Formula 1’in En İyi Sezon Açılışları

by Akın Temiz

Motorsporlarının en üst branşı Formula 1, her yıl yarım milyar insan tarafından pistlerden, ekran başından ve dijital ortamdan takip ediliyor. Bu denli büyük kitlelere ulaşan bir spor için kış arası, her ne kadar kötü görünse de yeni sezona oluşan açlık ve herkesi saran heyecan ile açılış yarışları her zaman büyüleyici olmuştur. Formula 1 tarihindeki her sezonun açılış yarışları farklı hikayelere sahne olsa da işte içlerinden en iyi, en hareketli ve en heyecanlı olan 10 tane birbirinden güzel yarış hikayesi.

10 – ABD 1990

Amerika Birleşik Devletleri’nin ilk yarış olabilmek için yaptığı yatırım, uzun süredir sezon açılışlarını yapan Brezilya’yı ikinci plana itince 1990 sezonu, Phoenix’deki cadde pisti ev sahipliğinde başlayacaktı. Olaylı 1989 şampiyonluğu sonrası McLaren’den Ferrari’ye geçen Alain Prost ile birlikte Şahlanan At’ın, son yılları domine eden McLaren’e karşı güçlenmesi herkese heyecan veriyordu. Ama yarışta beklenmedik bir başka Fransız pilot, şovun bir parçası olacaktı. Jean Alesi 1989’da Formula 3000 şampiyonu olmuş ve iyi olmayan bir Tyrrell ile iki dördüncülük alarak şampiyonanın yükselen yeteneklerinden biri olduğunu da göstermişti. Bu sayede 1990 için tam sezonluk bir kontrat alan Alesi’nin göstereceği daha çok şey vardı. Cumartesi günkü sıralama turlarına damga vuran yağmur her şeyi alt üst etmiş, daha yumuşak hamurlu Pirelli’ler sert ve dayanıklı Goodyear’lara üstünlük sağlamıştı. Pirelli lastikleri daha çok arka sıra takımları tarafından kullanılıyordu ve bu da sürpriz bir grid dizilimine sebep olmuştu. McLaren ile ilk yarışına çıkan Gerhard Berger, ilk dört pilot arasında Goodyear kullanan tek isim olarak polü almayı başarmıştı. Pirelli kullanan takımlardan Minardi, Pierluigi Martini ile takım tarihinin en iyi sıralama derecesini alıp ikinci oldu. Aynı şey, Dallara için de geçerliydi ve Andrea de Cesaris üçüncü sıradaydı. Pirelli ile yarıştan sadece iki gün önce anlaşma imzalayan Tyrrell ise Alesi’nin dördüncülüğü sayesinde umutluydu. Fakat genç Fransızın arkasında dev bir ordu vardı. Toplam yedi şampiyonluk unvanıyla Senna-Piquet-Prost üçlüsünün önünde kalkacak olan Alesi’nin işi oldukça zordu. Yarışta yağmur ihtimali ile hareketli başlayan Pazar günü öğleden sonra 1990 Formula 1 sezonu start aldı. Berger iyi bir start alıp liderliğini korumayı başarsa da Alesi dördüncü cepten fişek gibi kalkınca Berger’in arkasına yapıştı. İlk virajda fazla risk almak istemeyen Berger’e karşılık cesur bir hamleyle içeri dalan Alesi, geç frenajla geçişi yapmayı başardı ve liderliğe yükseldi. Gazdan ayağını çekmeyen Alesi ilk turun sonunda farkı 2,4 saniyeye yükselttiğinde herkes neye uğradığını şaşırmıştı. Kötü bir otomobille bir McLaren’i avlayan Alesi farkı da açmaya başlamıştı. Senna ise iki otomobili geride bırakıp takım arkadaşı Berger’in ardına yapıştı ama geçecek bir fırsat bulamadı. Berger, Senna’ya karşı iyi savunma yapsa da istikrarlı ve kendinden emin giden Alesi’den tur başına yarım saniye yiyordu. Yarış McLaren’in elinden uzaklaşırken dokuzuncu turda Berger hatayı yaptı ve arka kanadını kırınca pite gelmek zorunda kaldı. Önü açılan Senna ile Alesi arasındaki fark 8 saniye civarındaydı ama Brezilyalı pilot erkenden fazla zorlama gereği hissetmiyordu. Alesi’nin yumuşak Pirelli’lerinin daha hızlı tükeneceğini bilen Senna farklı bir şey yapmadan 20 tur boyunca gitti ve farkı ufak ufak azaltmayı seçti. 35. turun ilk virajında artık iyice yaklaştıktan sonra atak deneyen Senna, Alesi’yi geçmeyi başardı ama genç Fransız hemen cevap verdi. İlk virajın akabinde gelen ikinci virajda iç çizgiye yerleşen Alesi böylece yerini zekice bir hamleyle geri almayı başardı. Ancak Senna bir tur sonra yine geçti ve bu sefer iç çizgiyi kapatarak Alesi’ye fırsat tanımadı. Mücadeleyi bırakmayan Alesi bir süre Senna’nın temposunda gidip birkaç kez geçmeyi denese de başaramadı ve lastiklerini koruyabilmek adına gazdan ayağını çekmek zorunda kaldı. Alain Prost ve Nigel Mansell’ın Ferrari’leri motor sorunlarıyla yolda kalırken Alesi’nin podyumunu çalabilecek isimler sadece Boutsen ve Piquet’ydi. Fakat her iki pilot da yarış içinde sorunlarla boğuşmuştu. Piquet 17. turda üçüncü sırada giderken bir fren problemi sebebiyle lastiklerini kilitlemiş ve yakmıştı. Ekstradan bir pit-stopa mal olan bu durumdan dolayı da geride kalmıştı. Boutsen ise Prost’u takip ederken motor patlatan Ferrari 641’in egzozundan sıçrayan yağ sebebiyle hem lastikleri hem de kaskının vizörü kirlenmişti. Böylece Senna’nın sekiz saniye ardında yarışı ikinci bitiren Alesi kariyerinin ilk podyumunu almayı başardı. Williams’dan Thierry Boutsen üçüncü olurken onu Nelson Piquet izledi. Alesi’nin takım arkadaşı Satoru Nakajima da son puanı kapınca Tyrrell, yeni sezona hiç ummadığı şekilde iyi girmiş oldu. Senna ve Prost, sezonun sonuna kadar çekişirken son gülen isim ise Suzuka’daki start kazasıyla Senna olacaktı. Alesi ise prestijli Monako’da da bir ikincilik alarak kendini bir kez daha gösterince Williams ile 1991 için çok yıllı bir anlaşma imzaladı. Ama Alesi hiçbir zaman Williams için sürmeyecekti. 1990 ABD ile altın çocuk olarak kendini gösteren ve sezon açılışında herkesi heyecanlandıran Alesi, tam bir aranan adam olmuştu. Williams çabuk davranıp kontratı yapmış olsa da Ferrari, Ferrari’ydi. 1990 sezonunun ortalarında Prost ve Mansell gibi iki usta pilot ile şampiyonluk kovalayan Ferrari’de ibre yavaş yavaş Alain Prost’a dönmüştü. Eşit araç verilmediğinden yakınan ve sonralarda Prost’un da yapacağı gibi aracı eleştiren Mansell ile Ferrari’nin bağları kopmaya çok yaklaşmış, iyi derecede İtalyanca konuşan Prost’a karşın Maranello’da anlaşılamayan Mansell’in bu gerginlikte mekanikerler ve mühendislerle de arası açılmıştı. Mansell henüz sezon ortasındayken sezon sonunda emekli olacağını açıkladığında Ferrari yeni bir pilot arayışına girdi ve Alesi’yi çok isteyen Ferrari, Williams’a çok farklı bir teklif ile gitti. Alesi’nin kontratını iptal etmek için 4 milyon doların üstüne bir de 1992 sonunda verilmek üzere 1990 Ferrari 641 için anlaşan iki tarafın ardından Alesi, Ferrari ile sözleşme imzaladı. Frank Williams ise emeklilik kararı alan Nigel Mansell ile konuşup geri dönmesi için ikna etti ve Mansell kariyerinin tek eksiği olan şampiyonluğu 1992’de kazanmayı başardı. Williams’a verilen Ferrari 641 ise tamamen sökülüp incelendikten sonra tekrar birleştirilip Grove’da, fabrikanın müzesinde bir süre sergilendi ve 2003’de satıldı. Fakat Ferrari’nin yaptığı bu yatırım maalesef meyvesini vermeyecekti. Gerçek potansiyeline hiçbir zaman ulaşamayan Alesi, kariyerinin tek galibiyetini 1995 Kanada’da alırken yine de kazandığı 32 podyum ile kolay kolay unutulmayacak bir figüre dönüştü.

