MTkzMDUzMDU2/2015-0822-leicester-city-riyad-mahrez-gokhan-inler-jeffrey-schluppjpg.jpg

Sezona fena olmayan bir başlangıç yapan Tilkiler kontra oyununu üst düzey oynuyordu. Topa sahip olmak birinci öncelikleri değildi. Genelde 4-4-2 şeklinde dizilen Leicester, sezon genelinde pas istatistiklerinde son sıralardaydı ama topsuz oyunu fizik kaliteyle çok iyi birleştirince durdurulması güç bir tarz ortaya çıktı. Ranieri’nin de beklentisi oyuncuların topu geri kazanmak için çaba sarf etmeleri ve hatlar arasını dar bir şekilde kapatabilmekti. O sezonun kahramanlarından kaleci Kasper Schmeichel, takımın şampiyonluk hikayesinin anlatıldığı Korkusuz Tilkiler: Bizim Hikayemiz belgeselinde oyun tarzlarını şöyle anlatıyor:

“Bence futbol tiki-taka yolunda kayboldu. Eğer bir pasla bunu yapabiliyorsak neden beş pas yapalım ki? Güçlü yönünüzle oyunu oynarsınız ve bizim de güçlü tarafımız kompakt oynamaya elverişli olmamız ve hızla boşluklardan fırsat yakalamamızdı. Bu akıl almaz derecede etkiliydi. Bizim için önemli olan topa sahip olmak değil, topa sahip olduğumuzda ne yaptığımızdı.”

Leicester’ın o kadrosunda stoper ikilisi Wes Morgan ve Robert Huth son derece uyumluydu. Duran toplarda takımlarına önemli katkılar verdiler ki bu bir kontra takımı için çok önemli bir husus. Kante’nin oyuncu olarak gelişmesi ve özellikle oyunun savunma tarafında verdiği katkı Leicester’ın şahane sezonunda kendisini öne çıkaran faktörlerdendi. Mahrez üçüncü bölgede topla buluştuğu an takımı için ciddi bir şans doğabilirdi. Teknik kapasitesi yüksek bir oyuncuydu ve kadrodaki birçok kişi gibi o da inanılmaz bir gelişim gösterdi. Vardy, Okazaki ve onları yedekleyen Ulloa da üstün bitiricilikleri ile takımın gol kaynağı oldular. Oyuncu profilleri ve taktiksel yaklaşımın yanında gerçekten takımdaki herkes çok hırslıydı ve sürekli kendilerini nasıl geliştirebilecekleri hakkında çalışıyordu. Şampiyon olan takımlara baktığınızda, bu neredeyse her takım sporu için geçerlidir, o ekipte yer alan herkesin tek bir hedefe odaklandığını ve hiçbir zorluk karşısında yılmayan bir mantaliteye sahip olduğunu görebilirsiniz. Leicester City’nin o şampiyon kadrosundaki herkes bunun çok güzel birer örneği.

https://premierleague25years.files.wordpress.com/2018/11/man-city-v-leicester-e1542574314273.jpg

Sezon ilerledikçe peri masalı gerçeğe yaklaşıyordu. Bir önceki şampiyon Chelsea’yi evlerinde 2-1 yendikleri maç Mourinho’nun ikinci Chelsea döneminin sonuydu. Boxing Day zamanı geldiğinde zirvede Leicester City adını görmüştük. Arsenal’a kaybettikleri 5-2’lik maç ve Anfield’da Liverpool’a 1-0 kaybetmeleri dışında bir yenilgileri de yoktu . Sezonu çok iyi oynuyorlardı ama birkaç maçı vurgulamamız gerekir: Evlerinde Liverpool’u 2-0 yendikleri maç özellikle Vardy’nin yıldızlaşıp ikonik bir gole imzasını atmasıyla önemli bir yerdedir o sezonun hikayesinde. İngiltere’deki ilk yılını geçirmekte olan Jürgen Klopp, o maçın ardından tüm samimiyetiyle Leicester’ı ve Vardy’i övdü ve o harika gol kendisine sorulduğunda şöyle yanıtladı: “Dürüst olmak gerekirse alkışlamak üzereydim ama o an çok kötü hissettim.” Etihad’da Manchester City’i 3-1 yendikleri maç -ki Mahrez şık bir gol ve asiste imza atarak maçın yıldızı olmuştu- bu takımın kritik maçları yüksek konsantrasyonla ne kadar iyi oynadığını yansıtmıştı herkese. Sezonun sonuna yaklaşılırken iç sahada oynanan West Ham maçı da oldukça heyecanlı geçti. Son altı dakikaya kadar 1-0 önde olan Leicester, iki dakika içinde mağlup duruma düşmüştü ama Ulloa’nın 90+5’te attığı gol onları liderlik koltuğunda tuttu.

