Futbolseverlerin özlemine bir yıl daha eklenmesiyle daha da büyük bir heyecanla beklenen Euro 2020’nin başlamasına çok az zaman kaldı. Biz de takımının elemelerde takılmasından ötürü ya da teknik direktör tercihi veya sakatlık gibi sebeplerle maçları biz gibi koltuğundan takip etmek zorunda kalacak oyunculardan bir 11 derledik. Bir ülkeden birden fazla oyuncu seçmemeye özen göstererek mümkün mertebe bir çeşitlilik yansıtmaya gayret ettik. Böyle bir 11’in şampiyonadaki diğer takımlarla oynasaydı neler yapabileceğini kestirmeyi ise size bırakıyoruz. Yine en azından savunmamızın hayli kuvvetli olduğunu söylemek gerek.
Koltuktaki 11 (4-4-2-baklava)
Kaleci: Jan Oblak (Atletico Madrid-Slovenya)
Avrupa’nın belki de en iyi ama en gösterişsiz kalecisi. Gösterişsiz sıfatının nedeni elbette olağanüstü refleksleriyle çıkmayacak topları kurtarmasından kaynaklanmıyor. Yıllardır en az gol yeme veya kurtarış oranı gibi istatistiklerde her an önde yer alsa da, başarısı belki de “iyi bir savunma takımında” oynadığı için o kadar öne çıkmıyor. En azından turnuvaya gidemeyen en büyük kaleci olduğuna şüphe yok. Büyük bir turnuva görebilmesi için Slovenya’nın mevcut jenerasyonu keşke kaleci kadar (Handanovic’i de düşünün) diğer mevkilerde de talihli olsaydı demekten başka çare yok.
Sağ Bek: Matt Doherty (Tottenham-İrlanda)
Wolves’un yaratıcı 3-4-3 düzeninde kanat beki olarak gösterdiği istikrar onu geçen sezon başında Tottenham Hotspur’a taşısa da bu birliktelik ne yazık ki iki tarafı da mutlu etmedi. Belki Jose Mourinho’nun takımı, Matt Doherty için fazla kaotik, Doherty de Spurs için fazla renksizdi. Fakat bir sezonluk duraksama onu bu 11’e almamıza engel değil, üstelik böyle görev adamlarına ihtiyaç varken.
Stoper: Sergio Ramos (Real Madrid-İspanya)
Luis Enrique, İspanya kadrosunu açıkladığında futbol kamuoyunun en çok konuştuğu isim olması şaşırtıcı değildi. Çünkü 15 senedir en üst düzeyde kazanmadığı hiçbir başarı kalmayan, bu süre zarfında istikrarlı biçimde dünyanın en iyi 11’inin stoperine neredeyse oy birliğiyle yazılan Sergio Ramos’un dışarda kalması ne olursa olsun büyük haberdi. Bu yılı sakatlıkların etkisiyle alıştığımız istikrarından uzak geçirmesi, takımı yenilemeye çalışan Luis Enrique’nin kararı için yeterli sebep mi, muhtemelen bunu İspanya’nın turnuvayı nerede bitireceği belirleyecek. Ancak ne olursa olsun onun liderliği ve hırsı aranacak.
Stoper: Virgil van Dijk (Liverpool-Hollanda)
Yalnız Hollandalıların değil, tarafsız futbolseverlerin de belki sakatlık nedeniyle turnuvayı kaçırdığına en çok hayıflanacağı oyuncu. Nasıl olmasın ki. Halihazırda dünyada mevkisinin en iyi oyuncusu olması gibi bir bakıma transferiyle İngiliz futbolunun da kaderini değiştiren, belki de Altın Top’a Fabio Cannavaro’dan sonra en çok yaklaşan savunma oyuncusu olan Virgil Van Dijk’ın yokluğu fena olmayan bir jenerasyon yakalamış olan Hollanda’yı bile bir ölçüde “başı kesik tavuğa” dönüştürüyor (Elbette bunda Frank de Boer’un da rolü var ama bu farklı bir yazı konusu). Ne denir ki… Liverpool taraftarının sezon boyunca söylediği gibi: Ah Pickford ah!
Sol Bek: Kostas Tsimikas (Liverpool-Yunanistan)
Değerli komşumuzun temsilcisini bu sezon Premier Lig’de fazla izleyemedik ama onu Liverpool’a taşıyan performansı kalitesini ortaya koyduğundan, bu takımda yer vermekte sakınca görmüyoruz. Hücumda klasik kanat kullanmayacağımız bu farazi kadroda enerisi, temposu ve deliciliğiyle iş görürdü muhtemelen.
