Sahnede takip ışığı altında bulunan kişiler hep en öndekiler olsa da, yardımcı karakterler de bu başarıda büyük pay sahibidirler. Bu yazımda, kariyeri yalnızca Hamilton’a destek olan bir ikinci sürücüden ibaret olduğu sanılan, Formula 1’in ”memur” lakaplı Fin pilotu Bottas’ın hayatına kısaca göz atıyoruz.
Valtteri Victor Bottas, 28 Ağustos 1989 tarihinde, Finlandiya’nın Nastola kentinde doğdu. Sıradan bir çocukluğa sahip olan Fin pilotun motor sporlarına olan ilgisi 5-6 yaşlarına dayanıyor. Büyükbabası ile alışverişe giden Bottas, markette gördüğü karting reklamından çok etkilendi ve bu reklam afişi sayesinde altı yaşında karting yarışlarına katılmaya başladı. İlk karting yarışında üçüncü , ikinci yarışında ise birinci olarak dikkat çeken Bottas, böylece motor sporları kariyerine hızlı bir giriş yapmış oldu. Devamında 13 yaşında mücadele ettiği yerel karting serisinde Finlandiya şampiyonu oldu. Sezonlarda aldığı başarılı sonuçlardan sonra Valtteri 2007 yılında, 17 yaşındayken, tek koltuklu açık tekerlekli yarışlara adım attı. 2007 sezonunda, henüz yeni başlayan bir çaylak olduğu Formula Renault 2.0 serisinde toplamda altı podyum ve iki galibiyet elde eden Bottas, bu seneyi üçüncü olarak tamamladı. 2008 senesinde de aynı seride mücadele eden Fin pilot, yapılan 14 yarışın 12’sini kazanarak ve günümüzün Formula E sürücülerinden Antonio Felix Da Costa’yı net bir şekilde mağlup ederek şampiyon oldu.
Renault 2.0 yerel serisini kazandıktan sonra Bottas, yeni sezonda bu kez Formula Renault Avrupa serisine katıldı. Bu seride yine günümüzün tanıdık pilotları olan Daniel Ricciardo, Jean-Eric Vergne, Antonio Felix da Costa, Alexander Sims, Roberto Merhi gibi isimlerle birlikte yarıştı. Son yarışa kadar Ricciardo ile tekerlek tekerleğe götürdüğü bu seriyi de Bottas, rakibinin üç puan önünde şampiyon olarak noktaladı.
Erken başarılarıyla tüm dikkatleri üzerine çeken Bottas, 2009 yılında Renault’dan gelen akademi sürücülüğü teklifini geri çevirerek ART takımı ile Formula 3 Avrupa serisine giriş yaptı. Bu seride de Formula Renault 2.0 derecelerine benzer bir şekilde, ilk yılında üçüncü ve ikinci yılında şampiyon oldu ve sonrasında Formula 3 (o dönemki Grand Prix 3) serisine katıldı. 2011 Bottas için Formula 3’te çaylak yılıydı ancak bu seride de tıpkı Formula Renault Avrupa serisi gibi ilk yılında şampiyon olarak kendisi için Formula 1 kapılarını sonuna kadar araladı.
Yılın bitiminde, başarılarından etkilenmiş olacak ki Williams sezon sonu testleri için Bottas’a teklifle geldi ve bu testler sonrasında da kendisi adına Williams’ın 2012 yılında yedek pilotu olmasının önü açılmış oldu.
2012 Formula 1 sezonunda düzenlenen 20 yarış hafta sonunun 15’inde, cuma günkü antrenman seanslarında piste çıkan Bottas, bir röportajında bunun ”sezon içi test yasağı nedeniyle genç bir sürücü için olabilecek en iyi hazırlık” olduğunu söyledi. Bottas’ın bu antrenman seanslarındaki performansından oldukça etkilenen Williams, 2013 sezonu için Bruno Senna ile yollarını ayırdı ve koltuğu Fin pilota teslim etti.