Alesi startta Berger, de Cesaris ve Senna’nın önünde lider.

9 – MONAKO 1961

2.5 litrelik motorlardan 1.5 litrelik motorlara geçilen 1961 sezonuna en iyi hazırlığı yapan takım Ferrari olmuştu. Kış boyu çok iyi çalışan Maranello, rakiplerinin sıralı 4 silindirli motorlarına rağmen bir V6 ve Ferrari 156’nın ikonik köpekbalığı tasarımını birleştirmiş ve ortaya bir canavar çıkarmıştı. Ferrari’nin, rakiplerinden birkaç gömlek önde olduğu belliydi ve o sezon katılacakları yedi yarışın beş tanesini de kazanacaklardı. Ama açılış yarışı Monako, çok farklı bir performans ile hatırlanacaktı. Sir Stirling Moss’un kariyer sürüşlerinden biri olan 1961 Monako, sıralama turları ile heyecanlı başladı. İlk sekiz pilot bir saniyenin içinde yer alırken Moss polü kapmayı başarmıştı. Ferrari pilotu Richie Ginther 0,2 saniye ile takip ederken onun arkasında Jim Clark yer alıyordu. Graham Hill ise güçsüz BRM’ini iki Ferrari pilotu Phil Hill ve Wolfgang von Trips’in önüne koymayı başarmıştı. Bruce McLaren ve Tony Brooks’da yine bu bir saniyenin içinde yer alan diğer isimlerdi. Moss polü almayı başarsa da Ferrari’lerle başa çıkabilmek için farklı bir şey denemekten de kaçmadı. Mayıs ayının ortasında sıcak bir Monako gününde yapılacak olan yarış Moss’u korkutuyordu. 100 tur atılacaktı ve yaklaşık 3 saat sürecekti, dolayısıyla dayanıklılık da ön plandaydı ve Moss, Lotus’unun kokpitinin yan taraflarındaki panelleri sökerek otomobilin soğuması için ekstra bir çözüm üretti. Fakat yine de startta Ferrari’nin güçlü V6’sına geçilmekten kurtulamadı. Takibi bırakmayan Moss, 14. turda Massenet’te Ginther’i geçip yerini geri almayı başardı ve Clark, yakıt pompası sorunu ile yolda kalınca İngiliz pilotun bir rakibi eksilmiş oldu. Fakat iki Ferrari ile Phil Hill ve Ginther ardına yapışmış, hemen arkadaki Porsche pilotu Joakim Bonnier de fırsat kolluyordu. Fakat Moss o hafta sonu o piste kazanmak için gelmişti. Güçsüz otomobiline rağmen Phil Hill’i 60 tur boyunca arkasında tutmayı başaran Moss sonrasında diğer Ferrari pilotu Ginther ile baş etmek zorundaydı. Hill geçemeyince öne gelen Ginther ile birlikte Moss’un da performansı artmış ve hızlanmıştı. Rakibinizin kötü olması dolaylı olarak sizi de düşüreceği gibi iyi bir rakiple karşılaşmak performansınızın zirvesine çıkmanız için bir sebep oluşturur. Moss ve Ginther de o gün aynı şeyi yaptı ve son 25 tur boyunca ayrı bir seviyede sürdüler. En hızlı tur derecesi birbirleri arasında sürekli gidip gelirken her ikisi de sıralama turlarında elde ettikleri dereceleri tam üç saniye geliştirdi. Günün sonunda hatasız sürüşü ve korkusuz son turlarıyla Stirling Moss olurken onu üç saniye gerisinden izleyen Ginther ikinci oldu. Phil Hill ise ikilinin tam 40 saniye gerisinden gelip podyumu tamamladı. Stirling Moss, o yıl Ferrari’leri yenen tek adam olacaktı ve Almanya’da bir galibiyet daha aldı. Güzel başlamasına rağmen trajik biten sezonda ise şampiyon, şampiyona lideri Wolfgang von Trips’in hayatını kaybettiği yarışı kazanarak takım arkadaşının bir puan önünde şampiyonluğa ulaşan Phil Hill oldu. Sezon sonunda emekli olan Sir Stirling Moss, kariyerinde aldığı dört şampiyona ikinciliği ve üç şampiyona üçüncülüğü ile bugün hala tarihin şampiyonluk kazanamayan en iyi pilotu olarak gösteriliyor.

Moss, yan panelleri olmayan otomobiliyle galibiyete koşuyor.

