İstenmeyen Olaylardan Kısıtlamalı Tribüne

Yazar: Baran Arslan
Alışılagelmişin dışında, Avrupa’nın farklı ülkelerinde ve Covid-19 pandemisinin gölgesinde düzenlenecek olan EURO 2020’nin (Avrupa Futbol Şampiyonası) başladığı bu haftada, Fransa’da düzenlenen EURO 2016’da yaşanan ve turnuvaya damgasını vuran tribün olaylarına, olayların odağında yer alan grupların kimliklerine, Rus hükümetinin olaylardaki rolüne, 2016’daki olayların 2018’de Rusya’da düzenlenen Dünya Kupası’na etkilerine ve EURO 2020’ye dair tribünsel beklentilere değinmek istiyorum.

Devlet desteği mi, bir grup öfkeli taraftar mı?

2016’da İngiltere ve Rusya’dan binlerce taraftarın marşlar eşliğinde havaalanları ve uçakları doldurması, eğlenceli bir durum olmasına karşın basın için ‘es geçilebilecek bir durum’du. Gazeteciler, birkaç gün sonra önlerine çıkacak bu fazla mesaiden habersizdi.

10 Haziran ve 10 Temmuz 2016 tarihleri arasında Fransa’da düzenlenen EURO 2016’da yaşanan şiddet olayları, turnuvanın ilk maçından birkaç gün önce başladı. İngiliz holiganların Marsilya kentinde kendilerini dağıtmak isteyen polisle çatışması ve şişe atmakla suçlanması sonucu altı holigan gözaltına alındı ve ikisine üçer ay hapis ve sınır dışı edilme cezası verildi. Onlarca insanın yaralandığı ve Jamie Vardy’nin eşi Rebekah’ın biber gazına maruz kaldığı olaylar, yaşanacak daha büyük ‘istenmeyen olaylar’ın habercisiydi.

11 Haziran’da aynı şehirde oynanan İngiltere – Rusya maçından önce, iki ülkenin holigan grupları çok sert biçimde çatışırken polis, olayları biber gazı ve tazyikli su kullanarak dağıttı. Olayların saha içine taşındığı an, Stade Velodrome’da oynanan ve 1-1’lik beraberlikle sonuçlanan maçta sahaya giren iki Rus taraftarın tutuklanmasıydı. Maçın hemen ardından Rus holiganların meşaleler yakıp iki tribün arasındaki bariyerleri aşarak İngilizlere saldırmaya çalışması, demir çubuklarla ve çekiçlerle saldırıya uğrayan iki İngiliz taraftarın ağır yaralanması, Marsilya Başsavcısı tarafından “aşırı hızlı ve şiddetli” ifadeleriyle nitelendirildi. 2015’teki seri terör saldırılarının etkilerini yaşayan Fransız devleti; yeni, beklenmedik ve zorlu bir sınavla karşı karşıya kalmıştı.

Tribünlerin kokusunu almayan herhangi bir insanın bunu anlaması ve “futbola yakışmayan olaylar” dışında bir tanımlama yapması zor ama Ruslar kaostan zevk alıyordu. Bir Rus holigan ise, tribün konulu bir blog sitesinde olayları şöyle anlatıyordu:

“Sekizimiz Marsilya’nın merkezinde, iki arabanın içinde oturup, özlediğimiz eski sokak şiddetinin keyfini çıkarıyorduk. Sadece birkaç kişi olduğumuzu görünce etrafımızı sardılar. Tam İngilizlere göre bir davranış. Tabii bir yandan haklılar – az kişi olmamız bizim sorunumuz.” 

