Şu günlerde Türkiye ve Ermenistan arasındaki diplomatik ilişkilerin normalleşmesi süreci yeniden gündeme geldi. Türkiye – Ermenistan ilişkilerinde, literatüre “Futbol Diplomasisi” olarak geçen bir spor diplomasisi örneğini bu süreçte beraber hatırlayalım. Öncelikle belirtmek gerekir ki, bu yazının amacı Türkiye – Ermenistan ilişkilerinin siyasi boyutunu ve içerdiği tartışmaları ele almak değildir. Yazının amacı, ihtilaflı bir tarihsel geçmişe sahip olan iki devlet arasındaki ilişkiler üzerinde bir spor faaliyetinin diplomatik etkisinin incelenmesidir.
Spor Diplomasisi
Spor; kültürel, ideolojik, dini, dil bilim ve etnik faktörlerden bağımsız görüntüsü ve zararsız doğası itibariyle evrensel bir değer olarak karşımıza çıkar. Bu sebeple spor, sayılan farklılıklara rağmen yabancı devletler ve milletleri bir araya kolayca getirebilen yegâne ortak paydayı oluşturur. Sporun sahip olduğu bu özellikler sebebiyle devletler tarafından etkin bir diplomasi aracı olarak kullanılmıştır.
“Spor diplomasisi, dışişleri bakanlığı ve onların diplomatik kadroları tarafından sporun, sporcuların, spor etkinliklerinin ve devlet dışı spor aktörlerinin; iş birliği oluşturmak, kişiler arası bağlantıyı, ilişkiyi, kalkınmayı, kültürel, ticari faaliyetleri, eğitim, turizm, yatırım fırsatlarını en üst düzeye çıkarmak için uzun vadeli iş birliğine dayanan, karşılıklı fayda sağlayan ortaklıklar kurulması için bilinçli, stratejik ve düzenli kullanımı olarak tanımlanabilir.” -Stuart Murray
Diğer alanlarda bu işbirliğinin pek olası görünmediği durumlarda ve bu doğrultuda ortaklık kurma veya bir araya gelme konusunda istekli olmayan taraflarca dahi, spor aracılığıyla diplomatik ilişkiler geliştirmek daha mümkündür. Bir spor etkinliği aracılığıyla siyasilerin daha resmi olmayan bir kamuflaj altında gerçekleştirdikleri ziyaretler nihayetinde sembolik bir anlam taşır. Esasında gerçekleştirilmek istenen diplomatik çıktılar için spor bir kamuflaj olarak kullanılabilir. Türkiye ile Ermenistan arasında gerçekleşen futbol diplomasisi de iki devlet arasındaki gerilimi azaltarak ilişkileri normalleştirmeyi, aynı zamanda iki ülke için ayrı ayrı geçerli olan, hem ulusal hem de uluslararası çaptaki çıkarları elde etme amacı gütmektedir.
Türkiye – Ermenistan İlişkilerinin Arka Planına Hızlı Bir Bakış
1918 yılında Demokratik Ermenistan Cumhuriyeti’nin kurulmasından önce, Osmanlı’nın Rusya’dan aldığı topraklar üzerinde Ermenistan’ın hak etme iddiasıyla iki devlet arasındaki gerilim başlamıştır. İlerleyen zamanlarda Gümrü Antlaşması ile birtakım uzlaşmalara varılmış olsa da, Demokratik Ermenistan Cumhuriyeti’nin varlığı Rus işgali ile sona ermiştir. Nihayetinde Moskova ve Kars Antlaşmaları ile birlikte Ermenistan ve Türkiye sınırları kesin olarak belirlenmiş ve iki ülkenin birbirlerinin toprak bütünlüğüne saygı göstermeleri üzerinde anlaşılmıştır. Fakat bu mutabakat çok uzun sürmemiştir.
Ermenistan, Sovyetler Birliği’nin dağılmasının ardından 1991 yılında bağımsızlığını ilan etmiştir. Türkiye, Ermenistan’ın bağımsızlığını tanıyan ilk devlettir. Birinci Dünya Savaşı sırasında, Osmanlı Devleti’nin tehcir politikasına dayanan ve “1915 Olayları” olarak bilinen olay, Ermeni kaynaklarınca soykırım olarak iddia edilmektedir. Nitekim bağımsızlık bildirisinde Ermenistan Cumhuriyeti’nin, Osmanlı Türkiyesi’nde ve “Batı Ermenistan”daki 1915 “soykırımı”nın uluslararası arenada tanınmasını sağlama görevini desteklediğine ilişkin madde bulunmaktadır. SSCB döneminde de 1965 yılında bu iddia çerçevesinde “soykırımın” 50. yıl dönümü olarak Ermeni Diasporası tarafından tüm dünyaya yayılmaya çalışılmıştır. Türkiye Cumhuriyeti’nin soykırım iddialarını kabul etmemesinin yanı sıra bildiride yer alan “Batı Ermenistan” olarak, Türkiye’nin Doğu bölgesini içine alacak şekilde belirtilen bir bölge olarak hak iddia edilmesi de Türkiye Cumhuriyeti’nce kabul edilemezdir. Dolayısıyla Türkiye’ye karşı soykırım ve açıkça toprak iddiasında bulunan Ermenistan ile Türkiye arasındaki diplomatik ilişkilerin başından beri kurulamadığını söylemek mümkündür.
