Ayrılıklar hayatın bir parçasıdır. Bazı ayrılıkların yaşanacağı bir evreden sonra hissedilir. Ancak bazıları hiç beklenmedik zamanda bir anda gerçekleşir. Bu yazıda Formula 1’de yaşanmasına çok ihtimal verilmeyen ama bir anda gerçekleşen ayrılıklardan bazılarına bakacağız. Formula 1’de hiçbir zaman sözleşmelere diğer sporlar kadar katı bağlanılmamıştır. Bazen bir pilot şampiyonluklar yaşadığı takımdan ayrılmaya karar verir bazen de takım şampiyonluklar yaşadığı pilotun yerine daha genç ve potansiyelli bir pilotu oturtur. Genç olan yaşlı olanın yerini alır. Ayrılıklar sadece pilotlar bazında olmaz. Markalar beklentilerinin karşılığını alamadığı taktirde spordan çekilebilir. Geriye dönüp bakıldığında mutlu anların yanında hayallerin ve heveslerin kırıldığı görüntüler de belirir.
Ayrılıklar Da Sevdaya Dahil – Lewis Hamilton McLaren’den Ayrılıyor
Formula 1’de çaylak sezonunda şampiyonluğa oynayabilen bir koltuğa oturabilmek çok düşük bir ihtimaldir. Kariyeri boyunca birçok kelime ile anılan Lewis Hamilton’ın isminin yanında kullanılan kelimelerden biri de şans. 2007 sezonunda MP4-22 gibi gridin en hızlı iki aracından biri, Ron Dennis gibi “çılgın” bir takım patronu ve yeni transfer son şampiyonun yanındaki boş koltuk… Bu üçlünün bir araya gelmesi Lewis’in şansıydı ancak o da kariyeri boyunca yaptığı gibi kendi payına düşeni yerine getirdi. 2006 sezonu GP2 şampiyonu olup hızını ve kalitesini gösterdi. Hem yeteneği hem şansıyla Formula 1’e tarihin en iyi çaylak sezonunu izletti. 10 puanlı sistemde son iki yarışa 17 puan farkla girerken amatörlükler ve takım içi rekabetten dolayı 2007’de bir puanla kaçan şampiyonluk Hamilton’a bir sene sonra yine bir puan farkla geldi.
2009-2012 sezonlarındaysa McLaren ve Lewis’in yine hızlı arabaları vardı. Bazı sezonlar belki de en hızlısıydı ama dayanaklılık sorunları ön plandaydı. İstediğiniz kadar hızlı aracınız olursa olsun motor sporlarında bitiş çizgisini göremezseniz hiçbir önemi yoktur. Lewis’in en ihtiyacı olduğu zamanlarda McLaren’i mekanik arıza yaşıyordu. İngiliz pilot, 2012 Eylül ayında McLaren’den ayrılıp Mercedes’e katılacağını açıklaması Formula 1 gündemine bomba gibi düştü. McLaren onu elde tutmak için gridin en çok kazanan pilotu yapmak istedi ama o, bu takımla şampiyonluk gelmeyeceğini düşünüp daha fazla şampiyonluk için Ross Brawn’un ve Niki Lauda’ın gümüş oklarını tercih etti. Bu çok ciddi bir kumardı. 2009 dünya şampiyonu ve Lewis’in eski takım arkadaşı Jenson Button bunun doğru bir karar olmadığını söyledi. Lewis’ini Mercedes’e kaptıran Ron Dennis de Button gibi düşünüyordu. O dönem için haksız sayılmazlardı. Lewis; şampiyonluklar kazanmış ve şampiyonluk yarışları vermiş, gridin Ferrari’yle beraber kendini kanıtlanmış iki takımdan biri olan McLaren’den; modern çağda daha önceleri motor tedariki yapsa da takım olarak 2010’da spora girmiş bir takıma katıldı. Daha önce dediğim gibi Hamilton’ın kariyerinde şanslı olduğu birçok an oldu ama şansı bu kararı gibi cesur kararlarını sadece tamamladı. 2007’de kariyerinin ilk yarışında Avusturalya’nın ilk virajında dışardan yaptığı atak kadar cesurdu bu kararı. Bu kararı almasında şüphesiz Niki Lauda’nın payı büyüktü. Niki’nin Lewis’i takıma çağırması üzerine Hamilton şunları söyledi: Niki beni aradı ve “o yer burası” dedi. “Ama Niki, yarış kazanamıyorsunuz bu nasıl olacak?” dedim. “Git ve Ross’la konuş o sana anlatacak” dedi.