Başka bir holigan grup ise İngiliz medyasına “İngiliz medyası bizim vahşi olduğumuzu ve taraftarlarının, kadınların ve çocukların bizden kaçtığını söylüyorlar. Hepimiz çok iyi biliyoruz ki, İngilizler çocuk değil” ifadeleriyle tepki gösteriyordu. [1]

Bir hafta sonra, yine aynı stadyumda oynanan İzlanda – Macaristan maçı öncesinde Macar holiganlar, polislerle karşı karşıya geldi. Bazı holiganların engelleri aşmaya çalıştığı ve bir işaret fişeğinin atıldığı, basına yansıyan haberler arasındaydı. Bu olay, patlamayı bekleyen ve giderek büyüyen bir bombayı andıran Rusya – İngiltere olaylarının yanında “barışçıl” kalıyordu. O bomba, Lille’de zaten birkaç gün önce patlamıştı.

Rus ve İngiliz holiganlar, Rusya’nın 15 Haziran’da Lille’deki Stade Pierre-Mauroy’da Slovakya ile oynadığı maçın ardından yeniden çatışmaya başladı. Fransız polisinin olayları sert şekilde dağıtmasıyla holiganlar, kent meydanından uzaklaştı. Saatler gece yarısına yaklaştığında olaylar yeniden artmaya başladı ve iki taraf şehir merkezinde yeniden karşı karşıya geldi. Gece sona erdiğinde 36 kişi gözaltına alındı ve 16 kişi hastaneye kaldırıldı.

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in olaylara yorumu, Doğu Avrupalıların bakış açısının batıdakilerden farkını gösteriyordu:“200 Rus taraftarın binlerce İngilizi nasıl dövdüğünü bilmiyorum.” Salondan yükselen kahkahaların ardından Putin, içinden geçenleri söylemeyi bırakıp devlet insanı tavrını takınarak: “Turnuva devam ediyor ama insanların kavgalara daha fazla ilgi gösterdiğine inanıyorum. Ve bunu söylediğim için üzgünüm. İnsanların kavgalara bu kadar önem verdiğini görmek beni üzüyor. Bu olayların sorumluluğu, mümkün olduğunca şahıslara yüklenmeli” dedi. Putin’in İngiltere’ye ve turnuvaya olan bakış açısı, İngilizlerle oynanan maçın hemen öncesinde İngiltere kıyılarına füzelerle donatılmış bir denizaltı göndermesinden de anlaşılabiliyordu.

Türkiye ve Rusya arasında 2015’te yaşanan uçak düşürme krizinin ardından Putin, Türkiye’de bir nefret objesi haline gelmişti. Sosyal medyada “#SupportYourTeam” etiketiyle taraftarları takımlarını desteklemeye çağıran UEFA, Putin’e küfür içeren kullanıcı adına sahip bir Türk taraftarın tweetinin, yedi saat boyunca kendi resmi hesabında gösterilmesini özürle telafi etmeye çalıştı.

Konuya Putin’in yaptığı kadar eğlenceli şekilde yaklaşmayan UEFA, olayların tekrarı halinde Rusya’yı turnuvadan men etmekle tehdit edip ülkeye uyarı ve 150 bin avroluk para cezası verdi. Fransa İçişleri Bakanı Bernard Cazeneuve, maçların oynandığı şehirlerin yerel yönetimlerinden maçlardan önceki günlerde ve maç günlerinde alkol satışının yasaklanmasını istedi. Fransız polisinin tezi ise, 150 “profesyonel” ve eğitimli Rus holigandan oluşan bir grubun olaylara sebep olduğu yönündeydi.

Rus kamuoyu ise olaylara pek de suçlayıcı biçimde bakmıyordu. Aşırı sağcı Liberal Demokrat Parti’nin milletvekili Igor Lebedev, polisleri eksik kalmakla suçlayarak “Taraftarların kavga etmesinde korkunç bir şey görmüyorum, devam edin!” ifadelerini kullandı. Belki de bu sözler, Rus holiganların genelinin kendilerini yakın hissettiği sağ ideolojinin holiganlara verdiği bir “vur emri”ydi.

Rus Soruşturma Komitesi Sözcüsü Vladimir Markin ise, “Avrupalılar, bir erkeğin gerçekten bir erkeğe benzemesi gerektiğini gördüklerinde şaşırıyorlar” dedi. Devlet yetkililerinin olayları neredeyse desteklemeye yaklaşan ve “erkeklik” vurgusu yapan bu tavrı, holiganların erkekliklerini gösterme konusunda cesaretlendiriyordu.

