ABD
Amerika Birleşik Devletleri’nin kadın milli futbol takımı yıllardır dünyanın zirvesinde iken erkek milli futbol takımı ise senelerdir Dünya Kupalarına katılmakla teselli buluyor ya da turnuvalarda grup şansları ile birlikte son 16’ya kalmanın başarılarıyla övünüyordu. Ancak, 4 sene önce 2022 Dünya Kupası’na da katılamayarak, turnuvaya elemelerde veda ettiklerinde orada radikal bazı değişikliklerin yapılması gereği artık gün yüzüne tamamen çıkmıştı. Bu doğrultuda ABD, Dünya Kupalarındaki müdavimliğini devam ettirmek adına özellikle genç futbolcuların yetiştirilmesi gerektiği konusunda fikir birliğine vararak, 8 yıllık bir eylem planı oluşturdu. 2026 Dünya Kupası’nın da ABD, Meksika ve Kanada ev sahipliğinde düzenleneceğini düşünürsek 2022 Dünya Kupası onlar için bir geçiş kupası olacak gibi gözüküyor ve asıl sürprizlerini 2026 Dünya Kupası’na saklıyor olabilirler.
ABD erkek milli futbol takımı beklendiği gibi 2022 Dünya Kupası elemelerinde ne çok başarı sonuçlar aldı ne de üst seviyede bir oyun ortaya koydu ancak gruplarda üçüncü sırayı alarak, kupanın en genç kadrosuyla (takım yaş ortalamasının 24 olması bekleniyor) Katar’a gelmeye hak kazandı. 2022 Dünya Kupası öncesi son hazırlık maçlarının da beklendiği gibi çok iç açıcı geçmemesi, Japonya’ya isabetli şut atmadan 2-0 yenilmeleri ve Suudi Arabistan ile golsüz berabere kalmaları, ABD erkek milli takımı hakkındaki endişeleri iyice arttırdı.
ABD erkek milli takımı için turnuva başlamadan birçok şey olumsuz olarak gözükse de Christan Pulusic, Wston Mckennie ve Giovanni Reyna gibi Avrupa’nın dört bir yanına yayılmış genç yetenekler ile Katar’a geliyor ve bu turnuva Amerikalı gençlerin kendilerini göstermek için en ideal ortam haline gelebilir. Henüz 24 yaşında olan Pulusic’in (ilginç ama evet hala sadece 24 yaşında) takımın lideri olması deneyim yönünden ABD için bir handikap olarak gözükse de Pulusic takım arkadaşlarının yardım ve yaratıcılıklarıyla turnuvanın en değerli oyuncularından biri haline de dönüşebilir. Chelsea’de ilk 11 oyuncusu olmakta zorlanan Pulusic için milli takımdaki takım liderliği onun da seviye atlamasını yarayan bir durum olarak karşımıza çıkabilir.
Gregg Berhalter yönetiminde hem elemelerde hem de hazırlık maçlarında önde yüksek baskı ile oynayan ABD, 2022 Dünya Kupası’nda 4-3-3 kadro diziliminin de avantajını kullanarak hızlı bir şekilde kaleye gitmeye çalışacaktır. Bu kadro dizilimine uygun şekilde DeAndre Yedlin ve Antonee Robinson gibi son derece hızlı beklerinin olması geçiş hücumlarını hızlandıracak olsa da ABD’nin savunma ve hücum arasındaki dengeyi sağlamak adına orta sahada öne çıkacak oyunculara da ihtiyaç duyacak gibi duruyor. Turnuva öncesinde bu pozisyon için en çok öne çıkan oyuncu Tyler Adams gibi duruyor. Orta sahada bağlantı kurma ve özellikle pas seçeneklerini değerlendirme konularında kilit oyuncu rolünü üstlenen Adams’ın Dünya Kupası süresince performansı ABD’nin turnuvadaki kaderini tayin eden faktörlerden biri olacaktır.