Defansif Orta Saha: Stuart Dallas (Leeds-Kuzey İrlanda)
Belki de geçtiğimiz sezona kadar sadece gurme futbolseverlerin tanıdığı düşük profilli bir oyuncuyken, Marcelo Bielsa’nın ona yıllardır süren güvenini boşa çıkarmayan performansla bu yıl birçok futbolseverin hayranlıkla izleyip, Premier Lig’in en iyi 11’ine dahi dahil ettikleri bir joker olarak öne çıktı. Sadece Manchester City maçındaki performansı bile yeterince büyüleyici olsa da sezon boyunca “versatil” bir oyuncunun nasıl olması gerektiğini, belki kafasında binlerce farkı formülasyon dolaşan Bielsa’nın üstün tahayyülünü dahi zorlayacak biçimde ortaya koyarak bu 11’deki yerini aldı.
Orta Saha (Sağ iç): Tanguy Ndombele (Tottenham-Fransa)
Bu kadroda illa ki bir Fransız olacaktı ama buna karar vermek öyle zor ki… Didier Deschamps’ın kadroya çağırdığı 26 oyuncunun dışında kalanlardan bir 11, hatta bir 26 çıkarsanız bile iyi kötü iddialı olacak bir derinlik şansına sahip Fransa. Biz orta sahaya şaşırtıcı ölçüde az isim çağrılmasından da hareketle, belki de bu derinlikte yokluğu akla gelebilecek en baştaki isim olarak Tanguy Ndombele’yi tercih ettik. Temposu ve dripling becerisiyle her an rakip kaleye gidip gol şansı yaratabilecek özel bir oyuncuyu.
Orta Saha (Sol iç): Ivan Rakitic (Sevilla-Hırvatistan)
Barcelona’nın rakiplerine bıraktığı o altın çağını yaşatan oyuncuları arasında elbette şampiyonluğa ulaşan Luis Suarez öne çıksa da, orta sahanın Ivan Rakitic’i aramadığını söylemek güç. Sevilla’da bu sezon istikrarından ve kalitesinden bir şey kaybetmediğini ortaya koyan bir performans sergiledi. Onun üstün pas becerisi bu takımın çok işine yarardı. Milli takımı bırakmak kendi tercihi olsa da, onu izlemek isteyenler için 11’imize girmeye ikna edebiliriz muhtemelen.
Ofansif orta saha: Sergej Milinkovic-Savic (Lazio-Sırbistan)
Burada kariyerinin sonuna doğru olgunlaştıkça etkisi artan Dusan Tadic’i de seçebilirdik ama forvet nitelikli bir oyuncudan ziyade biraz daha çok koşacak, daha orta saha karakterli olan Sergej Milinkovic-Savic tercihini yaptık. Yıllardır Lazio’da yıldızı parlayan ve potansiyeli şaşaalı hayaller kurduran bu oyuncu, belki de bu turnuvada takımıyla birlikte yer alabilseydi, üst seviyede rüştünü ispat etme ve artık yıllardır beklenen ama bir türlü gerçekleşmeyen sıçrama transferini yapma şansı yakalayacaktı.
Forvet: Erling Haaland (Borussia Dortmund-Norveç)
Kimilerine göre şimdiden Avrupa’nın en iyisi fakat ilk büyük turnuvasını görmeye henüz var. Şampiyonlar Ligi’nde bu sezonun en golcü oyuncusu ve hangi düzeyde olursa olsun girdiği herhangi bir turnuvanın doğal olarak en golcü oyuncu adayı. Üstün fiziksel özelliklerini, müthiş tekniği, oyun iştahı ve yaşının fersah fersah ötesindeki golcülük sezgisiyle birleştirerek çok özel bir oyuncu olarak arzı endam ediyor. Onu izleyemediğimiz herhangi bir organizasyon, herhangi bir futbolsever için kayıp.
Forvet: Edin Dzeko (Roma-Bosna Hersek)
Son tercihi tecrübeden yana kullanıp, garanti bir seçim yapmak istedik. Bu sezon gol rakamları azalmış olsa da bunu kendi performansının alt klasmana düşmesine değil, Roma’nın genel sıkıntılarına bağlamak daha mantıklı olur herhalde. Bağlantı oyunundaki mahareti, gol yüzdesinin yüksekliği ve tecrübesiyle hala fark yaratacak kapasitesi olduğu açık.