8 – ARJANTİN 1973

1972’deki Fittipaldi-Stewart çekişmesinin devamı niteliğindeki 1973 sezonu yine Arjantin’den start alacaktı. Lotus, şampiyon Fittipaldi’nin yanına yetenekli isim Ronnie Peterson’u getirmiş ve Tyrrell ise Stewart ve Cevert’den oluşan pilot kadrosunu korumuştu. McLaren ve Brabham’lar sezon başında pek de hızlı görünmese de BRM ve Ferrari’nin tecrübeli isimleri Regazzoni ve Ickx, öndekileri zorlayacak gibiydi. Ferrari’den ayrılan Regazzoni, yeni takımı BRM’in pek de iyi olmayan otomobiline rağmen harika bir sıralama seansı ile pol pozisyonunu almayı başardı. Fittipaldi onun hemen arkasında yer alırken sıralamanın devamı Ickx, Stewart, Peterson ve Cevert şeklindeydi. Hareketli bir sezon açılışı için her şey hazırdı. Sürpriz pol pozisyonu, hemen arkasında tecrübeli kurtlar ve onların da arkasında başarıya aç genç yetenekler vardı. Ateşli Arjantin seyircisi önünde 96 tur sürecek yarış nihayet pazar günü start aldı ve Formula 1’in yeni sezonu başlamış oldu. Cevert altıncı cepten çok iyi kalktı ve ilk turun sonunda lider Regazzoni’nin arkasında ikinciliğe yerleşti. Takım arkadaşı Stewart, yavaş kalkıp sekizinciliğe kadar düştü ama birkaç tur sonra Denny Hulme’ü geçmeyi başardı. Kazasız başlayan yarışta heyecan faktörü, Cevert’in elindeydi. Regazzoni’nin yavaş BRM’ine üst üste ataklar deneyen genç Fransız, tecrübeli rakibinin savunmasını aşamasa da agresif sürüş stiliyle beğeni topladı. Hemen arkalarında ise iki Lotus birbiri ile çekişiyordu. İlk 20 tur böyle geçerken Stewart bu sırada Ickx ve Beltoise’ı geçip Lotus’lara yaklaşmaya başladı. Fittipaldi’yi geçmeye çalışan Peterson’a baskı uygulayarak hataya zorlayan Stewart, istediğini birkaç tur sonra alacaktı. Bu sırada liderlik de el değiştirdi ve Cevert nihayet birinciliğe yerleşti. Regazzoni aşırı ısınma problemleri ile uğraşıyordu ve arkadakiler için kolay lokma haline gelmişti. Kan kokusunu alan Stewart önce Fittipaldi’yi hemen ardından da Regazzoni’yi avlayarak takım arkadaşının ardına geçti. Otomobili soğutmaya çalışan Regazzoni yavaşlayınca iki Lotus’a da geçildi ve İsviçreli’nin az da olsa var olan galibiyet umutları artık bitmişti. Yarışın ortaları geçildikten sonra önde giden iki Tyrrell lastik aşınması ve titreşim problemlerine maruz kalmaya başladı. Bundan yararlanan Lotus’lar farkı kapatmayı başardı ama 67. turda Peterson’un motoru tükenince Tyrrell’a ikiye karşı bir yapmak için şans doğdu ama Cevert’i geçemeyen ezeli rakibi Stewart’ı avlayan Fittipaldi sebebiyle bitime 20 tur kala garanti görünen galibiyet riske girmişti. Ayrı bir dünyada sürmeye başlayan Fittipaldi üst üste ataklarla Cevert’i de bunaltmaya başlayınca kaçınılmaz son yaklaşmaya başlamıştı. 10 tur kala geçişi yapmayı başaran Fittipaldi, son şampiyon unvanını güzel gövde gösterisi ile taçlandırmış ve sezona çok iyi bir giriş yapmıştı. Kazanan Fittipaldi’ye podyumda Tyrrell ikilisi katıldı. Ferrari’den Jacky Ickx dördüncü olurken bir tur geride yarışı tamamlayan McLaren’den Denny Hulme beşinciydi. Jean-Pierre Beltoise’ın motor sorunuyla yolda kalması, gerilerde kalan takım arkadaşı Regazzoni’ye yarasa da ancak yedinci olabildi ve puan alamadı. Yine de BRM pilotu sezona pol pozisyonuyla girerek eski takımı Ferrari’ye cevabını vermişti. Üstelik Ferrari’nin onun yerine getirdiği Arturo Merzario’ya sıralamalarda iki saniye fark atmıştı. Fittipaldi kariyerinin yedinci galibiyetini alırken aynı zamanda ilginç bir istatistiğini de tarihe gömdü. Önceki sene en hızlı tur atmadan şampiyon olmayı başaran Fittipaldi, bu yarışla birlikte kariyerinin ilk en hızlı turunu da atmış oldu. BRM’in Regazzoni ile aldığı pol pozisyonu, takım tarihinin son polü olacaktı. Puansız geçecek olan üst üste üç sezonun ardından kapanan takım, böylece tarihe karışmış olacaktı. Şampiyonluk düellosunda bulunan iki isimden bu sefer gülen ise Stewart olacaktı. 1973 Arjantin Grand Prix’si tekerlek tekerleğe mücadele eden iki takım pilotları arasındaki savaşla güzel bir seyir zevki vermeyi başardı ve böylece tarihteki yerini aldı. Cevert ve Peterson takım arkadaşlarından geride olmadıklarını gösterircesine performanslar sergilerken Fittipaldi güzel bir soloyla adeta “ben buradayım” demişti.

Fittipaldi, yarışın ikinci yarısında büyük bir performans gösterip kazanmıştı.

7 – AVUSTRALYA 2002

Michael Schumacher ve Ferrari’nin rekor puan farkıyla domine ettiği 2001 sonrası 2002 sezonu, yeni takımlar ve heyecan verici pilot değişiklikleriyle başlıyordu. 2001’i tamamen test yaparak geçiren Toyota spora girmiş, Renault ise Benetton’u satın alıp fabrika takımı olarak yıllar sonra yeniden gridde yer edinmişti. Alain Prost’un beş sezon süren rüyası ise kötü bitmiş, takım kepenkleri kapatmıştı. McLaren, Hakkinen’in yerini bir başka Fin Kimi Raikkonen ile doldururken onun Sauber’de boşalttığı koltuğa çaylak Felipe Massa oturmuştu. Fernando Alonso, Renault’nun test pilotu olmak için Minardi’den ayrılınca İtalyan takım ise onun yerini bir başka çaylak Mark Webber ile doldurmuştu. Yeni takımlar, yeni isimler derken 2002 sezonu heyecan verici şekilde başlıyordu. Pistte de yenilikler vardı. Önceki sene Villeneuve’ün kazasında yaşamını yitiren bayrak hakemi Graham Beveridge sonrası pistin güvenlik önlemleri arttırılmış ve yeni tip bariyerler konulmuştu. Ferrari, yeni otomobili yetiştiremediği için 2001 aracıyla gelmesine rağmen Schumacher’in Fangio’nun şampiyonluk rekorunu yakalama iştahı, onu yarışın ve sezonun en büyük favorisi yapıyordu. Albert Park pistindeki sıralama turları öncesi hava tahminleri sıralamaların ortasından itibaren yağmur bulutlarının geleceğini gösteriyordu. Bu yüzden ilk turlar çok önemliydi ve bundan dolayı trafik de fazlaydı. İki Ferrari yine en ön sırayı kapatmayı başarırken polden başlayacak olan isim Schumacher’i 0,005 saniye ile geride bırakan Rubens Barrichello oldu. Ralf hemen arkada yer alırken onu iki McLaren ve takım arkadaşı Montoya izledi. Toyota’lar ise çok geride kalarak beklenilenden fazlasıyla uzaktaydı. Pazar günü yarışı izlemeye gelen 127 bin seyirci önünde start alacak olan Formula 1’in yeni sezonu, daha ilk virajdan bol olaya sahne olacaktı. Uzun bir ilk stint atmak için daha fazla yakıt alan Ferrari’ler startta ağır kalınca üçüncü cepten kalkan Ralf, startta abisini geçip Barrichello’nun ardına yapıştı. İlk virajda geçilmezse kolay kolay geçilmeyeceğini bilen Rubens birkaç kez yön değiştirerek küçük Schumacher’i engellemeye çalışsa da sonuncusu biraz fazla oldu ve Williams bir anda Ferrari’nin üstünden uçuverdi. Brabham virajının tam karşısında oturan seyirciler için inanılmaz bir görüntü olsa da iki pilot için hiç de öyle değildi. Dahası, anında yarış dışı kalan ikilinin başlattığı kaza büyümüş ve altı otomobil daha karışmıştı. Michael ve Kimi, kazadan kaçmak için virajı geniş almak zorunda kaldılar ve çimlere çıkıp piste geri döndüler. Fisichella, her iki Sauber’e birden çarptı ve Button, Panis ve McNish’de bu büyük kazadan dolayı yarış dışı kalan diğer isimler oldular. Yarış çok heyecanlı başlamıştı. Daha ilk virajda sekiz otomobil yarış dışı kalmış, güvenlik aracı girmiş ve orta sıralarda bulunanlara şans doğmuştu. Coulthard liderliğe geçerken onu Trulli, Montoya, Schumacher, Irvine ve de la Rosa izliyordu. Raikkonen kazadan kopan parçalara çarpıp ön kanadına hasar verdiği için pite girince gerilere düşmüştü. Yarış yeniden başladığında Montoya, Trulli’nin peşindeyken bir yağ birikintisinin üstünden geçip kayınca Schumacher’e geçilmiş oldu. Ancak bilinen sert savunmasıyla Jarno Trulli, Schumacher’e de geçit vermeyince Montoya yaklaşmış oldu. Raikkonen art arda geçişlerle ön gruba yaklaşırken 10. sırada giden ve kendi evinde yarışan çaylak Webber’in otomobilinde diferansiyel sorunları çıkmaya başlamıştı. 9. turda bu sefer Trulli yağda kaydı ama Montoya kadar şanslı değildi. Kontrolü kaybedip bariyerlere çarpan Renault pilotunun yarışı orada bitmişti. Kısa bir güvenlik aracı periyodu sonrası yeniden başlayan yarışta olayların ardı arkası kesilmiyordu. Bu sefer lider David Coulthard sorun yaşadı ve direksiyona yansıyan bir elektrik arızasıyla dikkati dağılan DC, frenlemede vites kaçırıp üstüne tekerleri kilitleyince piste ancak beşinci sırada dönebildi. Schumacher liderliği ele geçirmişti ancak Montoya hemen arkasındaydı. Kolombiyalı pilot, ilk virajda yaptığı güzel atakla liderliği devraldıktan sonra tur bindirmeler başladı. 17. turda Montoya, Schumacher’in baskısı altında ilk virajı biraz geniş alıp yine yağ kalıntılarının üstünden geçince liderlik yine el değiştirmiş oldu ama bu sefer Michael farkı açmaya başlamıştı. Bu sırada Raikkonen farkı eritmiş ve Montoya’nın hemen ardına gelmeyi başarmıştı. Takip eden Coulthard, Prost virajında hata yapıp pist dışına çıkınca yedinciliğe kadar düştü ve şanssız McLaren pilotu 36. turda otomobili 6. viteste takılı kaldığı için yarışı bırakmak zorunda kaldı. Bu sırada son sürat giden Villeneuve’ün arka kanadı kopunca Kanadalı, önceki yıl olduğu gibi korkutucu bir kaza yaptı ama yara almadan atlattı. Lider Schumacher’in ardında Montoya-Raikkonen çekişmesi yaşanıyordu ve ikili üst üste turlarda pite girdiler. Montoya’nın pite girdiği turda Raikkonen en hızlı turu elde etse de pitten Montoya ile tekerlek tekerleğe çıktı ve sonrasında geçildi. Yarışın devamında ilk üç sıra değişmezken Michael Schumacher, sezona galibiyetle başlamayı bildi. Montoya ve Raikkonen podyumu tamamlarken gerilerde yaşanan beşincilik savaşı nefes kesiciydi. Diferansiyel problemleri sebebiyle çekiş kontrol sisteminde zaman zaman aksaklıklar yaşayan Webber, Toyota’dan Mika Salo’yu ardında tutmaya çalışıyordu. Gridin en kötü otomobillerinden biriyle kariyerinin ilk yarışında fazlasıyla iyi bir performans gösteren Webber, Salo’yu hataya zorladı spin atan Finlandiyalı bir daha Minardi’ye yaklaşamadı. Yine de Toyota, katıldığı ilk yarıştan puanla ayrılmayı başardı ve kötü sıralama performansına rağmen güzel bir sonuç elde etti. Dördüncülük Jaguar ile sessiz sedasız bir yarış geçiren Eddie Irvine’a giderken Webber beşinci oldu ve kariyerinin ilk yarışında kendi evinde ilk puanlarını almayı başardı. Minardi’nin Avustralyalı patronu Paul Stoddart’ın da yoğun isteği üzerine seremoni bittikten sonra bayrakla podyuma çıkan Webber böylece tutkulu Avustralya halkına başından sonuna kadar güzel bir yarış hediye etmiş oldu.