Açıklanan takım kadrosunda en uçta kullanılması beklenen Jesus Ferreira’nın düşük performansı ve ileride çok yaratıcı olmaması da ABD takımı için en önemli soru işaretlerinden birisi. Tam da bu yüzden Pulusic ve Reyna gibi hızlı ve yetenekli kanat oyuncularının vereceği skor performansı Amerika’nın 2022 Dünya Kupası’nda nereye kadar devam edeceğini belirleyecek gibi gözüküyor. ABD erkek milli futbol takımı her ne kadar maç içinde sürekli pozisyon değiştiren oyunculardan kurulu olsa da, topa sahip olmayı seven ve topun arkasında sabırsız bir şekilde topa sahip olmaya çalışan futbolculardan kurulu bir takım. Bu oyun yapısı ile B grubunda İngiltere karşısında zorlanmaları beklense de grupta asıl rakipleri olan İran ve Galler karşısında bu durum onların lehine bir durum olabilir. İran ve Galler’in oyun yapıları çoğunlukla topun arkasına geçme üzerine kurulduğu için Amerika genç ve yetenekli ayaklarıyla topa sahip olarak, avantajlı skorları elde etmeye çalışacaktır.
B grubunun açık ara favorisi İngiltere olsa ABD, İran ve Galler’in turnuva süresince performansları 2022 Dünya Kupası’ndaki kaderlerini de tayin edecektir. ABD, İran ve Galler’in elinde grupta ikinciliği almak ve son 16’ya kalmak için ciddi bir avantaj var gibi gözüküyor ve tam da bu sebeple bu üç takım için gruplarda elenmek ciddi bir hayal kırıklığı ve başarısızlık olacaktır. Üç takımın arasındaki bu heyecanlı mücadeleye şahit olmak da bizim gibi futbolseverler için son derece keyifli olacaktır.
İRAN
İran, 2022 Dünya Kupası’na özgürlük taleplerinin, büyük protestoların gölgesinde gidiyor. Tahran’da başörtü takmadığı için tutuklandıktan sonra polis karakolunda “ahlak polisleri” tarafından öldürülen 22 yaşındaki Mahsa Amini’nin ardından başlayan protestolar tüm ülkeye yayıldı. İran’ın ana gündem maddesi bu protestolar ve bu protestodan doğan kadın haklarının iyileştirilmesi oldu.
Tüm dünyanın takip ettiği ve destek verdiği bu gündemde, 2022 Dünya Kupası’na katılan İranlı futbolcuların da kitlesel protestolardan etkilenmediğini düşünmek çok iyi niyetli olacaktır. Dünya Kupasına hazırlık sürecinde 27 Eylül’de Senegal ile yapılan hazırlık maçında İranlı futbolcular İran İslam Devrimi marşını okumaya siyah ceketlerle çıktılar ve birçok sporsever de futbolcuların bu hareketini kadınlarla dayanışma olarak yorumlandı. Ancak, milli takım içinde protestoların etkisi bununla sınırlı kalmadı. İran’ın en önemli hücum futbolcularından biri olan Sardar Azmoun Eylül’de tamamlanan hazırlık kampı sonrası paylaştığı Instagram gönderisinde şöyle yazıyordu; “ Beni milli takımdan çıkarmaları umurumda değil, İranlı kadınların özgürlüğü için milli takımı feda edebilirim. Çok yaşayın İranlı kadınlar”. Azmoun bu Instagram gönderisini kısa sürede kaldırdı ve profilindeki tüm paylaşımları silerek, profilini de kararttı. Bu gönderi sonrası federasyon ve rejim tarafından nasıl uyarılar gitti bilmiyoruz ama bence herkesin malum bir tahmini vardır. Neyse ki Azmoun şimdilik milli takımdan uzaklaştırılmadı.
İran’da haklarının iyileşmesi için devam eden protestolar tüm ülkeye yayılmış ve rejim tarafından bu protestolar şiddet yoluyla bastırılmaya çalışıyor iken; futbol, saha içi veya taktikler ne kadar önemlidir siz sevgili okuyucularımıza kalmış. Ancak 2022 Dünya Kupası’nda İran halkı için futbol bir “uyuşturucu” olarak mı yoksa protestolara katkı veren bir toplumsal olgu olarak mı karşımıza çıkacak, hep birlikte göreceğiz. Elbette, bizim gibi futbolseverlerin beklentileri İranlı futbolcuların dünya kupasında elinden gelen her şeyi yaparken, sahada İran’da hala sokaklarda olan kadınların sesleri olmasını da beklemek. Ancak bunun ne kadar mümkün olabileceğini hep birlikte göreceğiz. İranlı futbolcuların saha içinde yapacağı olası bir protesto, hem kendileri adına hem de sportif anlamda riskli eylemler olabilir, yine de İran rejimini kendi halkının önünde protesto etmek için Dünya Kupası en değerli alan olabilir.