O seneki Singapur yarışında Hamilton birinci giderken yine mekanik sorun yaşayıp şampiyonluk yarışından kopması da bu ayrılıktaki aslan paylarından biriydi. Formula 1 YouTube kanalındaki Grill the Grid isimli yarışma formatında “M ile başlayan takım ismi” sorusuna Lewis’in aklına ilk olarak Mercedes yerine McLaren gelmesi bazı şeylerin değişmediğini gösteriyor.
Çaylak Baskını – Fernando Alonso McLaren’den Ayrılıyor
Bir başka beklenmeyen McLaren ayrılığı ise Alonso’ydu. 2007 sezonun başında bu birliktelik sadece bir sene sürecek dense muhtemelen herkes şaşırırdı. Ancak sene içinde durumlar değişti. 2007 sezonu başında Alonso Formula 1’in lokomotifiydi. Michael Schumacher’in emekliliğinin ardından griddeki tek şampiyon pilottu. 15 yarış galibiyeti ile aktif pilotlar arasında en fazla yarış kazanandı. Ana rakipleri Ferrari’de Kimi Raikkönen’in dokuz galibiyeti vardı. McLaren çok sevdikleri Kimi’ye şampiyonluk veremedi ve Ferrari’ye kaptırdı. McLaren de Ferrari’yi ve çok sevdikleri Schumacher’i yenen adamı koltuğuna oturttu. Ferrari’nin diğer koltuğunda iki yarış galibiyeti olan Massa vardı. Alonso’nun takım arkadaşı ise çaylak İngiliz Lewis Hamilton’dı.
Bu İngiliz çaylak sezonun ilk üç yarışının ardından şampiyonluk yarışında “ben de varım” dedi. Sezonun beşinci yarışı Monako’daydı. Alonso pole pozisyonunu aldı ve yarışı rahatça ilk sırada götürürken Hamilton aradaki farkı kapatıp Alonso’yu zorlamaya başladı. Alonso’dan hızlı gittiğini takım iletti. Açıkça “ondan hızlıyım ve bu şampiyonluk yarışın içindeyim” mesajını verdi. Lewis’e bizzat Ron Dennis’ten takım emri gitti ve geri çekildi. Yarış sonundaki açıklamalarla Alonso cephesi, bir savaşın ortasında olduğunu fark etti. Bir İngiliz takımında yarışıyordu, İngiliz takım patronunun altındaydı ve takım arkadaşı çaylak yetenekli bir İngiliz’di. Formula 1’de çok güçlü olan İngiliz medyasının tarafı da belliydi. İkili arasındaki bu gerginlik on birinci yarış Macaristan’ın sıralama turlarında infilak etti. Hamilton’ın takımın grid pozisyonu planına sadık kalmaması, Alonso’nun hakkı olduğu düşündüğü turu ve pole’ü Hamilton’ı pitte engelleyerek alması, Ron Dennis’in sinir küpüne dönmesi, sıralama turları sonunda alınan cezalar… McLaren ana rakibi Ferrari’den daha çok kendi içinde yarışıyordu. O hafta sonu Alonso, sporun tarihinin en büyük cezası olan 100 milyon dolarlık SpyGate skandalının fitilini Ron Dennis’e e-postalara erişimi olduğunu belirterek ateşledi. Bu skandalın sonucu olarak Alonso ve Hamilton’ın puanları silinmedi ama McLaren-Mercedes takımlar şampiyonluğundan menedildi.