Pastor Maldonado’nun takım arkadaşı olarak sezona başlayan Bottas’ın, çaylak olmasının da etkisiyle geride kalacağı düşünülüyordu. Bir önceki yıl Maldonado, Williams ile bir yarış kazanmıştı ve sezonu da 76 puan ile fena sayılmayacak bir derecede, sekizinci sırada tamamlamıştı. Ancak 2013 yılı İngiltere merkezli ekip için oldukça kötü bir yıl oldu. Bu sezonda 19 yarışta ancak beş puan toplayan Williams, bu puanların 4’ünü de Bottas’ın Amerika GP’de elde ettiği 8’incilik sayesinde kazanmıştı.
Kötü geçen bu sezon içerisinde Bottas’ın parladığı bir an da vardı: Kanada GP Sıralama Turları. Cumartesi günü yağmur altında ıslak zeminde geçen bu seansı Fin pilot, dönemin favorileri Vettel ve Hamilton’ın yarım saniye arkasında 3. sırada noktaladı. Pazar günkü yarışta ise acemiliğinin de etkisiyle önce kötü start alarak 5’inciliğe geriledi; devamında da kuru pistte gerçekleşen yarışta tempo olarak oldukça zayıf olan Williams ile hiçbir varlık gösteremedi ve ancak 14. sırayı alabildi.
2014 sezonu Williams’ın kötü gidişine dur diyecek ve kısa süreli de olsa bir yükseliş başlatacaktı. Mercedes’in fabrika ve müşteri takımları, o yıl gelen yeni kural değişikliğinden olumlu etkilendiler. Bu sezonda Mercedes motoruna geçen Williams da bu değişikliklerden olumlu etkilenen taraftaydı. Bir önceki yıl çaylaklığını üzerinden atan ve 2014 gridinin en hızlı denebilecek araçlarından birine sahip olan Bottas, yarışlarda iyi performanslar ortaya koydu ve 6 podyum ve 186 puan ile sezonu 4. sırada bitirdi. Tecrübeli takım arkadaşı Massa ise 134 puan ile sezonu ancak 7. olarak noktalamıştı.
Senaryo 2015 yılında da çok değişmedi. Gridin üçüncü en hızlı otomobili denecek konumda olan Williams ile Bottas, podyumu yalnız iki kez ziyaret edebildi ancak sezon boyunca istikrarlı performans sergiledi ve düzenlenen 19 yarışın 15’inde kendine ilk beşte yer buldu. Toplamda 136 puan ile sezonu da 5. sırada tamamlayan Fin pilot, takım arkadaşı Massa ile Williams’a takımlar şampiyonasında tekrar 3. sırayı getirdi.
2016 sezonuysa Williams ve Bottas’ın geriye gitmeye başladığı yıl oldu. Önceki yıllarda düzenli podyum mücadelesinin içinde yer alan, en kötü 5. olarak ”geride kalanların en iyisi” sıfatını alan Williams yok oldu; yerine ancak puan barajı mücadelesi veren bir Williams geldi. Sene içerisinde de ekibiyle birlikte yavaş olan aracı geliştirme konusunda eksik kalan İngiliz takım, rakiplerine ayak uyduramadı. Bu sebeplerden ötürü Bottas sezonu 1 podyum ve 85 puan ile 8. sırada tamamlayabildi fakat yine de takım arkadaşı Massa’yı 32 puan fark ile mağlup etti.
Kariyer serüveni anlamında bakacak olursak Bottas’ın Williams takımı ile dereceleri, Formula 1’de ilk yıllarını geçiren bir pilot için gayet başarılı. 2013 gibi kendisinin deneyimsiz, aracının da kaplumbağa hızında olduğu bir sene takımına dört puan getirmiş, 2014 ve 2015 yıllarında podyumlar yapmış ve son senesi olan 2016’da da takımına önemli puanlar kazandırmıştı. Bu seneler içinde kendinden daha tecrübeli ve deneyimli olan takım arkadaşı Massa’ya da yarışlarda üstünlük kurmuş, sıralama turlarında da net bir şekilde önde yer almıştı. Genç pilot için bu şekilde bir kariyer tahlilini benim dışımda yapan bir ekip de vardı tabii: Mercedes AMG Petronas. 2016 sezonunu şampiyon olarak noktalayan ve hemen ardından emekli olduğunu açıklayarak Formula 1 severleri şoke eden Nico Rosberg‘in yerine birisi gelmesi gerekiyordu ve o kişi de Valtteri Bottas oldu.
