Johan Cruyff ve Total Futbol, Oyunu Nasıl Değiştirdi?

Yazar: Murat Can Belli

Total Futbol bir dönemin taktik anlayışını ve futbolun gidişatını değiştirdi. Ajax ve Hollanda futbolu ile bu oyun tarzı dünyaya yayılırken başroldeki isimlerden biri Johan Cruyff’tu. Futbolcu olarak bu tarzı temsil ettikten sonra bayrağı hocası Michels’tan devralacak ve onu daha da ileri götürecekti. Şimdilerde Total Futbol, onun da büyük katkılarıyla farklı yerlerde farklı kişileri etkilemiş durumda.

Total Futbol elbette tek bir kişinin icadı değil. Vic Buckingham ve Jack Reynolds’un 1950 ve 60’lı yıllarda Ajax’ta topa sahip olmaya dayalı bir oyun tarzını oturttuğunu söylemek mümkündür. Reynolds’un öğrencisi Michels de aslında yine bu yoldan ilerledi fakat yaptığı birçok şeyle oyun tarzını elit seviyeye taşıdı. Esas mesele, oyunu en geriden paslaşarak kurmaya başlamak ve alanları kullanarak pozisyon aramaktı. Aynı zamanda bu yapıda rakibe önde baskı yapmak da çok önemli. Total Futbol’u ve onu oluşturan kişileri anlatmak zorundayım çünkü bunları anlamadan Cruyff’u anlamamız imkansıza yakın. Cruyff’un otobiyografisindeki bu sözleri, Michels’in futbolunun onun görüşlerini ne denli etkilediğini gösteriyor olmalı:

‘’1968’den sonra Michels’tan öğrendiklerim, futbolu anlayışımda silinmez bir iz bıraktı. Savunmanın mümkün mertebe az zaman tanıma olduğu veya topu aldığınızda olabildiğine çok alan kazanıp kaybettiğinizde rakibinizin alanını daraltmak gerektiği gibi fikirleri vardı.’’

Rinus Michels ve Johan Cruyff

Johan Cruyff, Ajax altyapısından A takıma yükseldiğinde fazlasıyla gelecek vadeden bir oyuncu profilindeydi. Dünya adeta uluslararası çapta bir yıldızın doğuşuna tanıklık ediyordu. A takımdaki ikinci senesinde göreve gelen Rinus Michels, fikirleriyle ve yaptıklarıyla Ajax’ı Avrupa’nın zirvesine taşıyacaktı. O gelmeden önce de takım topa sahip olma oyununda başarılı olmuştu fakat Michels bunu bir sistem içinde uygulamayı başardı. Öncelikle mental problemler çözülmüş, ardından da Total Futbol’un yükselişi başlamıştı. İşte Michels’in bu uygulamaları, sahada Cruyff başta olmak üzere kaliteli bir takımla yansıtıldı.

Ajax, bu oyun anlayışını yüksek konsantrasyon ve uyumla oynarken Johan Cruyff da bu takımda ışıl ışıl parlıyordu. Michels’in sahadaki koluydu adeta. Durdurulamaz izlenimi verirdi. “Cruyff Turn’’(Cruyff Dönüşü) ismi verilen çalımıyla herkesi geçmesi, gollerine goller katması ve sahada yaptığı her şeyle o bir dünya starıydı. Yetmişlerin başında Ajax, Avrupa futboluna ambargo koymuştu bu sayede. 1970-1973 arasında üst üste gelen üç Şampiyon Kulüpler Kupası zaferi(biri Michels, kalan ikisi ise onun yerine gelen Kovacs’a ait) bunun en büyük kanıtı. Hollanda, aynı zamanda kulüpler bazında olduğu gibi milli takım seviyesinde de yükselişteydi. 1974 Dünya Kupası kuşkusuz futbol tarihinde başka bir yerdedir bu açıdan. Total Futbol anlayışının en üst seviye görüldüğü takımlardan biri olan 1974 Hollanda kadrosu, fazlasıyla dikkat çekerek finale kadar yürümüştü. İkinci dakikada öne geçtikleri finali rehavete kapılıp kaybetmeseler bu anlayış en büyük ödülünü almış olacaktı.

https://img3.aksam.com.tr/fotogaleri/haber_icerik/images/FUTBOLCU.jpg

Yetmişlerin başında üç kez dünyanın en iyi oyuncusu seçilen Cruyff artık bir efsaneydi. Futbolu Feyenoord’da bıraktıktan bir yıl sonra Ajax’a teknik direktör olarak dönecekti. Kariyerinin sonlarında Amerika Birleşik Devletleri’nde oynaması ona organizasyon yönetimi konusunda farklı bakış açıları kazandırmıştı. Ajax’ta görevi devraldıktan sonra işinde uzman kişilerle çalıştı ve modern teknik direktörlüğün ilk örneklerinden birini sundu. Total Futbol’u oynatmak istediği biliniyordu ama Michels’tan farklı dizilişler kullanıyordu. Michels, önce 4-2-4 ağırlıklı dizilişler göstermişti. Sonrasında öndeki dört oyuncunun topu geri kazanmada sıkıntı yarattığını fark edip 4-3-3’e dönmüştü. Cruyff ise o dönemki Hollanda Ligi’nin şartlarını da düşünerek, üç savunma oyuncusu kullanmayı tercih etti. Üç santrfor ve arkasında serbest bir on numara oyuncusuyla rakiplere karşı üstünlük kuracağını düşündü. Johan Cruyff, Ajax’taki üç sezonunda bir kez Avrupa Kupa Galipleri Kupası ve iki kez Hollanda Kupası zaferi yaşadıktan sonra futbolculuğunda da özel işler çıkardığı Barcelona’ya teknik patron olarak dönüyordu.