Ülke içinde yaşanan büyük olaylar İranlı futbolcuların emeklerini arka plana itiyor ve saha içini yeterince gölgeliyor olsa da saha içine tekrar dönecek olursak, İran Asya elemelerinden rekor bir puanla dünya kupasına geliyor. Ancak, İran’ın 2022 Dünya Kupası elemelerinde sadece bir kere mağlubiyet alması da Hırvat teknik direktör Dragan Skocic’in takımdan kovulmasını engelleyememişti. İran, Dünya Kupası adına maçlarda yeterli sonuçları elde etse de Skocic’in takım içinde performansı ne federasyon ne de futbolcular tarafından yeterli bulunmadı ve bu noktada İran 2022 Dünya Kupası’na tanıdık bir yüz ile gitme kararı aldı, Carlos Queiroz. İran, 2014 ve 2018 Dünya Kupalarına da Queiroz’un liderliği ile gitmiş ve bu doğrultuda 2022 Dünya Kupası’na da en güvendikleri teknik adam ve “aileden biri” ile gitme kararı aldılar.
İran’ın Queiroz yönetiminde 2014 ve 2018 Dünya Kupalarına benzer bir şekilde derin bir savunma bloğu kurarak, 4-1-4-1 oyun dizilimi ile defansif bir oyun oynanması beklenmekte olsa da son hazırlık maçlarında görüldüğü üzere, İran takımı hücumda kanat futbolcularını da dahil ederek bir anda 4-3-3 dizilimine geçiyorlar ve bu doğrultuda hücum geçişleri hızlı ve tehlikeli hale gelebiliyor. Sakatlığı izin verdiği takdirde Sardar Azmoun ve Mehdi Taremi gibi Avrupa’da adından ses getiren 2 futbolcuya sahip olan İran’ın hücumda yaratıcı ayakları olduğunu unutmamız gerekir. Queiroz ilk 11’de bu iki futbolcudan da yararlanmak isteyecektir ve Taremi’yi sol kanatta kullanması da sürpriz olmayacaktır. İran takımının savunma bloğunun da ne kadar kuvvetli olduğunu düşünürsek, en zayıf yönünün yaratıcılıktan uzak olan orta sahası olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.
İran, daha önce katıldığı 5 Dünya Kupasında son 16’ya hiç yükselemese de 2022 Dünya Kupası B grubunda İngiltere’nin arkasında Galler ve Amerika Birleşik Devletleri’nin önünde ikinciliği elde etmek adına bu sefer iddialı gelen bir İran takımı var. Bu grupta İngiltere sonrası en tecrübeli takım olarak göze çarpan İran’da, takıma seçilmesi tahmin edilen en az 15 futbolcunun daha önce Dünya Kupasında süre alan futbolculardan oluşması bekleniyor. Bu deneyimli kadronun altıncı denemede İran’ı belki de tarihlerinde ilk kez bir Dünya Kupasında son 16’ya götüreceğini söylemek çok büyük bir iddia olmayacaktır. Ama kim bilir, İranlı futbolcular belki de gerçek mücadelesini 2022 Dünya Kupası sonrası ülkelerine dönünce verecektir? FIFA Başkanı Gianni Infantino ‘futbola odaklanın, siyasete bulaşmayın’ emrini özellikle Katar’ın “kirli sicili” üzerinden milli takımlara net bir şekilde iletse de, Dünya Kupasında İran maçı esnasında İran İslam Devrimi Marşının çalınmasıyla beraber futbolun siyasetin tam da içinde olduğu herkes tarafından görülecek ve bir daha gün yüzüne çıkacak. Bunları yazarken bile İran’da hala sokakta olan milyonlarca kadın ve İran halkı için 2022 Dünya Kupası ne kadar önemlidir, bunun cevabını da o cesur insanlar umarım bir gün, ama yakın bir gün, verecektir.