2016 sezonu Mercedes için her ne kadar hem markalar hem de sürücülerde şampiyon olmuş olsalar da, Rosberg ve Hamilton’ın karşılıklı tutuştuğu savaş sebebiyle gergin ve stresli bir şekilde geçmişti. Garajın iki tarafı da birbiriyle zıt duruma gelmiş, eski dostlar düşman olmuştu ki Rosberg’in emekliliğini açıklaması durumları yatıştıran aksiyon olmuştu diyebilirim. Takımın yıldızı Hamilton, o sene yaşananlardan ötürü huzursuzdu. Rosberg’in emekliliği sonrası ekibi kendi istediği gibi şekillendirme fırsatı ayağına gelmişti. O dönem sürekli olarak takımın Sebastian Vettel’i transfer ederek bir ”dream team” kurma hedefi olduğu ortaya atılsa da sonuç olarak boş koltuğa Valtteri Bottas oturtulmuş oldu.
Bottas’ın o dönem Mercedes’e getirilmesindeki en büyük sebep Rosberg ile Hamilton arasında yaşananlar sonucu oluşan kötü havayı dindirmek ve Hamilton’ı daha rahat bir konuma getirmekti. 2016 sezonu sonrası takım, mühendislerden mekanikerlere, tamamen ikiye bölünmüş durumdaydı ve sonraki yıllarda da ön sıralarda mücadele edebilmek için bu yapının tekrar toparlanması gerekiyordu. Karakter olarak bakıldığında da Bottas; sakin, miskin, interaktif tartışmalara çok girmeyen, yani tam olarak Mercedes’in aradığı bir ”memur” prototipiydi.
Mercedes’e katıldığı ilk sezon Bottas 13 podyum ve 3 yarış galibiyeti elde etti. Ayrıca o sezon içerisinde Hamilton’ın en büyük rakibi olan Vettel’e karşı yaptığı iyi savunmalar ile takım arkadaşının şampiyonadaki konumunu sağlamlaştırmasına yardımcı oldu. Dönemin savaşan diğer ekibi olan Ferrari’ye karşı Mercedes’in hem pilotlar hem de takımlar şampiyonasını alabilmesi adına Bottas, üzerine düşen vazifeyi başarıyla yerine getirdi. Yani Fin pilotun ilk senesi, hem kendisi için hem de takım için gayet iyi geçti. 2018 sezonunda ise bu durum tamamen değişecek ve belki de Valtteri’nin kaderi net bir biçimde çizilmiş olacaktı.
2018’de sezon ortasına kadar yalnızca beş kez podyum gören Bottas, şanssızlıklarıyla da gündemden düşmedi. Azerbaycan’da lider giderken lastik patlattı, Fransa GP startında Vettel ile temas yaşadı, Avusturya GP’de de motor arızasıyla yolda kaldı… Sezonun ilk yarısında yaşadığı bu felaketler sonucu Hamilton ve Vettel farkı açmış, şampiyonluk yarışında yalnız kalmışlardı. Böyle bir senaryoda takımının da emriyle Bottas’a tek bir iş düşüyordu; yardımcı pilot olmak. Çaylak döneminde istikrarı ile göze çarpan Bottas, bu istikrarını Mercedes’te tam anlamıyla yakalayamadı ve 2018 ve sonrasında ikinci plana atılmasındaki esas neden bu oldu, diyebilirim. Sezonun geri kalanında kendine biçilen rolü iyi oynayan ve destekçi bir ikinci pilot olan Bottas, bazı yarışlarda göz dolduran performanslar ortaya koydu. Monza GP’de Hamilton’a karşı avantajlı bir konumda olan Raikkonen’i yaptığı geç pit ile yavaşlattı ve takım arkadaşının galibiyeti almasını sağladı. Rusya GP’de ise, kendisini neredeyse Formula 1’i bırakacak duruma getiren olay yaşandı. Lider başlayıp lider götürdüğü, belki de rahatlıkla kazanacağı yarışta yerini, gelen takım emriyle Hamilton’a bıraktı. Böyle bir durumu kabullenmekte çok zorlanan ve mental olarak çok yıpranan Bottas yine de sezonu 5. olarak tamamladı; tempo olarak Lewis’i zorlayamaması, sakin ve destekçi karakteri, takıma uyumu sayesinde de 2019 senesi için takımıyla kontratını yeniledi.