Avrupa turu tamamlanıp sezonun son üç yarışına giderken Hamilton 97, Alonso 95 puandaydı ancak Suzuka’da Alonso’nun yarış dışı kalması ve Hamilton’ın yarışı kazanması ile puan farkı bir yarıştan fazla oldu ve takım artık Hamilton’ın şampiyonluğunu istiyordu. 2007 Haziran’da takımda rahat olmadığını söyleyen Alonso, üç yıllık sözleşme imzaladığı McLaren-Mercedes’ten 2007 Kasım ayında ayrıldı ve şampiyonluklar kazandığı Renault’ya kaos dolu bir senenin ardından geri döndü.
En Pahalı Başarısızlık – Toyota Spordan Çekiliyor
2002 yılında Toyota muazzam kaynaklarla gride dahil oldu. 90larda Dünya Ralli Şampiyonasında Carlos Sainz’la adından söz ettiren Japon üretici, Le Mans’ın da önemli markalarındandı. Buralardaki operasyonlarını Formula 1’e kaydıran markanın tek hedefi vardı: Başarı. Ancak bu hedefin çok uzağında kaldılar. 2002’den 2009’a kadar gridte üretici konumunda olan firma, 2008 ekonomik krizini öne sürerek yaklaşık 8.5 milyar dolar işletme kaybıyla spordan ayrıldı. Takım başkanı Akio Toyota’nın çekildiklerini açıklamasının en büyük sebebi ise sekiz senelik başarısız maceranın finansal çöküntü yaratmasıydı.
1999’da Formula 1’e gireceğini açıklayan takım V12’den V10’lara geçilmesinin ardından spora girişi 2002’ye sekti. Almanya/Köln merkezli ekip spordan çekilene kadar en şaşalı sezonunu 2005’te beş podyum ve takımlar şampiyonasında dördüncülükle yaşadı. Spora girerken ki kaynaklarının büyüklüğü ile çok büyük beklenti yaratan takım hiçbir yarış galibiyeti alamadı. 139 grand prix yarışında 13 podyum ve üç pole pozisyonu kazandı. 2005 sezonundaki kıpırtının devamı gelmedi ancak 2009 yılında sezon başı çok kısık da olsa ses getirdiler. O sezon şampiyon olan BrawnGP’nin BGP001’i gibi Toyota’nın TF109’u da çift difüzörlüydü. Sezonunun ilk dört yarışında üç podyum alan takım, sezonun dördüncü yarışı Bahreyn’de sıralama turlarında 1-2 yapmıştı ancak o istedikleri grand prix zaferi yine gelmedi. Çift difüzör kuralı güncellenmesiyle ön sıralardan yine kopan takımın o sezon son sezonuydu. Honda ve BMW de hedeflerinin gerisinde kalan takımlardı ve 2008 ekonomik krizini sebep göstererek F1 operasyonlarını durdurmuşlardı. Bu dev markaların çekilmesinden sonra gözler Toyota’ya da kaydı. Ancak Japon firma kendisini 2012’ye kadar spora bağlayan concorde anlaşmasını imzaladı. Takım bütçesini kısarak 2010 gridinde yer alacaktı. Hatta 2010 için Kimi Raikkönen ve Robert Kubica gibi isimler bir birliktelik yaşanacağına dair dedikodular çıktı. Ancak Toyota şirketinin 2009’daki mali kayıptan dolayı Kasım 2009’da aniden spordan ayrıldıklarını duyurdu.
Toyota’nın yıllık bütçesi tahmini olarak 300 milyon sterlindi. Ancak 2002’deki müthiş kaynaklarla sükse yaratan ekip bütçesinden dolayı şampiyonluk beklentisi bile yaratmıştı ama bir yarış galibiyeti dahi alamadılar. Bunun yanı sıra tarihin unutulmaz görüntülerinden birinde yer ettiler. 2008 Brezilya yarışında yağmur bastırmasının ardında pistte sadece Toyotalar kuru zemin lastiğiyle bitiş çizgisine ulaşmaya çalıştı. Lewis Hamilton’ın bir puan farkla kazandığı o şampiyonlukta o bir puan Toyota pilotu Timo Glock’u geçmesiyle geldi.