Yazar: Samet ÖTER
İNGİLTERE
II. Elizabeth olmadan ilk turnuvasına çıkacak olan İngiltere’de moraller bozuk olsa da 70 yıllık Kraliçelerine bir şampiyonluk adamak için yola çıkacaklar. Öyle ki, Elizabeth tahta çıkmadan önce sadece bir Dünya Kupası’na katılmışlardı. 1966’da kazandıktan sonra iki defa yarı final görmek dışında bir başarıları olmasa da bu sefer gerçekten iyi görünüyorlar.
Euro 2020 finalini İtalya’ya penaltılarla kaybettiler ama gidişatın iyiye gittiğinin farkındalar. Elemelerde hiç yenilmeden 8 galibiyet ve 2 beraberlikle gayet başarılılardı ve grubu lider tamamladılar. Polonya deplasmanında son dakikada yenilen gol ve Macarlara karşı iç sahada alınan beraberlik, gruptaki puan kayıplarının sebebiydi. Çok fazla ciddiye alınmayan Uluslar Ligi’nde ise kötü bir performans sergilediler. Almanya, İtalya ve Macaristan’ın bulunduğu grupta 3 beraberlik ve 3 mağlubiyetle sonuncu oldular ancak Euro 2020 görüntüsüyle turnuva takımı imajı veren İngiltere için bunlar resmi bir turnuva hakkında bize fikir vermekten uzak.
Kadroya baktığımızda Gareth Southgate’in kaleci olarak tercihi —her ne kadar Ramsdale ve Pope’a şans verme konusunda cömert davransa da— birinci adam Jordan Pickford olacaktır. Asabi tavırları ve hırçın görüntüsüyle Kuzeyli bir İngiliz’den ziyade Hackney’li bir serseriyi andıran Pickford, son turnuvada kurtarışları ve hareketleriyle taraftarı memnun bırakan bir görüntü çizmişti.
Savunmanın göbeğinde müzmin formsuz Maguire ve City’de ilk 11’e bir türlü yerleşemeyen Stones var. İngiltere’nin zayıf karnını oluşturan bu bölgede Eric Dier’ın yanı sıra Coady ve Ben White ikilisi de mevcut. Sağ bek rotasyonu, kesinlikle her teknik adamın isteyeceği oyunculardan oluşuyor fakat pratikte işler zorlaşıyor. Reece James turnuvada yok ve Kyle Walker da kasık sakatlığından yeni çıktı. Bu şartlar altında formunu bulmakta zorlanan bir Trent Alexander-Arnold veya Kieran Trippier tercihi olabilir ama ikisi de defansif anlamda İngiltere’nin başına iş açabilecek oyuncular. Sol bekte ise Shaw tek opsiyon olarak görünüyor ama 27 yaşındaki futbolcu, Manchester United’da ilk 11’in net oyuncusu konumunda değil. İngiltere’nin şüphesiz ki en problemli kısmı savunma hattı olacaktır.
Orta alana geldiğimizde omuz sakatlığı sonrası geri dönen Kalvin Phillips ile birlikte savunma anlamında Declan Rice’a çok iş düşecek. Her zamanki gibi kadroda olan Jordan Henderson ve Dortmund’daki performansıyla göz dolduran Bellingham ise ilk 11 için yarışacak. Ofansif orta sahalı bir diziliş kullanmak isterse Southgate’in elinde Mason Mount ve James Maddison gibi iki iyi tercih var ama Mount daha ağır basan taraf.
Kanat rotasyonu ise bir hayli iyi durumda. Phil Foden’ın yeri kesin gibi ve bu şartlar altında Sterling sağ tarafta oynamak zorunda olabilir. Manchester United’dan Rashford ile Arsenal’den Bukayo Saka’yı da hamle oyuncusu olarak görebiliriz. Jack Grealish, Foden’ın performansı sebebiyle geri planda kalıyor ama o da özellikle kapanan savunmaları açma konusunda ikinci yarılarda iyi şanslar bulabilir.