Rusya Milli Takımı’nın forveti Artem Dzyuba, iki tarafın da eşit derecede suçlu olduğunu belirterek İngiliz medyasını “İngiliz holiganları melek gibi göstermekle” suçladı. Rusya’nın yaşananlara diplomasideki yanıtı ise Fransız büyükelçisini Rus Dışişleri Bakanlığı’na çağırıp polisin holiganlara yaklaşımını eleştirmek oldu.

İngiltere Dışişleri Bakanı ise daha naif bir tavır takınarak olayları “azınlığın, çoğunluğu hayal kırıklığına uğratması” olarak niteliyordu. Şiddet olaylarına karışan Rusların “1970 ve 80’lerdeki İngiliz holiganizmini taklit ettiğini” ifade eden İngiliz kamu yayıncısı BBC, bu kişilerin profesyonel sporcu gibi çalıştıklarını ve İngiliz holiganlardan daha fit olduklarını öne sürdü. CBC News ve The Daily Telegraph, Rus devletini bu eylemleri desteklemekle suçladı.

Savaş, tüm turnuvaya sıçradı

Fransa’da yaşanan olayların, “Rus – İngiliz savaşı” ile sınırlı kalması beklenemezdi. Nitekim, şiddet ortamı tüm turnuvaya bulaştı. 12 Haziran’daki grup maçları öncesinde Alman ve Ukraynalı holiganlar Lille sokaklarında çatışırken UEFA, kentin güvenliği hakkında endişeli olduklarını ifade ediyordu.

Aynı gün Nice kentinde Polonyalı taraftarlar ile dostça içki içen ve marşlar söyleyen Fransız taraftarların eğlenceli dakikaları, Kuzey İrlandalı taraftarlarla karşı karşıya gelinmesiyle sonuçlandı. Basın, olayların fitilinin Nice’teki yerel taraftar gruplarınca ateşlendiğini yazarken, biri ağır olmak üzere altı Kuzey İrlandalı ve bir Polonyalı yaralandı.

Şampiyona boyunca yaşanan olaylara, turnuvaya pek de organize şekilde gelmeyen Türk taraftarlar da maruz kaldı. A Milli Futbol Takımımızın 12 Haziran’da Hırvatistan ile Paris’te oynadığı ilk grup maçı öncesinde Paris Saint-Germain’in Kop of Boulogne grubu, Türk taraftarlara saldırdı. Aynı grup, Parc des Princes stadyumunda oynanan maç sırasında “Türk taraftarlar, hoş gelmediniz” yazılı bir pankart açtı. 17 Haziran’da Nice’te oynanan Türkiye-İspanya maçı öncesinde ise Neo-Nazi simgeleri taşıyan birkaç İspanyol holigan, gasp girişimi sebebiyle gözaltına alındı.

Hırvat holiganların derdi ise başka ülkelerle değil, kendi futbol federasyonlarıylaydı: 17 Haziran’da Saint-Etienne’de oynanan Çek Cumhuriyeti-Hırvatistan karşılaşmasında Hırvatlar, maçın bitimine kısa bir süre kala sahaya işaret fişeği atıp kendi aralarında kavga ederken, Hırvat oyuncuların tribünleri sakinleştirme çabaları sonuçsuz kalıyordu. Hırvat yetkililerin Hajduk Split’in tribün grubu Torcida Split’in karşılaşmaya gelmesi sebebiyle Fransız otoriteleri uyarmasına rağmen, olayların önü alınamadı. Haberlere göre Torcida Split ile iyi ilişkiler içinde olan Saint-Etienne taraftarları, olayların çıkmasına yardımcı olmuştu.

