ARJANTİN
Futbol tarihini okurken bazı takımlara sürekli denk gelirsiniz, zaman akıp giderken çok şey değişir ama onların futbolun zirvesinde olduğu gerçeği değişmez. Arjantin her şeyiyle bu takımlardan biri ve Katar’a çok hazır ve motive gidiyorlar. Motivasyonun ne olduğunu hepimiz çok iyi biliyoruz: Lionel Messi’ye Dünya Kupası kazandırmak.
La Albiceleste, son yıllarda inişli çıkışlı zamanlar yaşadı. Bir önceki Dünya Kupası’na son anda gitmişlerdi ve takım için birçok trajedi barındırıyordu. O günden bugüne değişen şeyler var. Sampaoli’nin ekibinde yardımcı hoca olan Lionel Scalioni, o gittikten sonra teknik direktörlüğe getirildi. Yönettiği 49 maçta sadece 4 mağlubiyet alan Scalioni, futbolseverlerin Arjantin’den beklentisini her anlamda karşıladı diyebiliriz. Arjantin pandemi etkisinde oynanan 2021 Copa America’yı kazandı.
Dünya Kupası Elemelerinde mağlubiyet almadılar. Avrupa şampiyonu İtalya ile oynadıkları Finalissima maçıysa herhalde rakiplerine en ciddi mesajdı. İtalya düşüşte olmasına rağmen maçı o kadar forse etmeleri inanılmazdı. Hücumdaki uyum, savunma kurgusunun iyi olması kadar psikolojik olarak duruşları da bu turnuvaya ne kadar odaklandıklarını gösteriyordu.
Volante ekibi olarak bu çalışmanın yapılacağı söylendiğinde Arjantin’i almak istedim çünkü büyük bir Messi hayranıyım. Futbol her ne kadar bir takım oyunu olsa da onun gibi figürler her zaman takımlar kadar konuşulur. Arjantin’in bu turnuvadaki başarı ya da başarısızlığı da onun üzerinden okunacak çünkü Katar 2022 Lionel Messi’nin son Dünya Kupası. Sadece biz futbol izleyicileri değil, Arjantin Milli Takımı da hem saha içinde verdiği imajla hem de açıklamalarıyla bu motivasyona sahip olduğunu bizlere gösteriyor. Herkes ona yardım etmek istiyor, ona faul yapıldığında herkes hakemin yanında bitiyor. Futbol tarihine geçmiş, kazanabileceği her şeyi kazanmış Messi’ye futbolun bir borcu var ve Arjantin o borcu ödemek istiyor.
Arjantin kadro olarak gayet iyi bir seviyede, oynadıkları futbol da etkileyici. Turnuvayı iyi oynamak birçok faktöre bağlıdır: Kadro ve taktiksel derinlik, turlar geçtikçe biraz daha pragmatik olabilmek ve mental durum gibi. Şu anki görüntü onların saydığım her şeyi yapabilecekleri yönünde. Ne var ki turnuva öncesi gelen bazı haberler onlar için hiç iyi değil. Paulo Dybala çok ciddi bir sakatlık geçirdi, dolayısıyla turnuvada olmayacak.
Angel Di Maria ve Leandro Paredes ise siz bu yazıyı okurken muhtemelen yeni yeni sakatlıktan dönmüş olacaklar. Dybala’nın olmaması kesinlikle çok büyük kayıp, keza büyük bir tecrübe Di Maria’dan tam anlamıyla faydalanamama ihtimali de onlar adına korkunç. Yine de bu turnuvayı kazanmak için önlerinde hala ciddi bir şans var. Lionel Messi ve arkadaşlarının olası bir Dünya Kupası zaferi tarihin en özel şampiyonluklarından biri olabilir. Muhtemelen benim gibi birçok “Messici” de aynı hayali kuruyor.
POLONYA
Kartallar, son yıllardaki majör turnuvaların hepsinde yer aldı ama performans açısından bekleneni bir türlü veremiyorlar. Son Avrupa Şampiyonası da onlar için bir hayal kırıklığı sayılabilir ve Katar’a bunu değiştirmek için gelecekleri kesin.
Polonya Dünya Kupası Elemeleri’ne Paulo Sousa ile başlamıştı. Sousa takıma üçlü savunma oynatıyordu ve roller üç aşağı beş yukarı oturmuş gibiydi. Elemeler bittikten sonra Sousa, Flamengo’nun başına geçti. Onun yerine göreve gelen Czeslaw Michniewicz, Polonya sınırları içinde kazanabileceği her şeyi kazanmış bir teknik direktör. Aynı zamanda alt yaş kategorisinde Milli Takım çalıştırmışlığı da var ve görece mantıklı bir tercih olduğu söylenebilir bu yüzden. Onun göreve gelmesiyle takım hem dörtlü hem de üçlü dizilişlerle sahada bulundu. Oyun olarak ne değişti derseniz, Sousa dönemindeki bazı sorunlar devam ediyor gibi.