İleride tek adam olarak kaptan Harry Kane olacak. Callum Wilson da Kane’i yedekleyecek isim olacaktır. İngiltere kadrosu genel itibariyle hücum yönüyle çok iyi fakat defansif anlamda da zayıf bir görüntü çiziyor. Önceki turnuvalara bakıldığında örneğin 2000’li yılların ortası ve sonlarında savunma hattı ve orta saha olarak çok kuvvetli ancak kaleci ve hücum hattı olarak yetersiz bir İngiltere görüyorduk. Şimdi tam tersi bir durum söz konusu ve İngiltere, bu yeni ekibin kalitesini 2021 yazında göstermişti. Gerçekçi bir hedef olarak çeyrek finalin aşağısı, İngiltere için büyük bir başarısızlık olacaktır.
Kilit oyuncu: Harry Kane
Elemelerde gol krallığını Depay ile paylaşan Kane, 2015’den beri İngiltere’nin umudu olmaya devam ediyor. Ona gerçekten çok güveniyorlar ve bu bazen gereğinden fazla dahi olabiliyor (Euro 2016 sırasında kornerleri bile ona kullandırmak gibi.). Kane şu ana kadar milli formayla çıktığı 75 maçta 51 gol atarak bu güvenin karşılığını fazlasıyla verdi. 3 gol daha atarsa Rooney’i geçip milli takım tarihinin en golcü oyuncusu olacak. Bu ekstra motivasyon, Kane’in yırtıcı bitiriciliğiyle birleşirse İngiltere için turnuva çok daha rahat geçecektir.
Efsane: Sir Bobby Charlton
İngiltere Milli Takımı’nın yarım asırı aşkın süredir övündüğü tek şey olan 1966 Dünya Kupası, o olmasa kazanılamazdı. Aynı yıl Ballon d’Or almayı da başaran Charlton, kendinden sonra gelen Greaves, Lineker, Shearer ve Owen gibi yıldızlara göre winner kimliğiyle öne çıkıyor. ManU’da çıktığı 600’den fazla maçın yanında halen en golcü ikinci oyuncu konumunda. Milli takımda ise 106 maçta attığı 49 gol, onu sıralamada üçüncü basamakta tutmaya yetiyor. İyi iş Sir!
GALLER
1958’den beri ilk defa Dünya Kupası’nda yer alacak olan Ejderhalar, fazlasıyla heyecanlı. 2016’da ilk defa katıldıkları Avrupa Şampiyonası’nda büyük bir sürprizle yarı finale kadar çıkmışlardı. Euro 2020’de de ülkemizin de içinde bulunduğu gruptan çıktılar ancak Danimarka’ya karşı kötü bir mağlubiyet aldılar. Yine de Galler, Uluslar Ligi’nde pek bir performans gösteremese de 2016’da edindikleri turnuva takımı kimliğini sahaya yansıtmaya hazır.
Bireysel yeteneklerden ziyade takım oyunu ön planda ve oyuncular toplu halde savunma yapıp toplu halde hücum ediyorlar. Dünya Kupası elemelerinde Belçika’nın ardında ikinci olurken Çekya’yı da geçmeyi başardılar. Play-Off yarı finalinde Avusturya’yı Bale’in iki golüyle saf dışı bıraktılar ve finalde de Ukrayna’ya karşı 1-0 kazanıp turnuva bileti aldılar. Galler’in tehlikeli yanı, hiçbir zaman ne yapabilecekleri belli olmuyor olması. Onları hafife alan yıldızlarla dolu takımları darmaduman ettiklerini de gördük.