Ralf havadayken en dıştaki Michael ise kardeşine bakıyor.

6 – GÜNEY AFRİKA 1993

1993 Formula 1 sezonu önceki yılların çoğundan farklı şekilde başlayacaktı. Nigel Mansell’in CART’a geçişi sonrası 1974’den beri ilk defa gridde “son şampiyon” ünvanlı bir pilot bulunmazken Mansell’in yokluğunda “1” numara da kullanılamıyordu. Bu yüzden Damon Hill, “0” numara ile yarışacaktı ve bu da 1973’den beri bir ilkti. 1980’lerin sonunda spor otomobil yarışlarında Mercedes ile yaptığı partnerlik ile adından söz ettiren Sauber Formula 1’e adım atıyor, pilot kadrosunu da eski Britanya F3 şampiyonu JJ Lehto ile genç yetenek Karl Wendlinger oluşturuyordu. Ayrıca üç kez şampiyon Alain Prost da bir yıllık aranın ardından gride geri dönmüş, inovatif tasarımlarla dikkat çeken Williams ile dördüncü şampiyonluğunun peşine düşmüştü. Ford motorlarına geçen McLaren, Senna ile devam ederken Michael Schumacher de oyunun içinde olacağını önceki sene göstermişti. Çok yakın geçen sıralama turlarında Prost, Senna’nın 0,088 saniye önünde pol pozisyonunu aldı. Michael ise hemen arkalarındaydı. Bu üçlüyü de Hill, Alesi ve Lehto izliyordu. Prost ve Senna 1991 Belçika’dan beri ilk defa yan yana kalkacaklardı. Bunun getirdiği heyecan seyircinin her zamankinden çok coşkusuyla birleşti çünkü; bu Güney Afrika’da yapılacak olan son yarıştı. 33. ve son kez düzenlenen yarışa veda etmek isteyen taraftarlar pisti doldurmuş, yarış karnaval havasında başlamıştı. Startta iyi kalkamayan Prost, Senna ve Hill’e geçildi. İkinci virajda Hill kontrolü kaybedip önünde spin atınca yavaşlayan Prost böylece Schumacher’e de geçilmiş oldu ve Benetton’u geçebilmek için 13 tur boyunca uğraştıktan sonra bunu yaptı. Bu sırada 10. cepten çok iyi start alan Wendlinger yukarılara tırmanmış, takım arkadaşı Lehto’nun ardında beşinci sırada gidiyordu. Sauber için ilk yarış harika devam ediyordu, pilotları 4 ve 5. sıradalardı. Hill’in daha başta denklemden çıkması ve arkadakilerin yetişememesi sebebiyle uzayan Senna-Prost-Schumacher üçlüsü adeta bambaşka bir seviyede yarışıyordu. 18. turda Senna’ya ataklar yapmaya başlayan Prost ilk denemesinde sert bir savunmayla karşı karşıya kaldı. Bu sırada hemen diplerinde olan Schumacher de fırsat kolluyordu. Daha iyi bir otomobile sahip olan ezeli rakibine her zamanki savunmalarından birini yapan Senna, Prost’u yedi tur daha arkasında tutmasına rağmen geçilmekten kurtulamadı. Birkaç tur sonra Schumacher’de Senna’yı geçince ikili pite girdi. Pitten daha hızlı çıkan Senna böylece yerini geri almış oldu. Bu mücadeleden yararlanıp farkı açan Prost önde rahat bir yarış çıkarırken geride Senna, Schumacher ataklarına cevap vermekle uğraşıyordu. McLaren’in Benetton’dan da kötü olduğu çok geçmeden ortaya çıkmıştı. 40. turda ikili arasında temas yaşanana kadar uzun bir süre boyunca bu mücadele devam edecekti. Tur bindirmeler sırasında şans kollayan Schumacher, virajda kendini içeri atmayı başarmış fakat Senna kapıyı sert şekilde kapatınca iki otomobil çarpışmıştı. Senna yarışa devam ediyordu ancak Schumacher için yarış bitmişti. Onun yerine yerleşen Patrese ise yedi tur sonra spin atıp yarış dışı kalacaktı. Yarışın sonlarına doğru gelen fırtına ve sağanak yağmur ile oldukça zorlaşan şartlar birkaç pilotun daha elenmesine sebep oldu. Martin Brundle ve Derek Warwick spin atarken iyi bir yarış götüren Gerhard Berger bitime iki tur kala motor arızasıyla yolda kaldı. Böylece yarışı, start alan 26 pilottan sadece beş tanesi bitirebilmiş oldu. Alain Prost, Senna hariç herkese tur bindirerek yarışı kazanırken podyumun son basamağı Ligier pilotu Mark Blundell’in oldu. Christian Fittipaldi kariyerinin en iyi sonucu alıp dördüncü olurken yarışı tamamlayabilen son isim ise JJ Lehto oldu. Böylece Sauber, ilk yarışından puanla ayrılmayı başararak Formula 1’e güzel bir giriş yaptı. 1993 Güney Afrika, Prost-Senna-Schumacher üçlüsünün tekerlek tekerleğe girdiği mücadele ile tarihin en güzel açılış yarışlarından biri olmayı fazlasıyla hak etmişti. Karnavalla başlayan yarışın fırtınayla bitmesi, beş otomobilin finiş görebilmesi ve Sauber’in puan almasıyla da farklı yönlerle de hatırlanan bir yarış oldu.