Polonya kağıt üzerinde iyi bir takım. Lewandowski gibi bir dünya yıldızına sahipler. Milik ve Piatek önemli santrforlar. Zielinski, Spaletti ile yeniden zirveye oynamaya başlayan Napoli’nin en önemli oyuncularından biri. Ama bir bütün olarak değerlendirildiğinde eksikleri olan ve istikrarlı olmayan bir takım yapısıyla karşılaşıyoruz. Michniewicz’in 2022 başında takımın başına gelmesi de eksi olarak yazılabilecek şeylerden zira hocanın başarılı ya da başarısız olduğunu değerlendirecek bir görev süresi olmadı.
Play-off finalinde İsveç’e karşı iyi bir maç oynadılar. Uluslar Ligi’nde ise iyi iş çıkardıkları da oldu komple dağıldıkları da. Takım hakkında gözüme çarpan en önemli problemlerden biri yaratıcılık. Lewandowski gibi dünyanın en iyi santrforlarından birine sahip olmalarına rağmen ona topu iletecek bir sistemleri ve onun yanında çok sayıda teknik oyuncuları yok. Uluslar Ligi’ndeki son iki maçta uyguladığı üçlü savunma sistemi bence Dünya Kupası’nda işe yarayabilir. Kanat bek rolüne son derece uygun oyunculara sahip olması işleri daha kolay hale getiriyor onlar için. Gruptaki rakiplerinden Arjantin’e karşı muhtemelen topu bırakmak zorunda kalacaklar ve 3-4-3 veya 3-5-2 dizilmek onları durdurmak adına mantıklı bir seçenek. Diğer maçlarda top onlarda daha fazla kalabilir, toplu oyunda yapabildikleriyle Dünya Kupası’ndaki kaderlerinin yazılacağını düşünüyorum. Tabii ki taktiksel olduğu kadar mental bir mücadele de olacak Polonya için. İyi oyuncuları son dönemine yaklaşıyor ve Polonya’nın 1986’dan sonra ilk kez Dünya Kupası’nda tur atlaması için son ciddi şansları olabilir.
Yazar: Murat Can BELLİ
SUUDİ ARABİSTAN
Asya Futbol Konfederasyonu’nun Dünya Kupası Elemeleri’ni geçen “Yeşil Şahinler” lakaplı Suudi Arabistan Erkek Milli Futbol Takımı; altıncı kez dünya kupası finallerinde boy gösterecek.Milli Takım, Avrupa veya Güney Amerika kıtalarında yapılan elemelerin aksine Asya’daki rekabetin düşük olması sebebiyle şanslı olarak görülse de üçüncü eleme turunda oynadığı 10 maçta sadece Japonya’ya deplasmanda mağlup oldu ve grubunu Avustralya ile Japonya’nın önünde lider tamamladı.Ayrıca Asya takımlarının Dünya Kupası’na katılmak için farklı etaplardan oluşan eleme sisteminde tam 18 maç oynadığını belirtmek gerek.
Yukarıda belirttiğim gibi bu sene altıncı kez dünya kupası finallerinde oynamaya hak kazanan Suudi Arabistan Milli Takımı’nın daha önce katıldığı beş dünya kupası finallerindeki karnesi çok parlak değil. Oynadığı 16 maçta yalnızca üç kez galip gelirlerken iki kez de beraberlik aldılar. Fakat takım 1994 yılında katıldığı ilk dünya kupası finallerinde,grup aşamasında Fas ve Belçika’yı sürpriz bir şekilde mağlup ederek Hollanda’nın ardından gruptan ikinci olarak çıkmayı başarmış ve ikinci turda İsveç’e 3-1 mağlup olarak elenmişti.Bu hala tarihlerindeki en başarılı sonuç konumunda. Son dünya kupasında ise A Grubu’nda yer alan Yeşil Şahinler, Rusya ile açılış maçında oynamış ve Rusya’nın görkemli oyunu karşısında 5-0 mağlup olmuşlardı. Ardından Uruguay’a 1-0 mağlup olarak üst tur şansını yitiren takım, Mısır karşısında son maça çıkmış ve Salem al-Dawsari’nin 90+5. dakikada gelen golüyle turnuvaya galibiyetle veda etmişlerdi.