2019 sezonuna çok iyi başlayan Bottas, Avustralya GP’sini Hamilton’ın 20.8 saniye önünde kazanarak herkesi şaşırttı. Azerbaycan, Japonya ve Amerika’da kazandığı üç yarış ile de rakipleri Vettel, Leclerc ve Verstappen’i arkasında tuttu. Sürücüler Şampiyonasında hem takım arkadaşı Lewis’in kazanmasına destek oldu hem de aldığı 4 galibiyet, 15 podyum, 326 puan ile de şampiyonayı 2. sırada tamamladı.
2020 sezonunda da Bottas, önceki sezonun kopyası şeklinde sezonun ilk yarışını kazanarak başladı. Rusya GP’sinde bir başka zafer daha geldi ancak 17 yarışlık sezonun sonunda takım arkadaşına yeterince destek olamayıp sürekli gerilerde kalması ve yediği 124 puanlık fark, onun için uzun soluklu kontrat işini zorlaştırdı.
2021, Bottas’ın Mercedes ekibinde son sezonu oldu. Şampiyonluk için Verstappen ile savaşan takım arkadaşı Hamilton’a destek rolü daha da net olan Bottas, elinden gelenin en iyisini yapsa da son yarışın son turunda yaşanan durumdan ötürü şampiyonluğu Verstappen kazandı. Yalnızca Türkiye GP’de damalı bayrağı ilk geçen isim olan Bottas, yine de toplamda aldığı 11 podyum ile Mercedes’in takımlar şampiyonasını zirvede tamamlamasını sağladı. Görece iyi bir performans ortaya koymuş olsa da Mercedes, gridin sonuncu aracı Williams ile sağlam yarışlar çıkaran ve dolu dizgin ilerleyen genç yetenek Russell’a yer açabilmek için Bottas ile sezon sonunda yollarını ayırdı. Bence bu ayrılık kararı Bottas adına, her ne kadar temposu düşük bir araca geçmiş olsa da, akıl sağlığını koruması açısından gayet iyi oldu.
İçinde bulunduğumuz sezona Alfa Romeo’da devam eden Bottas, sezonun ilk kısmındaki istikrarlı performansı ve iyi dereceleri ile göz doldurdu. Mercedes’te şampiyon takım arkadaşıyla sürekli kıyaslanması ve bu kıyaslamanın müzmin kaybedeni olması, kendisini kötü bir pilot yapmıyor. Alfa Romeo’ya bilgisi ve deneyimiyle katacağı çok şey olduğunu düşündüğüm Bottas’ın, bir Türk insanı olarak ezilenin her zaman yanında olan yapım sebebiyle de, iyi dereceler almasını ve başarılı olmasını gönülden istiyorum. Umuyorum ki Bottas, güncellemeler ile sezonun ikinci yarısında daha da hızlanacak olan Alfa Romeo’yla Williams yıllarında olduğu gibi istikrarlı performanslar ortaya koyar ve kendisiyle adeta bütünleşen ”memur” lakabını üstünden atmayı başarır. Doğum günün kutlu olsun görev adamı! Yazımı senin bir özlü sözünle noktalıyorum:
”To whom it may concern… F*** you !