Kadrolarına bakıldığında Schmeichel’ın gitmesiyle Leicester’da kaleyi devralan Danny Ward, Nottingham Forest’da yedek bekleyen Hennessey’e göre daha ön planda. Savunmaları alışılagelmiş şekilde beşli bir düzene sahip. Top rakipteyken 5-3-2 şeklinde dizilirken topu kazandıklarında iki kanat beki, takımla orantılı şekilde ileri gidip orta sahayı beşliyor. Bu yüzden bek oyuncularına düşen iş büyük. Liverpool altyapılı Neco Williams’ın sağ bekteki yeri kesin gibi. Solda ise Ben Davies yıllardır sağlam bir performans sergiliyor. Stoper hattı ağırlıklı olarak genç isimlerden oluşsa da tecrübe eksikliğini adam fazlalığıyla gidermek istiyorlar. Ethan Ampadu, Chris Mepham ve Joe Rodon öncelikli tercihler olacaktır. Eğer Rob Page, dörtlü bir düzenle oynamak isterse Ampadu’yu savunmanın önünde yer alırken de görebiliriz. Bir stopere göre çok uzun olmayan boyu sayesinde rakip 10 numaralara karşı kıvrak bir defansif orta saha olabilir.
Orta sahada tecrübeli oyuncular Joe Allen ve Aaron Ramsey var. Allen, Liverpool’daki günlerinden uzak olsa da milli formayla çok maça çıktı. Ramsey ise geçen yıl Rangers’a UEFA Avrupa Ligi’ni kaybettirdikten sonra Nice’de kendini bulmaya başladı ve fena oynamıyor. Harry Wilson ve Jonny Williams da top hakimiyeti olarak orta alanda öne çıkan isimler. Net bir 10 numara yok ve birden fazla 8’den oluşan bir dizilim var. Yine savunma yönünde adam fazlalığı sağlayan bu unsurun tek kötü yanı, top kazanıldığında oyunu yönlendirecek net bir oyuncunun olmaması.
İleri uçta Euro 2016’da Sam Vokes’ın üstlendiği rolü bu sefer Kieffer Moore üstlenebilir. 1.95’lik devin milli formayla 28 maçta 9 golü bulunuyor. Ama hücumdaki kilit isimler, Galler’in rüzgardan da hızlı oyuncuları olan Bale, James ve Johnson. Gareth Bale kariyerinin en iyi döneminde olmasa da her zaman yaptığı şeyi yapıp Galler’i sırtlamaya çalışacaktır. Daniel James, United’dan ayrıldıktan sonra bir türlü dikiş tutturamadı ama inanılmaz sürati, bir kontratak takımı olarak düşünebilecek Galler için büyük bir avantaj olabilir. Forest ile Premier Lig’de kendini gösteren Brennan Johnson’da süren formunu burada da devam ettirmek istiyor. Galler her zamanki gibi az beklentiye çok başarı ile cevap vermek istiyor ve bunu yapabilecek yürekleri var. Kadro kalitesindeki eksiklikleri kolektif bir oyunla kapatmak istiyorlar ve bunu da daha önce yaptılar.
Kilit oyuncu: Gareth Bale
Elemelerin grup aşamasında maçların yarısını sakatlığından dolayı kaçırmasına rağmen hattrick yaparak aldığı 3-2’lik Belarus maçı unutulmamalı. Play-off’larda atılan gollerin hepsinde de sahnede o vardı. Bu turnuvada da muhtemelen milli formayla en çok maça çıkma rekorunu Chris Gunter’dan devralacak. Gerçekçi düşünülürse Bale için tam bir son dans ve sonuna geldiği kariyerini güzel şekilde tamamlamak istiyor. Gerçekten isteyen bir Bale’in neler yapabileceği ise, geçmişte şüpheye yer bırakmayacak şekilde kanıtlandı.
Efsane: Ian Rush
Ryan Giggs ve Craig Bellamy gibi oyuncuları olsa da bir döneme bıyıkları ve fırça saçlarıyla damga vuran Rush, o zamanlar Galler denince akla gelen tek şeydi. Liverpool’daki muhteşem kariyerinin arasına bir de Juventus macerası eklese de Ariston sponsorlu siyah beyaz formaya uyum sağlamakta zorlandı. Ada’ya geri döndükten sonra yeniden makineye dönüşen Rush, Premier Lig’de çıktığı 515 maçta 232 gol atarak adından fazlasıyla söz ettirdi. Milli takımda da 73 maçta attığı 28 golle Bale’in ardında tüm zamanlarda ikinci sırada. Resmi turnuva göremese de Rush, Gallerli çocuklar için büyük bir ilham kaynağı oldu ve bugünlere gelinmesinde onun da ciddi payı var.