Senna, hemen arkasında Prost ve takip eden Schumacher.

5 – ARJANTİN 1977

1976’da Formula 1’e adım atmak isteyen Kanadalı iş adamı Walter Wolf, Williams’ın %60 hisselerini satın alarak spora girdi ve bazı takımlardan tasarım ve parçalar satın alarak toplama bir takım oluşturdu. Bunların içinde finansal olarak zor günler geçiren Hesketh ve Graham Hill’in ölümüyle kapanan Embassy takımları vardı. Sezona modifiye edilmiş bir 1975 Hesketh 308C ile giren takım, yetenekli pilotları Jacky Ickx’in varlığına rağmen puan alamamış, Wolf ise sorunun Frank Williams’da olduğunu düşünmüştü. 1977 için Williams’ı kendi kurduğu takımından kovan Wolf, yerine Lotus’dan Peter Warr’ı getirdi. Kokpite ise Jody Scheckter’ı oturacaktı ve yeni kanlarla başarı kovalayan Wolf, yeni sezonu en azından puanlar alarak bitirmek istiyordu. Fakat 1977 sezonunun açılış yarışı Arjantin’de Scheckter sıralamalarda 11. olunca az da olsa umutlanan Wolf için yarış sonucu, hayallerinde bile göremeyeceği kadar iyi olacaktı. Son şampiyon James Hunt pol pozisyonunu alırken onu Watson, Depailler, Lauda, Mass ve Pace takip etmişti. Regazzoni’nin Ferrari’deki koltuğunu alan yerel kahraman Carlos Reutemann da 7. sırada kalkacaktı. Startta Watson, Hunt’ı avlayıp liderliğe geçti. 6 tekerlekli ikonik Tyrrell P34 ile Depailler yavaş kalkınca üçüncülüğü alan isim sekizinci cepten iyi start alan Mario Andretti’ydi. 10. turda Hunt, liderliği yeniden devraldı. Diğer McLaren ile Jochen Mass, Andretti’yi geçmeyi başarsa da sonrasında motor sebebiyle yolda kaldı. Bu sırada yakın takipte olan Lauda’da aynı sebepten yarış dışı kalınca orta sıralarda iyi bir yarış götüren Scheckter, 2 sıra kazanmış oldu. Rahat şekilde galibiyete doğru giden Hunt, 31. turda süspansiyonu kırılıp yarış dışı kalınca yarış heyecan kazandı. Kötü şans, Brabham’lar rahat şekilde 1-2 giderken onları da vuracaktı. Lider John Watson, süspansiyon problemi yaşayıp yavaşlamak zorunda kalınca liderliği takım arkadaşı José Carlos Pace’ye bıraktı. Bu sırada Scheckter, Reutemann ve Andretti’yi geçmeyi başarıp sonradan kendisine galibiyeti getirecek olan hamleyi yapmıştı. 41. turda Watson’ın sağ arka süspansiyonu daha fazla dayanmayıp kırılınca Scheckter, lider Pace’nin arkasına geldi. Aşırı sıcakla boğuşan ve fenalaşmaya başlayan Pace’ye karşın istikrarlı turlarla farkı kapatan Scheckter, bitime 6 tur kala liderliği almayı başardı. Walter Wolf Racing, ilk defa lider gidiyordu ve Scheckter, ardındaki Andretti ve Reutemann’ı tutabilirse galibiyet de alacaktı. Önceki yılı puansız kapatan takım için bu, inanılmaz bir şeydi. Şans yarışın başından beri Scheckter ile beraberdi ve öyle de olacaktı. Bitime 2 tur kala Andretti’nin ön aksı kırılınca bir rakip eksilmiş oldu. Hemen ardından da yakıtı tehlikeli şekilde azalan Reutemann, otomobili finişe getirebilmek adına gazdan ayağını çekmek zorunda kaldı. Neredeyse havale geçirecek olan Pace ile fark ise birkaç turda 40 saniyenin üstüne çıkmıştı. Böylece Scheckter, yarışı kazanıp takımına ilk puanlarını bir galibiyetle getirmiş oldu. Pace ikinci olurken Reutemann taraftarı önünde podyuma çıkmayı başardı. Sadece 5 otomobilin finiş görebildiği yarışı tamamlayabilen diğer isimler ise Fittipaldi ve Regazzoni oldu. Yaşanılan tüm sorunlar, ön tarafın sürekli değişmesi ve sürpriz galibiyle 1977 Arjantin Grand Prix’si tarihteki yerini almıştı. Scheckter 2 galibiyet daha alarak sezonu Lauda’nın ardında ikinci bitirecek, Wolf ise bu güzel sezona rağmen sadece 2 yıl sonra takımı kapatıp spordan çekilecekti. Nevi şahsına münhasır bir adam olan Walter Wolf, günümüzde motorsporları ve otomobil tutkunları için önemli bir yere sahip. Frank Williams’ı kovup dolaylı olarak Patrick Head ile beraber çalışmasını sağlayan Wolf aynı zamanda iflasın eşiğinde olan Lamborghini’ye eşsiz Countach’ı geliştirebilmesi için finansal yardım da etmişti.

Jody Scheckter takımının ilk galibiyetine doğru gidiyor.

