Real Madrid 2010’lardan itibaren futbolu yeniden domine etmeye başladı. Bu süre zarfında takımda birçok “başrol” vardı: Ronaldo, Ramos, Casillas, Modric… Birçoğunun yolu bir yerde ayrılsa da Benzema hep oradaydı. O kariyerindeki başarı merdivenlerini çıkarken bazı hikayelerin figüranı, bazı hikayelerin yardımcı oyuncusu, bazı hikayelerinse başrolü oldu. Şimdilerdeyse “Los Galacticos”un yeni mirasına liderlik ediyor. Onun görkemli kariyer yolculuğunu okurken futbolun bir dönemi de gözlerinizin önüne gelecek. Ama önce “figüran” Benzema’dan başlamalıyız.
Futbola doğduğu, büyüdüğü yerin takımı Bron’da başlayan Benzema, ne kadar büyük bir potansiyel olduğunu daha o seviyeden göstermeye başladı. Lyon’a karşı oynadıkları bir U-10 maçında iki gol atmasının ardından Lyon tarafı hemen ona teklif yaptı. Başta Bron’un başkanı bunu kabul etmese de Benzema’nın babasının isteğiyle transfer gerçekleşti. Lyon akademisinde gün geçtikçe yükselen performansı onu yıllar içinde birinci takıma kadar taşıdı. Onun A takıma çıktığı yıllar, Fransa futbolunda Lyon dominasyonunun başlangıcıydı. 16-17 yaşlarındaki Benzema için elbette o klas kadroda yer edinmek zordu. İlk iki buçuk senesinde önünde Fred, John Carew, Wiltord, Malouda gibi isimler vardı. Dolayısıyla ona ilk şansı veren Paul Le Guen de onun yerine gelen Gérard Houllier de Benzema’yı daha çok joker yedek olarak kullandı. Ama o kendisine ne zaman şans gelse bunu iyi kullandı. Böylelikle kısa sürede profesyonel sözleşmeyi kapabildiği gibi öğrenmekten, çalışmaktan asla vazgeçmedi. Eğer yeterince hırslıysanız ve çalışkansanız bir gün şans size de gelecektir, Benzema’nın şovu da 2007’de başladı.
Önündeki yıldız isimler bir bir ayrıldıktan sonra Karim nihayet istediği formayı alabilecek durumdaydı. 10 numarayı sırtına geçirdi. Yeni menajeri Alain Perrin de ona sahada yeterli özgürlüğü tanıdıktan sonra Benzema potansiyelini yansıtmaya başladı. Bir golcüde ne isterseniz hepsi onda mevcuttu ve fark yaratabilecek tipte bir oyuncuydu. O sezon Şampiyonlar Ligi’nde son 16 turu ilk maçında Manchester United’a karşı sergilediği performans, o dönemki çıkışını anlatmak adına doğru bir örnek olacaktır. Maçta fazlasıyla iyiydi. 1-1 biten mücadelede takımının golünü atmıştı ve gol de gerçekten zor bir goldü. Elbette maç sonu övgülerin odağında Benzema vardı. Vatandaşı Patrice Evra maç sonu açıklamalarında kullandığı “Benzema Avrupa çapında Fransa’da olduğu kadar iyi tanınmıyor ama Ferguson onun hakkında her şeyi biliyor ve bize ona özellikle dikkat etmemizi söyledi. Golü atış biçimi onun ne kadar güçlü ve büyük bir yetenek olduğunu gösteriyor.” ifadelerinde her şeyi özetliyor aslında. Lyon’un üst üste dördüncü şampiyonluğunu kazandığı sene bu kez başrol Benzema’ydı. Ligte ve kupada gol kralı olurken ligin en iyi oyuncusu ödülünü de kazandı. Lyon’la son sezonu diğerleri gibi iyi başlasa da ligin sonlarına doğru formu düştü Karim’in. Takımın da kötü geçirdiği o periyot şampiyonluğa mal oldu. Tüm bunlar onun harika potansiyeline gölge düşürmüyordu. Kariyerinde artık başka bir seviyeye geçmesinin zamanı gelmişti. Ve belki de yapabileceği en zorlu meydan okumayı yaptı Benzema, Real Madrid’e transfer oldu.