İlerleyen zamanlarda Avrupa Birliği’ne üyelik için başvurduğu (1987) ve müzakerelerin devam ettiği süreçte (1991) Türkiye, Avrupa Birliği ile olumlu ilişkiler geliştirmek üzere insani yardım kapsamında Ermenistan’a gıda yardımında bulunmuş ve bölgeye gidecek yardımların Türkiye üzerinden geçmesine izin vermiştir. Ermenistan’ın Azerbaycan topraklarını işgali daha önce başlasa da 1993 yılına gelindiğinde Azerbaycan’ın Kelbecer şehrini işgali ve devamında gerçekleşen Dağlık – Karabağ sorunu üzerine Türkiye, Azerbaycan ile dayanışmasını daha somut biçimde ortaya koymuştur. Bunun sonucunda Türkiye ile Ermenistan arasındaki kara sınırı resmi olarak kapatılmıştır.
Sonuç olarak Türkiye – Ermenistan ilişkilerinin, Ermenistan’ın bağımsızlığını kazandığından bu yana hep olumsuz seyir izlediğini ve iki devlet arasında geçmişe dayanan ve uzlaşısı pek de mümkün görünmeyen ihtilafların yanı sıra mevcut devletlerarası gerilimde Türkiye’nin Ermenistan’a karşı Azerbaycan’ın yanında yer alması da, devletlerin sert güce dayalı ilişkisinin olumsuz seyrini artırmaktadır. 2008 yılına kadar bu seyrin benzer biçimde devam ettiği, herhangi bir olumlu diplomatik gelişme yaşanmadığı bilinmektedir.
Futbol Diplomasisi
2008 yılına gelindiğinde iki devlet arasındaki ilişkilerin seyri olumlu yönde değişmeye başlamıştır. Bunda 2010 FIFA Dünya Kupası’nın doğrudan etkisi bulunmaktadır. Futbol diplomasisi kapsamında Ermenistan Cumhurbaşkanı Serzh Sarkisyan, 2008 yılında Erivan’da gerçekleşen 2010 FIFA Dünya Kupası Avrupa elemelerinde 5. Grup’taki son maçta Ermenistan ve Türkiye milli takımları arasındaki ilk karşılaşmayı beraber izlemek üzere, dönemin Türkiye Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ü Erivan’a davet etmiştir. Gül’ün bu daveti kabul ederek gerçekleştirdiği Ermenistan ziyareti, 1991 yılından bu yana Türkiye’den Ermenistan’a gerçekleşen ilk üst düzey ziyarettir.
Bu noktada belirtilmesi gerekir ki futbol maçı izlemek üzere gerçekleştirilen bu ziyarete hem Türkiye’deki muhalefet hem de iki ülke arasındaki gerilimin önemli sebeplerinden biri olan Azerbaycan halkı tarafından tepki gösterilmiştir. Yine de gerçekleştirilen bu spor diplomasisi faaliyeti bu anlamda diplomatik gelişmelerin yaşanmasını sağlaması bakımından önem taşımaktadır. Nitekim devamında İsviçre’de iki devlet ilişkileri üzerine görüşmeler yapılmaya başlanmış ve her iki devletin dışişleri bakanları bu fırsatı değerlendirerek iki ülke arasındaki ilişkileri ilerletmek amacıyla toplantılar gerçekleştirmiştir. Ayrıca uluslararası kamuoyu tarafından da Gül’ün Erivan’a ziyareti, bir kamu diplomasisi faaliyeti ve uzlaşma çabası olarak görülmüş ve olumlu karşılanmıştır. Bir kamu diplomasisi faaliyetinin başarılı olduğunu gösteren, gerçekleştirilen faaliyetin devamında diplomatik ilişkilerin gerçekleşip gerçekleşmediğidir. Bir futbol maçı üzerinden gerçekleştirilen spor diplomasisinin ardından yaşanan diplomatik ilişkilerdeki artış, Türkiye ve Ermenistan arasındaki futbol diplomasisinin başarısını göstermektedir.
İki devlet arasında spor diplomasisi altında gerçekleştirilen ilişkilerin ilk adımının ardından, 2009 yılına gelindiğinde Sarkisyan da Bursa’da gerçekleştirilen ikinci ön eleme maçını izlemek adına Türkiye’yi ziyaret etme fırsatı bulmuştur. Futbol diplomasisinin devamı niteliğindeki bu ziyaretin ardından, maçtan sonra iki ülkenin resmi heyetleri diplomatik görüşmeler gerçekleştirmek üzere yeniden bir araya gelmiştir.
Bir futbol ön eleme maçı ile başlayan süreç, devamındaki resmi toplantılara önayak olmuş olsa da mevcuttaki ihtilaflı konular üzerinde somut bir uzlaşmaya varılamamıştır. Yine de iki devlet arasında diplomatik iletişim kanallarının açılmış olması bakımından bu gelişmeler önem taşımaktadır. Öyle ki futbol diplomasisinin, Türkiye ile Ermenistan arasında “yeni bir dönem”i başlattığına dair yorumlar bulunmaktadır.
Sonuç olarak; normal şartlarda aralarında ihtilaf bulunan ve diplomatik yollarla bir araya gelmeleri çok muhtemel görünmeyen iki devletin yetkililerinin bir araya gelmelerinin en kolay ve barışçıl araçlarından biri spor müsabakalarıdır. Spor, açıkça politik ve ideolojik bir kimliği olmadığından bu kimlikler için ideal bir kamuflaj olabilmektedir. Türkiye ile Ermenistan arasında tarihi süreçten bu yana var olan gerilimler ve sonucunda kesilen iletişim ağı, bir spor faaliyeti aracılığıyla yeniden başlatılmıştır. Var olan gerilimler somut bir uzlaşmaya vardırmasa da bunun için spor aracılığıyla önemli adımlar atılmıştır ve bir normalleşme çabası verilmiştir.