Peri masalı artık gerçeğe dönüşmek üzereydi. Belki sezonun ilk yarısına kadar yaptıkları bir şans gibi gösteriliyor ve uzun vadeli olmayacağı düşünülüyordu ama geçen zamanda takım gelişmeye devam etti. Gol yedikleri maç sayısı ciddi anlamda azalmıştı. Yenilgide ya da can sıkan bir beraberlikte yeniden kazanma isteğiyle dolup taşan oyuncu grubu hedefe kilitlenmiş durumdaydı. Herkes ama herkes onları konuşuyordu. Peri masalının gerçek olmasını artık sadece onlar değil bütün futbol izleyicileri ister hale gelmişti, Tottenham ve Arsenal taraftarları hariç. Old Trafford’da Kırmızı Şeytanlar ile 1-1 berabere kalan Leicester artık şampiyonluk için Chelsea-Tottenham maçında rakiplerinin puan kaybını bekleyecekti. Tam olarak altı yıl önce bugün oynanan mücadelede, Hazard’ın skoru 2-2 yapan golü geldiğinde bir şehrin umudu gerçek oldu. Maçın bitimiyle birlikte hep beraber mücadeleyi takip etmekte olan Leicester oyuncuları sevinmeye başlamıştı. Ne büyük hikayeydi ama! Bir sezon önce düşmekten mucizevi bir şekilde kurtulan bu takım şimdi Premier Lig şampiyonuydu.

https://www.vbetnews.com/wp-content/uploads/2020/03/Leicester-City-lift-the-Premier-League-trophy.jpg

“Başından beri, bütün sezondan keyif aldım. Bence bu benim karmam. Başkanımıza teşekkür ederim, bize her zaman sakinlik pozitiflik verdi. Ekibim, tabii ki. Bütün oyuncularım, sıkı mücadele ettiler. Ve taraftarlar. Bütün Leicester, bütün camia. Harikaydılar. En iyi oyuncu takımdı demek istiyorum. Takım ruhu en iyi oyuncuydu.”

Claudio Ranieri yukarıda okuduğunuz cümleleri söylemişti şampiyonluk hakkında. Kendi evlerindeki son maç olan Everton maçına alkışlar eşliğinde çıktılar. Maç bitiminde kupa Ranieri ve Morgan’ın ellerinde yükseldi. İngiliz futbol efsaneleri, içinde sezon başında Ranieri hamlesini sorgulayan Lineker’i de sayabileceğimiz kişiler tek bir şey söylüyordu: “Bu, spor tarihinin en büyük şoku.” Spor tarihi içinde belki buna benzer hikayeler bulabiliriz ama futbol tarihinde buna yaklaşan bir hikaye bulmamız çok zor.

Leicester’ın şampiyonluğu dünya futboluna sayısız yeteneğin çıkışını da beraberinde getirdi. Riyad Mahrez birkaç sezon sonra Manchester City’nin yolunu tuttu. N’Golo Kante o yaz Chelsea’ye gitti ve aradan geçen zamanda neredeyse kazanmadığı kupa kalmadı. Ranieri ise üzücü bir şekilde ertesi sezonun ortalarında takımdan ayrıldı. Takımın efsaneleri Jamie Vardy ve Kasper Schmeichel ise hala takımda. Bugünkü durumları çok iyi olmasa da birkaç sezondur Şampiyonlar Ligi potasını zorlayan bir takım profili söz konusu. O günden bu güne geliştiklerinin açık bir göstergesi bu.

O dönemki Leicester City yönetimindeki herkese, Ranieri başta olmak üzere bütün teknik ekibe ve o takımdaki bütün oyunculara sonsuz teşekkürler. Dünyanın en iyi yazarlarının yazamayacağı bu peri masalını gerçeğe dönüştürdüğünüz için. Futbolun asla sadece futbol olmadığını kanıtlayan sayısız olaydan biri bu şampiyonluk.

Son olarak, Leicester City’nin gelişiminde ve bu kupada önemli pay sahibi olan Vichai Srivaddhanaprabha’yı saygıyla anıyoruz.

Bu yazılar da hoşunuza gidebilir

Yorum Yap