4 – AVUSTRALYA 1997

1997 sezonu Formula 1 için yenilikler ve farklı anlaşmalarla başladı. 1992’den beri tek lastik tedarikçisi olan Goodyear’ın yanına Japon üretici Bridgestone da katılmıştı. Son şampiyon Damon Hill ise sürpriz bir kararla pek de mücadeleci olmayan Arrows’a imza atmıştı. Footwork ile 6 yıllık isim anlaşması biten Arrows yeniden eski adına dönmüş, Prost’da Ligier’yi satın alarak takıma kendi ismini vermişti. Ayrıca iki yeni takım da vardı; 3 kez şampiyon Sir Jackie Stewart’ın takımı Stewart ve Mastercard Lola. Hill’in yokluğunda Williams’da birinci adam olan Jacques Villeneuve sıralamalarda büyük bir fark ile pol pozisyonunu almayı başardı. İkinci olan takım arkadaşı Frentzen’den 1,7 saniye önde olan JV, sezona iyi bir başlangıç yapmıştı. Schumacher, Coulthard, Irvine ve Hakkinen, Ferrari ve McLaren’lerini sıralarken son şampiyon Hill ise ancak 20. olabilmişti. Yeni takım Stewart, Barrichello ile gayet iyi görünürken Lola için işler tam tersineydi. Normalde planlar 1998 sezonuna iyi bir otomobil hazırlamaktı. Ancak ana sponsor Mastercard’ın 1997’de yarışma ısrarları sebebiyle sadece iki ayda tasarlanan otomobil o kadar kötüydü ki pol derecesinden tam 11 saniye geridelerdi. Sonuç olarak %107 zaman limitine takılan takım yarışa katılamadı ve bu büyük başarısızlığın ardından kontratı iptal eden Mastercard sonrası takım şampiyonadan çekilmek zorunda kaldı. Yarış günü geldiğinde ise pistte ortam biraz gergindi. Dizel kullanımı karşıtı seyircilerin gösterileri sebebiyle alışılagelmiş sezon açılışı coşkusu yoktu. Formasyon turunda gaz pedalı takılı kalan Hill ise daha yarışa başlayamadan elenmişti. Fakat sezonun ilk startı sonrası ilk virajda öndekilerin birbirine girmesi ile heyecanlı bir yarışın bizi beklediği belli olmuştu. Eddie Irvine frenajı kaçırıp hem Villeneuve hem de iyi start alan Herbert’a çarpıp yarış dışı bırakınca liderliğe oturan isim Frentzen oldu. Tek pitin aksine 2 pit planlayan ve buna güvenerek lastiklerini rahat kullanan Frentzen farkı çabucak açtı. Gerilerde Jos Verstappen, Ukyo Katayama’yı geçmeye çalışırken spin attı. Orta sıralarda ise Ralf Schumacher’in vites kutusu arızası ve Fisichella’nın spini sebebiyle puana yakın giden iki Jordan’da yarışın dışında kaldı. Bu sırada önde Frentzen, ikinci Coulthard ile farkı 18 saniyeye kadar çıkardıktan sonra 18. turda pite girip üçüncü sırada çıktı. Frentzen pitteyken Coulthard-Schumacher ikilisin ardında giden Jean Alesi ise garip bir şekilde yolda kalacaktı. Benetton pilotu, kendini öndeki savaşa fazla kaptırmış olacak ki takımının onu 5 tur boyunca uyarmasına rağmen pite gelmeyi unuttu ve sonunda yakıtı biten Fransız yarışın dışında kaldı. Coulthard ve Schumacher yarışın ortasında planlanan tek pitlerini yapınca Frentzen yeniden 18 saniye farkla liderliğe yerleşti fakat Williams sürücüsünün yapması gereken bir pit daha vardı ve daha da önemlisi agresif sürüşe daha fazla dayanamayan frenler çok ısınmaya başlamıştı. 40. turda pite gelen Frentzen’in sağ arka tekerinde bijon, frenlerin sıcaklığından dolayı yuvaya kaynayınca bu problem ona çok değerli saniyelere mal oldu ve pitten yine üçüncü sırada çıktı. Yeni lastikleriyle farkı kapatmayı başaran Frentzen’in önü, Schumacher’in yakıt göstergesindeki hata sebebiyle yarışı riske atmayıp yaptığı planlanmamış pit stop ile açılmış oldu. Fakat bahtsız Alman, bitime 3 tur kala artık iflas eden frenleri sebebiyle yarışın dışında kalacaktı. Finişe kadar hata yapmayan Coulthard, McLaren’e 1993 Avustralya’dan beri ilk galibiyetini getirmeyi başardı. Bu, ayrıca motor tedarikçisi Mercedes’in de 1955 İtalya’dan beri ilk galibiyetiydi. Mercedes, 1955 Le Mans 24 Saat yarışında 80 seyircinin yaşamını yitirdiği büyük kazadan sonra motorsporlarından çekilmiş ve neredeyse yarım asır sonra spora McLaren’e motor vererek geri dönmüştü. Böylece yarış bu açıdan da güzel bir hikayeye sahne oldu. Coulthard’a podyumda Schumacher ve Hakkinen eşlik ederken Panis’in beşinciliği sayesinde Prost GP de ilk puanlarını almış oldu.

Coulthard ve arkasında Michael Schumacher.

3 – BREZİLYA 1989

1988’de MP4/4 ile sezonu domine eden McLaren’i yenmek için yeni ve eşsiz bir şey denemek zorunda olan Ferrari, tarihin ilk yarı otomatik vites kutusunu geliştirmişti. Manuel 6 vites kullanan rakibi McLaren’e göre 7 vitesli ve kulakçıklı şanzımanı ile Ferrari büyük bir atılım yapmış ve pilot kadrosunu da güçlendirmişti. Tifosi’nin “il leone” diye seslendiği İngiltere aslanı Nigel Mansell, Enzo Ferrari’nin ölmeden önce seçtiği son Ferrari pilotuydu. Ferrari’nin bu gelişimi karşısında Senna-Prost ikilisi ile halen en büyük favori olan McLaren ile gireceği mücadele heyecanla bekleniyordu. Sezonun açılış yarışı Rio ise Mansell’in en az sevdiği pistlerden biriydi. Üstelik ezeli rakibi Nelson Piquet’nin de memleketiydi. Ferrari, otomobil bakımından her ne kadar umutlu olsa da çok büyük bir problemleri vardı. Yeni şanzıman o kadar dayanıksızdı ki otomobil kış testlerinde bir kez bile bir tam yarış mesafesini tamamlayamamıştı. Hatta Mansell’de yarış dışı kalacağından emin olduğu için yarış bitmeden kalkacak olan bir uçağa bilet almıştı. Sıralama turlarında son şampiyon Senna, seyircisi önünde pol pozisyonunu almayı başarırken Patrese ve Berger onu takip etmiş, Mansell ise Prost’un hemen ardında altıncı sırada kalmıştı. Brezilya’nın alışılagelmiş yakıcı güneşinin altında başlayan yarış ise daha ilk virajda olaylara sahne olmuştu. İyi kalkamayan Senna, ilk viraja Patrese ve Berger’in arasında girmek zorunda kaldı. İki otomobil arasında sıkışan Senna’nın ön kanadı kopunca yerel kahramanın galibiyet umutları orada bitmiş oldu. Hasar alan otomobili ile yarış dışı kalan Berger’e rağmen diğer Ferrari ile Mansell startta Prost’u geçmeyi başarıp ilk turun sonunda iki Williams’ın ardında üçüncü sıraya yerleşmeyi başardı. Thierry Boutsen’i fazla vakit kaybetmeden geçen Mansell, Patrese’nin ardında farkı kapatmaya başlamıştı. 15. turda Patrese’yi geçmeyi başarıp liderliği alan Mansell farkı da açmaya başlamıştı. Bundan sonrası Ferrari, McLaren ve Williams pit duvarları arasında geçecek olan strateji yarışına kalmıştı. Tabii bir de yeni vites kutusunun dayanması sorunu vardı. Mansell’i 20. turda içeri alarak ilk zarı atan Ferrari’ye karşın Williams Patrese’yi daha geç içeri alıp tek pitle yarışı bitirmeyi planlıyordu. Fakat Mansell, daha erken pit yapan Prost’a geçilmişti. Pite girmeyen Patrese’nin aşınan lastiklerine karşın önce taze lastiklerle arkadan gelen Prost ardından da Mansell İtalyan pilotu geçmeyi başardı. Patrese’nin denklemden çıkmasıyla Prost-Mansell takibi ile devam eden yarışın ortalarından sonra beklenenin tam aksine bir durum oluştu. Aşırı dayanıksız vites kutusu ile yüreği ağzında gezen Ferrari gayet iyi bir yarış çıkarırken Prost’un McLaren’inde debriyaj sorun çıkarmaya başlamıştı. Mansell’de bir sorunla boğuşuyordu ama neyse ki şanzımanla alakalı değildi. Direksiyondaki vites kulakçıkları teklemeye başlayınca Mansell ikinci pit için içeri girince lastiklerle beraber direksiyon da değiştirildi. Prost liderliğe oturmuştu ancak Mansell’in yeniden yakalaması uzun sürmedi. Bitime 14 tur kala bir kez daha liderliğe yerleşen Nigel Mansell sonrasında ardına bakmadı ve Ferrari ile çıktığı ilk yarışı kazanmayı başardı. Yeni otomobil Ferrari 640 ilk defa bu kadar turu art arda atmayı başarmıştı. Mansell ise yarışı kazanmış ancak uçağı kaçırmıştı. 1989’un açılış yarışı bol olaylı ve bol sürprizli geçmiş, Mansell ve Prost’un ardına iki genç pilot yerleşmişti. March pilotu Mauricio Gugelmin kendi evindeki yarışta kariyerinin ilk ve tek podyumunu almayı başarırken dördüncü olan Johnny Herbert ise kariyerine muhteşem bir başlangıç yapmış oldu. Herbert sadece 6 ay önce bir alt seri olan Formula 3000’de yarışırken felaket bir kaza yapmış, iki bacağını birden kırmış ve ampute olma riskiyle karşı karşıya kalmıştı. Aylar süren fizik tedavi ve rehabilitasyon çalışmaları sonrası kariyerinde ilk defa kullandığı F1 otomobili ile üstelik sakatlığın etkileri devam ederken dördüncü olması çok büyük bir başarıydı. Sonuç olarak sezon, fazlasıyla ilginç başlamış ve Ferrari’nin yıllar sonra oyuna dahil olmasıyla herkesi heyecanlandırmıştı. Ama sonrası İtalyan ekip için hiç de iyi gitmeyecekti. Mansell sonraki 3 yarışta vites kutusu arızaları sebebiyle yolda kalırken Gerhard Berger ise sonraki 10 yarışın tamamında yarış dışı kalacaktı. Otomobil aslında fazlasıyla hızlıydı. Öyle ki bitirebildiği hiç bir yarışta podyumun dışında kalmamıştı. Ancak büyük problem ise şuydu; her iki pilotla çıkılan toplam 30 yarışın sadece 9 tanesinde finiş görebilmişlerdi.