2009 yazı Real Madrid adına birçok kritik hamlenin yapıldığı bir dönemdi. Cristiano Ronaldo o tarihe göre rekor olan 94 milyon euro bonservisle takıma katıldı. Aynı zamanda Kaká, Xabi Alonso gibi önemli isimler transfer edildi. Benzema da takımın geleceğe yönelik yaptığı bir hamleydi. Lyon’daki ilk zamanları gibi işler toz pembe başlamadı kendisi için. Sıklıkla yedekten oyuna dahil oluyordu. Performansı tartışmalıyken aynı zamanda İspanya’ya adapte olmakta sorun yaşadığı ve İspanyolca’yı öğrenmediğine dair haberler çıkıyordu. Birinci sezonu bu şekilde geçerken Jose Mourinho’nun gelişi, işleri biraz olsun değiştirmeye başladı. Mourinho’nun antrenörlük tarzının nasıl olduğunu birçoğumuz biliyoruz. Her zaman oyuncularından yüksek performans talep eden, onlardaki çalışma azmini görmek isteyen “Special One” ona da farklı davranmadı. Benzema’daki yeteneğin farkındaydı ve onu kazanmak istiyordu. Bunu da kendi tarzıyla şu açıklamasıyla belli etmişti: “Benzema fazlasıyla yetenekli ama bu başlı başına yeterli değil. Karim’e ihtiyacım var. Benim için çok önemli bir oyuncu ama sahada daha fazlasını yapmak zorunda.” Mesajı çok net alan Karim, Mourinho döneminde performansını adım adım yükseltti. İlk La Liga şampiyonluğunu da onunla kazandı.(2011-12) Ritim bulmaya başlamasıyla Real Madrid’in önemli oyuncularından biri haline gelmiş durumdaydı.
Mourinho’nun ardından Ancelotti’nin gelmesiyle Real Madrid, Şampiyonlar Ligi hasretine son verdi. Gareth Bale’ın transferiyle Ronaldo-Benzema-Bale hücum hattı oluşmuştu ve üçlü o sezonu 97, ertesi sezonu 112 golle tamamladı. “BBC” olarak anılan üçlü durdurulamaz gözüküyordu. Ronaldo zaten büyük bir süperstardı ve performans olarak en verimli zamanlarındaydı. Bale da süperstar seviyesine gelmişti. Benzema oyun tarzı itibariyle üst düzey bir golcü olmasının yanında takım arkadaşlarının performansını arttırmasıyla her menajerin isteyeceği bir oyuncu. Ancelotti de bunun farkındaydı ve hücumu öyle iyi kurguladı ki herkesten maksimum performans alabildi. Özetle Benzema, o sistemin işlemesindeki en önemli oyunculardandı. Ancelotti’nin ayrılışından sonra Benitez görevi devraldı. Sezonun yarısında kovulmasıyla kulübün efsanelerinden Zidane göreve getirildi. O dönem belki de kimse Avrupa futbolunda başlayacak olan dominasyonu öngöremezdi. Zidane’ın Real Madrid için ifade ettiği anlam tartışılmazken Benzema için biraz daha özel olmalıydı. Zira Lyon’daki yükselişinden bu yana sürekli kıyaslandığı ve zaman içinde kendisinin ona verdiği destekten güç alan Karim, onun yönetiminde sayısız kupa kazandı. 3 kez üst üste kazanılan Şampiyonlar Ligi, La Liga şampiyonluklarının önemli pay sahiplerindendi. Karius’un hatasıyla meşhur 2017-18 finalinde her şeyi başlatan ondan başkası değildi. Çok fazla ön plana çıkmasa da onsuz Real Madrid bir iki adım gerideydi hep. Çok iyi bir yardımcı oyuncuydu. Başrole göz kırptığı zamanlar olsa bile hücumda Ronaldo biraz daha ön plandaydı. Taktiksel olarak Ronaldo’ya alan açan bir rolü vardı daha çok. Ne var ki 2018’de Cristiano Ronaldo’nun ayrılışı, ona başrolün kapılarını açtı. Bale’ın formunun düşüşe geçmesiyle bütün yük artık onun omuzlarındaydı.
Zidane üst üste gelen Şampiyonlar Ligi kupalarının ardından ayrıldı. Yerine gelmek için milli takımdaki koltuğundan olan Lopetegui kimseyi memnun edemedi. Sonuç olarak kovuldu, yeniden Zidane ile anlaşıldı. Ama ne takım bıraktığı gibiydi ne de kendisi eskisi kadar iyi olabildi. Yine de takım pandemi gölgesinde biten 2019-20 sezonunda La Liga zaferi yaşarken herkes Benzema’nın ne kadar iyi olduğundan bahsediyordu. En iyi döneminden uzaklaşıyor gibi görünen Real Madrid kadrosuna Benzema liderlik ediyordu. O sezon takımın en fazla gol atan ve asist yapan oyuncusuydu. Bir sonraki sezon yine o en golcüyken, Kroos’tan 2 asist az yaparak ikinci en çok asist yapandı. Golcüler için tecrübe çok önemlidir çünkü yıllar geçtikçe nerede duracağını, savunma oyuncularının eğilimlerini çözmüş olurlar. Karim Benzema bu durumun en iyi örneklerinden biri. Hücumda ana odak olduktan sonraysa bu tecrübe sahaya daha net yansımaya başladı.