Zirvede Ayrılık – Nico Rosberg Emekli Oluyor
Nico Rosberg ve Lewis Hamilton ikilisinin arasındaki ilişki çocukluklarına dayanıyor. İkili her zaman çok iyi anlaştılar. Rosberg’in ilk podyumu 2008 Avusturalya’da geldi ve Hamilton da yarışı kazanmıştı. İkilinin mutlu anları ve birbirlerine hoplaya zıplaya sarılmaları çocukluk hayallerinden birini gerçekleştirdiklerini gösteriyordu. Bunla alakalı bir video Nico Rosberg’in YouTube kanalında mevcut. 2013 yılında bu ikilinin yolu Mercedes’te kesişti. Aynı takımda yarışmak ve şampiyonluk yarışı vermek olan bir diğer hayallerini burada gerçekleştirdiler. Ancak bu ikilinin arasındaki bu ilişki 2015’in ikinci yarısında amansız bir rekabete dönüştü. O senenin Birleşik Devletler yarışında soğuma odasında Hamilton’ın Rosberg’e ikincilik şapkasını fırlatması kılıçların çekildiğini açık açık gösterdi. 2016 yılında ilk yarışlarının ardından şampiyonluğun yine bu ikili arasında geçeceği belli oldu. Tıpkı son iki senede olduğu gibi. Ama o iki seneyi Lewis kazandı. Nico’nun bir şeyleri değiştirmesi gerekiyordu. Çünkü o bir şampiyonun oğluydu. 1982’de babası Keke Rosberg’in yaptığını o da yapmak istiyordu. Şampiyonluk onun dağıydı ve ulaşmalıydı. Alain Prost ve Ayrton Senna’dan sonra F1’in en büyük takım içi rekabetini Rosberg ve Hamilton o sezon bize izletti. İkisi de birbirini çocukluklarından beri çok iyi tanıyordu. Güçlü ve zayıf yanlarını biliyordu ve şampiyonluk yarışı son yarışa kadar taşındı. Rosberg’in o yarışta Hamilton’ın ardından ikinci olması yetiyordu. İkinci oldu ve şampiyonluğu aldı. Yoğun geçen bir savaşın ardından zafere ulaştı ve beş gün sonraki ödül seremonisinde 31 yaşında emekliliğini açıkladı. Kimse bu kararı beklemiyordu ve 31 yaş motor sporlarında emeklilik için çok erkendi.
Bu şok emekliliğin iki ana sebebi vardı: Birincisi hedefe ulaşılması ikinci ise Lewis Hamilton’dı. Rosberg, Hamilton’ı yenmek için yaptığı fedakarlıkları bir daha yapmak istemediğini belirtti. Rosberg “Bir kilo, tur başına saniyenin üçte biri kadardır, bu yüzden ekstra bir performans arıyordum, bana en ufak bir avantaj sağlayabilecek herhangi bir şey. Zaten çok zayıftım, bu yüzden kilo veremedim, ama hala kurtulmak için bacak kaslarım vardı, bu yüzden iki aylık bir süre boyunca onlardan kurtuldum ve bu beni Suzuka’da pole pozisyonu almaya yetecek kadar hızlandırdı” dedi. En ince detaylara bile önem vermek zorunda kalan Nico kaskını siyah yaparak 80 gram boyadan kurtulduğunu söyledi. Beni en çok şaşırtansa çorapları ile ilgili yaptığı açıklamaydı: “Çoraplarımı dizime kadar çekmek yerine ayak bileğimde durdu, bu şekilde her iki taraftan beş gram hafifledim.”
31 yaşında emekli olan Alman pilot, 206 grand prix yarışında 23 galibiyet ve 57 podyum kazandı. Ayrıca tüm zamanların en başarılı iki pilotu Michael Schumacher’le ve Lewis Hamilton’la takım arkadaşı oldu. Bir tanesini yenerek dünya şampiyonu oldu diğerini ise geçirdikleri üç sene boyunca geride bıraktı.