Kazadan saliseler önce Berger, Senna ve Patrese yan yana.

2 – GÜNEY AFRİKA 1982

Formula 1’de 1982 sezonu önceki yılların hepsinden çok daha farklı başlayacaktı. Alain Prost, kariyerinin en iyi performanslarından birine imza atmasına rağmen yarış öncesinde yaşanan olaylar bu güzel galibiyete gölge düşürecekti. FIA’nın sporla ilgilenen alt kurumu olan FISA’nın, pilotların süper lisansları konusunda aldığı keskin kararlar hiç kimsenin hoşuna gitmemişti. Kurala göre pilotları bulundukları takımlara bağlayan kontratlar 3 yıl süreli olmak zorundaydı. Bu süre bitmeden takımdan ayrılan pilot ise ömür boyu otomobil yarışlarına katılamayacaktı. Bunun üzerine Niki Lauda ve Didier Pironi’nin başını çektiği Grand Prix Sürücüleri Birliği (GPDA) ayaklandı. Lauda’nın hazırladığı ve pilotları birlik olarak hareket etmeye davet eden bir not, tüm pilotlara dağıtıldı. Sonuç olarak kendisine not ulaşmayan Jochen Mass haricindeki toplam 30 pilot, Cuma antrenmanları öncesi her şey normalmiş gibi pist yürüyüşlerini tamamladıktan sonra bir otobüse binip pistten kaçmaya başladı. İçinde dünyanın en hızlı adamlarını taşıyan bu otobüsü durdurmak için yol üstüne bir VW T3 Minibüs park edilse de Ligier pilotu Jacques Laffite, minibüs etrafında bekleyen görevlileri birazcık kaba kuvvet ile atlattıktan sonra araca düz kontak yaparak yoldan çekmeyi başardı. Johannesburg’daki Sunnyside Park Hotel’e kadar kaçmayı başaran pilotlar, kendilerini otelin konferans salonuna kitledi. Söyledikleri tek şey vardı; “O anlaşma varsa biz yokuz.” FISA başkanı Jean-Marié Balestre ise “Eğer yarışmazsanız ömür boyu men yersiniz” diyerek karşılık verdi. Akşam saatlerinde otel yetkililerinin içeriye döşek koymaları için kapı açıldı ve böylece aynı yatağı paylaşan Niki Lauda ve Riccardo Patrese ile birlikte arkada Gilles Villeneuve, Alain Prost ve Bruno Giacomelli’nin bulunduğu ikonik fotoğraf da ortaya çıkmış oldu. Dik kafalılığıyla tanınan başkan Balestre’nin yumuşamayan açıklamaları sebebiyle pilotlar geleceklerinden tedirginken gergin ortamı yumuşatmak adına Gilles Villeneuve ve Elio de Angelis piyano başına geçmişti. Dünyanın en çok kazanan adamları, Güney Afrika’da bir otelin konferans salonunda yerde yatıyorlardı ve geceyi bu şekilde geçirdiler. Bu daha önce görülmemiş cinsten bir olaydı ve pilotların geri adım atmaya niyeti yoktu. FISA’nın “Ertesi sabah saat 7’de pistte olmazsanız ömür boyu men yersiniz” mesajına karşın sadece Didier Pironi, arabuluculuk için piste gitti. Konferans salonunun sözcüsü ise Niki Lauda’ydı ve Pironi, Balestre ile otel arasındaki iletişimi sağlamak için gün içinde birkaç kez askeri bir helikopterle git gel yaptı. İş ciddiye binmiş, Güney Afrikalı yetkililer kendi ülkelerinde düzenlenecek yarışa gölge düşüren olaylar karşısında sinirlenmişti. Nihayet grevin ikinci gününün sabahında Balestre, pazarlığa hazır olduğunu söyleyince pilotlar otelden ayrıldı ve aynı otobüsle piste geri döndüler. Griddeki en tecrübeli adam olan Lauda, her zamanki gibi açık sözlü şekilde her şeyi anlattı. GPDA başkanı Pironi ise sessiz ve alçakgönüllü biri olarak tanınıyordu ama vatandaşı Balestre ile başa çıkma konusunda iyiydi ve bu yüzden müzakereci oldu. Sonunda taraflar anlaştı ve ömür boyu men problemi ortadan kalktı. Pilotlar 10 bin dolarlık para cezalarına çarptırıldı ama anlaşmadaki madde de ortadan kalkmış oldu. Sonrasında 30 tane yorgun, kirli ve tıraşsız adam kendilerini bekleyen otomobillerine binip piste çıktı ve sezonun ilk pol pozisyonunu Renault sürücüsü René Arnoux aldı. Piquet, Villeneuve, Patrese, Prost ve Pironi şeklinde devam eden sıralama sonrası nihayet 1982 Güney Afrika Grand Prix’si başladı. İyi start alan Prost beşinci sıradan ikinciliğe çıktı ve takım arkadaşı Arnoux’nun arkasına yerleşmeyi başardı. Ancak Arnoux’nun lastiklerinde titreşim problemi yaşamaya başlaması sonrası 14. turda liderliği aldı. Piquet’nin spini, Villeneuve ve Patrese’nin turbo problemi yaşaması sebebiyle rahat bir Renault dublesi beklenirken 41. turda beklenmedik bir şey oldu. Sol arka lastiği patlayan Prost, otomobili pite getirmeyi başarmış olsa da ancak lider Arnoux’dan bir tur geride ve sekizinci sırada piste dönebildi. Ama Profesör Prost’un söyleyecek son bir sözü vardı. Muhteşem bir sürüş ve taze lastiklerin de etkisiyle farkı kapatan Prost, önce yediği turu geri almayı başardı. Sonrasında Arnoux’nun yine baş gösteren titreşim problemleri ve Pironi’nin Ferrari’sinin düzlüklerde teklemeye