Takım en üst seviyeden uzaklaşmışa benziyorken Carlo Ancelotti’nin ikinci kez Madrid’e inişiyle bambaşka bir hikaye ortaya çıktı. Şampiyonlar Ligi sezonuna şüphesiz ki favori başlamadılar. 2.turda Paris SG ile eşleştiklerinde de favori değillerdi. 1-0 yenildikleri ama Real’in yokları oynadığı ilk maçın rövanşı, Benzema’nın kariyerindeki en görkemli maçlardan biriydi. Paris SG öne geçse de Karim’in söyleyecek iki çift sözü vardı. Hattrick’iyle Real’i ipten alırken Paris’i kaosa sürükledi. Ertesi tur son şampiyon Chelsea’ye deplasmanda bir başka hattrick yaptı. Rövanşta toplam skor eşitlenmişken dengeyi bozan oydu. Manchester City yarı finalinde ilk maçtaki gol düellosuna iki golle katkı verirken ”Real bitti demeden bitmez.” moduyla geçen rövanş maçında yine Benzema her şeyi değiştiren kişiydi penaltıyı atarak. Geçen yılki Şampiyonlar Ligi zaferi, bir sezon için fazlaca dönüm noktasına ve hikayeye sahip. Ve hepsinde başrol Benzema’ydı. Şampiyonlar Ligi, La Liga şampiyonlukları ve 46 resmi maçtaki 44 gol… Ballon D’or’u almak için geçen sezon bir rakibi yok gibiydi. Haklı olarak 2022 Ballon D’or’u onun ellerinde yükseldi. Ödülü alırken söyledikleri aslında yaşadıklarının özeti ve başarısının sırrı:
“Bu beni gerçekten gururlandırıyor, yaptığım bütün çalışmalar, asla vazgeçmedim. Hayatımda iki rol modelim oldu: Zidane ve ayrıca Ronaldo (Fenomen). Her şeyin mümkün olduğuna dair bir hayalim vardı her zaman. Fransa takımında olmadığım periyot zordu ama sıkı çalıştım, asla vazgeçmedim, kafamı önüme eğdim ve futbol oynamaktan keyif aldım. Buradaki yolculuğumla gurur duyuyorum. Kolay değildi, zordu, benim için ve ailem için. Yaş benim için sadece bir sayı. İnsanlar geç yıllara kadar oynuyor ve bende hala şiddetli bir tutku var. Bu dürtü beni sürekli devam ettirdi ve durmama asla izin vermedi.” [1]
Bağlantı oyununu yapabilen, fizik kalitesi yüksek, pozisyon alması üst düzey, bitiriciliği tartışılmaz ve kendisi oynarken takım arkadaşlarının da performansını yükselten bir oyuncu Karim Benzema. Yıllar geçtikçe sorumluluk aldı ve hepsinde üstüne düşeni yaptı. Beş Şampiyonlar Ligi kupası alan Real Madridlilerden biri ve her zaman tarihte özel bir yerde olacak. Kariyerinde eksik aramaya kalksak pek bulamayız, sadece milli takımda yaşadıklarından bahsedebiliriz. 2004’te U-17 Avrupa şampiyonu olan takımın bir parçasıydı. O başarı da tanınırlığını arttırmıştı aslında ama a takım seviyesindeki durumlar farklı olacaktı. Benzema, Fransa milli takımının daimi isimlerinde olduğu yıllarda takım çok karışıktı. Başarı için uygun ortam pek yoktu. Euro 2016’daki final ve 2018’deki Dünya Kupası şampiyonluğunda yer alabilirdi ama saha dışı sebepler yüzünden olmadı. Valbuena’nın özel görüntülerini yayan ekipte yer almakla suçlandı. Süreç yıllar boyunca sürdü. Aslında çok karışık ve ciddi bir konudan bahsediyoruz, yazının bütünlüğünü bozmamak adına direk sonuca geleceğim. Benzema’nın dolaylı olarak bu suça karıştığı anlaşıldı ve gerekli ceza verildi. İşte bu olaylar yüzünden Benzema dört beş yıl kadar milli takıma çağrılmadı. Euro 2020’de geri döndü ve fena iş çıkarmadı. Uluslar Ligi zaferinin mimarlarından biriyken geride kalan Dünya Kupası’nı son anda sakatlığı nedeniyle kaçırdı.
Futbol tarihi nice forvetler gördü. 2010-2020’li dönemlerin en iyileri içinde kesinlikle o da var. Performansı zaten tartışılmaz, mantalitesiyse bugünkü konumuna ulaşmasında birinci faktör. Kendisine ne görev verildiyse hepsinin altından kalktı. Futbolu çocukluğundan beri izleyen biri olarak Benzema kadar her şeyi üst düzey yapabilen çok az santrfor gördüm. Özellikle geçen seneki Şampiyonlar Ligi yolculuğunda yaptıkları akıl alır gibi değildi. Bugün 35.yaşına giren Benzema, Real Madrid’in bir döneminin simgelerinden. Ve belli ki biraz daha olmaya devam edecek.