Bu turnuvaya odaklanırsak eğer; C grubunda Messi’li Arjantin, Lewandowski’li Polonya ve Ochoa’lı Meksika ile aynı grupta yer alan Suudi Arabistan’ın işi hiç de kolay gözükmüyor. Özellikle ilk maçlarını turnuvanın en büyük beklentilere sahip takımlarından Arjantin ile oynayacaklarını düşünürsek bu maçtan puan çıkarmaları mucize olur. Sonrasında uluslararası turnuvalarda bir türlü bekleneni veremeyen Polonya ardından son 16 turunun gediklisi Meksika ile oynayacaklar. Suudi Arabistan’ın gruptan çıkma şansını mucize olarak değerlendirebiliriz fakat Polonya ve Meksika’nın form durumuna göre bu takımlara karşı sorun çıkarabilecek kapasiteye sahip olduklarını düşünüyorum. Bu iki maçta, karşı takımın konsantrasyon eksikliklerini değerlendirebilecek Salem al-Dawsari, Saleh al-Shehri gibi silahlara sahipler. Buna ek olarak, en büyük avantajları Herve Renard gibi bir antrenöre sahip olmaları. Afrika kıtasında çeşitli ülkelerde teknik direktörlük yapan ve başarılarıyla Afrika halkına umut olan karizmatik teknik direktörün, uluslararası turnuvalarda takım yönetimi ve taktiksel yaklaşımı güçlü yanı olsa da karşısındaki takımların kadro kalitelerine karşı elindeki kadroyla başarılı sonuçlar alması çok zor gözüküyor. Renard ayrıca teknik direktör olarak 2018 yılında Fas’ı 20 yıl sonra dünya kupası finallerine götürmüş fakat Fas, grubunda sonuncu olarak turnuvadan hayal kırıklığı ile ayrılmıştı. Son olarak Renard, Katar’da havanın da izin vermesiyle birlikte, uğurlu geldiğini düşündüğü beyaz gömleğini mutlaka giyecektir. Giydiği beyaz gömleğin ona ve Suudi Arabistan halkına beyaz bir sayfa açması ve umut olması dileğiyle…
Yazar: Barış CAN
MEKSİKA
1994 Dünya Kupası’ndan bu yana her turnuvaya katılma başarısı gösteren fakat bu turnuvaların her birine son 16 turunda veda eden kupanın gediklilerinden Meksika, 2022 Dünya Kupası C Grubu’nda Arjantin, Polonya ve Suudi Arabistan ile mücadele edecek. 2018 Dünya Kupası’nda turnuvanın son şampiyonu Almanya’nın sürpriz bir şekilde sonuncu olduğu gruptan çıkan Meksika, son 16 turunda Brezilya’ya kaybederek turnuvaya veda etmişti.
Teknik direktörlüğünü Barcelona’dan da tanıdığımız Gerardo Martino’nun yaptığı takım, %61’lik topa sahip olma oranıyla Dünya Kupası CONCACAF elemelerinin topa en çok sahip olan ekibi konumundaydı. Performansıyla son iki dünya kupasına damga vuran ve Katar’da beşinci kez dünya kupası oynayacak olan kaleci Guillermo Ochoa, Hector Herrera, Hirving Lazano ve Raul Jimenez Meksika’nın en önemli kozları konumunda. Meksika’nın turnuvada hedeflediği başarıyı yakalaması için takımın güncel kadrosundaki en golcü ismi Raul Jimenez’in sağlık durumu hayati konumda. Zira tecrübeli oyuncu takımı Wolverhampton’ın Bournemouth ile 31 Ağustos’ta oynadığı karşılaşmanın ardından sakatlığı nedeniyle 16 Kasım’daki İsveç hazırlık maçına kadar forma giyemedi. Carlos Vela’nın da kadroda olmadığını düşündüğümüzde, Jimenez’in ne kadar hazır olup olmadığı Meksika için belirleyici bir unsur olacak gibi görünüyor.
Meksika gruptaki ilk maçını 22 Kasım’da Polonya ile oynayacak. Grubun net favorisinin Arjantin olduğunu düşündüğümüzde, grup ikinciliği için rakipleri olan Polonya karşısında alacakları sonuç gruptan çıkma hedefleri için belirleyici olacaktır. Öte yandan gruptan ikinci olarak çıktıkları senaryoda D Grubu’nun birincisi ile karşılaşacaklar ve buradan karşılarına Fransa’nın gelme olasılığı yüksek görünüyor. 1994 Dünya Kupası’ndan bu yana turnuvalara son 16 turunda veda eden Meksika’nın yine aynı kaderi yaşayıp yaşayamayacağı ise merak konusu.