Konferans salonunda pilotlar. En önde Lauda ve Patrese. Arkalarında Villeneuve, Prost ve Giacomelli.

başlamasından da yararlanarak ikisini de geçti. Yarışın ortasında liderden bir tur geride olan Prost, azimli ve hatasız bir sürüş ile neredeyse imkansızı başararak kariyerinin en güzel galibiyetlerinden birini almıştı. Ancak bu yarış, bu galibiyetten çok birbirine rakip olan 30 adamın birlikte hareket ederek baş kaldırıp haklarını yedirmemeleriyle hatırlanacaktı.

1 – AVUSTRALYA 2003

2002’deki Ferrari dominasyonu sonrası bir takım kural değişikliklerine giden F1’de 2003 sezonu alışılagelmiş şekilde Avustralya’da başlayacaktı. Yeni tek turluk sıralama formatı sayesinde hataya yer bırakmayan kurallar, bu sayede daha güçsüz takımlara az da olsa bir avantaj sağlıyordu. Sıralamalarda son sektörde hata yapan Raikkonen ile beraber Coulthard’da 11. sırada kalınca McLaren’lerin zorlu bir yarış geçireceği belli olmuştu. Michael Schumacher ile Rubens Barrichello, Ferrari’lerini yine ilk iki sıraya oturturken üçüncü Montoya’nın arkasında Sauber, BAR ve Toyota pilotlarından bir yığın oluşmuştu. Yeni format sayesinde değişen pist koşullarına iyi ayak uyduran bu ekipler böylece yarışa önceki yıllara göre daha iyi pozisyonlardan başlıyordu. Pazar günü geldiğinde ise çok daha büyük sürprizler olacaktı. Yarış öncesi yağmur yağmış, Albert Park’ın zaten pek de iyi olmayan asfaltında öbek öbek su birikintileri oluşmuştu. Buna rağmen Raikkonen formasyon turunun sonunda pite girerek kuru zemin lastiklerini taktı. Startta da Barrichello’nun hatalı start sonrası pitten geçme cezası almasıyla yarış orta sıra takımları için oldukça iyi başladı. İlk 2-3 tur, yağmur lastiği takanlara avantaj sağladı ve gerilerden başlayan Alonso, Trulli, Ralf Schumacher ve Coulthard dörtlüsü, kuru zemin lastikleriyle zorlanan Panis’i çabucak geçmeyi başardı. Barrichello beşinci turda beklenilenden hızlı kuruyan pistte kontrolü kaybedip yarış dışı kaldı. İki çaylak Firman ve da Matta’da aynı şekilde yarış dışı kalınca Ferrari daha fazla risk almayıp Michael’ı kuru zemin lastikleri için pite çağırdı ama hemen sonrasında güvenlik aracı girince diğer pilotlara avantajlı pit imkanı doğmuş oldu. Sonrasında altıncı giden Webber, arka süspansiyonu kırılıp pistte kalınca bir kez daha güvenlik aracı girdi. Montoya ve yarışa pit yolundan başlayan Raikkonen’in ardında üçüncü sıraya yerleşen Schumacher ile birlikte, sezonun son yarışına kadar çekişecek olan üçlü ilk defa arka arkaya gelmişti. Öndeki çekişmede liderliği alan Raikkonen, hemen arkasındaki Schumacher’e karşı yaptığı sert savunma ile yerini korumayı başardı ve pite girdi. Bir tur sonra aynısını yapan Schumacher, liderliği yeniden Montoya’ya bırakıp Raikkonen ile yeniden mücadeleye girdi ancak Kimi yine sert savunma yapınca Michael çimlere çıkıp sağ arka saptırıcısına hasar verdi. Bol olaylı ve heyecanlı geçen yarışta Raikkonen pitte hız limitini aştığı için pitten geçme cezası alınca sekizinciliğe düştü ama takım arkadaşı Coulthard sessiz sedasız öndekilere yaklaşmayı başarmıştı. Montoya lastik değiştirmeyip sadece yakıt almak için pite girdi ve liderliği yeniden Michael’a bıraktı. Ama hasarlı Ferrari’si ile yola devam eden Michael’ın pite girmesi gerekiyordu. Sorunlu sağ arka saptırıcı yerinden çıkmış ve otomobilin yanından sallanıyordu. Ancak Schumacher parçayı düşürebilmek için start düzlüğünde zikzaklar yapsa da başaramadı. Güvenlik kurallarına aykırı olan bu olay yüzünden diskalifiye olmamak için pite girip parçanın sökülmesiyle zaman kaybeden Michael böylece Montoya, Coulthard ve Raikkonen’e de geçilmişti. Yarışı rahat bir farkla lider götüren Montoya’nın elinde olan galibiyet ise bitime sekiz tur kala uçtu. İlk viraja fazla hızlı giren Kolombiyalının spini ile yarış yine değişmiş, bu sefer liderliğe Coulthard geçmişti. Yarışa 11. sıradan başlayan McLaren pilotu öndeki çekişmeden uzakta arkadaki herkesi geçip fırsat kollamış ve bu üçlünün başına gelenler sayesinde liderliğe oturmuştu. Hatasız süren DC bu sayede kariyerinin son galibiyetini alırken son turlar nefes kesmiş, liderin 8 saniye arkasında Montoya-Raikkonen-Schumacher savaşı alevlenmişti. Hata yapıp momentumunu kaybeden Montoya, en geriden yükselen Raikkonen ve hasarlı otomobiliyle Schumacher arasındaki mücadele sonrası bu üç isim finiş çizgisinden 0,8 saniye içerisinde geçti. Böylece F1 tarihinin en hareketli yarışlarından biri de bitmiş oldu. McLaren ve Coulthard sürpriz galibiyet ile sezonu açarken sonrasındaki gidişatın heyecan potansiyeli kendini fazlasıyla belli etmişti. Montoya hata yapmasına rağmen hızını kanıtlamış, Raikkonen en geriden en öne gelmeyi başarmıştı. Michael ise bildiğimiz Michael’dı. Üstelik Ferrari, yeni otomobili yetiştiremediği için önceki yılın geliştirilmiş B şasisi ile yarışıyordu. Buna rağmen Michael, hasarlı otomobil ile mücadeleden kopmamış ve aleyhine değişen kurallara rağmen sezonun yine favorisi olduğunu göstermişti.

Raikkonen’in sert savunması, Michael’ın galibiyet umutlarını bitirmişti.

You may also like

Leave a Comment