Hırvat kamuoyunun tepkileriyle Türk basınının ve kamuoyunun tribünlere bakışı ile benzerdi: Hırvat medyası, grupların Hırvat Futbol Federasyonu’na karşı ayaklanmak ve federasyonun itibarını düşürmek için bu olaylara sebep olduğunu iddia etti. Hırvatistan Teknik Direktörü Ante Cacic ise taraftarlara “Bunlar Hırvat taraftar değil, terörist. Beni üzen, devletin bununla uğraşmak istememesi. Bu bir terör eylemidir. Umarım onları bulurlar ve ait oldukları yere atarlar.” ifadesiyle tepki gösterdi. Sizce de bilindik laflar değil mi?

19 Haziran’da Lyon’daki Parc Olympique Lyonnais stadyumunda oynanan Arnavutluk – Romanya karşılaşmasında iki ülkenin tribünlerinde ufak çaplı olaylar çıktı. Yeşil zemine sis bombası ve yabancı maddeler atan taraftarlar, oyunun bir kısmında sahaya girdi.

Fransa’da yaşanan son olay ise, 10 Temmuz’da oynanan Fransa – Portekiz finaline saatler kala Eyfel Kulesi’nin yanındaki “fan zone”a girmeye çalışan bir grup holiganın polisle çatışmasıydı. Holiganlar çöp bidonlarını ateşe verirken, polisler stadyumun dışına bırakılan bir paketi bomba şüphesiyle kontrollü şekilde patlattı. Fransa’daki kaos, bu şekilde sonuçlandı.

Turnuva boyunca yaşanan olaylar, Fransa ile sınırlı kalmadı. Maçların ekran başından takip edildiği Almanya’nın Köln kentinde 16 Haziran’da Rus holiganlar, üç İspanyol turiste saldırdı. İddialara göre saldırı, iki erkek ve bir kadın İspanyol vatandaşının bir elektrik direğine antifaşist içerikli çıkartmalar yapıştırması sebebiyle başlamıştı. Polis, saldırıyı yapan Rus holiganların sağcı bir grubun üyesi olduğunu, holiganların üzerinden turnuvada oynanacak maçların biletlerinin ve maskelerin çıktığını belirtti. Diğer olaylar gibi bu olay da ideolojik zıtlıkları barındırıyor.

2016’nın gölgesinde 2018 Dünya Kupası

Fransa’daki olaylı EURO 2016’nın iki sene sonrasında milli takımlar ve holiganlar için sıradaki randevu, Rusya’da düzenlenen 2018 Dünya Kupası’ydı. Turnuvayı “şiddet festivali” olarak tanımlayan ve ülkeye gelecek İngilizleri aylar öncesinden tehdit etmeye başlayan Rus holiganlar, rakiplerine “yüzde yüz vurulma garantisi” verdi. Ne var ki Rus hükümeti, ülkedeki holigan gruplara adeta ‘aba altından sopa göstererek’ olayların önüne geçti. İki senenin ardından kaos ve kavga arayan Rus holiganların hevesleri, devletin tokadı sonucu kursaklarında kalmıştı. Putin, kendi ülkesinde düzenlenen organizasyonda tatsızlık istemiyordu.

Fransa’da olayları başlatmak ve desteklemekle suçlanan Kremlin yönetimi, gönderdiği istihbarat elemanlarıyla grupları olay çıkarmamaları konusunda uyardı. Gruplar bu durumu basına, büyük bir hayal kırıklığıyla, kimliklerinin gizli kalması kaygısıyla söyledi. Bazı İngiliz taraftarların Moskova’da darp edilmesi ve bir Fransız turistin eşcinsel olduğu gerekçesiyle saldırıya uğraması öne çıkan olaylardandı. Bunun haricinde Rusya’da büyük olayların yaşandığını söyleyemeyiz.

Ülkeler arasında: EURO 2020’de ne olacak?

2020 yılının Haziran ve Temmuz aylarında gerçekleştirilmesi planlanmasına rağmen Covid-19 nedeniyle bu yıla ertelenen Avrupa Futbol Şampiyonası; Almanya, Azerbaycan, Danimarka, Hollanda, İngiltere, İskoçya, İspanya, İtalya, Macaristan, Romanya ve Rusya olmak üzere toplam 11 ülkede düzenlenecek. Tek bir ülkenin şehirleri arasında seyahat etmeye alışmış olan Avrupa Şampiyonası müdavimleri için bu değişiklik, alışması zor bir durum. Zira uçak veya otobüs biletlerinin pahalılığı, ülkelerin seyahat kısıtlamaları, uzak mesafe ve pandemi önlemleri taraftarların işini zorlaştırıyor.