50 Yıllık Çınarın Ayrılışı – Williams Ailesi Spordan Gidiyor
Yarışmaya adanmış bir ömür… Sir Frank Williams hayatının 50 yılını Formula 1’e ayırdı. Ancak sağlık ve ekonomik nedenlerden dolayı Formula 1’in en büyük üç takımından biri olan İngiliz merkezli ekip, Birleşik Devletler menşeli yatırım firması Dorilton Capital’e satıldı. Takım, 2020 yılının İtalya Grand Prix’sinde son kez bir Williams tarafından yönetildi. Claire Williams, babasının Didcot’taki bir depoda başlattığı hikâyeyi İtalya’da noktaladı. Takımın ismi değişmemiş olsa da artık garajında Williams ailesini görmüyoruz. Son şampiyonluklarını 1997’de, son yarış galibiyetini 2012’de kazanan sporun en köklü üçüncü takımı, 2017’deki regülasyonlarla dibe yolculuğu başladı. 2018’de 7 puan, 2019’da 1 puan toplayabilen takım 2020’de bir puan dahi kazanamadı. Finansal zorluklar da çeken takımı yaşatabilmenin yolu satılmasıydı ve satıldı. Ama bu F1 dünyası için çok büyük sürpriz oldu. Son garaj takımı da F1’den bu şekilde ayrılmış oldu.
Williams, 1977’de Sir Frank Williams tarafından kurulduğundan beri gridte. Sir, 1966 yılında Williams Racing Cars’ı kurarak fitilini ateşlediği bu macerayı, 2012’de takım yönetimini kızına bırakarak aktif kariyerini sonlandırdı. Ve F1’de en uzun süre takım patronluğu yapan kişi oldu. Williamsların elinden çıkana kadar 43 yılda 739 yarışa katılan Williams takımı; 114 Grand Prix, 128 pole pozisyonu, 9 takımlar şampiyonluğu, 7 sürücüler şampiyonluğu kazandı. Takımın satılmasının ardından F1’de bir devir kapandı. Geriye; bir depodan başlayıp Ferrari’nin ve McLaren’in ardından en köklü üçüncü takım olmuş, dev otomobil firmaları ile yarışmış ve ayakta kalmış bir takım olarak tarihe silinmez anlar bıraktılar. Sir Frank Williams, Kasım 2021’de kaldırıldığı hastanede vefat etti. Onun arabası sürüp şampiyon olan isimler: Alan Jones, Keke Rosberg, Nelson Piquet, Nigel Mansell, Alain Prost, Damon Hill ve son şampiyonları Jacques Villeneuve.
Mutlu Bitmeyen Peri Masalı – Sebastian Vettel Ferrari’den Şampiyonluk Yaşamadan Ayrılıyor
2014’te Suzuka’da Vettel, Red Bull’dan ayrılacağını açıkladığında padok şok olmuştu. Evet, 2014 yılı Red Bull’un Vettel garajı için yetersiz geçti. 2009’da tarihteki en genç ikinci olmuştu ardından 2010, 2011, 2012 ve 2013 yılındaki şampiyonluklarla en genç dört kez şampiyon olmuştu. Ve Schumacher ve Fangio’dan sonra Prost’la beraber en çok şampiyonluğu olan pilottu. 2014 yılındaki regülasyonlarla Mercedes’in gerisinde şampiyonluk yarışı veremeyen bir Red Bull ve diğer araçta potansiyelli genç Ricciardo vardı. Ancak 2014 yılı Ferrari için korkunç geçti. Kırmızılar 1993’ten sonra ilk kez galibiyetsiz bir sezon kapattı. F14 T’nin her bakımdan korkunç bir araç olması Alonso’nun son takımı olması istediği Ferrari’den ayrılmasına sebep oldu.