Barcelona, o dönemlerde bir istikrar yakalayamamıştı. Michels, Ajax’tan ayrıldıktan sonra Barcelona’ya geldi ama görev süresi Ajax’taki kadar uzun olmadı. Dolayısıyla Barcelona’da oyun anlayışı tam anlamıyla oturamadı. Bunu sağlayacak kişi öğrencisi Cruyff olacaktı. Kulübe olan ilginin düştüğü bir zamanda insanların izlemek için stada gelmek istemediği bir takımı Avrupa’nın en iyilerinden birisine çevirdi. Barcelona’da başlattığı değişimi bizzat kahramanı otobiyografisinde anlatıyor:

‘’Dediğim gibi, santrfora ilk savunmacı olduğunu söyleyerek, kaleciye ilk hücumcu olduğunu anlatarak ve savunmacılara oyun alanının uzunluğunu belirleyeceklerini öğreterek gelenekseli yıkma peşindeydim. Oyuncu hatları arasındaki mesafenin on ila on beş metreden fazla açılamayacağı anlayışını temel alıyordum. Top kapıldığında alan yaratılması ve top rakipteyken safların sıklaşması gerektiğini herkesin anlaması şarttı. Buysa gözlerin birbirinin üstünde olmasıyla mümkündü. Bir oyuncu koşmaya başladığında diğerleri onu izlemeliydi.’’

https://e0.365dm.com/16/03/1600x900/cruyff-dream-team-barcelona-european-cup_3436671.jpg?20160324131759

Total Futbol’un temel gereksinimleri 3-4-3’ün harika uygulanmasıyla birleşince ortaya tarihe geçen bir takım çıkmıştı. Txiki Begiristáin, Hugo Stoichkov, Pep Guardiola, Michael Laudrup gibi isimlerle Barcelona senelerce Avrupa’nın en üst seviyesinde rekabetçi oldu. Dört kez üst üste İspanya La Liga şampiyonluğu kazandılar, oynadıkları dört Avrupa kupası finalinin ikisini kazandılar( 1988-89 sezonu Avrupa Kupa Galipleri Kupası ve 1991-92 Şampiyon Kulüpler Kupası kazanılan kupalar). Barcelona bütün bunları yaparken Cruyff’un istediği bir başka şeyi daha yapıyor ve insanları eğlendiriyorlardı. Futbolu güzel oynamak ve kazanmak, oyunun tarihi boyunca birçok kişinin aradığı hatta bazılarının bulamadığı bu dengeyi onlar bulmuştu. Aynı zamanda bu süreçte Barcelona altyapısı da gelişmeye başladı. Ünlü futbol akademileri La Masia’nın kurulmasına öncülük etti. Bu akademiden dünyaca ünlü futbolcular yetişecek ve Barcelona’nın bir başka harika jenerasyonunu da bu sayede oluşacaktı.

Sonuç olarak Johan Cruyff’un dünya futbolunda özel bir yere sahip olmasındaki sebepler tam olarak bunlardır. Oyunculuğu ve antrenörlüğü döneminde yaptıklarıyla futbolun gidişatını değiştirmiş ve birçok kişiyi etkilemiştir. Barcelona’daki öğrencisi Pep Guardiola, her fırsatta başarısını ona borçlu olduğunu söyler, Milan ile doksanlı yıllarda Ajax’ınkine benzer bir etki yaratan Sacchi de Total Futbol’dan ne kadar etkilendiğini dile getirdi. Ajax, Barcelona ve birçok yerde yaşayan bu kültür futbol tarihinde çok özel bir yerde kalacak. Pep Guardiola’nın verdiği bir röportajda Cruyff’un etkisini anlatışını sizlerle paylaşmak isterim:

‘’Cruyff benim de içinde bulunduğum pek çok oyuncuyu eğitti, biz de onun yolunu başkalarına öğreteceğiz ve onlar da bu silsileyi devam ettirecekler. Bu söylediklerim, Cruyff’un takımlarının her zaman kazanacağı anlamına mı geliyor? Hayır, bunu hiç düşünmedim. Kaybetmek üzerine asla düşünmem  ama Cruyff’un yolu bana kazanmaya nasıl hazırlanılacağını öğretti. Onun bize gösterdiği bu futbol anlayışını daha önce hiç görmemiştim. Başardığı şeyler onu futbol tarihindeki en önemli insan yapıyor.’’[1]

Yazının son kısmında naçizane kişisel görüşlerimi de paylaşmak isterim. Futbola biraz olsun başka bir bakış açısıyla yaklaşmama sebep olan kişidir Johan Cruyff. Onun hayatı ve yaptıkları beni fazlasıyla etkiledi. Dolayısıyla siz bu yazıyı görebiliyorsanız biraz da onun sayesindedir. Dönemine tanıklık edemedim ne yazık ki ama bu etkiyi değiştirmedi benim adıma. O aramızdan ayrılalı altı sene oldu bugün. Futbola kattığı her şey ve bir insan olarak örnek oluşu her zaman hatırlanacak. Huzur içinde uyu Johan Cruyff.

Bu yazılar da hoşunuza gidebilir

Yorum Yap