Pandeminin ve seyahat kısıtlamalarının EURO 2020’de tribünlere verdiği başka bir darbe ise; tribünlerin genel olarak o ülkede yaşayan futbolseverlerden oluşması, her ülkenin seyirci politikalarının farklı olması ve milli takımların taraftarlarının eskisi gibi büyük kalabalıklarla deplasmanlara gidemeyecek olması. Bu en kötü durumdan, yani böylesine büyük bir turnuvanın boş tribünlere oynanmasından daha iyi olsa da, alışıldık coşkunun görülememesine sebep olabilir. Televizyon başında yer alacak futbolseverlerin ise daha çok keyif alacağı kesin. Chelsea’nin Porto’da zafere ulaştığı ve İstanbul’dan son anda alınan UEFA Şampiyonlar Ligi’nin seyircili oynanması bile, TV başında alınan keyfi hatırı sayılır derecede arttırmıştı.

Mesela A Milli Futbol Takımımızın 11 Haziran Cuma günü İtalya ile Roma’da oynadığı maçta Türkiye’den gelen vatandaşlar, seyahat kısıtlaması nedeniyle yer alamadı. Azerbaycan’ın başkenti Bakü’de 16 Haziran’da Galler ile, 20 Haziran’da ise İsviçre ile oynanacak maçlarda Türk vatandaşlarının yer alması bekleniyor. Kısacası Roma’da “Bizim Çocuklar”ın arkasında gurbetçi vatandaşlarımız, Bakü’de ise Türkiye’den gelmesi beklenen az sayıda taraftar ve Azerbaycanlı dostlarımız olacak.

EURO 2020 ayrıca, karşılaşmaların uzun süre sonra, sınırlı da olsa taraftarlı şekilde düzenlendiği bir döneme denk geliyor. Girişlerdeki maske kontrolü, dezenfektan servisi, ateş ölçümü, stadyumlardaki üç koltuktan ikisinin kapatılması ve sosyal mesafe önlemleri taraftarların heyecanı karşısında yetersiz kalabilir. Heyecanın yükseldiği, tezahüratın temposunun arttığı, ağların havalandığı anlarda sosyal mesafenin korunmasını ve maskelerin ağızlarda durmasını beklemek, biraz ‘hayalcilik’ gibi duruyor. Tüm stadın ayağa kalktığı anlarda taraftara hangi uyarı etki eder?

Bu turnuvada seyirci ve kısıtlamalar konusunda yaşanan deneyimler, Türkiye’de önümüzdeki sezondan itibaren başlaması planlanan seyircili maç deneyimleri için örnek teşkil edebilir. Ülkemizdeki aşılama oranı ve vaka sayılarına göre Ağustos ayından itibaren tribünleri belli bir oranda da olsa dolu görmek, tezahürat sesi duymak ve bağırmak, tribün müdavimlerinin ve futbolseverlerin beklentisi. Futbolu yönetenlerin önceliğinin ise maddiyat olduğunu düşünürsek, yeni sezonda fahiş bilet fiyatlarıyla karşılaşmaya hazır olmak gerek.

Sonuç olarak, turnuvayla ilgili tribünsel açıdan büyük beklentilere sahip olmasak da, özellikle Rusya’da yaşanabilecek gelişmeleri takipte olacağız ve kalbimiz Türkiye ile olacak. Yeni bir hikaye beklediğimiz ve bizi televizyon karşısında ayağa kaldırmasını ümit ettiğimiz A Milli Futbol Takımımıza sonsuz başarılar dileriz.

[1]: bbc.com/turkce/haberler/2016/06/160614_rus_holiganlar

Bu yazılar da hoşunuza gidebilir

Yorum Yap