Vettel, Ferrari ile anlaşmasından sonra Alonso’nun ayrılacağına kesin gözüyle bakıldı. Şahlanan at tekrardan yapılanmaya gidiyordu. Bu sefer bu atın süvarisi Schumacher’in varisi olarak görülen Sebastian Vettel’di. Vettel’in gençliği ve Ferrari ile kazanma hırsı fabrikada olumlu bir hava yarattı. “Hadi, tekrardan başlayalım” senesi olan 2015’te mümkünse düzenli podyum hedefleyen Ferrari, ilk yarışta podyumdaydı ve ikinci yarışın galibiydi. Üç yarış galibiyetinin yanında 13 de podyum geldi. Hedeflerinin üstünde geçen bir yıl oldu ama 2016 yılında yedi podyum gelse de yarış galibiyeti gelmedi. Ancak pilot ve takım arasındaki hayal kırıklıklarının sebebi bu iki yıl değil sıradaki iki yıl oldu. 2017 ve 2018 yıllarının başında takım şampiyonluk yarışı verme emareleri gösterdi ancak sezonun son 1/3’lik kısmına şampiyonluk umutları taşınamadı.
2017 yılında Seb belki de kariyerinin en iyi sürüşlerini yaptı ancak aracın nefesi finişi göremedi. Sezonun ikinci yarısı gelen güncellemeler de aracı daha geriye götürünce umutlar bir sonraki seneye kaldı. Singapur’daki o kaza ise sezonun en ikonik anı oldu. 2018 yılındaysa araç daha iyiydi ve Vettel de çok istekliydi. Silverstone’daki yarışta Vettel’in viraja DRS açık girmesi o şampiyonluğu ne kadar çok istediğini gösteriyordu adeta. Ancak Almanya’da işler ters gitti. Vettel lider giderken yağmura yenik düştü ve kaza yaptı. Kaza yapmadan birkaç tur önce virajda Vettel’in SF71H’sinin ön kanadından hiçbir sebep yokken kopan o parça belki de aracın dengesini bozdu. Ancak sonuçta Hamilton 14. başladığı yarışı kazandı ve 17 puan farkla liderliği eline aldı. Bu, sonun başlangıcıydı. Sezonun kalan kısmında Vettel’in hataları, Ferrari’nin operasyon hataları ve gelen güncellemelerle aracın geriye gitmesi hayal kırıklığı bir sezon finaline sebep oldu.
2019 sezonuna ise bambaşka bir Ferrari girdi. CEO Sergio Marchionne’nun ölümünün ardından takım patorunu Arrivabene yerine Binotto, Raikkönen yerine ise Leclerc getirildi. Ferrari hiçbir zaman Vettel’in sürüşüne uyan bir araba ortaya çıkarmadı. Ancak artık takımda tavanı gözükmeyen bir genç yetenek vardı ve SF90’dan daha fazla verim aldı. Sezon içinde bariz hatalar yapan Seb için artık süre dolmuştu. 2020 sezonu pandemiden dolayı geç açıldı. Binotto Leclerc’in yanındaki pilot için Vettel’in birinci opsiyonları olduğunu söylese de anlaşma sağlanamadı. Vettel “Takım ve ben, birlikte kalmak için artık ortak bir arzu olmadığını fark ettik. Bu ortak kararda mali konular hiçbir rol oynamadı” diyerek mali tarafın asla bir engel olmadığını vurguladı. Asıl arzusu, kırmızı araçla en büyük hayalini gerçekleştirirken koşulsuz destekti ancak bu konuda anlaşma sağlanamadı. Kısaca ortada asla yazılı bir sözleşme olmadı. Birinci opsiyonumuz denmesinin kısa bir süre ardından Temmuz ayında takımdan ayrılacağı doğrulandı. Ayrıca, Carlos Sainz Jr’ın Ferrari ile yaptığı anlaşmanın şartlarının kış aylarında kabul edildiği de ortaya çıktı.
Vettel, 2015’te takıma geldiğinde Alonso’nun Maranello’ya getiremediği o kupayı getirecek kişi olarak görüldü. Schumacher’in kırmızı arabasıyla şampiyon olmak Vettel’in en büyük hayaliydi. Ancak bu hedef asla gerçekleşmedi ve yollar ayrıldı. Vettel’in Maranello’dan gidişi de buraya gelişi kadar ani gelişti ve F1 dünyası ikisini de beklemiyordu.